• ak parti hükümetine yönelik endişeler nedeniyle son dönemde hızla artmaktadır. bence de doğru bir tercih; zira bu şekilde en azından çocuklarımızın vatandaşlık alarak islamcı baskılardan kurtulma şansı olabilir. bbc'den bu konuda bir haber; http://www.bbc.co.uk/…1/150102_yurtdisi_dogum_safak
  • havada doğum yapmaktan sonra gelir
  • ülkemdeki geleceğin belirsiz ve güvensiz olması sebebiyle çocuğumun geleceği için olmasını istediğimdir.

    eğer işler boka sararsa kendisini daha rahat kurtarabilir.
  • cogunlukla tasidiklari tc pasaportuyla maruz kaldigi muamele neticesinde gucu yeten ebeveynlerin "cocuk bari-en azindan- ozgurce seyahat edebilsin" dusuncesiyle giristikleri durum. cok abartilacak elestirilecek bir durum yok, insan kendi kotu tecrubelerini cocugunun yasamasini istemez bu kadar basit. anladik, yeni turkiye buyuk heyecan ve tc pasaportu tasimak beni heyecanlandiriyor da herkesin cebinde gumrukten elini kolunu sallayarak gectigi yesil veya hizmet pasaportu ya da onbin dolarlari yok. insanlar haliyle kendilerince bir cozum bulmak istiyorlar.
  • bahsedilen yurt türkiye ise, bir çocuğa verilebilecek en güzel hediyedir.
  • doğan çocuğun askerde hayatını kaybetme olasılığını ortadan kaldıran olay. hayırlıdır.
  • ortaokuldayken bir arkadaşımın ailesi topluca green card için başvurmuştu. o zaman ölümüne ayıplamış hatta bir de dışlamıştım onu. ne demekti türk pasaportu varken, türk vatandaşıyken amerikan vatandaşı olmaya özenmek! yetmiyor muydu tece vatandaşı olmak! havasınaaaa suyunaaa, taşınaaaa toprağınaaa... şeklinde küçük beğinciğime kazınmış vatan millet sakarya eğitimi nedeniyle kabullenemiyordum bunu.

    o sene şubat tatilinde okul isteyenleri yurtdışına dil okuluna götürdü 10 günlük. benim ailemin karşılayacak gücü yoktu o yüzden ben gitmedim. pasaport çıkarmak dert, onun harcı, vizesi bilmemnesi... ama memur çocuklarının hepsi pıtır pıtır yeşil pasaportlarıyla gittiler geziye.

    bir kaç yıl sonra lisedeyken başka bir arkadaşım lise öğrenci değişim programıyla 1 yıl yurtdışında okumak için gitti. onun da anası mıydı babası mıydı hatırlamıyorum diplomat falan bir şeydi. yine pasaporttan vizeden yırtıp gitmişti.

    üniversiteye başladım. interrail diye bir şey olduğunu öğrendim. lan dedim ben de gideyim! araştıdık ettik, yol parasını denkleştirebiliyoruz sorun yok ama pasaport çıkarmak vize almak ölüm. bir sürü belge, yok tapu yok banka hesap... gidemedik tabi. ama o yaz yeşil pasaportlu bütün arkadaşlarım trenle dolaştılar.

    yıllar geçti, evlendim. sevdiceğimle yurtdışında çalışmaya gittik. pasaport türk tabi. gittiğimiz ülke de müslüman takılan bir yer. çalışma vizesi çıkarken default olarak müslüman kabul ediliyorsun bir de türk olduğun için. ve ülkede müslümanlara içki karnesi verilmiyor. yani mekanda içki alabiliyorsun ama dükkana gidip şişe alamıyorsun, bira alamıyorsun. bizim lübnanlı arkadaşlar var bir de. birinde amerikan pasaportu var ayrıca. arkadaş tüm işlemlerini onunla yaptırdığı için karnesini de almış, gayet memnun.

    aynı işyerinde lübnanlı filistinli suriyeli olup amerikan vatandaşlığı da olanlar ver. abilerin bazıları firmalarında bu yüzden amerikan vatandaşı statüsünde değerlendiriliyor. ona göre maaş alıyorlar falan.

    yazın sevdiceğimle yunanistana gidelim dedik. şengen vizesine başvuralım dedik. abbbooovv! öğrenciyken daha kolaymış. binlerce evrak yine. harcı, harcırahı derken aldık vizeyi sonunda.

    şimdi ortaokuldaki arkadaşımın ailesini daha iyi anlıyorum. hatta "alayım kenarda dursun" diyenleri bile daha iyi anlıyorum.
  • eşimle sırf bundan çekindiğimiz için, master'ın ardından hollanda'da kalmayı denemek yerine türkiye'ye dönmeye karar verdik. çevremizde herkes kafayı mı yediniz, kalma imkanınız varken dönülür mü diye soruyor. ama işin aslı öyle olmayabiliyor.

    yaşımız otuzu geçti. artık çocuk zamanının geldiğini düşünüyoruz. ama her ne kadar bir senedir burada yaşıyor olsak da, yeni bir ülkede öğrencilik dışında bir hayat kuracak olmanın zorluklarıyla, hamilelik ve doğum zorluklarının bir araya gelmesi fikrinden gözümüz korktu açıkçası.

    türkiye'de ailelerimizden uzak bir şehirde yaşıyoruz. aynı ülkede, uzak şehirlerde bile eşimin bir kaç sene önceki ciddi sağlık sorunlarına göğüs germeye çalışırken ne kadar zorluklar yaşadığımız düşünürek, yabancı bir ülkede, çift başımıza doğum gibi bir olayın altından kalkamayabileceğimize karar verdik ve dönüyoruz. zaten hollanda doğum ile vatandaşlık hakkı da tanımıyor.

    beşer yaş daha küçük olsaydık kalır ve denerdik. ama bu saatten sonra en mantıklısı, hayatındaki büyük değişiklikleri bildiğin sularda yapmak sanırım.
  • aslinda tam olarak bu katagoriye girmesem de neden yurtdisinda dogum yapmaya karar verdigimi anlatmak istiyorum.

    almanya vatandasiyim; 3,5 yildir türkiye´de yasiyorum. ailemin israrina ragmen dogum icin almanya´ya gitmek istemiyordum. bunun baslica sebepleri türkiye´de dogum yaptigimda da cocuklarimin benden dolayi zaten alman vatandasi olacak olmalari - yani bunun rahatligi vardi her zaman, riskli bir hamilelik oldugu icin yolculugu göze almak istemeyisim ve en büyük neden olarak da kocamdan ayri kalmak istemeyisim. sonucta yurtdisinda dogum yapmak demek aylarca ayri kalmak anlamina gelecekti.

    hamileligim 13. haftasinda izmir´de bir prenatologa gittik, yasadigim sehirdeki doktorumun tavsiyesi üzerine.
    cok mutsuz ayrildim izmir´den. bebeklerden birinin böbrekleri büyük dedi prenatolog. ne anlama geliyordu, bunu uzunca konustuk, yüzlerce sorular sordum sanirim. doguma kadar düzelebilirdi, doguma kadar düzelmeyip dogum sonrasi ameliyatla düzeltilebilirdi ya da bebek karnimdayken hayati sonlandirilmak zorunda kalabilirdi. iste bu son opsiyon aklimi yitirmeme sebep olacakti. ayni zamanda büyük böbrekler down sendrom belirtisi de olabilirdi dedi. bize panaroma testi önerdi. ikizlerde sadece bu test gecerli sonuc veriyor dedi. ben prena testini arastirmistim, fakat doktor israrla prena testinin uygun olmadigini söyledi. bir de "baskalarina önermiyorum da siz mutlaka yaptirin" dedi. bu da son darbeyi koydu bana. demek ki durumumuz cok vahim. neden öyle bir cümle kuruyorsun? ben sana herkese öneriyor musun diye sormadim ki? yaptirmanizi öneriyorum de cik isin icinden.

    neyse, gittik panaroma testi icin kan verdik. hemsire hamilelik haftasini sordu, 13 dedim, ikiz dedim. "aa o kadar kani bosuna aldik, panaroma testi ikizlerde sonuc vermiyor" dedi. bu arada izmire 2,5 saatte gidecekken 5 saatte gittik bir gece öncesinden, cünkü cok agrili bir hamilelik geciriyordum - ki hala öyle. sürekli mola verdik. yürüyemiyorum, oturamiyorum. cok zor geldi yolculuk. doktoruma defalarca gitmek istemedigimi de belirtmistim öncesinde zaten. neyse. devam...

    esimin kardesi bize prena test icin bir adres verdi, en basindan beri arastirip dogru oldugunu düsündügüm prena test icin farkli bir laboratuara gittik, orda yeniden kan verdim ama psikolojik olarak cökmüstüm tamamen. sunu itiraf etmeliyim ki, prena testini yaptirmak en dogru karardi. 3 hafta sonuc bekledik ama sonrasi o kadar rahatlatici oldu ki, o huzura 10 test daha yaptirabilirdim.

    neyse, bir gün önce kontrolü tamamlamadigi icin prenatlog ertesi gün yine gittik. cok yorucu iki gün oldu bizim, özellikle de benim icin.

    yine 5 saat eve dönüs...

    yasadigim sehirde 16. haftada doktorum rahim agzi kisalmasi var, acilen bir profesöre görünmen gerekiyor dedi. sabah bunu diyor, prof randevuyu ögleden sonraya veriyor ve ben o arada yine deliye dönüyorum cünkü adam bana 3,3 cm´e kisalmis diyor. bu da bebeklerimi sonuna kadar tasimanin neredeyse imkansiz olduguna isaret ediyor. ögleden sonra gittigimiz prof doktorumun telefonda 3,0 cm dedigini anlatiyor basim dönüyor. sonuc: 4,7 cm. onca korku, üzülme, panik ve stres bosuna. günlerce sakinlesemedim. bu memlekete de, doktorlarina da diye diye...

    arkadasimiz olan bir jinekologa gitmeye karar verdik sonrasinda.
    kendisinin olaya yaklasimi su sekilde oldu:

    1. böbrek büyümesi erkek cocuklarinda cok sik görülen bir sey, muhakkak dogumdan önce düzelecektir, düzelmezse de operasyon cok basit zaten hic sorun yaratmaz. yok yahu, ne anne karninda hayat sonlandirmasi böyle bir sey yüzünden?

    ---> haftalarca bosuna iskence cektik. esasinda basit bir olaymis ve bircok hamilelikte mevcutmus.

    2. rahim agzi hala 4,7 cm uzunlugunda. hic sikinti yok. cok erken bir dogum olmayacak simdiden belli. her sey cok yolunda.

    ---> günlerce bosuna stresten kendimi mahvettim sonrasinda da bebeklere zarar verdim mi acaba kaygisiyla yasadim. her sey cok yolunda.

    ailemin israri bu olaylardan sonra artti, esim de artik almanya´da dogum yapmanin benim icin en iyisi olacagini söylüyordu. türkiye´de doktorla güvenim sarsilmisti, cok korkaklasmistim, bütün cesaretimi yitirmis her kontrolden sonra doktorlari ve kararlari sorguluyor, onlarin söyledigi her seyi sorguladigim icin de doktor benden bikmaya baslamisti. arkadasimiz haric.

    üstelik hep yatarak gecirdigim icin kendi islerimi göremiyordum. temizlik ve yemek icin birileri ayarlandi, fakat ben o yemekleri yiyemiyordum. ya kendim ya da esim yapmaliydi. hal böyleyken esim isine gec gidip erken geliyordu, isiyle degil hep benimle ilgileniyordu. artik her yeni agrida doktora kosuyorduk ve psikolojim iyiye gitmiyordu. korkudan uyuyamiyordum.

    almanya´da bitirdigim sigortami yeniden aktiflestirdim, almanya´da dogum yapmaya karar verdim böylelikle. farkli bir ülke, farkli doktorlarla sifirdan baslamaliydim. 19. haftama girmek üzereyken almanya´ya tasindim adeta.
    erken gittim, cünkü agrili zor bir hamilelik oldugu icin zamanla daha da zorlasacakti yolculuk. zaten aktarma ve havaalanin baska bir sehirde olmasi sebebiyle yolculugum 12 saat sürdü ve cok yipratici gecti.

    almanya´ya gelmeden bir doktor buldum, bir hafta sonrasi icin randevu aldim. geldigim günün ertesinde de dogum yapmaya karar verdigim hastaneye kontrole gittim yolculukta agrilarim arttigi icin. doktorun söylediklerinden, tarzindan ve tavrindan cok ikna oldum. icimi rahatlatti. esas sectigim doktora gittigimde ise ikizlerde iki haftada bir kontrol gerekirken adam bana 4 haftada bir gelmen yeterli, cünkü her sey cok güzel yolunda dedi. ilk zamanlar dayanamadi arada da gittim, türkiye´de her gün gittigim bile oluyordu cünkü alismistim. doktor da bana bunun icin mi geldin diyordu. böyle böyle beni egitti adeta, 4 haftada bir rahat bir sekilde gitmeye basladim. bütün korkularimi aldi. 25. haftadan sonra ebe kontrolleri de basladi. kendisini ben sectim. doktor gibi ultrasonla dahi bakiyor. hem hamilelik esnasinda, hem dogum esnasinda hem de dogumdan 3 ay sonrasina kadar benden sorumlu olacak. dogum sonrasi her gün eve gelecek bebekleri kontrol edecek, beni kontrol edecek, emzirmemde yardimci olacak vs.

    ebeye doktora gitmedigim aralarda gidiyor, bir sorum olursa gece gündüz kendisini arayabiliyorum. insan olmadigini düsünüyorum, melek gibi bir sey. melekler varsa onlardan biri benden sorumlu olan ebedir muhakkak.

    ilk gittigimde kendinsine tanisma hediyeleri verdi. verdiklerine ihtiyacim yoktu ama o aradaki bagi kuvetlendirdi. eski korkularimdan bahsettim, simdi aklimda olan onlarca soruyu soruyorum ve benden bikmiyor. her seferinde daha da mutlu cikiyorum yanindan. hamileligimin 32. haftasina geldim neredeyse ve en zor trimester olmasina ragmen ben en rahat trimesterimi yasiyorum. almanya´da dogum yapmaya karar vermem benim ruh sagligimi ve cocuklarimin sagligini korudu.

    bir de su mevzu cok etkili oldu almanya´ya karar vermeme: türkiye´deki doktor bana en erken 28´inci haftada dogum yaparsan bebeklerin sansi olur, öncesinde bir sey yapilmaz dediler. almanya´da bu sinir 24. haftada. ben hamileligimin gidisatini bilemem, olacak bir dogumu engelleyemem. olur da 24´te dogarlarsa kimse bir sey yapmayacak miydi yani? bu beni cok korkuttu ve karar vermemde belki de en büyük etkendi.

    diger etkense annem. canim annem bakiyor bana. sayesinde cok rahat ve saglikli bir hamileligim var. türkiye´de kalsaydim yanima arada bir gelebilecekti. böyle gece gündüz benimle. annemin bu bakimi olmasa, doktorlarin bu güven veren halleri olmasa, melek gibi bir ebenin himayesinde olmasam bu kadar iyi olamazdim.

    iyi bir hastanede dünyaya gelecek cocuklarim, vatandaslik her türlü almanya olsa da dogum ülkesi türkiye olmayacak, ilk yarim yillarinda en önemli kontrol ve asilarini almanya´da olacaklar, en zorlanacagim aylarda annemle birlikte büyütecegim bebeklerimi.

    bir de kocama duydugum özlem olmasa... kendisi ortalama 1,5 ayda bir yanima gelebiliyor is yogunlugundan... ama olsun, her sey cocuklarimiz icin...

    cok uzun oldu, fakat detayli bir sekilde türkiye´de doktorlarin insani nasil da cinnete sürükledigini anlatmak istedim.

    ek: böbrekler düzeldi. normal boyutta, hiçbir sorun yok.
    bahsi geçen bütün doktorlar özel hastane ve özel muayenehanesi olanlar.
  • http://www.kanadakolay.com/ yardımıyla yapılması gereken harekettir
hesabın var mı? giriş yap