• hirvatistan'in baskentidir..
  • ayak basar basmaz kapısını çaldığım tuvaletten " doluuu" sesi duymamla türkler her yerde dediğim şehir.
  • yurdun dortbir yani demiraglarla nasil orülürmüs dünyaya gösteren, toplu tasimaciligin cok gelismis oldugu, genis park ve bahceleri ile güzel bir mimariyle donatilmis hos sehir. bogazici universitesi güney kampüsü alin sehir yapin, onu diyeyim ben size :))
  • uzun bir entry olacak bastan uyarayim.

    4 gun kalip bu sabah geri dondugum bu sehir hakkinda kafamda bir tanim veya verebilecegim ornekler var. baslayayim.

    ulasim

    ben belgrad'dan bir otobusle geldim. sinir kapisinda basiniza gelebilecekler konusunda; (bkz: #31953061)
    otobusleri balkanlarda secme sansiniz olmuyor. biletler tek elden satiliyor ve istediginiz saatte nasil bir otobus gelirse ona kaldiniz. su servisi bile yok. yolculuk 30 euro'ya mal oluyor. giderken cok rezil bir otobusteydim. donerken otobus daha iyiydi ama yine de hicbir servis yoktu. otobus istasyonu merkeze 20 dakika yurume mesafesinde. ben yurudum.

    kalacak yer

    chillout hostel son derece merkezi bir yerde ve fiyatlari hic fena degil. tomiceva sokaginda unlu finikulerin girisinde solda kaliyor. ban jelacic meydanina 1 dakika yurume mesafesinde ve calisanlar son derece yardimsever. martina ve bilal son derece ilgiliydi. sehirle ilgili bir dolu guzel tavsiye verdiler.

    yeme icme

    ana barlar sokagi tkalciceva ve vaktinizin buyuk bir bolumunu burada gecireceksiniz. yemek icin bu caddede sagdaki arada nokturno var. fiyatlari orta derecede ama yemekler cidden cok iyi. ayni caddede biraz yukarida solda lokma diye bir turk restorani var. sahibi turkmus sanirim ama calisanlar son derece guler yuzluyduler ve gayet iyi ingilizce konusan bir kiz bakiyordu ben gittigimde. tek falsolari bildigin mercimek kofteyi "hurrem kofte" diye satmalari (bizim diziler acayip derece populermis. sanirim binbir gece muhabbetiyle baslamis. havali takilan ve "ben izlemiyorum ama egitimsiz halk izliyor" diyen kiz bile sonradan agzindan kacirdi izledigini).

    tkalciceva'nin yanindan cikip sola donerseniz mahadjara diye iyi bir hint restorani var. gecenin bir yarisi aciktiysaniz sabaha kadar acik bir pizzaci var dolac'in orda. bir suru sandvic falan da satiyorlar. yine tkalca'da adini tam hatirlayamadigim "bela ....." diye bir yer var. yemekler cok iyi degil ama isleten abi tam bir sefa pezevengi. sirf tavirlarini gormek icin gidebilirsiniz.

    bar-kafe tarzi yerlerde fiyatlar uygun. biralar gittiginiz yere gore 13-20 kuna arasi fiyatla geliyor. tkalca'da funk club var. hem calisanlari cok eglenceli, hem de iyi muzik caliyorlar. tren istasyonu yakininda bacchus jazz bar cok guzel ve huzurlu bir ortam. yine yakinlarinda kolding var ve somersby diye cok iyi bir cider satiyorlar. tkalca'da mali medo hem atistirmak icin, hem de cay-kahve takilmak icin guzel bir yer.

    sehirdeki favori mekanim ise tolkien's house isimli bar. ortam gayet guzel ve cok buyuk degil. asik suratli barmen abiyi saymazsak muhtesem. katedral'in onunden yukari dogru yuruyun. soldaki kilisenin sokagina girin ve karsinizda. bir diger ilginc yer genelde universite gencliginin takildigi ve adini bilmedigim bar. teknik muzesinin yakininda olan bu yerde gece 4 gibi disarda bile yer yoktu.

    yapilacaklar

    museum of broken relationships'e gidin. turkiye'den de birkac parca vardi. cok begendim ve huzunlendim. ivan mestrovic atolyesi yine upper town bolumunde st. mark kilisesi civarinda. gorulmeye deger. yine st.mark's kilisesinin civarinda bir alt gecit var. oyle mal mal yururken bir baktim gecit resmen kilise gibi. mum yakanlar, dua edenlerden gecilmiyordu. sanirim orda cikan bir yanginda meryem'in resmi yanmamis mi ne... tam anlamadim ama oyle bir olay yuzunden kutsal sayiliyormus.

    benim en begendigim yerlerden biri sehir mezarligi mirogoj. sehrin yukarisinda olan bu yere benim gibi yurume meraklisi degilseniz katedral'in onundan kalkan otobuslerle gidebilirsiniz. icerdeki mimari muhtesemdi. 1 saat kadar dolastim ve yuzde besini bile gezememistim. lotrscak kulesi'nin onunden guzel bir sehir manzarasi yakalayabilirsiniz. ben topun atildigi zamanlar hep farkli bir yerlerdeydim. siz gidin orada olun. modern sanat muzesi uzak oldugu icin usendim ve gitmedim (ben gittigimde kar yagiyordu. gotum dondu ve otobusle falan da gitmeyi cok istemedim).

    maksimir caddesinde yuruyun. dogal park ve hayvanat bahcesi o tarafta. dinamo zagreb stadi da ayni yerde ama ben gittigimde kapaliydi. shop falan da yok. yine ayni caddede ikinci el dukkanlari var. bakmaya deger. harambasevic caddesinde yemekler cok ucuz ogrenci bolgesi oldugu icin. yolunuz pek dusmez ama duserse aklinizda bulunsun.

    genel

    hirvatlar son derece kendi hallerinde. kim oldugunuzu falan pek sallamiyorlar, islerine bakiyorlar. yalniz dolastigim icin bir suru insanla tanistim. cogu turk oldugumu soyledigimde pozitif yaklasti ve belgrad'a oranla iyi ingilizce konusan insan sayisi cok fazla. yemeklerin cogu hamur bazli. biralardan karlovacko iyi. tomislav ve velebitsko plase. ozusjko'yu cok begenmedim nedense. gencler cogunlukla staropramen iciyor. baldan yapilan rakija cok guzel. ulasim rahat. neredeyse her yere tramvay var. sabah 4'te bile isliyorlardi. aksam 6'dan sonra pek bilet kontrolu olmadigini soylediler. gercekten de oyle.

    sehir guvenli. acayip yerlerden cok gereksiz saatlerde gectim ve basima bir sey gelmedi. ama sehirde bir acayiplik var. kac gun kaldim, yanimdan gecen bir itfaiye araci disinda hic heyecan goremedim sehirde. insan alisik olmayinca garip geliyor heralde. ben soguk havada geldim ama buradaki herkes yazin super oluyor falan dedi. iyi havalarda bir daha gormek lazim. sehir kucuk. her yer ayaginizin altinda gibi. hirvatlar, sirplara gore biraz daha milliyetci geldi bana.

    bu kadar.

    edit büdüt: ben bu şehre öyle bir aşık oldum ki bu entryi yazdıktan 8 ay sonra tekrar gittim. hayatımın geri kalanının burada yaşabilirim sanırım. jarun'a da gidin.
  • italya yolculuğumuz esnasında şeklini şemalini merak ettiğimizden gece vakti durduğumuz şehirdir. kısa da bir hikayemiz olmuştur, şöyle ki:

    pasaportlarımızın bize verdiği yetkiye dayanarak aracı bir karakola emanet ederek tamamen insiyaki bir şekilde yürümeye başladık. hatırladığım kadarıyla meydan benzeri bir yerden geçen bir tramvay vardı, yoğun sayılabilecek bir talep görüyordu insanlar tarafından. işin içinde bizlik bir durum olabileceğini düşünüp biz de atladık.

    birkaç durak sonra herkes ayaklandı, bizim taksim tarzı bir yere gelmiştik. tabi gayet sakin bir şekilde biz de indik yürümeye başladık. lakin o an tatsız bir durum oldu, herkes ayrı bir sokağa doğru yönlendi koca meydandan. zagreb'te gece vakti yer yurt bilmeyen iki türk olarak malum jargonlarla konuşup boş boş etrafa bakarken, benim kurduğum bir cümle sonrası yanımızdan iki hanımefendi ile geçen biri bana baktı. zaten o bakışın anlamı gayet bilindik "aha türk":

    -yardım lazım mı?
    +vay canım kardeşim.

    sonrasında olaylar gelişti tabi, arkadaş bizi peşine taktı lemon bar diye bir mekana götürdü, sonradan öğrendiğim kadarıyla bu bölgenin adı gajeva imiş, tasarım olarak girişi bizim reina, içi supperclub ayarında idi. içeriye seri şekilde uyum sağladıktan sonra, fındık votka shot tepsisinin anormal ucuz bir paraya satıldığını öğrenmemizle birlikte; önce bizi getiren arkadaşa, yanındaki hanımefendilere, onların yan masasına bir bir ilettik tepsileri.

    güzel bir eğlence sürecinden sonra yola gitmeden biri iki aksiyon daha yapalım düsturuyla çıkıp biraz dolaşıp ilerde bir striptiz kulübü ile karşılaştık. lüzumundan fazla tenha olması bizi kıllandırsa da, sanki istanbul'da bir mekana girer gibi daldık içeri. tabi içeride bizi boş bir mekanla bekleyen işletmeden habersizce. ortada en kral locaya yerleştirdiler saolsunlar, bir süre hanımlar gösterilerini sergiledikten sonra yanımıza geldiler çift kontradan. kısa bir muhabbet peşinden hemen garson damladı tabi:

    g:hanımlara bir şey ikram etmez misiniz? *
    b:(bir süre düşündükten sonra) votka?
    h:hayır votka değil şampanya istiyoruz!

    tabii ki bütün senaryoda tek eksik olan biz tamamlanınca çarklar dönüyordu. derken şampanya geldi, bir güzel patlatılıp servis edildi. bu arada yavaştan içimdeki karagümrük çocuğu "bizi ameliyat edecekler burada" mesajını vermeye başlamıştı. arkadaşımı kısa aralıklarla dürterek bir karambolde hesabı istedim. çok seri cereyan eden bu bölümün ardından acı son: 525 euro.

    yerine bakmadan bıraktığımız arabayı o boş zihinlerle o kadar kolay bulmuştuk ki anlatamam.
  • radyosunda lili marlen turkusu calan sehir.
  • tipik bir avusturya macaristan şehri.

    tren garı - katedral - heyek merkezli bir şehir meydanı üçgeninde hayatın aktığı bir avusturya macaristan malı.

    akıllı bir insan hürriyet pazar'ın bitmeyecek gibi görünen prag geyiklerine kanmak yerine, zagreb'e gider. oradan dubrovnik'e ve saraybosna'ya uğrar. hostellerı da iyidir.

    ama millet takmış bir prag... dönen de millete gazlıyor... neyse, budur durum.
  • 100.000 kişilik müslüman nufusu olan şehirdir.
    eniştem*zagrepteki tek caminin yapılmasında önderlik etmiş kişilerden biriydi.
    yıllar önce 16-17 yaşındayken zagrepte bulunduğumuz bir zamanda teyzem bizi cumaya götürmüştü.
    ilk önce bir katta erkekler, bir katta kadınlar namaz kılındı.
    sonra caminin kafeterya bölümüne geçildi ve biz kardeşimle dumura uğradık. cami değil sanki alsancaktaki reyhan pastanesi. gayet modern giyimli birbirinden güzel kızlar* yaşıtlarıyla gülüşüp şakalaşıyor, meyve suyu felan içiyorlardı. ulan türkiyede camiler böyle olsa beş vakit namaz kılardık.
    sonradan anladıkki o ortam özellikle oluşturulmuş, müslüman gençler birbiriyle tanışıp kaynaşsın, kendi dindaşlarıyla evlensinler diye.

    edit: müslüman nüfus miktarı 100.000 değil 60.000 imiş.

    http://en.wikipedia.org/wiki/islam_in_croatia
  • burada tanıştığım zagreb'li biri ile şehri dolaşıyorduk. akşama doğruydu sanırım, saat kaç bilmiyorum. top patlaması sesi geldi, hani bizim ramazan ayında atılanlardan. "bu senin içindi" dedi. "nasıl yani" dedim. meğer osmanlı'nın buralara ilk saldırdığı zamanlarda "dikkat osmanlılar" geliyor uyarı atışları yapılırmış. bu da onlardan biriymiş. tabi bunu kin ya da öfkeyle anlatmıyor, gülerek konuştuk bunları. bana karşı çok sıcaktı zagreb insanları.

    ps. top patlaması öğlen 12'de yapılıyormuş.
hesabın var mı? giriş yap