• anne sc yoğun bakımda yatmaktadır. babam hastanede kaldığı zaman babam görüşür doktorla, eğer gece ben kaldıysam saat birde dikilirim yoğun bakımın kapısına. önce anne görülür, anne ağlamazsa yanında durulur, yoksa direk doktorun odasına gidilir.

    doktor, yok "hastamız iyi, enfeksiyon çözüldü baya. tansiyonunu dengeleyip hede hödö hormonu deniycez" der, ya da dünkü gibi bişeyler sayıklar. anlaşılmaz.

    - merhaba, ben anne sc hakkında bilgi alacaktım. nasıldı bugün hastamız?
    + sc bey, babanız yok muydu?
    - kendisi evde dinleniyor şu an. (bi bok oldu, kesin bi bok oldu)
    + gelmez mi acaba?
    - elif hanım bana söyleyebilirsiniz, oğluyum sonuçta.

    "kaldırabileceğim bir şey mi? amına koduğumun tümörü doymadı mı? ne oluyo ulan??" düşünceleri arasında konuştu doktor. sürekli tepkilerimi kontrol etmeye çalıştım. düşündüm, düşündüm.

    - annenizin durumu iyi değil. bu sabaha karşı şuurunu kaybetti. beyinde son alınan kitleye bağlı bi basınç söz konusu` :herasyon gibi bişey anlamadım`. hazırlıklı olun...
    + ...

    ağzımdan "neye?" sorusu çıkamadı. "iyi misiniz?" sorusuna cevap çıkmadığı gibi. duran zaman mıydı, ya da o sahneye girebilecek başka bir özel efekt miydi bilmiyorum. dışarıdaki teyzemleri düşündüm. muhtemelen kardeşimi okula bırakmaya çıkan babamı, kardeşlerimi, herkesi düşündüm. sadece "biraz burada oturabilir miyim?" diye sorabildim. akmayan zamana dair ne söylenir, nasıl davranılır?

    ***

    bir önceki gün arkadaşım mesaj atmış ben hastaneye giderken. "serj, dün gece rüyamda gördüm seni. zamana sıkışmış gibiydin. aman dikkatli ol bugün." oldukça abes bir rüyanın gerçeğe dönüşü o kadar da sürrealist olmadı maalesef.

    ***

    tanım: asla hazır olamayacağın bir şeyin ensende nefesini duyup, daha kısa zamana daha çok şey sığdırmak için direnmektir. tek başına zamanı bükebilme dürtüsünün eklemleri kanırtmasıdır.uzun zamandır hastanede yoğun bakımda tedavi gören annenin, rutin doktor-hasta yakını bilgilendirme şeysi esnasında nefes alamamaktır.

    p.s: kaybettik.
  • geniz eti ameliyatından çıkmış 3.5 yaşındaki kızımı ertesi gün taburcu ediyordum. babası çok uzaklardaydı.
    aynı esnada aynı hastanede annem anjiyodaydı ve kızı hızla eve babaannesine bırakıp annem anjiyodaydan çıktığında orada olmalıydım. kimse yoktu başka yanında olacak.

    hastane otoparkında bagajı doldurup mini cooper ın bagaj kapağını kapatmak için aşağı ittirdim. bagaj kapanmadı ve kızımın çığlığını duydum.
    bagaj kapağının köşesi kafasına girmiş. yüzüne kan boşandı bi anda

    benim için o an zaman durdu. 20 kiloluk kızım kucağımda çocuk acile koştururken ve bi yandan başına kompres yapmaya çalışırken geçmeyen o saniyeleri ağır çekim hatırlıyorum şu an mesela. çocuğu acil müdahale için sağlık personeline teslim ettiğim anda bayılmışım.

    öyle bi zaman durması yok. umarım kimse yaşamaz. ben orada ölmedim ya.
    daha da ölmem ben
  • cocukken gokyuzunde ne zaman bir ucak gorsem ucagin nereye gittigini dusunur, icinde olmayi ve gitmeyi isterdim. uzaklara, cok uzaklara gidecegim bir gunun gelecegini bilirdim. gitmeyi kafama koymustum.

    gokyuzunde ne zaman bir ucak gorsem durup yitene kadar izlemeye basladim sonra. cocukken ucurtma ucurur ve ucurtma gibi ucmayi isterdim. kirlara uzanip bulutlari izlerdim ve nereye gittiklerini dusunurdum. bazen gozden yitene kadar izlerdim onlari. gokyuzune cok fazla bakmaya basladim. son zamanlarda da uzunca bir zaman once durup izleme aliskanligi edindigimi fark ediyorum. zamanin kosturmacasi icinde bazi anlarla karsilasiyor insan. karsilastiginda, eger fark edebilirse duruyor ve izliyor. tam o anlarda zaman da duruyor. universitenin kutuphanesinin tam ortasindaki saat kulesinin ardindaki masmavi gokyuzunun ardindan kosusturan bulutlari, ruzgarin savurdugu sonbahar yapraklarinin havadaki suzulusunu, arkasinda ince beyaz bir cizgi birakarak giden bir ucagi, gokyuzunde yukselmekte olan dolunay'i ya da yagmur damlaciklarinin inci gibi dizildigi bir orumcek agini, bazen kimsenin dinlemek icin zaman ayirmadigi bir sokak calgicisini durup izliyorum. zaman duruyor ve sonsuzlugu en cok oyle zamanlarda hissediyorum.

    yagmurlu bir gunun ertesinde acan gunesin yuzumdeki sicakligini, ruzgarin tenime degip gecmesini hissetmek icin duruyorum. bazen gozlerimi kapatiyorum. oyle zamanlarda da durup kendimi izliyorum.

    durup dusundugum kadar durup izliyorum da; cunku fark ettim ki yasamin kendisi anlardan olusuyor. durup izledigim anlarda zaman da duruyor. var olmanin dayanilmaz agirligi hafifliyor. zihnim ozgurlesiyor. evrene karistigimi hissediyorum. dinginlik beliriyor icimde. bu anlari zihnime ve yuregime islemeyi bitirdigimde yasamima kaldigim yerden devam ediyorum. zaman yeniden akmaya basliyor.

    gorebildigim, duyabildigim ve hissedebildigim icin minnettarim yasama.
  • bundan yaklasik 4-5 sene once sishane'den yukari dogru yururken gordugum bir manzara sayesinde yasadigim olay.

    2 cocuk birbiriyle sakalasiyorlardi. iste bole birbirine vurmalar, ebelemeler, gulmeler falan. isin dramatik yani ikisininde elinde, yumruklarinin icerisinde siktiklari bir bez vardi ve bezdeki baliyi (ya da kafa yapici ucucu her neyse onu) kokluyorlardi. daha da dramatigi, cocuklar kesinlikle 5-6 yas civarindan buyuk degildiler. ilk okula yeni baslamis yegenimi dusundugumde, kesinlikle ondan daha kucuktuler. zaten bunu anlamak icin boyle bir karsilastirma yapmaya bile gerek yoktu cunku cocuklarin yuzlerine, sokakta (veya her ne kosede ise) bu halde yasamanin getirdigi o agresif, vahsi, paylarina dusen hayatin o kotu yuzune karsi verdikleri ya da verecekleri mucadeleyi yansitan sert bakis yansimamisti bile. daha yuzlerinden o bebek masumiyeti kaybolmamisti, cunku o ufacik beyinleri nasil bir vaziyette bulunduklarini idrak edecek kadar gelismemisti belliki. ama nasil olmussa birileri bu cocuklarin eline o seyleri simdiden vermisti.

    hizli hizli yururken gozume carpan bu manzara karsisinda ister istemez durdum, gordugum manzaraya bir anlam verememekten (cunku manzara bir anlik da olsa benim sinirlarimi asiverdi) olacak ki, kafam bombos, sadece soru isaretleri ve unlemler ile dolu bir sekilde cocuklarin bir yandan oynamalarini bir yandan uyusturucu cekmelerini izledim. resmen zaman durmustu benim icin.

    kendime geldikten sonra, istanbul'da yasamaya devam ettikce kimbilir daha nasil manzaralarla karsilacagimizi merak ederek uzaklastim.
  • kütlenin çok olduğu anlardır.*
  • bir karadelik yüzeyindeyken.
  • (bkz: dursun zaman)
  • normal doğumun son on beş yirmi dakikasını içeren yüksek heyecan, acı, hormonlar, mücadele içeren anları.
  • michael jackson - billie jean ritminin ansizin girdigi anlar. anlayana.
  • (bkz: orgazm)
hesabın var mı? giriş yap