• macin neredeyse %80'i galatasarayin kontrolunde, kocaeli ceza sahasi ile orta saha cizgisi arasinda gecmekte.
    lincoln kewell'e, kewell aydin'a, aydin hasan'a, hasan dondu meira'ya, meira'dan ayhan, ayhan lincoln'a, lincoln volkan'a birakti, volkan kewell'i gordu, kewell baros'a, baros nonda'ya, nonda aydin'la duvar pasi, top lincoln'de derken insana "imdaaaaaaaaaaaaaat" diye ciglik attiriyor galatasaray. lan kaleye vursaniza $u topu!
  • sonrasında kanaltürk muhabirinin ve bir tercümanın kewell'e "what's your situation with the team?" sorusunu, "takıma uyum sağladın mı?" anlamında sorduğu ve haliyle kewell'in "i don't understand the question" dediği maçtır.
  • görünen o ki, galatasaray tamamen gole duyarlı bir takım haline gelmiş..

    *

    0-10 dakika arasında ruhsuz, isteksiz, en önemlisi cansız bir takım vardı sahada. not almışım kenara. yanındaki adamı kovalamayan, topu aldığında pozisyon üretmeye üşenen oyuncular bütünü.

    *

    11-32 dakika arasında 1-0 geriye düşmenin getirdiği hırsla canlanmış, mücadele eden, aldığı her topu rakip kalede pozisyon olarak değerlendirmeye çalışan bir takım vardı. daha istekliydi...

    *

    32-45 dakika arasında ne istediğini bilen, rakibe pozisyon vermeyen, skoru bir an önce lehine çevirebilmek için fırsat yaratan, ama biraz telaşlı, biraz panik havasında üretken bir takım izledik.

    *

    45-57 dakika arasında son periyottan farklı olarak, kendinden emin, gol için tüm hatlarıyla saldıran, ama hocanın da verdiği talimatlardan olsa gerek, şuursuz değil, organize olan bir takım vardı.

    *

    57-90 dakika arasında takımı öne geçiren golle birlikte, galip durumda olan takımların pek de alışık olmadığı şekilde, topa sahip olma oranını artıran, yüzde 70'e yüzde 30'la oynayan bir takım izledik.

    *

    gole duyarlıdan kastım, maç 0-0 giderken, tıpkı biz, yani izleyenler gibi, futbolcuların da sıkılıyor olması. golsüzlüğü sevmiyorlar. ama gol atmaları için onları tetikleyen bir şeyler gerekiyor. şimdiye dek gördüğüm kadarıyla bu tetiklemeyi, ya ağlardan çıkarılan bir top ya da rakibin sürekli olarak sert oynayarak onları kızdırması gerçekleştiriyor. ama asıl olması gereken, bu tetiklemeyi skibbe'nin veya takım içindeki bir liderin gerçekleştirmesi.

    *

    gol geldikten sonra tadından yenmeyen bir takım haline geliyor galatasaray. elbette tüm bu analizi, bu kocaelispor maçı üzerinden ya da bellinzona deplasmanından yola çıkarak yapmak çok sağlıklı değil. ama orta sahada savunma yapan tek oyuncusu ayhan akman olan bir takımın farklı bir düşünceye sahip olmasını beklemek de zor.

    *

    bunları söylerken, arda, mehmet topal, linderoth ve ümit karan gibi, sakatlıkları geride kaldığında ilk 11'e direkt girebilecek isimlerin sistemi nasıl etkileyeceklerini de göz ardı etmemek gerekir.

    *

    netice itibariyle, golü bulduktan sonra zevk veren bir takım izliyoruz. sadece bir stoperi sakatlandığında tel tel dökülen takımlara bakınca, bu kadar eksiğe karşın, böylesine futbol oynayabilen bir galatasaray görmek, elbette sarı-kırmızılı formaya gönül vermiş her taraftarı mutlu ediyor, en azından umutlandırıyor olsa gerek.
  • memleketin basbakani, bakanlarin basini olusturma gorevini bosvermis de medya ile kavgaya tutusmusken, dünya ise büs büyük firmalarin, bankalarin çöküşünü izlerken, herseyin siktir edildigi bir ramazan gecesinde, izmit'te oynanan ve galatasaray'in 4 gol atip, 1 gol yiyip kazandigi musabakadir..

    sari kirmizili takim isviçreden türlü cukulatalar ve freeshoptan alinmis purolar ile yurda donmus, buna haset eden bülent bölükbasi, bi kosu gidip, 15 kilo pismaniye alip galatasaray kafilesine ikram etmisti.. "yanniz su tat dünyanin hic bir yerinde yok serefsizim!" seklinde mac oncesinde aciklama yapan hasan sas, takim kaptanliginin sadece sahada olmayacagini gosterir gibiydi..

    takribi 500 kisi gebze üzerinden yürüyerek kocaeliye takimlarini desteklemeye gelmeyi düsünmüs fakat sonra "oruclu oruclu zor olur" düsüncesi neticesinde vazgecmisti.. galatasaray eger bu maci kaybederse ligde sikintiya düsebilirdi ve kocaeli bu maci kaybederse 1(bir) puanda kalip ligin sonuna yerlesebilirdi..

    kocaelispor: serdar kulbilge, dusan, semavi, kemal (dk. 62 fransergio), bülent (dk. 62 adem), taner, musa büyük, serdar topraktepe (dk. 80 murat), tutoriç, serkan, ufuk
    galatasaray: de sanctis, meira, aydın (dk. 46 yaser), lincoln, hasan şaş, baros, ayhan, kewell, nonda (dk. 85 mehmet), volkan (dk. 75 alparslan), servet

    mac bu kadrolar ile basliyor, ve dünden beri yagan yagmur ciftcinin ve bülent bölükbasi'nin yüzünü güldürüyordu. zira bülent bu mac icin hususi oturup 10 dakika saclarini islatmak zorunda kalmiyordu..

    ilk baslarda,iki takim da "9 eylül hali saha kompleksi"nde "sirketler turnuvasi" macinda mac yapiorlar gibiydiler.. daha 5. dakikada ileriye doldur bosaltlar, isabetli orta sonrasinda "satin almadaki güzel kız"i tribunde aramalar, "arkadaslar paslasalim olmuyor boyle" bagirislari ambiansi tamamliyordu.. zaten o karambol içinde, kocaelisporlu, gecen senenin bank asya ligi gol krali, taner gülleri topu de sanctis in de salakligi ile aglara birakti..

    bu dakikada sonra "bu mac en azindan 3 gol atar galatasaray eger serdar ömer vari bir performans sergilemesse" diyordu galatasarayli taraftarlar.. "nah atar yenildik" diyen bir taraftar ise çay almaya gonderiliyor, tribundeki pesimist hava dagitiliyordu..

    30. dakikaydi ki nonda'nin yaptigi faulle topu eline alamayan serdar, baroş'un sutuna mudahale edemiyor ve galatasaray golu atiyordu. bariz bir fauldü ama hakem selcuk dereli oldugu icin kimse bir şey yapamiyordu. zira selcük dereli özünde tarafsiz olarak kötü bir hakem. galatasaray'i tuttugundan falan degil, cidden kötü oldugundan bu karari veriyordu..

    takimlar bu skorla devre arasina giriyor, hasan sas e5 in üzerinde bolu tarafindaki bir kebapcidan bahsedip genc yaser'in aklini aliyordu..

    ikinci yarida top tutusunu ve teknigini baya bir ilerletse christiano ronaldo kivaminda olabilecek o potansiyele sahip olan kanat oyuncusu aydin oyundan aliniyor, tam bir 1. lig oyuncusu olan yaser oyuna giriyordu..

    nonda bu dakikadan sonra inanilmaz bir gol kaciriyor, kale ile arasinda 2 metre varken, o topu üst direkten avuta atabiliyordu.. neyse ki 5 dakika sonra benzer ama az daha uzaktan bir pozisyonda topu aglara gonderiyor galatasaray'i öne geciriyordu..

    kocaeli golden sonra saldiriyor, ama dogru düzgün pozisyonlar yapamiyorlardi.. kosuyorlardi ama bal yapamiyorlardi.. derken zaten oyuna sonradan giren alparslanin müthis asisti ile baroş topu aglara birakiyor mac 3-1 oluyordu.. sonrasinda da kewell macin skorunu bagliyordu her zamanki gibi şık gollerinden biriyle..

    nonda macin sonlarina dogru orta sahada bilegini cok fena burkuyor, belki de kiriyor, hadisenin ciddiyetini yaser'in "gecmis olsun, ooow cok cok fena olmus ya.. bizim bi makbule teyze vardi. aynen boyle oldu... offf kalkamadi ya kadin bi daa. 3 sene yatti sonra hop kabristana" tavri anliyorduk..

    hülasa bir lig maci da yagmuru ile, hasan sas'i ile, baroş'u nondasi ile bitiyor, galatasaray liderlik mücadelesinde ben de varim diyordu..
  • maçın en keyifli yanı kewell'ın attığı 4. golden sonra lincoln-baros-kewell-nonda'nın sevinçlerini birbirlerine sarılarak göstermeleri olmuştur. henry-pires-bergkamp-ljungberg yapıyorlardı bunu, seneyi hatırlamıyorum ama namağlup şampiyondu sanırım o sene arsenal. eskiden 4 gol attığımız zaman hakan şükür, ümit karan, necati ateş(2) yazardı, güzel miydi? tabii. ama bu adamların isimlerini skorbordda görmek ayrı bir keyif veriyor insana. bu maça dair en büyük endişemin aydın'ın sakatlanması olduğu söylüyordum. ama o kadar isteksiz oynadı ki sakatlanma tehlikesi bile yaşamadı umarım belindeki sakatlık yüzündendir bu hali ama çok içeri sokuldu oynadığı müddet boyunca, kanatlara açılmadığı için kalabalık kocaeli defansında bir de forvetlere kalabalık yaptı. bir de hasan şaş'tır bu maçın adamı ki, o gerçek galatasaray ruhunu 2-1 öndeyken dağılan bütün oyunculara hırsıyla bağıra bağıra aşılamıştır.
  • galatasaray futbol takımının tam kadro olarak çalışmasından mütevellit sezon öncesi oynadığı 3. hazırlık maçı...

    kocaelispor kadro olarak tek tek değerlendirdiğimizde ilk 10!a rahatlıkla girebilecek bi takım...dün oynadıkları rezil futbolun sebebi galatasarayın uyum süreci yavaştan aşmaya başlaması mı yoksa kocaelinin top oynayamaması mı olduğunu bize zaman gösterecek...

    fatih terim'in ilk ayrılığından sonra gelen hiç bi teknik adam galatasaray'ın oyun karakterini değiştirmemişti...bu yere bakıp yürek yakan skibbe ile bazı şeyler değişmeye başlıyor gibi...

    tabii bunda skibbe kadar kadro yapısı da son derece önemli...sen istediğin kadar topa hükmetmek iste ,eğer bunu yapabilecek ayakların yoksa o iş olmaz...dün kocaelinin takım olarak ayağında kaç dakika top tuttuğunu çok aradım ama bulamadım...tahminimce maksimum 10 -12 dk'yı geçmez....bu açıdan hazırlık kampında olarak algılamak istediğim galatasaray umut verdi...

    skibbe abi , takımın artık rakibi boğmasına gerek kalmadığının farkında...eskisi gibi özellikle ilk dakikalarda baskı ve hücüm presi yapıp rakibi sersemletip erken gol bulma yerine, rahat rahat ama ne yaptığının çok farkında olarak top çevirip ,oyununu kabul ettirmeye başladı galatasaray...daha 10. dakikadan sonra başlayan top şişirme hastalığını göremedik bu maçta...

    savunmayı ise genel kanının aksine çok beğendim...topu kaptırdığı zaman takım olarak topun arkasına geçip ,top hangi bölgedeyse ve o bölgede hangi futbolcular varsa çok güzel alan daraltılıp,rakipten top kapılıyor...özellikle rakip kanatlardan geldiği zaman bunu çok rahat gözlemleyebildik dün...tabii rakibin şu aşamada kocaeli olması galatasarayın şansı...dün kim lincoln ,kewell hatta aydın koşmadı derse bok yemiş olur açıkcası...belki savunma güçleri aman aman adamlar değil bunlar ama dün hepsi kapatması geeken bölgeleri kapattılar...özellikle lincoln ve kewell...zaten galatasayın ideal kadrosundaki 11 e bakınca galatasarayın alan savunması yapmaktan başka bi seceneği olmadığını anlamak zor olmaz...tek eleştirim hücumdaki nonda ,baros ikilisinin biraz daha baskılı oynayabileceği yönünde olur....

    yenilen gole gelmeden önce şunu belirtmekte fayda var....galatasaray bu sezon çift forvetle oynamayacak...herkesin bunun farkında olması gerek...takım uyum sürecini atlaması için skibbe'nin çift forvete döndüğünden adım gibi eminim...yarın hücum organizasyonları oturduğunda zaten galatasarayın çift forvete ihtiyacı kalmayacak...hücumda top çevirilirken nondanın yaptığı işi ayhan da yapabilir rahatlıkla...yenilen gole, daha doğrusu galatasaray'ın bu sene yediği duran top dışındaki gollere bakarsak...sorunun sadece çift ön libero problemi olmadığı anlaşılır...gerideki savunma 4'lüsünde direk kademeye girecek çabuklukta bi futbolcu henüz olmaması , milli takımdaki türk oyuncuların formsuzluğu ve takımdaki yeni savunma anlayışının uyumsuzluğu gibi bahaneler de hemen sıralanabilir...tabii bunların bahane mı yoksa gerçek sebep mı olduğu ilerde ortaya çıkacak...

    servet'e gelirsek ; bi kere bu sene maç sonrası yaptığı adamakıllı konuşmaların hastasıyım...inşallah böyle aklı başında konuşmaya devam eder...yalnız şu gerçek ki şu ana kadar ki maçların nerdeyse hepsini meira'nın yanında oynadı servet...doğal olarak şimdiye kadar kesinlikle uyum sağlamaları gerekirdi,benim gözlemlediğim kadarıyla bu ikili pek tutmadı...servet rakip üstünüze gelirken song veya emre güngör gibi kesici özelliği olan adamlara alıştığından belkide aynı şeyi meira'dan bekliyo... rakip geldiğinde meira pozisyon alırken servet pozisyon almakta çok gecikiyo....arkasına sürekli adam kaçırmaya da başladı bu sene....emre güngör -meira ikilisi kesinlikle denemeli bence...

    hasan'a ise tek diyeceğim şey nazar değmesin...arkadaş biz bu haspolatlı'nın çok ahını aldık zamanında,adam da artık giderken nasıl lanetlediyse artık o kanadı ,oraya geçen bacağını eline alıyo... iki maçtır başına gelmeyen kalmadı hasanımın...hal ve hareketleri ise ayrı bi takdir konusu...hiç bi şey yapmasa dünkü hasan bi pozisyonda arkasından ittirip hakeme bağıran kemal'in üstüne yürürdü...yoga falan yapıyo heralde...
  • ikinci yarısında nonda'nın altıpastan direğe nişanladığı pozisyon için gökmen özdenak'ın bile "nonda burada beni aratmış" diyerek kavgada söylenmeyecek bir ifade kullandığı maçtır.
  • galatasaray tarafından verilen yabancı futbolcu nedir, nasıl olmalıdır konulu ders.
  • o değil de gol sonrası sevinci en çok dikkatimi çekmiş maçtır. lincoln baros kewell ve nonda hep bir kucak kucağa kol kola sevinler. ara sıra ayhan, meira ve alparsan'la da katıldı ama bu ilk dörtlü her gol sonrası çocuklar gibi şendiler *
  • eğer lincoln perşembe günkü oyununa birşeyler daha katar, önlerinde ayhan ile oynayan meira ile servet kademe hataları yapmaz ve nonda'da baros'un formuna ayak uydurursa galatasaray bu maçı 3 farkla kazanır. lincoln ve nonda konusunda ümitliyim ama servet-meira-ayhan güven vermiyor. hem servet hem meira ileri çıkmayı çok seviyorlar, ayhan da mehmet topal gibi onların boşluklarını dolduramadığı için galatasaray göbekte çok fazla açıklar veriyor.

    edit: bu maça dair en büyük endişem aydın'ın sakatlanmasıdır. çok tekme yiyor, çok.
hesabın var mı? giriş yap