• beyoğlu'ndaki mephisto kitabevi'nden resmi kıyafetiyle alışveriş yapmak isteyen polislere iki kasiyerin satış yapmayı reddetmesi ve "biz katillere satış yapmayız" demeleri üzerine gerçekleşen olay.

    http://ilerihaber.org/…-reddedince-kovuldular/2633/

    öncelikle haberin doğruluğunu firmada çalışanlara sormadan konu hakkında yorum yapmayacağım için onayın gelmesini bekledim. kitabevinde çalışan emekçi dostlardan biri "maalesef doğru" dedi.

    ben şahsen hizmet sektöründe çalışan bir işçi olarak resmi kıyafeti olan ve bu resmi kıyafetin de toplum içinde tehdit, taciz ve korku ifade eden duygulara sebep olabilecek mesleklere satış yapmama hakkını bu korku, tehdit ve tacizden daha önce nasibini almış, almış olma ihtimali olan hizmetlinin hakkı olduğunu düşünüyorum.

    özellikle gezi direnişi ve istiklal caddesi'nde yaşanan yoğun orantısız gaz şiddetinden ötürü işlerin düşmesinden şikayet eden ve kendisini bu tür toplumsal olaylarda mazlumun yerinde konumlandıran mephisto kitabevi'nin böylesi bir gerginlikte personelini işten çıkarması gereksiz bir duruştur. satış yapmama hakkını kullanmak zorunda değilsin. satışını yapmışsın. personelini böylesi dik duruşundan ötürü işten çıkarmak zorunda da değilsin.
  • birkaç ibiş yüzünden bütün insanları aynı kefeye koymak kitabevinde çalışan bir insana bir defa yakışmaz. ulan şunu anlayamadınız? meslekler, renkler, bölgeler kötü olmaz; insanlar kötü olur.
  • uzatmayacağım, doğru karardır.
  • ilginç bakış açılarını ortaya çıkaran ve çıkaracak olan karardır.
    şöyle ki; diyorlar ki katil olmayan birisine katil demek için yargı makamı olmalısın. şu andan sonra olamayız eğer değilsek de mevzu bu değil. mevzu o yargı makamının da katillere katil diyememesi ve/veya gerekli cezayı verememesidir. yargı makamı görevini yapamıyorsa bireylerin vicdan ve akıllarını kullanarak olaylar ve kişiler hakkında yargılara varması olağandır. ki yargı görevini yaparken bile bireyler bu kararları sorgulama ve eleştirme hakkına sahiptirler.
    ikincisinde ise meslekler kötü olmaz, birkaç ibiş yüzünden bütün insanları (burada tüm meslek insanları kastediliyor) aynı kefeye koymak doğru değildir diyorlar. doğru diyorlar aslında. ancak şu kısmını unutuyorlar; kötü denilen insanların arasından çıktığı aynı mesleğin insanları arkadaşları kötülükleri yaparken engel olmadılar (gördük-yaşadık), kötü denilen insanların meslektaşları kötüler hakkında suç duyurusunda bulunmadılar ve/veya tanıklık etmediler. hatta kötü denilenlerin arkadaşları kötüler kötülük yaparken onlara eşlik etmekte bir sakınca görmediler (gördük-yaşadık). insanlar başlarına gelenleri, yaşadıklarını, duyduklarını, izlediklerini görerek kararlar verirler, yargılarda bulunurlar. bu yargıların doğruluğu veya yanlışlığı üzerine konuşabiliriz fakat insanların verdikleri kararların nasıl oluştuğunu gözardı etmeyelim.
    ayrıca görevi kabaca insanları korumak olan kolluk kuvvetlerinin insanlara nasıl davrandığını gördükten sonra kolluk kuvvetlerinin tümünü kapsayabilecek bir genelleme yapmak çok da yanlış sayılmayacaktır. hatırlayınız gezi sırasında 79 ilde insanlar sokaklardayken karşılarında polis vardı ve birçoğunda insanlar yaralandı ve/veya öldü.
    ayrıca bir devletin veya iktidarın güvenliğini halkın güvenliğine tercih eden koca bir kurumun insanlarına kötü ya da yanlış veya katil demek (ki polisin yaptıklarını sanırım ülke tarihine bakarak kolayca görebiliriz) çok da yanlış olmasa gerek.
    zaten sanıyorum ki orada söylenen katil lafı o bireylere değil de o üniformormanın korumasına sığınarak insanlara kötülük yapan tüm kuruma söyleniyor. kurumlar meslekler kötü olmaz derken lütfen hangi kurumlar sözkonusu onu iyi belirleyelim. bir mühendisin yaptığı hatadan tüm mühendisleri sorumlu tutamayız ama dünyanın neredeyse her yerinde aynı şekilde davranan kolluk kuvvetleri kurumu ve mesleği kötü olabilir. çünkü neredeyse hiç iyi davranışına rastlamadığın bir kurumun insanlarına iyi demek yanlış olacaktır.
    hangi kurumun ve hangi mesleğin ne yaptığını iyice bir gözden geçirdikten sonra genelleme yapalım veya genellemelere karşı çıkalım isterim.
  • bizde herkes yargıç
  • olayın farklı bir boyutu yoksa gayet yerinde bir karardır.
    işin ticari boyutu bir yana, sen kimsin ki bir kişiyi sırf polis olduğu için katillikle suçluyorsun? neyin şovu lan bu? bu mu gezi parkı'nın göstermek istediği farklılıklara, herkese tahammül mesajı? niteliğini bilmediğin insanları peşin hükümle katil olarak değerlendirmek?
  • hayatımdaki en acıklı batışı hatırlatmıştır. oturun dinleyin boş zamanının çoksa:

    bütün sermayemizi üniversiteden arkadaşımla bir pastaneye yatırdık. ya çıkacaktık ya da batacaktık. riski göze aldık. istiklal'den dükkanı kiraladık. içini güzel bir şekilde dizayn ettirdik. tabii kolay değil istiklal'de dükkanı kiralamışsın masraf çok. ilk ayda dükkanın kendini döndürmeye başlamasını bekliyoruz. en azından biraz elimize para geçmeli. neyse iki üç hafta geçti adamakıllı elde bir şey yok. türkiye'nin nüfus bakımından en yoğun caddesindeyiz nasıl olur bu diye şaştık kaldık. dedik ki bir gün kamera kayıtlarını izleyelim. acaba bizim personelde mi bir sıkıntı var.

    açtık iki gün öncenin -cumartesi, en yoğun günün- kayıtlarını izlemeye koyulduk. sürekli müşteri girip çıkıyor dükkanda. ama bir sebeple bir şey almaktan vazgeçip çıkıyor gidiyor. bir, iki, üç derken neredeyse bütün müşterilerin sinirli bir şekilde dükkandan ayrıldığını gördük.

    kasiyer aslı'yı hemen çağırdım yanıma. geldi. kendisi genelde sol kolu havada gezer. bir şey sorarsın değişik bir moda girer. aslı nasıl bu dükkan çıkacak mı düzlüğe diye sorarım -güzel günler göreceğiz, güneşli günler der. aslı kazanacak mıyız bugün para en sonunda derim direne direne kazanacağız der. çok da üstelemem ben. insanlara saygı duymak lazım.

    neyse aslı geldi yanıma. kayıtları gösterdim. neden bu müşteriler böyle sinirli sinirli çıkıyor gidiyor dedim? başladı: bu bankacı yea, bunlar kapitalizmin köleleri buna satış yapmam ben. bu işadamı yea, bu polis yea diye diye bütün meslek gruplarından girdi hakan şükür'den çıktı. konu nasıl oraya geldi diye yıllar yılı düşünürüm bir türlü neticeye varamadım. kafayı yemek üzereyim o da ayrı bir konu.

    en sonunda şansımı denemek için kayıtlardan bir adamı gösterdim. bu hangi işi yapıyordu dedim. o bakkaldı dedi. bakkal? o niye lan peki? o ne yaptı size? onun suçu ne? weber'e mi küfretti? komün yaşama mı karşı çıktı? bedava portakal mı vermedi direnişinize? nedir dedim?

    yaa bizim mahalledeki bakkala gıcığım ben. o yüzden tüm bakkallarla iletişimi kestim.

    dedim gel seni alnından öpeyim aslı. gel dedim. 21. yüzyılda 19. yüzyılı yaşıyorsun sen dedim. teşekkür etti. insanları kategorize etmen, fişlemen ve dışlaman güzel bir ironik çalışma dedim. anlamadım dedi. sevgi dolu bir dünya diyorum dedim. gülümsedi. gururlandı. ben dedi emekçiyim dedi. biliyorum gün gelecek takdir göreceğim. sağolun dedi. dedim aslı sen kocaman bir faşistsin. önyargılarını da, popülizmini de, o sol kolunu da al git buradan dedim. tüm bunlara rağmen ağzımı bozmuyorum. sabrımı anla dedim.

    aslı gitti. giderken direne, direne... dediği anda yerimden zıpladım. kaçtı. ah aslı ah. yine mi kovuldun :(
  • ıceriye iki serseri girip bogazina yapissa götüm götüm polisi arayacak kasiyer polise kitap satmiyor oteki de gelm7s polise kitap satilmamasini normal görüyor. senin polisi arayip vazifesini yapmasini istemen hakkinsa o adam kitap alirken, yemek yerken virtken zirtken bir hukuksuzluk ortada yoksa hizmetini vereceksin. terör eyleminden hapis yatmis iki dalyarağa kitap satilmasa buralar faşistsiniz entryleri kaynar. katiksiz malsiniz cünkü.
hesabın var mı? giriş yap