• 30 yaşında eşşek kadar adamlar ciddi ciddi yemek temizlik uğraşmıyorum diye hava atıyor burada. en erken 20 yaşında doğurmuş olsa anası, 50 yaşında kadın hala bunların boklu donunu yıkıyor yani. hiç utanma falan da yok ha, sanki biz hepimiz kendi işlerimizi yaptığımız için enayiyiz ahsjsjskks

    anne babaya sorsanız asla yüzlerine söylemezler ama içten içe “evde işim çok artıyır yoruluyırım keşke kendi yuvasını kursa:(“ der. bunlar ergen gibi iş yaptırma kira vermeme derdinde. yeni mezun da değil he en az 4-5 kazanıyordur yani. sonra gelirler burda türk gadınları vikvikvik ahahaha bunch of losers.

    not: annesi/babası hasta olup bakmak için evde kalanları ayrı tutuyorum
  • nasil da hic gocunmadan kac yasina gelmis annelerini hizmetci olarak gorduklerini anlatiyorlar.
  • yaş 29, 17 yaşındayken üniversite için başka şehre gittim. 5 sene sonra döndüğümde bir yıla yakın ailemle kaldım. baktım olacak gibi değil kiraya çıktım. halen kiradayım. varsın konforun az, yemeğin standart olsun ama kafan rahat olsun. bu iş biraz karakter meselesi.
  • nerede lan bu bekar olup 30 yaş üstü kendi evinde yaşayanlar? yalanlarınızı sileyim. burası türkiye, evli olmadınız mı ev kiralamak bile o kadar zor ki.

    geçin bu işleri, çoğunuz yalancısınız. bu ülkede eğer evlenmediyse gayet doğal insandır. sanki burası ingiltere, norveç amk sallamayın bu kadar. göt kadar maaşınız var yemeyin birbirinizi.
  • bu erkege bu kadar tepki verilmesine ve aileyle yasama meselesine bilimsel bulgular temelinde aciklama getirmeye geldim.

    oncelikle cinsiyetcilikten baslayayim. 30 yasinda hala ailesiyle yasayan kadinlara bu denli yuklenmemek, basbayagi cifte standart; cunku kadinlarin 30 yasinda aileyle yasamasinda bir sorun gormeyen toplum, erkeklerin 30 yasinda aileyle yasamasini yerilecek bir durum olarak goruyor. gerci 30 yasinda hala ailesiyle yasayan bir kadini da “evde kalmis”, “kiz kurusu” ya da “teyze” olarak yaftaliyor. bu konuda erkeklere hic laf edilmiyor. bu da cifte standart.

    neden? cunku bizlere biyolojik cinsiyetlerimiz temelinde atfedilen cesitli degerler bulunuyor. bu degerler biyolojik cinsiyetlerimize gore farklilasiyor ve bu farklilasma da bizim toplumsal cinsiyetimizi olustuyor. farklilasan toplumsal cinsiyetlerimize bagli olarak cocukluktan itibaren farkli bicimde sosyallesiyoruz. yani toplum bizlere cinsiyetlerimize gore farkli farkli muamele ediyor. cinsiyetler temelinde bizden beklenenler de farkli oluyor haliyle. toplum erkeklere “30 yasina geldiginde duzgun bir isin olmali; evini, arabani almis, tum yasantini kurmus olmalisin.” diye baski yaparken kadinlara ise “30 yasina geldiginde coktan evlenmis ve cocuk yapmis olmalisin.” diyor.

    cunku bizden beklenenler bizim biyolojik cinsiyetimiz temelinde bicimleniyor. bizim bireysel farkliliklarimiz, yasamdan beklentilerimiz, isteklerimiz ya da istemediklerimiz umursanmiyor. bu beklentilere uygun davranmayanlara baski uygulaniyor ve insanlarin yasamdan aldigi doyum dusuruluyor. sirf erkek olup da 30 yasinda hala ailesiyle yasadigi ya da 30 yasinda olup da evlenmemis oldugu icin. cok sacma ve dahasi acikli.

    cinsiyetcilige degindikten ve elestirimizi yaptiktan sonra gelelim duruma aciklama getirmeye. henuz aciklama getirmedik. bir erkegin 30 yasinda hala ailesiyle yasamayi surdurmesinin genel olarak iki nedeni var diye dusunuyorum (ebeveynlere bakmak gibi durumlari ya da belirli ozel kosullari disarida birakiyorum).

    1. ekonomik nedenler
    2. kultur

    ekonomik nedenlere deginmeye cok gerek oldugunu dusunmuyorum acikcasi. turkiye’nin ekonomisinin icler acisi durumu, issizlik, tek basina gecinememek gibi nedenlerden oturu aileyle yasamak durumunda kalmak gayet anlasilabilir bir durumdur. bu durumdaki bir insana yuklenmek haksizliktir. cinsiyetciliginizi alin ve gidip tepkinizi ulkenin ekonomisini “bakin burasi cokomelli” diye yonetip(!) dandik sunumlar yapanlara gosterin rica ederim.

    simdi gelelim asil konuya. yani isin kultur boyutuna. bakin burasi cokomelli.* cunku ekonomik kisitlamalar olmasa bile ailesiyle yasamayi surdurecek cok insan oldugunu dusunuyorum. aciklayayim.

    turk kulturu dogusundan batisina, guneyinden kuzeyine dogru farklilasan bir kultur olmakla birlikte, icinde sehirlesmeye de bagli olarak bagli bireyci ogeler barindirsa da genel olarak toplulukcu olarak siniflandirilan bir gecis kulturu.

    akademik ifadeleri bir kenara birakarak daha anlasilir bicimde ifade edeyim ve kavramlarin tanimlarini yapayim.

    kulturler, o kulturde yasayan insanlarin birbiriyle olan iliskileri goz onunde bulundurularak “bireyci” ya da “toplulukcu” olarak siniflandiriliyor. baska bir deyisle, bir kulturdeki insanlarin kendilerini diger insanlarla/grupla ne denli iliskilendirdikleri ya da kendilerini diger insanlardan/gruptan ne denli ayirdiklarina bagli olarak kulturlerin “bireyci” ya da “toplulukcu” olduguna karar veriliyor. (ki bu noktada da bireyciligin istisna oldugunu, dunyadaki kulturlerin cogunun toplulukcu olarak siniflandirildigini da not duseyim.) bizimki gibi “insan odakli” bir kulturde, insanlar baskalariyla zaman gecirmeye bireysel zaman gecirmekten cok daha fazla meylediyorlar. bir grubun parcasi olmaya ve o gruptaki insanlarla iyi ve yakin iliskiler kurmaya onem veriyorlar. [bizim kulturde cemaatciligin bu denli yaygin olmasinin nedenlerinden biri de bu. bunu da su girimde (bkz: türkiye'de cemaatçiliğin yaygın olma nedeni/@tamarix smyrnensis) aciklamistim] bireyci kulturlerde ise insanlar daha fazla bireysel zaman gecirmeye meylediyorlar ve bir gruba ait olmak oncelikleri olmuyor. bizim kulturumuzde ozerklikten, yani kendi basina karar alip hareket etmekten ziyade iliskisellik, yani baskalariyla kurulan yakin iliskiler ve onlarla birlikte hareket etmek daha onemli (or: suruden ayrilani kurt kapar.). ozerkligin kisinin iyi olus haline etkisinin oldugu gorusu, bireyci bir gorus. bizim icin iliskisellik, ozerklikten once geliyor. kendi basimiza karar almak ve bunu uygulamaya gecirmek ogrendigimiz beceriler degil. biz insanlara hem fiziksel hem de duygusal olarak yakin olmayi ogrenerek buyuyoruz. bizim icin istenir, iyi olus halimizi yordar (yani iyi olus halimize olumlu yonde katki yapar) bir yasanti baskalariyla kurdugumuz yakin iliskilerden geciyor (hem arastirma sonuclarina hem de tezimin bulgularina dayanarak soyluyorum).

    ben eminim ki ekonomik sorunlar ortadan kalksa ve tek basina gecinebilecek kadar para kazanmaya baslasalar su an (zorunluluktan dolayi) aileleriyle yasayan insanlardan bazilari ailelerinden ayri eve cikarlar; ama aileleriyle yasayan bu insanlarin azimsanmayacak bir bolumunun, ekonomik kisitlamalar olmasa bile aileleriyle yasamayi da surdurecegini dusunuyorum; cunku arastirmalar, ekonomik sorunlari/kisitlamalari olmadigi halde cinsiyetten bagimsiz olarak yetiskinlikte de aileleyle yasamayi surdurmenin toplulukcu egilimlerden kaynaklandigina isaret ediyor. kultur bu. iliskisel bir kulturuz. yuzyillarin yerlesmis anlayisi, cocukluktan baslayarak icimize isleniyor. bunu degistirmek oldukca zor. elbette bu durumu etkileyen baska etmenler de bulunuyor. aileler toplumdan ayri olmasa da, kisinin aile kulturune ve o ailede nasil yetistirildigine, aile icinde nasil sosyallestigine, ailede cinsiyet rollerinin nasil dagildigina da bagli bir durum. bir de kisilik ozellikleriyle, bireysel farkliliklarla ilgili. baska bir deyisle, kisinin kendi ozerkligine ne denli duskun oldugunun, benligini digerlerinden ne kadar ayirmak istediginin de buyuk bir etkisi var.

    ozetle; 30 yasinda hala ailesiyle yasayan erkeklere bu kadar tepki gosterilmesi, bu erkeklerin toplumun onlardan beklentilerini karsilayamamalari ve ekonomik olarak onlara yuklenen beklentileri karsilayamadiklari icin “kaybeden” olarak gorulmeleriyle ilgili (kadinlara daha farkli nedenlerle tepki veriliyor; cunku kadinlardan beklenilenler daha farkli); ama soz konusu erkeklerin (ve kadinlarin da) azimsanmayacak bir bolumunun ekonomik kisitlamalari bulunmasa bile aileleriyle yasamayi surdurecegini soylemek yanlis olmayacaktir. bu da bizim toplulukcu bir kultur olmamizla, yani iliskisel insanlar olarak yetismemizle ilgili ki bu iliskiselligin bizim iyi olus halimize de olumlu yonde katkisi var.

    bireyci kulturun ideallerini yaygin olarak toplulukcu bir kulturde yetismis insanlardan beklemek gercekci degil. en azindan kisa vadede.

    oturup ogle arami nelere harcadim. neyse. su son birkac gundur daha bilgi verici icerikler yaziyorum. iyi oluyor. bunu surdureyim ben, evet.
  • buna kıt beyniyle, kimsenin ailevi durumunu, özel hayatını falan bilmeden laf eden karı ağır kaşardır.

    (bkz: fight fire with fire)
  • bunun bir çok sebebi olabilir. misal ben 32 yaşındayım. bı süre ayriydim. taa ki annemin hastalıkları artana kadar (siroz, böbrek yetmezliği, yüksek tansiyon, şeker) annem akşam üzeri diyalizden geldi. bilen vardır belki diyalizden sonra bazı hastalara feci bı kramp krizi gelir. diyalizin ilk senesi kaşıntı da cabasiydi. ben de genelde diyaliz akşamları annemin kol ve bacaklarını ovalar, o uykuya daldiktan sonra (şu anki gibi) odama geçer günün son sigarasını içer sonra uyurum. şimdi şu birey olamamışçı tayfaya sesleniyorum, ben mi birey olamamışım yoksa siz mi evlatlık gibi büyütüldünuz?
  • hala bir ailesi var demektir. şükretsindir
  • tanıma uyan bırı olarak yazılanları hayretle okuyorum dogrusu bu yasa kadar anne babasıyla yasayıp sorun yasamayan ınsanların para kazandıktan sonra aılesıyle yasamak ıstememesının sorgulanması gerekıyor bence. ayrıca sız buyudukce aılenızde yaslanıyor ve sıze ıhtıyacları artıyor bu nedenle yanlarında olmak onlara guven verıyor. anladıgım kadarıyla tek yasmayı seven evıne partnerlerını rahatca getırmek ısteyen, ozgur takılan ınsanların tercıhı bunlar. ev ısı utu temızlık bılmek ıcın aılenızden uzaklasmanıza gerek yok bugune kadar sıze bakan annenıze yardım edebılırsınız alternatıf olarak hatırlatayım
  • 35 oldum. böyle başlıkları görünce üzülüyorum.
    eş dost akraba yüzünden hayatım mahvoldu gitti. aynı hataya düşmeyin. 20 yaşını geçince evi terkedin. mümkünse başka şehire, imkan varsa yurtdışına gidin. aile pişmanlıktır.

    edit: tekrar okuyunca biraz zalim bir yorum gibi göründü gözüme. avantajlarını da yazmak lazım.
    annem sağolsun ütü bulaşık çamaşır temizlik derdinden kurtardı beni. işime konsantre yaşadım. işimde uzmanım, sektörde az çok beni bilirler. iyi para kazanıyorum. sayemde ailem de az çok rahat yaşamıştır. 10 yıldır fatura vs ödemezler. hasta olduklarında yada evin ihtiyaçları vs hep ben koştururum. lakin ki bunları övünülecek şeyler olarak görmüyorum. 2 bin lira az maaş alıp kendi evimde eşimle veya sevgilimle yaşamayı tercih ederdim. bir de köpeğim olurdu. neyse.
hesabın var mı? giriş yap