• başrollerini christina ricci, liam neeson ve justin long'un paylaştığı, 2009 yapımı film. konusu şöyle, 'anna* bir trafik kazası geçirir ve kendini morg gibi bir yerde bulur. cenaze levazımatçısı eliot* anna'ya öldüğünü söyler. anna ise ölmediğini iddia eder.'*klişelerle dolu olan film bu soru üzerine kurulur. biz de tek derdimiz buymuş gibi bütün filmi izleriz bu arada bol bol çıplak christina ricci görürüz.
    filmin iki güzel sürprizi için ise, (bkz: schubert piyanolu üçlü no 2)* (bkz: exit music)*
  • ghost whisperer dizisini sevenler için izlemelerini tavsiye ediyorum. ben o diziyi takip etmememe rağmen filmi keyif alarak izledim. filmin hiç bir anında sıkılmadım.

    --- spoiler ---

    özellikle filmin oturtulduğu temel kız yaşıyor mu?, ölü mü? sonuna kadar bu merakı bitirmiyor. filmin sonunda dahi kesin karar veremiyorsunuz. karar veremeyişinizin iki nedeni var: birincisi adamın devamlı kıza uyuşturucu vermesi, uyuşturucuyu verince kız hareket edemiyor. ikinci nedeni buğu, aynada buğu olduğunu gizliyor. bunun nedeni acaba kız hala ölü olmadığını iddia eder, zorlanır diye mi saklıyor, yoksa gerçekten diri mi? buna kıza söylemiş olduğu yalanlar da dahil. ölü olduğuna inanmamız için en büyük sebep ise resimler, adam resimleri hiç ayrım yapmadan grupluyor.

    --- spoiler ---

    yazdıklarımdan da kafanızın karıştığı üzere, güzel tartışma imkanı da veriyor.
  • oyunculardan dolayı beklentilerim daha yüksek olsa da baya beğendim bir film

    --- spoiler ---

    sonuç olarak anna yaşıyor muydu? yaşıyor olduğuna inanmamız için çok sebep var ki imdb'de yorumları okuyunca iyicene ikna oldum.

    film boyunca eliot'un şüpheli hareketlerini gördük, ayrıca psikopat ve bariz şizofren olduğu gerçeği de var. ufak velet jack ise zaten psikopat olmaya meyilli ki, ileride eliot'un izinden gideceği kesin.

    eliot'un tıpkı saw'daki jigsaw gibi, insanlara yaşamın değerini öğretme misyonu var. aslında öğretmeden ziyade, yaşasa dahi, içten içe ölen kişileri öldüren bir psikopat diyelim.

    --- spoiler ---
  • tamam herşey güzelde niye peki film afişinde kate bosworth ablamız var hacı?oysa filmde yok.anlamadım.
  • liam nelson'un cool oyunculuğu karşısında ezilse de christina ricci bolca meme göstererek bizi etkilemeyi başardı. gerilim filmi olarak çok etkili değil. sebepler havada kalıyor. drama kısmıda kastırmıyor. ağlamadım hiç. zaten komik değil. mistik bişey de yok. demek ki normal belki altı bir filmle karşı karşıyayız.

    izlenemeli mi sorusuna elinde film yok ve ısrarla gerilim izlemek isteyen arkadaşların varsa olur. yoksa boşver. ne gerek var. meme için google görsellere baksan da olur.

    *
  • senaryosunda kafam kadar boşluklar var, oyunculuk fena değil, görsel anlatım zayıf, sonlara doğru (herhangi bir ülkenin başkentini haritada göstermekten aciz ortalama amerikalının anlayabilmesi için) diyaloglarla toparlanmaya çalışılmış, o da becerilememiş. (bkz: amerikalıya anlatır gibi anlat) (bkz: bak james).

    --- spoiler ---

    kız yaşıyordu, havasızlıktan öldü gitti. paul gelip de kapının önünde tantana yaparken kurtulma şansı vardı, lakin gerek 3-4 gündür yediği onca ilaçtan, gerek açlıktan, gerekse psikolojik travmadan mütevellit beyni sulandı, herife gözü kapalı inandı, onun ben beyninin tasına sıçayım.

    herif senenlerce ölülerle uğraşa uğraşa kafayı çizmiş, artı işleri kesat, milleti bu şekilde öldürüp kanun ve nizamı da kitabına uydurup, yolunu buluyor. hasılatı da adli tıp ve polis teşkilatındakilerle kırışıyor, alan razı veren razı, bir tek ölen (öldürülen) razı değil netekim.

    ufak oğlan da, annesinin içerisinde bulunduğu durum sebeb i veçhile, ayrı bir alem. aslında onun da ölü olma ihtimali üzerinde durulmuş gibi, (levazımatçı pezevengin duvarında onun da resmi vardı zira), fakat öyle bir şey yok, okul ortamında fink atıyor sabahtan akşama kadar. hülasa, bu çocuğun toprağa diri diri gömdüğü civciv ne kadar diri idiyse, esas kız da o kadar diri idi.

    kızın filmin başlarında gördüğü vizyonlara değinecem, dikkatli izleyici hatunun dakka başı bi ton antidepresan yuttuğunu, ilaçları leblebi gibi susuz susuz lüplettiğini görmüştür.

    levazımatçı herif kızı tey, ihtiyarın cenazesinde gözüne kestirmişti, ruhsal açıdan problemli insanları hedef seçiyor pezevenk sırf aileleri fazla tantana etmesinler diye. nitekim kızın annesi, kızına sadece "bok mu vardı ölecek amk, bana kim bakacak şimdi ha" tribindeydi. iskele babasını senelerce görür ve duyarız ancak iskele anasını ilk defa bu filmde görmüş olduk.

    o lavuk, paul'ün de o kafayınan kaza geçirip ağır yaralanacağı ihtimalini göz önünde bulundurdu, onu da gözüne kestirdi. nitekim filmin finalinde masada yatarken paul diriydi, 2 metrelik kazığı yiyince sesi soluğu kesildi yani gerçekten öldü.

    --- spoiler ---
  • christina ricci nin yıllar geçse de güzelliğinden hiçbir şey kaybetmediğini gösteren film. ağır temposu sorun olmadı benim icin izlerken, beğendim bile.
  • o deil de christina ricci hakkında güzel kadın diyebildiğim tek film oldu. biliyorsunuz filmler bunun için çekiliyor. onun dışında kızın hiç çişinin gelmemesi gözümden kaçmadı.
  • christina ricci'nin memeleri merak etmiyorsanız boşuna vakit kaybı.

    oysa bir umutla gitmiştim, afişe aldandım, kırmızı babydoll'e aldandım. (elbise içine babydoll giyilmelidir, yarın bir gün ölürsem aklımda kalsın.)

    neyse şimdi birkaç merakım var. izninizle:

    --- spoiler ---

    1. herifin duvarında grupladığı fotoğrafların içinde velet jack de vardı, değil mi? sırf bunun yüzünden ben kızın ölü mü diri mi sorusundan ziyade tüm kasabanın aslında ölü olup diri kızı da aralarına almaya çalıştıkları gibi saçma varsayımlara kadar gittim. neden öyle bir fotoğraf vardı? iyice kafa karışsın diye mi?
    2. filmin başında özenle temizlenen kazık en nihayetinde paul'e girdi, anna'ya hiç girmedi. (bkz bir kez daha meme kazandı.)
    3. ayna ölü gösteren aynaysa, çek anna levazımatçıyı da yanına, bak bakalım adamı nasıl gösterecek? hadi akıl edemedin, ölüyüm ben böhühühüh yaptın gittin. bari adam aynaya yanaşsaydı da kendini de öyle görseydi ve biz "haaaa bak o ayna hakkaten de ölü gösteren aynaymış aga" diyip rahatlasaydık. ayna da meçhul kaldı.
    4. ayrıca filmin sonlarına doğru kızın cenaze günü adamın verdiği minik aynada, anna aynaya hohlayana kadar yüzünün gözünün yeniden normale döndüğünü görmedi mi? (makyaj demeyin, kız büyük aynada iyiden iyiye zayıf ve morarmıştı, o kadarını makyaj da örtemez bana inanın.)
    5. ben paul'ün bile neredeyse ölü olduğuna inandım, herif karakolda kola içmek istedi makine çalışmadı, restoranda şarap içerken püskürdü şarabı gömleğine döktü. yiyemedi içemedi zaar. zaten filmde kimse yemeyip içmeyince de herkes ölü mü, diye bulandı benim kafa diyorum ya.
    6. o sallanan oyuncak kadın kafası neydi paul'ün anna'nın hurdaya dönmüş arabasından aldığı? piiiiii! bir de dönüyor ikide bir jack'e huzursuz gibi? tamamen anlamsız.
    7. jack'in ölü gibi tv ekranına bakan annesi ne ayak? mesela şöyle bağlarız; belki jack ilerde annesine de yapar aynı şeyi, "nasolsa böyle takılıyon" deyip, hani levazımatçı da ilk annesiyle konuştuğunu iddia etmişti ya... oldu, işte bağlandı nihayet bişey.
    8. ve kızın hiç yemek yememesi. açlıktan da ölmedi son güne kadar.. gerçi levazımatçı "yiyip içip pislemekten başka bir bildiğiniz yok!" mu demişti, yoksa sadece "pisliyorsunuz" mu demişti... bak şimdi.

    --- spoiler ---

    düşündükçe de çıkacak, taşlar yerine hiç oturmadı nedense. kısacası, ben deyim sinemaya gitmeye değmez, siz deyin indirileybıl. ben deyim, öyle...
  • filmin belirli bir noktasından sonra bitse de gitsek mantığında izledim filmi. ne gerildim,ne korktum,ne ağladım ayrıca gülmedim de.
    bir film yapıyorsan en azından bunlardan biri içinde olsun.
    filme dönelim. filmdeki jack bana çok güzel hareketler bunlar da ki tabutçu recep skecini hatırlattı.
    hatırlamak isteyenler için de şöyle bir hizmetimiz var. tabutçu recep
    eve gelip bunu izledim.en azından güldüm lan.
    edit: yeni link eklendi.
hesabın var mı? giriş yap