• akademisyen iyi ders anlatamayabilir çünkü asıl amacı üretimdir. lakin akademisyen girdiği tüm derslerde bir farkındalıkyaratmak zorundadır.
    farkındalık kısmını açacak olursak: “bakın burada bazı bilgilerden bahsetmekteyim. bu sizin bilişsel boyutunuza bir düzeye kadar katkı sağlıyor. lakin bilgi bu kadar değildir, uçsuz bucaksızdır ve benim size verebildiğim bu kadarı harici sizin çabalarınıza kalmış kısımdır. lütfen verilenlerle yetinerek ‘herkes’ değil, verilmeyenlere ulaşarak ‘farklı’ olunuz.”
    görüldüğü üzere duyuşsal çalıştı. farkındalığı verebildiği müddetçe dilinin döndüğünce anlatması yeterlidir.
  • bugün osmanlıca dersimdeki hocam daha ilk günden '' kadın erkek ayırmam ağzım fena laf yapar hareketlerinize dikkat edin. '' diyerek tehdit etti. şimdi bu kadın iyi ders anlatsa ne olur anlatmasa ne olur? üstüne bu kadının akademik ders kitapları mevcut. baya baya türkiye cumhuriyeti üniversitelerine giden tarih öğrencileri, osmanlıca'yı kaynak olarak bu kadından öğrenmekte.

    edit: aylar sonra gelen edit. canım hocam benimmm.
  • akademisyen öğretmen demek değildir, ders vermek zorunda da değildir.

    diyelim ki ders veriyor, derse hazırlıklı gelmeli ve ögrenciyi gerekli kaynaklara yönlendirebilmelidir. öğrenciyi iyi yönlendiyor, dersin verileceği konu hakkında kapsamlı bilgiye sahipse yeter. nitekim ilkokuldaki gibi güzel anlatmak, öğrencilerin dikkatini çekmek zorunda filan değildir. ilgilenmiyorsa zaten öğrencinin ne işi var o bölümde.

    akademisyenin daha çok araştırmasına odaklanması gerekir. ha illa ders vercem diyorsa da insanların vaktini ziyan etmesin lütfen. hala bütün dönem aynı kitabı açıp okuyan hocalar var ne yazık ki üniversitelerde.
  • akademisyenler tam olarak öğretmen sayılmasalar bile sonuçta “anlatan” ve “öğreten” konumunda oldukları için verdiği dersi iyi anlatmalıdır. yok efendim öğrenci araştırsın, merak etsin vs. diyenlere de aldırmamak lazım. eğer “örgün” bir eğitim alınıyorsa o zaman ders veren akademisyen o dersi iyi anlatmalıdır. eğer ders anlatmıyorsa akademisyenlik yapmasın gitsin özelde/devlette alanıyla ilgili bir işte çalışsın akademik ünvanını da o şekilde devam ettirsin herkes ders verecek diye bir kural yok sonuçta.
  • cevabı "hayır" olan sorunsal.

    bir akademisyenin asıl görevi araştırmalarda bulunup bilime yeni bir şeyler katmaktır. akademisyen bir öğretmenden önce bir bilim insanıdır. ve iyi ders anlatmanın bilimle herhangi bir alakası yoktur.

    aklınıza bir akademisyen getirin. bu adam/kadın muazzam bir araştırmacı ve gerçek bir bilim insanı olsun. ama farz edin ki bu kişi aynı zamanda peltek ya da kekeme. kelimeleri doğru düzgün telaffuz edemediği için ders de anlatamıyor. bu kişi "kötü akademisyen" mi şimdi? tabii ki hayır.
  • ben okutmanım, beni takmayacaksanız okur geçerim diyen embesili gördü bu gözler. sizinki de dert mi?
  • çok cahil var ülkemizde ama bu başlık iyi indikatör olmuş.

    akademisyenin en eski ve en önemli görevi iyi ders anlatmaktır. çünkü kim ne kadar aksini iddia ederse etsin bilim insanının asıl görevi bir usta çırak ilişkisi içinde bilimi, bilimsel araştırma tekniğini, bilimsel düşünce metodunu, bilimsel yaşam tarzını öğretmek ve yaymaktır.

    "ben makalemi yazarım. ısteyen alır okur." diyerek akademisyen olunmaz. bilime ne kadar katkı yaparsanız yapın, bu katkıyı paylaşmak zorundasınız.

    bilim insanı karanlıkta yaşayan bir toplumda, elinde ışık olan bir kişi gibidir. bunu isteyen herkesle paylaşmak onun ahlaki görevidir. bundan kaçınmak, o ışığa layık olmamak demektir. ışık paylaştıkça çoğalır.

    merak etmeyin toplum ne kadar yozlaşırsa yozlaşsın, o ışığı arayan mutlaka bulunur. biraz idealist olun yahu. bırakın akademik teşviği de insan yetiştirin.
  • cevabı tabiki de evet olan sorunsaldır. zaten araştırma yönünden kuvvetli ve alanına hakim bir kimse dersi de pekala iyi bir seviyede anlatabilir. ha en iyisi olmayabilir kabul. ama bana kalırsa eğitim de son derece önemli bir noktadır, hem güzel anlatıp hem de karakteriyle ve uyandırdığı merakla ilham perisi olanlar baş tacıdır. ölü ozanlar derneğindeki john keating tadında bir hocayı kim istemez. bakış açısıyla öğrencilerin ufkunu açan ve alanında da acar biri olan hocalar bir numaradır.

    şahsen aldığım eğitim boyunca bana bunu hissettiren tek hocam meriç özcandı. dersi anlatırken kendinden geçer, konunun dışına fırlasa da babacanlığından ve sempatikliğinden ötürü itici gelmezdi. hazırlık yılında bölümlerin tanıtıldığı bir derste elektronik mühendisliğini tanıtmak için seminere gelmişti. katılım zorunlu, ilgi varsa da yoksa da o seminerde bulunmak gerek. fakat meriç hoca seminere başlamadan önce 'mühendislik okumayı hiç düşünmeyen kim varsa yoklamayı imzalayıp çıkabilir' diyerek herkesi şaşırtmıştı. kimse de cesaret edip kalkmayınca ciddi olduğunu belirtti ve sınıfın yarısından çoğu anında imzayı verip çıktı. geri kalanlara da seminerini verdi. bu 'cool' hareketi ve sahip olduğu bakış açısı sayesinde kendisini çok sevmişimdir.
  • eğer eğitim fakültesi çıkışlı bir eğitim fakültesi akademisyeni ise kesinliklikle iyi anlatmalıdır. sonuçta öğreticilik becerilerini alarak yetişiyorlar. belki diğer fakültelerin/bölümlerin akademisyenlerine de formasyon falan verilmeli. öğretmeyi öğrenmeliler.
  • hayir akademisyenler ikiye ayrilir arastirma odakli olanlar ve ders anlatanlar ( turkiye de tek tip akademisyen vardir o da ders anlatir maalesef genelde arastirma yapicak potensiyrlleri olmadigi icin).

    neyse efendim bazi akadenisyenler de hem arastirma yapar hem ders anlatir (genelde ikisini de tam yapamazlar ama bolundukleri icin).

    sonuc olarak her akademisyen ıyi ders anlatmak zorunda degildir .

    ornegin ben arastirma gorevlisiyim. tek derdim arastirma yapmak. bi de ogretim gorevlileri vardir bunlar da derse girer. falan filan iste,
hesabın var mı? giriş yap