• tek ve gerçek kurtuluş
  • çarelerin tükendiği anda, insan işin icinden çıkamaz bir hâlde kendisiyle savaşır. ne yapabilir? kim yardım edebilir?
    sonra inandığı bir allah olduğunu hatırlar. ona siginmayi düşünür ama şimdiye kadar neredeydi? ufak bir vicdan calkantisindan sonra başka çaresi kalmadığını anlar ve ellerini ona açar.
    eğer inanıyorsa, bilir ki:
    hz yunus u sıkıntılardan allah kurtarmıştır.
    hz eyüp hastalıktan allah'a sığınarak kurtulmuştur.
    hz ibrahim ve diğer kıssalar da allah kendisine sığınan kimseyi yarı yolda koymamıştır.

    inanan insan sığınmaya böylece başlar. ve zamanla bu sığınak onu kavrar. içinde bie ferahlama olur ve sığındığı şeyler başına gelse bile, yüreğinde o acıyı hissetmez. bilir ki kalbini yaratana sığınmıştır. ve ne kadar günahkar olursa olsun, allah onu korumuştur. tüm isyanına rağmen yıllarca ona nimetlerini vermiştir.

    dert tasa biter ve insanın omuzundaki yük düşer. o zaman o sığınak terk edilir. belki insan gaflete düşüp, dua ettim bir şey olmadı bile der. hatta istediği olsa bile, bu benim duamla alakalı degildir, der. bu da insanın nankör olduğunu gösterir.
  • eskiden zulüm gören, yoksullukla boğuşan, haksızlığa uğrayan mazlum insanların, çaresizliklerini anlatmak ve bu çaresizlik içinde tek kurtuluş olarak gördükleri allah’tan yardım dilemek için kullandıkları yakarış. akp hükumeti, onun paydaşları ve yarattıkları kültür, yoksulun allah'a sığınma hakkını bile elinden aldı. şimdilerde lüks ve şatafat içinde yüzen, kul hakkı yiyen bir kısım haramzade müslümanlar o kadar çok allah'a sığınır oldular ki, yoksula sığınacak bir allah bırakmadılar:
    altına jaguar çeken ak trol, gösteriş ve kibirden allah'a sığınıyor,
    cumhurbaşkanı, ırkçılık eleştirilerinden allah'a sığınıyor,
    fetullah gülen, cumhurbaşkanı erdoğan'a suikast planladığı iddiaları karşısında allah'a sığınıyor,
    iktidarı boyunca fetö, kürtler, doğa, ekonomi, insan hakları, özgürlükler, kişisel yaşam hürriyeti, siyasi etik, yolsuzluk, gösteriş, şatafat konusunda sayısız "hata" yapan cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan, hata yapmaktan allah'a sığınıyor,
    akp içinde bir hizbi temsil edip etmediği sorulan ahmet davutoğlu, hizipçilikten allah'a sığınıyor...
    bir başkası, rüşvet aldığı iddiasına karşı allah'a sığınıyor,
    ötekisi, milyonlarca euroluk serveti olduğunu inkar edip iftiralara karşı allah'a sığınıyor...
    yeter vicdansızlar, allah'ın yanında bize de sığınacak bir yer bırakın be.

    kenya'nın kurucu devlet başkanı jomo kenyata, batılı sömürgecilerin ülkelerini ele geçirmelerini anlatırken; “misyonerler afrika’ya geldiğinde bizim topraklarımız onların incilleri vardı. dua edelim dediler. gözlerimizi kapattık. açtığımızda, bizim incilimiz, onların toprakları vardı” demişti. kenya'ya giden misyonerler, onların topraklarını alırlarken en azından tutunacakları bir dini bırakacak kadar "insaflı"!! davranmışlardı. bizim ülkemizde yıllardır iktidarda bulunan siyasal islamcı iktidar, maalesef bize bu kadarını bile bırakmadı. tutunabileceğimiz, umutlarımızı diri tutmamızı sağlayacak hemen her kavrama el attı, iğdiş etti, içini boşalttı, çarpıttı. demokrasi, insan hakları, özgürlük, eşitlik, adalet... bununla da yetinmediler, yoksulun elindeki allah'ı da aldılar.
  • milletin allah'a sığınmak deyince aklına gelen şey, hayalindeki süpermen irisi bir tanrıya sığınmak...

    bunlar bâtıl düşüncelerdir. tanrı tapınmacı ilkel insan zihniyetidir. hemen hemen afrika yamyamlarının tanrı anlayışıdır bu. tek fark onlar tanrılarını taştan ağaçtan falan yontarken, bunlar hayalden imal ediyorlar.

    allah'a sığınmaktan kasıt, insanın kendindeki potansiyeli, kendindeki kuvveleri açığa çıkarmasından ibarettir. yani yöntemi usulü her neyse öğrenecek, disiplinli bir şekilde çalışacak ve kendindeki o potansiyeli açığa çıkartacaksın. işte bu allah'a sığınmaktır. zira allah esması ilahi isimlerin tamamını kapsar. tüm manalar allah esmasında eriyik olarak mevcuttur. sen çalışarak o esmadaki eriyik manayı zahire çıkarmış, billurlaştırmış oldun.

    mesela usulüne uygun çalışan bir vücut geliştirmeci, en iyi şekilde allah'a sığınmış ve en iyi şekilde dua etmiş olur. usulüne uygun çalıştığı için de elbette duası icabet görür ve istediğini elde eder.

    işte allah'a sığınışın hakikati budur. ancak ilkel insan bu dediğimi asla kavrayamaz. o hayalindeki ilaha yalvarmayı falan anlar allah'a sığınmak deyince. müslüman dahi aynı şekildedir. onun tek farkı hayalindeki tanrıya "allah" etiketi yapıştırmasındadır.

    şimdi işin bir de pratik yönüne gelelim: kendindeki kuvveleri açığa çıkarmak yöntem bilgisi gerektirir. yöntemi öğrenmek ise mutlaka bir ustaya başvurmayı zorunlu kılar. bu durumda allah'a sığınmak, işin uygulama yönü itibariyle, bir ustaya başvurmak anlamına gelmektedir.

    demek özün de özü buymuş: yani allah'a sığınmak, ustaya sığınmakmış gerçekte.

    şimdi ben ustaya sığınmak dedim ya! hoplar birileri yerinden... niçin? çünkü onlarda da ilkel tapınmacı zihniyet var; hemen olayı tapınma düzleminde algılama eğilimindeler....ustaya sığınmaktan kasıt, ona talebe olmak ve yöntem öğrenmektir...

    şimdi bir burada anlatılanı, bir de klasik din algısını ve din adamı denilen tiplerin anlattıklarını kıyas edin...çok fark var değil mi?
  • insanın çaresizliğine tek çözümdür allah’a sığınıp dua etmek.
    isra suresi 67. ayet: size denizde bir sıkıntı (tehlike) dokunduğu zaman, o’nun dışında taptıklarınız kaybolur gider; fakat karaya (çıkarıp) sizi kurtarınca (yine) sırt çevirirsiniz. insan pek nankördür.
    kasas süresi 24. ayet: rabbim bana göndereceğin her hayra muhtacım.
  • kimilerine "güç" veren, kimilerini ise hüsrana uğratan bir çeşit savunma mekanizması. bana iyi gelmezdi mesela ama çaresiz anlarında sahiden de faydasını gördüğünü iddia edenlerin de böyle bir seçeneğinin olması beni rahatsız etmiyor, sırf sorumluluğu üstten atmak adına tevekkül kılıfı altına saklanmadıkları müddetçe...

    neyse.

    ***

    hakkında aşağı yukarı şöyle bir deneyimimin olduğu hayatla başa çıkma yöntemi:

    eskiden güçlükler karşısında eğilir ve tanrıya dua eder, ondan yardım dilenirdim.

    çektiklerimin ağırlığı ile zaten ulu orta iki büklüm olmuşken bir de tanrıya diz çökmek bana iyice ağır gelirdi.

    yardım gelirse, ne âlâ, unuturdum, az önce küçülmüş olmamı takmazdım, "elbette" derdim, "küçüksün zaten, en küçüksün, öyle olmalısın, tanrı en büyüktür, insanlar ise miniminnacık, bu derdi başından hangi insan alabilirdi?.."

    fakat haklı ve acil isteğim reddedildiğinde...

    işte o zaman, iyice aşağılık hissederdim kendimi.

    dünyevi sorunlarım yetmezlermiş gibi şimdi bir de biraz önce yaşamış olduğum ihanetin etkisiyle kafama doluşmaya başlayan soruları çözümlemem gerekirdi...

    içimde kabaran öfkeyi hisseder, onu ya daha en başından yok eder, isyanı engeller ve böylelikle işimi yoluna koymayan tanrının tepesini attırarak yolunda giden işleri de bozmasına neden olmazdım, ya da o öfkeyi kendime yönlendirirdim, fark etmesem bile aslında ne berbat bir insan olduğumu anlamam gerektiğini düşünerek -yoksa neden benden yüz çevirilsindi?...

    karmaşık işlerdi.

    oysaki hayatımda merak ama aynı zamanda huzur da var şimdi.

    ümitle, beklentiyle, hayal kırıklığı ile falan mücadele etmiyorum.

    yalnız bekliyorum.

    bir şeyler olacak ve her şey düzelecek mi, yoksa benim hikayem buracıkta bitecek mi?..

    sığınacak bir tanrı kalmayınca aklında insanın teslimiyet hissini daha samimiyetle kucaklaması tuhaf şey, değil mi?..
  • bildiğim tek kurtuluş yolu.

    bu hayatı biz planlamıyoruz. evet okulumuzu seçiyoruz. iş. yapacaklarımız. bunlar kontrol edemediklerimizin yanında teferruat.

    doğumumuza karar vermedik. kontrolümüz dışı.
    bedenimize, doğduğumuz mekân ve zamana...
    öleceğimiz mekân ve zamana...

    külli irade ve cüzzi irade kavramlarını kendim zaten tam anlayamadığım için (anladığını iddia edenlerin de en fazla benim kadar anladığını düşünüyorum) en mühim konularda kontrol bizde değil.

    bunu bilmek iki şeye sebep olabiliyor. yenilmişlik/çaresizlik vb. hisler veya ferahlama.

    allah'a sığınmanın çok seçenekli (belki bizim için sonsuz) farklı yoldan gidilen tek bir varış noktası olduğuna inanıyorum.

    her güçlü hisseden kişinin dahi bir direnme gücü var. bu noktayı aşınca genelde bu son varışa ulaşılıyor. başka da bir yol göremiyor zaten insan.
hesabın var mı? giriş yap