• bir arkadasimin 23.10.2016 tarihinde ankara yüzüncü yil semtinde (odtü yani) basina gelen bir rezalettir. arkadasimin istegi üzerine olayi onun agzindan paylasiyorum. olay mahalledeki adiyaman çigköftecisi ve arkadaslarim arasinda cereyan etmistir. burada amaç markayi karalamak degil, insanca hesap sormaya çalisanlarin canina kastedenlerin yaptigi haksizligi bildirmektir, o yüzden yaziyi sonuna kadar okuyunuz.

    ön edit: burada kanun-nizam vs den bahseden arkadaslar ya trollüyor yada yaziyi sonuna kadar okumamislar. yada kendilerini yeni türkiye kanunlarini kaniksamaya adamislar (bkz: tahrik indirimi). sözlü münakasalarda adam çagirip milletin agzini burnunu kirmak gayet nizami oluyor, bu mudur? tek dilegim benzerinin basiniza gelmesidir. çünkü empatiden yoksunsunuz.

    daha da önemli edit: empati demisken (bkz: #63729082). ama lütfen buraya da 'anasi babasi ne ki o çocuklar ne olsun' ya da 'kanunsuz is yapanin çocuguna ben mi bakicam' gibi yorumlar yazmayin lütfen! onlar daha çocuk, sizin 20-30 yil önceki halinizden tek farklari, daha az sansli olmalari. sadece destek olun, yardim edin. çünkü insan olmak bunu gerektiriyor.

    merhaba dostlar,
    belki bilmeyenleriniz vardır, bundan bir hafta önce 100.yıl çarşı civarında pilav satarak geçinmeye çabalayan iki teyzenin tezgahına zabıta tarafından el konuldu. biz de tesadüfen teyzelerin yanına pilav almaya gitmiştik ki, bütün malzemeleri ellerinden alınmıştı ve kendilerinde kalan birkaç tencere pilavı satmaya çalışıyorlardı. sonrasında, bu olayın nedenini sorduk kendilerine. ve o sırada, 100. yıl mahallesi, 1516. cadde üzerinde bulunan adıyaman çiğköftecisi işletmecesi olan meral adlı kadının, daha önce, bu iki teyzeyi sözlü hakaret yoluyla rahatsız ettiğine şahit olan bir arkadaşımız geldi ikimizin de aklına. ve, teyzelerin yaşadıklarını kendi ağızlarından dinlemeye başladık. evlerini geçindirebilmek için sattıkları pilavın ellerindeki tek çare olduğunu, çarşıya gelen kişilerle aralarının iyi olduğunu, işlerinden memnun olduklarını dile getirdiler. ancak, meral’in kendilerini sürekli olarak rahatsız ettiğini ve sattıkları pilavı zabıtaya ihbar edenin o olduğundan şüphelendiklerini anlattılar.
    meral’in, kendilerini tehditkar ve sistematik bir şekilde pilav satmamaları için baskı uyguladığını, teyzelerin ise cevaben meral’in işine herhangi bir engel teşkil etmediklerini açıkladıklarını belirttiler.
    biz de, 23.10.2016, pazar günü, gece saat 22.00 sularında, karnımız acıktığı için çiğköfte yemeye gidecektik ki aklımıza teyzelerin yaşadığı bu olay geldi. durum hakkında diyaloğa geçmek ve zihinlerimizi netleştirmek için adıyaman çiğköftecisi’ne gittik. içeri girdiğimizde, işletmecinin kim olduğunu sormamızın ardından, meral ve sonrasında ablası olduğunu öğrendiğimiz kişinin yanımıza gelmesiyle, teyzelerin bize bahsettiği kadarıyla bildiklerimizi onlara aktardık ve doğru olup olmadığını sorduk. meral bize, ihbar edenin kendisi olmadığını ancak bu ihbarın haklı ve gerekli oduğunu sert bir ses tonuyla söyledi. bunun üstüne, sakin bir şekilde, geçim derdinde olan teyzelerin başına gelenin hiçbir şekilde haklı olamayacağını ifade ediyorduk ki, meral’in ablası olan şahıs deniz’i sert bir şekilde itti ve vurmaya teşebbüs etti. bunun üstüne ani bir gerilim oluştu ve iki tarafta birbirine bağırmaya başladı. orada oturan insanlar, bu gerilimi önlemeye çalışırken, meral bize sürekli sizin ağzınızı burnunuzu kırarım, defolun diye bağırıyordu. biz de böyle bir tavra izin vermeyeceğimizi sözel olarak sert bir şekilde dile getirdik. gerilimin devam etmemesi adına herkes dükkan dışına çıktı ve sakinşleşti. ancak, sakinleşen ortama rağmen, birdenbire,(sonrasında orada çalışan genç kadının sevgilisi olduğunu öğrendiğimiz) bir adam can’ın üstüne yürüdü, genç kadınsa önce can’ın üstüne yürürken sonrasında iki eliyle, hakaretler eşliğinde, deniz’in saçına yapıştı. kendini korumak adına, deniz de kadının saçına yapıştı ve can, oradaki diğer esnaflar, yoldan geçen olaydan habersiz insanlar gelip ikisini ayırdı.
    sonrasında, ( çiğköftecinin çağırdığını ertesi gününde öğrendiğimiz) nereden çıktığını anlamadığımız iki adam ve ilk can’ın üstüne yürüyen adam kol kola girerek can’ı tehdit etmeye başladılar. can, onlarla muhattap olmayacağını ve orada bulunma sebebinin pilavcı teyzelerin başına gelen haksızlık olduğunu dile getirdi ve can ile diğerleri arasında ufak bir arbede yaşandı. arbede devam ederken, ortama kavgayı ayırmak için gelen iki genç, birden bire orada beliren ve kim olduğunu anlamadığımız (aynı şekilde çiğköfteci tarafından çağrıldığını öğrendiğimiz) iki adam tarafından biri bayılana kadar diğeri ağzı yüzü patlayana kadar yerde tekmelenmek suretiyle dövüldü. can, yerde baygın yatan çocuğu korumaya çalışırken, bu defa, “buranın çocukları siz değil biziz şiarlarıyla” can’ın üstüne gelmeye başlayan iki adam ve can arasında itiş kakış oldu.
    nihayetinde araya giren diğer esnaf, yoldan geçen ve çoğunlukla öğrenci olan insanlar ve ikimizin çabalarıyla arbede son buldu. ancak meral, tehditler eşliğinde (“size gününüzü göstereceğim”, “siz ne içtiniz de geldiniz” vb.) olay yerine polis çağırdı. biz, yaralıların durumundan haberdar olmadan ayrılmak istemediğimizden ve polis gelmeden gitmemizin yanlış olacağını düşündüğümüzden olay yerinden ayrılmazken, çiğköftecinin çağırdığı iki şahıs bir anda paçaları sıvadı.
    polislerin gelmesinin ardından, meral’in ikimizden şikayetçi olması üzerine, ikimiz, meral, genç kadın ve genç kadının sevgilisi olan kişi ile karakola gidip ifadelerimizi verdik , biz de onlardan darp ve tehdit nedeniyle şikayetçi olduk. ertesi gün, o bölgedeki esnaflarla teker teker konuştuğumuzda, hepsinden, pilavcı teyzeleri ihbar eden kişinin hakikaten meral olduğunu öğrendik. bu arada, pilavcı teyzelerin tezgahının tam karşısında, 7 yıldır bulundukları dükkanda çalışmakta olan bir kadın kuaförü var. ve meral, dükkanın sahibiyle, kuaförün maddi gücünün yetemeyeceği bir kira karşılığında, anlaşıp, bu dükkanı kendisine kiralamak istiyor. bu nedenle de kuaförde çalışan iki insan işlerini bırakmak zorunda kalmışlar. bizi asıl hayretlere düşüren öğrendiğimiz son bilgiyse, meral’in bu dükkanı pilav satmak üzere kiralamak istediğiydi (bu bilgilerin hepsini, bizzat, kuaförün kendisinden öğrendik).
    burada, ekmek derdinde olan insanları, kârına kâr katmak maksadıyla sindirmeye çalışan, kendisine bu durumun etik olmadığını anlatmaya çalışan insanları “adam çağırarak” şiddet uygulayan ve 4 insanın (2 pilavcı teyze ve 2 kuaför çalışanı) işsiz kalmasına neden olan 100. yıl mahallesi, 1516. caddede bulunan adıyaman çiğ köftecisini kınıyoruz. kınamakla kalmıyor, adıyaman çiğköftecisi, bu yıkıcı tavırdan vazgeçene kadar onların ürünlerini tüketmeyeceğimizi ve bu şekilde zalimliklerini beslemeyeceğimizi duyuruyor ve sizlerden de aynı duyarlılığı bekliyoruz.
    sağlıcakla kalın dostlar!
    *metni birlikte hazırladığımız ve ikimizden birinin ağzından anlatmayı istemediğimiz için, ismimizin geçtiği yerlerde, olayı, 3. bir şahıs anlatıyormuşcasına aktardık.
  • artık o fotoğrafın olduğu adıyaman çiğköftecisine gitmeyelim mi? o fotoğrafın bulunduğu abi durumu halletsin, isim hakkını iptal etsin.
  • tükkandaki kavgaya kadar okudum, gerisini okumadım. ordan sonra rezalet varsa bilemeyeceğim. ama oraya kadar tek rezillik dükkana gelip de hesap sorulması; üstüne gayet kibar bir şekilde "biz şikayet etmedik ama kim ettiyse haklıdır" (evet kibar bir cevap, zira "sanane lan yarrraaam" da diyebilir ve çok da haklı olabilirdi) cevabı alınmasına rağmen olayın uzatılmaya çalışılmasıdır. açık bir dükkana içeride müşteriler/çalışanlar varken girip de "kim lan buranın sahibi" edasında takılmak mekana tecavüzle eşdeğerdir.

    hakkaten bu rezalet başlıklarının boku çıktı. haklıyı haksızı ayıramıyorsunuz. "benim başıma geldiyse ben kesin haklıyım ve bu bir rezilliktir tamammığaaa!"

    bir de ülkedeki herkesin mağdur olması durumuna sokak satıcıları da katıldı bu aralar. zabıtanın temel görevi nedir acaba? (şiddet kısmı ayrı). olayı "ekmek derdi"ne indirgemek moda oldu. yani bir lokantanın önüne başka biri tezgah açıp yiyecek satıyor diye dükkan sahibinin şikayet etmesinden daha doğal ne olabilir? oradakilerin ve çalışanlarının ekmek kaygısı yok mu? vergi meselelerine hiç girmeyeceğim çünkü o çiğ köfteci de her şeye fiş vermiyor, eyvallah. ama "dükkanımın önünde/ilerisinde/yakınında satıyor ve benim işlerimi engelliyor" diye şikayet edilince ağlamasın lütfen.
  • seyyar pilavcıdan sonra okumadım.
    yav en baş falso, dükkan kirası vermeden vergi vermeyen satıcıları nedense mağduriyet üzerine savunma refleksimiz var. aslında ülkemiz insanların da ki mağdurun yanında olma iç güdüsünü beğeniyorum fakat herkes vergisini az buz öderken hiç vermemek niye?
    edit:
    aramızda hala vergisiz kazancı hak görenler var.
    ya parası yoksa ne yapsın diyorlar. bankalardan bulamıyorsa elden alacak borcu. oda olmazsa seyyardan en kısa sürede dükkana geçmek için gayret sarfedecek. 7 yıl seyyar nedir öyleyse?

    ekstra edit: hala vergi olayını ajitasyona bağlayan tipler hızla yardırmaya devam ediyor. senin ödeyipte başkasının ödemediği vergine sahip çıkmazsan götündeki donada sahip çıkmazsın. her durumda dile getiriyorum vergi kutsaldır. vergi aflarınada karşıyım.
    bende garibanım asgari ücretimden kesilen vergiyi nasıl ödüyorasam herkes ödeyecek.
    ben nasıl çoluk çocuğumun rızkından kısıyorsam herkes adaletli bir şekilde
    ö de ye cek.
    mafya olaylarının esas nedeni kısa yoldan yasa dışı olarak vergi vermeden tutulan işlerdir.
    az biraz beynine oksijen giden insan kıvamlı canlı bunu zaten bilmeli ve hesabını sormalıdır.
    vergi adaleti tam olarak sağlandığında soayal yardımlaşma , devlet destekleri vs. gibi kurumlar zaten ihtiyacı olanlara iş kurması için gerekli desteği fazlasıyla sağlayarak ön ayak olup ekonomiye kazandırırlar.
    gelişmiş ülkelerde işler böyle malesef.

    yazıyı tam olarak okudum, teyzelere üzüldüm(üzülmek yetmiyor çözümü farklı şekilde aramakta yarar var dükkan açması için gerekli yerlerle görüşmek ön ayak olmak gibi), dayak yiyenlere geçmiş olsun. dayakla sorunu çözmek istiyenlerin elleri götünden çıkmasın emi!
  • sözlükte gürses opel , esra özan bla blaa rezaleti kadar ses getirmeyeceğini düşündüğüm rezalet şeysi
  • yanına bırakılmaması gereken rezalettir. yeşillendirin yardım etmeye çalışayım.
  • bir daha asla adıyaman çiğköftesine gitmememizle sonuçlanacak rezalet. hem insanların ekmeğiyle oynayın, hem de milletin ağzını burnunu kırın. yok ya!
  • uzaktan bu işletmenin fotografını paylaşın elden ele yayalım bu kadını ın da resmi fln vardır muhakkak onu paylaşalım ama suç olur bu sefer işletmenin fotografını paylaşın ve dershanelere üniversitelere o çevrede bu dükkana giden yolların direklerine yapıştırın dünyanın kaç bucak oldugunu görsün
  • iki satır yazıyı bile okumaktan aciz dangalakların ama onlar da vergi vermiyor diye ağlamaları beni uyuz ediyor. ülkede bunca adaletsizlik varken 40-50 lira para kazanan iki masum kadının vermediği vergi mi battı gözünüze?

    teyzelerin sattığı iki tencere pilav sadece, araba falan da değil ha, evde bildiğin tencerede hazırlayıp getiriyorlar, satışı da zaten akşam 9-10'dan sonra yapıyorlar.

    hadi diyelim meral denen kadın haklı olsun, garip iki kadının hakkını savunmak adına soru soran iki genci adam çağırtıp dövdürmek nedir ya? manyak mısınız siz bunu nasıl kabul edebilirsiniz?

    ha neymiş, gidip dükkana hesap sorulamazmış. dayanışma diye bir şey duydunuz mu hiç hayatınızda acaba? birileri aç kalmasın diye soru sormak ne zamandır suç oldu??

    umarım bir gün onlar da olurlar ekmek kapılarından, belki o zaman anlarlar. hoş, eski hali olsaydı mahallenin, şunu duyan kimse alışveriş yapmazdı bir daha oradan, iki aya kalmaz batardı o dükkan. ama o duyarlılık da kalmadı maalesef.
hesabın var mı? giriş yap