*

  • nüfusu azaltmaya yönelik politika.

    (bkz: pronatalizm)
  • reddit'te childfree başlıklarını gezerken karşılaştığım, natali kim, niye karşıtları var lan diye keşfettiğim kavram.

    ekşi sözlük entellerinin bilmemesi ve içerik azlığı ve zayıflığı da beni şaşırttı doğrusu.

    double income no kids, yani kısaca dink başlığında insanların neden çocuk istemediğini diğer entrylerle birlikte uzun uzun yazdım, açın bakın, buyrun okuyun.

    (bkz: dünyaya çocuk getirmeyenlerin dünya görüşü)
    (bkz: the voluntary human extinction movement)
    (bkz: insanoğlunun nesli tükensin hareketi)
    (bkz: çocuk sahibi olmak istememek)
    (bkz: dink/@alainderon)
    (bkz: nüfus yoğunluğu)
    (bkz: nüfus patlaması)
    (bkz: overpopulation)
    (bkz: antinatalizm)
    (bkz: vhemt)
  • allah rızkını verir düsturunun antidotudur. kafalarına kafalarına kakınız.
  • latif demirci çizmiş. link silinirse alternatif linkler . .

    yaptığınız çocuk için kimse gelip madalya takmayacak, çocuğunun masraflarını ödemeyecek, bakımını üstlenmeyecek, altını temizlemeyecek, ağladığında susturmayacak ... ayık olun.

    (bkz: thomas robert malthus)
  • ıstırap ve haz arasında bir simetri olmadığından, dünyaya gelmeye olumsuz bir değer yükleyen akımdır. insanlar için hiç varolmamanın, varolmaktan iyi olduğu fikridir.

    parerga ile paralipomena'da da kaleme alındığı gibi, ilk etapta, hiç kimse mutlu değildir, fakat çoğu kişi yaşamı boyunca kendisini hayal kırıklığına uğratacak, var olduğu iddia edilen bir mutluluk için çabalar. bu biraz da insan merkezci düşünmekten kaynaklanır, çocukluk döneminde bilinç dışına işlenmiş olan, doğanın insan mutluluğu için dizayn edildiği yanılgısından.

    antinatalizmi farklı açılardan değerlendirebiliriz.

    utilitaryen perspektifte, iyi eylemin faydayı en üst düzeye çıkaran olduğu söylenir. lakin en az acılar kadar sürekli olan bir mutluluk, insanların yaşamlarını idame ettirebilmek için yarattıkları pragmatik bir yalansa, iyi eylemin faydayı en üst düzeye çıkaran olduğu fikrinden daha mantıklı bir düşünce biçimi çıkacaktır ortaya ki bu, mutluluğu arttırmaya çalışmaktan ziyade, acıyı azaltmanın daha doğru, daha işlevsel olacağı fikridir. bu etik kurama negatif utilitaryenizm denir, bu yönden antinatalizm, negatif utilitaryen bir felsefe olarak değerlendirilir. antinatalist etikte, yaşamı boyunca çok mutlu olacağından emin olsak bile, dünyaya bir çocuk getirmek için ahlaki bir yükümlülüğümüz yoktur. fakat mutsuz olacağını öngörebiliyor isek, dünyaya bir çocuk getirmememiz ahlaki bir zorunluluktur. bu argümanlar, narveson'a aittir. fakat kendisinden sonra gelen antinatalistler de düşüncelerini ifade ederlerken, bu argümanları sık sık kullanmışlardır.

    bazı sistem karşıtları da antinatalizme yönelebilirler, ancak antinatalistlerin herhangi bir ekonomik ve siyasi sistem benimsemesi oldukça güçtür, sorunun kapitalizm olduğunu söylemek pek doğru olmayacaktır çünkü kapitalizm, özünde ekonomik darwinizmdir. darwinizm ise yaşamın kökündedir.

    bunların yanı sıra, kadınların türlerini sürdürmek için var oldukları düşüncesi, ne yazık ki hâlâ dünyada yaygındır. bazı feministler de, kadınların baskılanması ve natalizm arasında güçlü bir bağ gördüklerinden antinatalizme yönelebilirler. kadınları prokreasyon için baskılamak, onları erkeklere bağımlı bir sınıf haline getirir. erkeklerin pek maruz kalmadığı bu baskılama, kadınları özgürleştirecek olan fiziksel ve entelektüel bağımsızlığın gerekliliklerine aykırı olacaktır.

    bir diğer yandan kantçılar, kişinin ancak anne-babasının veya başkalarının çıkarları uğruna dünyaya getirilebileceğine dikkat çekerler.

    bireysel olarak antinatalist olmama rağmen; "bu dünyaya çocuk getirmek kötücül bir eylemdir." pedantikliği ile etrafa saldırmaktan ziyade, dünyanın kaçınılmaz olan değişiminde umut ışığını söndürmeye çalışmamayı daha doğru bulanlardanım. iyiyi ve kötüyü; soyut, matematiksel bir hedonik cetvel ile ölçmenin ne kadar mantıklı olacağı kişiye kalmış olmakla beraber, mevcut hedonik cetvelin gelecekte biyoteknoloji ile daha pozitif mertebelere kaydırılıp kaydırılamayacağı da oldukça ilginç bir tartışma konusudur. hoş olmayan deneyimlerin gen editlemeleri ile aşılıp aşılamayacağı, değiştirilmiş ödül sistemleri, kadınları cinsel rollerinden kurtaran yapay rahimler, sosyal devrimler: bunlar kantçı argümanlar hariç popüler antinatalist argümanları sarsabilirler.

    yine de o zamana kadar:

    "mama,
    i don't want to die,
    i sometimes wish i'd never been born at all."
  • bu düşünceyi yaşayan ve hayatına uygulayan insanlara büyük saygım var lakin bu görüşü diğer insanlara da dikte etmeye çalışan insanları, 10 çocuk yapıp bakamayan bencil aileler ile bir görüyorum. anlayamıyorum belki de.

    amaç ne peki gerçekten? "çocuk yapmamak ve çocuk yapanları durdurmak böylece nüfus çokluğu olmaz. dünya kaynaklarımız azalmaz."
    evet, dünya kaynaklarımızın azalması fazlaca popülasyonun suçu ama daha çok aç gözlüğümüzün aslında ki başka bir başlığın konusu.
    afrikalı, somalili insanlar çok çocuk yaparken neden zengin ailenin çocuğu az olur diyoruz ama şu var ki hepimiz içimizde neslimizin devam etmesi için bir dürtüye sahibiz. afrikalılar az çocuk yapamaz, çünkü neslinin hayatta kalma olasılığını değerlendirir. babamın 5 kardeşi öldü, babaannem ve diğer analar 5 çocuk daha yapmamış olsaydı şuan o köy silinip gitmişti.
    birileri doğuyor evet ama hala ölen de var diğer taraftan. insanlar daha geç ölür oldu, artık daha az çocuk yapar olduk. popülasyon er ya da geç dengesini hep bulur.
    neslin devamı lüks bir ihtiyaç gibi gelebilir, bu yüzden reddetmek de elimizde, ama popülasyon er ya da geç kendini dengeleyecek. bazen insan eliyle de olabilir bu dengeleme, ama olur. (bkz: baby boomers)
    dünya ve kaynaklar için de. evrenin kendisi kaos içindedir. iradesi olduğunu iddia ettiğimiz bir varlığı kaosa sebebiyet vermekle suçlamak absürd, eğer ki deterministikse de kimi ne ile suçlama hakkına sahibiz?
    biz bu dünyayı güzel yapabiliriz, bunu hem dünya hem de kendimiz için yapabiliriz ama yolu bizim için yok olmaktan geçmemeli. yoksa bu dünya da anlamsız olurdu, değil mi?
  • kimse doğurmasın demiyorum, bu kadar doğuracak ne vardı diyorum.
  • oha benim de fikrimdi.
    dünyaya asla çocuk doğrulmaması ve insanların soyunun kuruması gerektiğini savunan felsefi düşünüş.

    muhtemelen ölürken hepimiz acı çekeceğiz ve
    bu nedenle özellikle fiziksel acıların olduğu yere yani ölümün olduğu yere çocuk doğurmak mantıken günah.

    eğer dünyaya gelmeden önce bir çocuğa "dünyaya gelmek istiyor musun?" diye bir soru sorulamıyorsa hiçkimsenin çocuk sahibi olmaya hakkı yoktur.

    şu sefil boktan şehirde beni doğurdukları için ve bana piyano ve bisiklet almadıkları için anne ve babamı dava etmeliyim.
hesabın var mı? giriş yap