• yıllardır arkadaşlık,kimisiyle dostluk yapılan;karşılıklı pek çok şey katılıp,yenilenin içilenin ayrı gitmediği adına arkadaş denilen insanların bir damla mürekkebin bir bardak suyu boyaması gibi kişiye ''bu mu yani benim çevremdekiler?'' dedirttiği anlardır.
    arkadaşlarla gidilen dolmabahce sarayi'nda rehberin ''buraya ilk telefon hattını ericsson şirketi hede yılında kurmuştur'' bilgilendirmesi üzerine ''peki,şarjı kaç gün gidiyormuş?'' diye soran bir arkadaşım olduğuna,rehberin yaşadığı dumura karşın diğerlerinin bu sözle kendilerinden geçerek kahkahalar atmasına şahit olduğum an bunlardan biridir.beni o gün en çok ''maalesef'' dedirtense japon turistlerin de bir espri yapıldı sanıp salak salak gülmesiydi.
  • doğum gününüzü kutlamak için gittiğiniz barda dekorun bir parçasıymış gibi duran fakat sonradan içlerinin dolu olduğu anlaşılan şarap şişelerine arkadaşlarınızın gözünü dikmesi,allem edip kallem edip onları bu sevdadan vazgeçirmeniz,içerisi çok gürültülü olduğu için gelen doğum günü tebriği telefonlarına cevap vermek için dışarı çıktıktan sonra içeriye geri döndüğünüzde arkadaşların bira bardaklarının şarap dolu olduğunu görmek;bir kaç saat sonra zom olan arkadaşlardan birinin taksim kadıköy dolmuşunda köprüden geçerken dolmuşun camını açıp caaanım köprüye kovayla su atılır gibi kusması.
  • herhangi bir sebepten dolayı geç gittiğiniz bir arkadaş toplantısında, siz gelene kadar herkesin sarhoş olması, dönen sarhoş diyalogları, ota boka gülmeleri...
  • odanızda üç kişinin altlı üstlü güreştiği ve çıkın gidin lan odamdan lafını bile duymadıkları an...
  • ''ya ne zamandır şöyle bi topluca dışarı çıkmadık'' telefon zincirinin ardından belirlenen buluşma saatinden iki saat sonra mevcudu tutturabilmek,çıkan uyuşmazlıklar nedeniyle (yok,ben oraya gitmem,vs.) bir saate yakın nereye gidelim tartışması yaşanması,bu arada saatin 11 olması,bir saat bir yerde oturduktan sonra uyku basması,''yarın sabah işe gidicem ben'' diye kalkanların olması,için ''hay s.kiim sizinle bir daha dışarı çıkanı'' demek,dişlerin sinirden gıcır gıcır etmesi.
  • birkaç kişi dışarı çıkıldığında birinin ''hadi ulan laleli'ye gidiyoruz'' diye tutturması,siz hariç herkese bu fikrin cazip gelmesi,zorla bir otele götürülmek,moldovalı hatunlarla odalara çekilen arkadaşları lobi kırık tiplerle dolu olduğu için koridorda beklemek,odadan ayağında siyah çorap üstünde beyaz külot çıkan arkadaşın sizden para istemesi,çok matah bir şeymiş gibi sizinle ''sen niye yapmıyorsun kuşum?'' diye kafa bulunması...
  • aslında anlık bir şeydir; o an basit bir olay neticesinde gerçekleşen küçük bir sorun gibi görülür. ancak bir şekilde olduktan sonra arkadaşlarla görüşmeye devam etme durumunda sıklıkla kendini tekrar ettirir ve sonunda ilişiğinizi kesmenize sebep olur. üstü açık yara gibidir, sürekli büyür ve daha çok acı vermeye başlar. bu durumda yapılacak en mantıklı şey bir süreliğine arkadaşlarla görüşmeyi kesmektir. zira en iyi tedavi zamandır, ama onun da garantisi yoktur.
  • avrupa basketbol şampiyonası final maçının olduğu akşam evde maç yerine ibo showun seyredilip üzerine de odanın benim bulunduğum yerinden salona doğru ideolojik halay çekilmesi anıdır.
  • en çok koyanları ise sizin değer verdiğiniz, güven duyduğunuz, samimiyetine inandığınız kişilerin size karşı aynı hisleri beslemediğini anladığınız zamanlardır. kalbe bıçak gibi girer, acıtır. zira karşınızdaki sizi menfaati için, belli bir noktaya ulaşmak için tepe tepe kullanmıştır. genelde bunlarda çok basit 3 şey üzerine kuruludur; sevgili, para, mevki-ortam.
  • eve çıkan arkadaşın memleketteki ailesinin telefon numarasını isteyen evsahibine kendi ailesi yerine sizin ailenizin telefon numarasını vermesi;günün birinde arkadaşın evsahibinin sizin evi araması, annenize sanki çok lazımmış gibi arkadaşınızı şikayet etmesi, ''affedersiniz ama,eve giren karının kızın haddi hesabı yok hanımefendi,geçen kapının önünden kaç tane rakı şişesi topladım'' demesi,annenin tansiyonunun köpürmesi...
hesabın var mı? giriş yap