• yedinci nesil bir yazar.
  • adliye koridorlarından yeşil sahalara uzanan toplama takımın gol prensi.. gol prensi hususnda kendisinin yalancısı olmakla birlikte; bir meslek grubunun düzenlediği en üst düziydeki turnuvaya takım olarak damgamızı vurmamızı sağlayanlardan..
    işin sonunu getiremesek de önümüzdeki maçlara bakacağız şevkini bir an kendimizde bulamasak da yarım kalan güzel bir başarıya birlikte imza atmamızın mutluluğunu kutlayacağız yakında.. çok canlar yakıp çok ocaklar söndüreceğiz seneye birlikte...
  • istanbul kadar gizemli, kadim.. belli..
  • canımoğuz'un sözlüğe 30. yıl hediyesi gibi: (bkz: #12040439)

    ilk entrysiyle karşılaştığımda biraz asabi bulsam da: (bkz: #11989968) okuyabileceğim bir yazar. bilgisinden faydalanılıp asabiyeti de, entry nick uyumunda kullanılabilir. işte, hem etinden hem sütünden..

    edit: bu paragrafı bir yılda yazdım.
  • avasas başlığını ziyaret eden muhteremlerden bir örnek. entrysini okuduğumda "kimdir nedir" diye incelemeye değer bulmamıştım. dolayısıyla hakkında bilgi sahibi olmadan fikir de belirtmemiştim. yoksa sözlük bilir; birisi hakkında bir şey yazacaksam bir arşiv taraması yaparım. zira bir kişinin fikirlerini, görüşlerini, yaklaşımlarını yazdıklarından çıkarabilirsiniz. özellikle sözlükte entryler üzerinden baktığımızda ciddi buluyorum bu konuyu. hani biri konuşurken ya da çalakalem bir forumda tartışırken maksadını aşan ifadelerde bulunabilir, düşünmeden, lafını tartmadan konuşabilir/yazabilir. sözlükte yazılan entryleri ise yazarının bir konuda düşünüp taşınıp kendince rafine ederek kamuya açtığı fikir ve düşünceler olarak ele alıyorum. dolayısıyla tek bir entry bile insana done olabiliyor.

    işte arkadaşımızın bir entrysine tesadüf ettim. okumamla zaten kendisinin de avasas başlığına yazmasını icazet kabul ederek entrysi üzerinden hakkında bazı yorumlar yapma gereği duydum. ahmet türk hakkında bir entry yazmış muhterem. (bkz: ahmet türk/@bat dünya bat) entryi okuyunca şaşırdım. hele bir de bir yerlerde hukukçu olduğunu vurgulayan birinin yazmasına daha da şaşırdım. "ekmek yeme" edebiyatı yapmış. bu vatanın ekmeğini yiyen edebiyatı yani. ekmek yeme edebiyatını kimlerin yapıp, devamını nasıl getirip ne gibi yaklaşımlar ürettiklerini biliyoruz. sadece ben değil aklı selim insanlar olarak hepimiz biliyoruz. "bu vatanınnn ekmeğini yiyippp..." diye başlayan cümleler. sanki ülkü ocağı'ndan sesleniyor arkadaş. ha pardon hukukçuydu. aklıma hukukcular birligi dernegi ve kemal kerinçsiz geliyor doğal olarak. vatan edebiyatı işte. format ve ceza yasaları bağlamında diyeceğini demiş.

    daha bitmedi. "aihm kapılarında adalet dilenmek" gibi laflar etmiş. adalet dilenmek? bunu diyen hukukçu olduğunu söyleyen biri. yasaların kendine verdiği hakkı yasalar çerçevesinde kullanmak adalet dilenmek oluyor öyle mi? madem hukukçu, hadi öğretmek demeyeyim de hatırlatayım kendisine bazı gerçekleri. iç hukuk yollarını tükettikten sonra, avrupa insan hakları mahkemesi'ne başvurmak, avrupa insan hakları sözleşmesi'ne taraf olan türkiye cumhuriyeti'nin her vatandaşının ve tüzel kişiliğinin yasal bir hakkıdır. türkiye sözleşmeyi 1954'te onaylamış, 1987'de de mahkemeye bireysel başvuru hakkını tanımıştır. hani hayrunnisa gül de başvurmuştu ya o mahkeme. işte hayrunnisa gül'ün başvurusu da yasal hakkıdır, ahmet türk'ün başvurusu da. bu adalet dilenmek değildir. kahvede dinci/ülkücü/ulusalcı geyiği çevirmiyoruz.

    hal böyleyken böyle. ilk başta hakkında hiç fikrim yoktu. nickimde aklınca eleştrileri vardı. yok bu ülkenin vatandaşlarının islam dinini algılayışlarını hakarete varan sözlerle iğneliyormuşum. yok yazılarımı zorlaya zorlaya sonuna kadar okuyormuş, yok artık okumuyormuş. okuyup okumamak kendi bileceği iş. bunu okuyacak ama. altında avasas nicki olacak bu yazının. demek din adına inanılan rezaletleri, sapıklıkları eleştirmem rahatsız etmiş arkadaşı. o okumuyormuş ama nickini tıklayan biri merak ederse okusun:

    (bkz: kadinlarin ekseriyeti cehennem odunudur)
    (bkz: iyi kadin yuz karga arasinda alaca karga gibidir)
    (bkz: karsi cinsin koltukta biraktigi sicakliktan azmak)
    (bkz: kayinvalidenin elini operken penisin sertlesmesi)
    (bkz: bana cehennem halki gosterildi cogu kadinlardi)

    gerçi hakkımda olumsuz görüş bildirmesi övünç kaynağıdır benim için. böyle birinin övmesi, fikirlerime katılması kendimi sorgulatır bana. örneğin kemal kerinçsiz hakkımda olumlu şeyler söyleyip beni övse ruhum muazzep olur. işte arkadaşı da kendisinden örnekledim. yok öyle bir iki oğuz atay aforizması terennüm edip entelektüel imaj kasmaya çalışmak ya da "türbana özgürlük" diye bağırıp özgürlükçü olmak. derin konular bunlar." türbana özgürlük" deyip demediğini bilmiyorum. örnek olarak kullandım türbana özgürlük ifadesini.
  • iktisatçıdan mikro ekonominin gereklerine uygun hareket etmesini veya tıpçıdan sağlığa zararlı sigara, alkol gibi maddeler kullanmasını beklemek ne kadar mantıksızsa bir hukukçudan hayatının her alanında evrensel hukuk ilkelerine uygun davranmasını beklmek o kadar saçmadır.

    bir hukukçudan asıl beklenen görevini ifa ederken hukuk kurallarını uygulamasıdır. hayatının her aşamasına sinmesi istenebilir, beklenebilir. ama her hareketi bu bağlamda değerlendirilip "sen ne biçim hukukçusun?" sorusu sorulamaz. zira burası adliye koridorları değildir. yok eğer ille ben öyle yapacağım diyorsanız. sigara, alkol konulu başlıklara övgü dolu entryler giren sağlıkçıların peşine düşün önce.

    aihm konusundaki fikirlerinin eleştirilme şeklini de yadırgadığım insan. bu ülkede 301. maddeye karşı çıkan hukukçulara "siz tck'nın bir maddesini nasıl eleştirirsiniz?" diyen kişilere benzer sığ bir tarzda yaklaşılmış. aihm'in tazminat kararları mecburen yerine getirilir. mecburiyet bu kararları uygulamak konusundadır onları benimsemek konusunda herkes serbesttir.

    sözlük, birçok insanın belli konularda duyarlılıklarını ifade ettiği yer. burayı güzel yapan da bu zaten. insanların entrylerinde aranacak olan da "tartışmasız" doğruların onaylanması değil de içsel tutarlılık ve kafi miktarda akıldır. bu da kendisinde mevcuttur. beğenerek takip ettiğimiz avasas keşke yazarının bile utanacağı bir hata bulup sıkıştırsaydı. olmamış diyorum.

    not: tanımam etmem bu arkadaşı.

    not2: hukukçu kimliği de aklıma gayriihtiyari cmylmz tarafından çokça dalga geçilmiş sanatçı kimliği kavramını getiriyor. nasıl ne zaman kazanılır bu sıfat? muallakta. hukuk bilgisi fena olmayan bir iktisat mezunu olarak hangi kimliğe sahibim diye sora sora kimlik bunalımına gireceğim handiyse :-) bu konuya derhal açıklık getirilsin istiyorum.
  • yeni bir mevzu. zorla kendisini mevzu ettirengillerden muhterem bir can. bana muhteşem ayarlarla dolu tabak yolamışmış da ben tabağı yediğim ayarın artıklarıyla birlikte ve çatlamış halde iade etmişim. kendisi diyor. "ben süper ayar verdim, o veremedi" diye yorumluyorum ifadelerini öz itibariyle. bu ne biçim bir egodur? bırak da bunu başkaları yorumlasın. kimin kime nasıl ayar verdiğine başkaları karar versin. e işte tam olgunlaşmamakla alakalı şeyler. mazur görüyorum. zamanla mutedil bir çizgiye gelir umarım. yine de bir okuma vereyim. (bkz: pompalanmış özgüven)

    öncelikle sayın sözlük ahalasi şunu bilsin ki bulaştığım ettiğim biri değil bu muhterem. varlığını bile avasas başlığında arzı endam etmesi ile öğrendim. yani durup dururken hakkında bir şeyler yazmadım/yazmıyorum. işte beni dürtükleyerek kendisini farketmemi sağladı. tabi dürtüklemesindeki seviye, muhakeme ve üslup malum. ahmet türk hakkındaki entrysinden yola çıkmışım. ironi yapmışmış. "ekmek yeme edebiyatı" yapacaksın, ağzından salyalar saçtığından bahsedeceksin, bir hukukçu olarak yasal bir hak olan avrupa insan hakları mahkemesi'ne başvuruyu kahvehane ağzıyla "adalet dilenmek" olarak dillendireceksin, eleştirince de can simidi olarak ironiye sarılacaksın. basit oyunlar bunlar. merak etmesin yeterli idrak kapasitemiz var. ahmet türk'ün soyadı üzerinden aklınca ironi yapmış ama salya saçmaklar, ekmek yemeler, adalet dilenmekler ironi ile tevil edilemez. şimdi de buraya alıyoruz: (bkz: bir can simidi olarak ironi kavrami)

    ilginç bir mantık kurgusu var. ben ahmet türk entrysini eleştirmişim ama nurettin demirtaş'a yapılan haksızlığa isyanını kontra argüman olarak önümüze koyuyor. ne yani? ceza yargılaması yapıyoruz da hafifletici neden olarak mı ileri sürüyor? "ben ahmet türk hakkında böyle dedim ama nurettin demirtaş hakkında da böyle dedim. bunu da gözönüne alın" mı demek bu? çok komik. ki ceza yargılaması da yapıyor olsak, örneğin ahmet türk'e hakaret etmiş olsa tutup da "ama nurettin demirtaş'a yapılan haksızlığa isyan etmiştim ben" gibi bir savunma olamaz. ben ahmet türk entrysindeki üslubu, ifadeleri ve çarpıklıkları eleştirmişim. nurettin demirtaş hakkında dediklerinden banane? ayrıca sevgili hukukçu kardeşime bir uyarım olsun. bir milletvekili olan ahmet türk için "sansür sansür sansür" demek hukuksal risk barındırmaktadır aman dikkat. bunu idrakten aciz olduğunu sanmıyorum. ancak hırs ve heyecandan bir sapma olmuş sanırım.

    madem konu açıldı, kendisine biraz da siyasi bilgi yüklemesi yapayım. ahmet türk, dtp denen partinin ılımlı ve diyaloğa açık kanadındandır. nurettin demirtaş ise şahin diye tabir edilen kanattan. hatta bir takım hukuki sorunları olmasına karşın nurettin demirtaş'ın parti başkanlığına getirilmesi kimi siyasi analistler tarafından ortamı gerginleştirme kasıtlı bir tercih olarak nitelendirildi. tabi arkadaşımıza göre ekmek yeme edebiyatına konu oluyor, avrupa insan hakları mahkemesi kapılarında adalet dileniyor, ağzından salyalar saçarak gülüyor, sansür sansür sansür. bu tip yakışıksız hüküm ve ithamlar üzerine aklıma kemal kerinçsiz gelmesin de kim gelsin?

    hukukçunun nasıl olması gerektiği konusunda seyyar bilirkişilik yapıyormuşum. hayır. sadece avrupa insan hakları mahkemesi'nde hak aramayı "adalet dilenmek" olarak ifade etmeyi bir hukukçuya yakıştıramıyorum. bunu da ifade ediyorum. ruhsatnamesini baroya iade etmeye falan gitmesin. üzülürüm. arkadaşımız gibi cevval bir üyeyi kaybetmesin istanbul barosu.

    hamiş: bu arada demogoji değil, demagoji.

    hamiş 2: (bkz: eğlence eğlence)
  • tahmin ettiğime göre, avasas başlığına yazdığı bir entryden dolayı an itibari ile çaylak. kendisini uyarmıştım da yazdığım bir entryde. sanırım gururuna yediremeyip gerekli düzeltmeyi yapmadı. oysa ki anlamsız gururun bir yararı yok. inat edene kadar aklı selimde buluşmak en güzeli. şimdi bu tip arkadaşlar çaylak olunca ya da uçunca "avasas sözlük yazarının uçmasını istemiş" oluyor. yahu ben ne yapayım? klavyelerine hakim olsunlar. örneğin bu arkadaşı uyardım da. hukuksal risk barındırdığını yazdım entrysinin. o buna rağmen hatasında ısrar edip çaylak olunca avasas'ın bunda suçu ne? işte gurur yaptı da ne oldu? o editlemedi, moderasyon sildi. neyse geçmiş olsun. hatasından ders alır umarım.
  • müzikal kalitesi oldukça yüksek olan, benzerlerinin çoğalmasını dilediğim iyi bir dinleyici ve yazar.
  • yazarken, türkçe üzerine gösterdiği özeni takdir ettiğim yazar.
hesabın var mı? giriş yap