• (bkz: yakamoz)
  • kemiluminesans da denen, canlılarda bulunan 2 ışık yayma tipinden biridir.
    diğeri;
    (bkz: fotoluminesans)
  • (bkz: ateş böceği)

    (bkz: luciferase)
  • şöyle bir görsel şölen.

    neyşınıl ceografik diyor ki:

    "
    naturally produced light-emitting chemicals offer undersea advantages to (clockwise from top left)
    a pelagic worm, squid, krill, scaleless black dragonfish, and deepwater jellyfish.

    though research on bioluminescence recently garnered a nobel prize, the phenomenon is still poorly understood, according to a new paper reviewing recent discoveries about bioluminescence's benefits, its evolution, and the surprising diversity of ways plants and animals generate glowing substances.

    (also see "glowing animals: pictures of beasts shining for science.")

    eighty percent of all creatures known to produce their own light live in the ocean, according to the report, published today in the journal science.

    "there are no hiding places in the open ocean, so a lot of animals have evolved this trick of hiding in the dark depths during the day and coming up to eat at the surface water under the cover of darkness," said edith widder, a marine biologist at the ocean research and conservation association in fort pierce, florida.

    "this means they spend most of their lives in near darkness," she said. "and bioluminescence is very useful in that kind of environment"—be it for finding food and mates, thwarting predators, or simply lighting the way.
    "

    daha fazlası için buyrun.
  • bilmemenin insan bilincini nereye sürüklediğini anlatabilmek için çok güzel bir örnektir şahsi kanaatime göre.

    bildiğiniz gibi biyoluminesans genellikle derin deniz canlılarında görülen bir tür kimyasal reaksiyonun adı. çok eski çağlardan beri insanlık tarafından gözlemleniyor ve hayranlıkla takip ediliyor. ancak bunun nedeninin bilinmediği dönemlerde insanlar böylesi harika bir görüntünün ilahi yahut şeytani bir kaynağı olduğuna öylesine inanmışlar ki bu inanışları biyoluminesansa sebep olan pigmentin ve hatta enzimin adına bile yansımış.

    nasıl yansıdığını anlatacağım ancak öncelikle şunu söylemek istiyorum. insan beyninin öğrenme mekanizmasını araştıran bilim insanları günümüzde öğrenmenin bağlantılar ile mümkün olduğunu söylüyor. yani biz yeni bir şey öğreneceğimiz zaman beynimizde halihazırda bulunan bilginin organik haritasına gerçekten sinirsel bağlantılar yaparak öğreniyoruz. eğer öğreneceğimiz konuyla ilgili/benzer konular halihazırda beynimizde varsa hızlı öğreniyor, olguyu farklı açılardan algılayabilir hale geliyoruz. eğer karşılaştığımız olgu bize tamamen yabancı ise onu olası bulduğumuz en basit şekilde ilişkilendirmeyi tercih ediyoruz. yani kısaca bahsetmek gerekirse yeterli çevresel yahut temel bilgi ile donatılmamış bir beyinde, yeni bilginin verimli olması mümkün değil. bilginin bağlanabileceği temel direkler orada olmalı. o nedenle de eğitim sisteminde temel bilimler dediğimiz ve de sıklıkla eleştirdiğimiz dersleri okutuyoruz.

    yani daha da özeti genel bir fikir sahibi olup gelecekte ihtiyaç duyacağımız öğrenme platformu için iskele inşa ediyoruz. sinir hücrelerimize tutunacakları direkler veriyoruz.

    o direkler yoksa ne oluyor peki?

    işte eğer o direkler yoksa beyin yeni karşılaştığı olguyu yücelterek hata vermekten kurtulma yoluna gidiyor. "bunun sebebi benim algılayabileceğim seviyede olamaz çünkü bende bunu algılayabilecek ve yorumlayabilecek platform yok. o zaman bu evreni ve kurallarını rahmani yahut şeytani bir varlık kontrol ediyor olmalıdır" diyor.

    tarihin başlangıcından beri sahip olduğumuz bu içgüdüsel eğilim şükür ki merakımızın ve ihtiyaçlarımızın baskısından zayıf. başta yarım bıraktığım biyoluminesans konusu da tam olarak buna bir örnek. şimdi isterseniz o konuyu tamamlayalım.

    soğuk ışıma dediğimiz bu reaksiyon şu şekilde gerçekleşiyor. bir renk pigmenti olan luciferin bir enzim olan luciferaz ile atp eşliğinde birleşerek luciferil adenozin monofosfatı üretir. bu birleşik oksijenle buluştuğunda ışık açığa çıkarır. açığa çıkan ışık enerjisi başlangıçtaki atp'den karşılanmış olur.

    yani işin altında tanrılar kurban istiyor gibi derin manalardan ziyade gayet bilimsel ve anlaşılabilir nedenler yatmaktadır. ancak dikkatli gözlerinizden kaçmayacağını düşündüğüm üzere pigmentin de enzimin de bileşiğin de adında gizli kelime manidardır.

    lucifer

    asırlarca anlaşılamamış olmanın, korkulan olmanın, bilinmez olmanın günümüze kadar uzanan mirası. bilmemenin insanı dönüştürdüğü o kolaycı tavrın basit bir göstergesi.
    cehaletin yarattığı çaresizliğin acınası sonucu.

    belki de halen yaşanmakta olan bilmediğini yüceltme dürtümüzün prangalarına hapsolmayacak kadar ilerledik ey yükselen yeni nesil.
    bilmeyi, aydınlanmayı, sorgulamayı terk etmeyin.
    kendi yarattığınız zebanilerin kırbaçları altında eğildiğiniz yeter.

    öğrenmeye çabalamaktan korktuğunuz yeter.

    her birinize öğrenmenin özgürleştiriciliği ile dolu uzun ve sağlıklı bir hayat diliyorum.
    yılmayın,
    yorulmayın,
    direnin.

    gerçek elbette er ya da geç kazanacak.
  • yakamoz oluşumuna yol açan ışıldama özelliğidir.
  • genel biyoloji vizemde yöneltilen lakin, hocanın küçücük bir cümlede kullandığı derste bulunmadığımdan dolayı cevaplayamadığım, bu sebeptendir ki sonrasında aklımdan hiç çıkmayacak olan biyolojik terim. bazı canlı organizmaların gerçekleştirdiği kimyasal reaksiyonlar esnasında kimyasal enerjinin ışık enerjisine dönüştürülmesiyle ışık üretilmesi ve yayılması olgusuna verilen genel isim nedir sorusuna verilmesi gereken cevaptır. bu canlılar genellikle deniz omurgalı ve omurgasızları olup karada da gözlemlenebilir. karada gözlemlenen en belirgin biyoluminesans örneği ateşböcekleridir. birçok bakteri ve bazı mantarlarda da gözlemlenebilir.
  • biyolojik bir sistemin ışık üretme ve yayma durumu. en çok ateş böceklerinden aşinayız. canlılar tarafından gözle görülebilir ışığın üretiminin örnekleri karadan çok denizde mevcut. bazı sahillerde ışık yayan planktonlar, geceleri hoş görüntüler oluşturuyor:

    maldivler
    porto riko
    ingiltere

    denizin derinlikleri karanlık olduğu için biyoluminesans, özellikle derin deniz canlılarına evrimsel bir avantaj sağlıyor.

    1
    2
    3
    4
    5
    6

    elbette canlılarda ışık üretimi, biyokimyasal reaksiyonlarla oluyor. luciferin pigmentinin (ismi de karizma), luciferase katalizatörüyle oksijen ile reaksiyona girmesi sonucunda oxyluciferin üretiliyor ve oxyluciferin kararsız bir bileşik. temel haline dönmesi foton emisyonu ile sonuçlanıyor. tabii luciferin ve luciferase genel isimler, yani luciferin diye tek bir kimyasal bileşik yok. oksidasyonu ışık emisyonu ile sonuçlanan organik bileşiklere verilmiş genel bir isim bu.

    her ne kadar gözle görülemese de, insanların da bir tür biyolüminesans mekanizmaları var. bu ilk defa 2009 yılında tohoku institute of technology'de keşfedildi.

    ccd kamerası ile, insan gözünün algılayabileceğinden yaklaşık 1000 kat zayıf olan ışınların insan vücudundan yayıldığı ortaya çıktı. araştırmaya göre, insan vücudu ışınları ritmik olarak yayıyor ve ışınların yoğunluğu zirveye öğleden sonraları ulaşır iken, geceleri en düşük oluyor. ışınlar en yoğun alın bölgesinde, yanaklarda ve boyunda görülüyor.

    insanlardaki biyoluminesans için ccd görüntüleri bu şekilde. termal görüntülemedeki en parlak yerler ile, biyoluminesansın en parlak görüldüğü yerler arasında bir benzerlik yok.

    (bkz: biyofoton)
  • mucize gibi bir şey.

    yanlış hatırlamıyorsam 13 yaşımdayken bir fotoğraf -googlea biyoluminesans yazınca çıkan ilk iki fotoğraf- görmüştüm. uzun süre baktım. yıldızların suya düştüğünü zannettim, çok güzeldi. yıldızlı geceleri çok seviyordum, bir de suların içinde olması... eğer cennete gidersem allah'tan böyle bir yer, yıldızlı bir gökyüzü, yıldızlı bir deniz, yıldızlı bir gece, isteyip sonsuza kadar orda yaşayacaktım. bugün öğrendim ki gerçekmiş.

    kendi gözlerimle görmeyi, mümkünse dokunmayı çok isterim çünkü artık cennete gidebilir miyim bilmiyorum.
hesabın var mı? giriş yap