• orijinal pcgamer tarafından çıktığı sene "best fantasy combat game ever" seçilen, hantal klavye kontrollerine karşın insanı bir anda içine çekiveren muhteşem bir fantazi-aksiyon oyunu. yapılışından bu yana geçen seneler içinde ünvanını kaptırdıysa da, muhtemelen günlük hayattaki fizik kurallarının en kapsamlı yansıtıldığı oyundur. hâlâ eşi benzeri görülmemiş bir dinamik ışıklandırma sistemine sahiptir. arkasından çaktırmadan yaklaşıp tırpanla bacağını kopardığınız orkun arkadaşlarını, kopuk bacakla dövebileceğiniz; elinizdeki tahta kalkana saplanan okları söküp sadağınıza koyabileceğiniz; karakterinizin yalnızca yaralanan yerlerinden kan aktığı daha kaç oyun var ki?
  • ing. karanligin kilici. fantazi ogesi iceren herhangi bir oyun, kitap, settingde bunlardan en az bir tane bulunur. yaraticilik harikasi bir urundur.
  • oyunda her classin uzmanlastigi, daha iyi hakim oldugu* silahlar var ve her silah ile ozel bir hareket yapilabiliyor
    ornegin knightlar tek elle kullanilan kiliclar (short sword, long sword, ingilizce yazdigim icin uzgunum ama o basliklarda daha ayrintili aciklamalar var) ve balta/gurz turevlerinin kullaniminda uzmanlar ve elf sword adli muhtesem kilicla the dream adli muhtesem hareketi yapabiliyorlar (bkz: bladesong)
    amazonlar* yay ve mizrak kullaniminda, barbarlar cift elli kilic*, ve dwarf classindan(!) karakterler dogal olarak balta kullaniminda uzmanlar
  • şimdiye kadar oynadığım (ve de tahminimce hayatım boyunca oynayacak olduğum) en güzel, atmosferi en iyi kurgulanmış dövüş/fantazi oyunudur blade of darkness. insanı hayattan koparıp ekran başına kitleyen, bölüm üzerine bölüm oynatan bir başyapıttır.
    bir tam çözüm* olmadan oynandığında, bir bölümü tüm sırları bularak, tüm yaratıkları biçerek bitirmenin iki saat civarı (ki oyun ilerledikçe zorluğa paralel olarak bölüm süreleri de uzuyor) sürdüğünü düşünecek olursak her karakter için yaklaşık 40 saatten toplam 160 saatlik bir oyun süresi var demektir. sizi temin ederim ki bu sürenin çok azını insan kendini gerçekten güvende hissederek geçiriyor, her an üzerine atılmaya hevesli iskelet savaşçıların arasına düşmenin ya da kapatıldığı delikte kudurmuş minotaurlar karşılaşma riskinin olduğu bir oyundan söz ediyoruz burada.
    oyunda inanılmaz genişlikte bir silah yelpazesi var ve tecrübe puanı* kazanıp seviye atladıkça daha güçlü silahları kullanıp yeni özel vuruşlar yapabilmek mümkün. özel vuruşlar ise iki çeşit, bir kısmı silahtan bağımsız (yani belli bir kategorideki her silah ile yapılabilirken), diğer kısmı ise silaha özel vuruş. kabaca hesaplamak gerekirse her karakterin yapabileceği yaklaşık 20 civarı özel vuruşun olduğu söylenebilir, ve hakikaten de bunların bazıları çok estetik duruyor (iki metrelik, ateşler saçan bir kılıcı çevire çevire düşmanların arasına daldığımda aldığım zevki henüz başka bir oyundan alamadım ne yazık ki)
    oyundaki karakter fare ve klavye ile yönetiliyor (half life gibin, dışardan görüşlü sadece), özel hareketler de "sağ, sol, geri + vuruş" şeklinde olduğundan kısa sürede alışmak mümkün. ustalaşmak ise yaklaşık 2 3 saat civarı alıyor.
    oyun kesinlikle kolay değil, "vurayım kaçayım, arkasına atlayım tepesine bineyim" türü saldırılar yerine rakibin saldırılarını zamanında savuşturma ve de rakibe boş anlarında vuruş yapmaya temelli bir savaş sistemi var. yani konsantrasyonu kaybedip de bodoslama dalındığında götüboklu bir goblinin elinde maymun olmak mümkün. bugün goblinden dayak yiyen adam ertesi gün elinde ağaç boyutunda sopa taşıyan troll karşısında dömelir, o yüzden iyi bir dövüş idmanı yapmak gerekiyor oyunda ilerlemeden önce.
    oyundaki en özenilmiş öğelerden birisi de vahşet, düşman öldürme vuruşunu yedikten hemen sonra yere yıkılmıyor, aksine biraz sendeliyor. işte bu 2 3 saniye içerisinde ard arda bir kaç vuruş daha yaprak zaten canından bezmiş, ruhunu teslim edeyazmış ork/goblin/troll/minotaur'u kollarını bacaklarını kafasını götünü parça parça uçurmak suretiyle kılıç manyağı yapmak mümkün (aynı şey sizin için de geçerli, 5 iskelet, adamı araya aldı mı kuşbaşı yapmadan bırakmıyor). kesilen uzuvlardan fışkıran oluk oluk kanların yerde oluşturduğu minik kan göletlerinin içerisinde savaşmayı sevenleri tatmin edecek bir oyun. (çocuğuna adam doğramalı oyun alacak kadar manyak ve de kan görüp tiksinmesini önlemek isteyecek kadar düşünceli ebeveynler için kan olayını kapama seçeneği de var, müjdeler olsun)
    oyunun senaryosu üzerinde pek düşünülmemiş sayılır, işte bilinmeyen çok taşşaklı bir kötülük dünyaya gelmişmiş, onu yokedecek kılıç varmış, kılıcı da olabilecek en tehlikeli yere saklamışlar ki olası bir macera oyununda oyuncuların başına belanın allahı açılsın diye. senaryo pek tatmin edici olmasa da bölümlerin tasarımı çok başarılı. doğru zamanda araya giren gaz verici/göt uçuklatıcı müzikler de atmosferi mükemmele yaklaştırıyor. (barbar'ın ilk bölümünde araya giren tırstırıcı müziği dikkate almayıp, sislerin arasından fırlayıp üzerime yuvarlanarak beni ezen dev taşın altında kaldığımda farkına varmıştım bu ayrıntının, indiana jones'a selam ederim)
    oyunu tüm bölümlerin derinlemesine incelemeden de bitirmek mümkün; ama son bölümü oynamak amacındaysanız, 6 tane birbirinden güzide, bulması ve alması birbirinden zor rune'u bulmak zorundasınız. bu runelar birbirinden farklı tuzaklarla donatılmış odalarda oluyor genellikle, ve de bu odaları bulmak için de tam çözüme baş vurmak ya da çok dikkatli incelemek gerekiyor bölümleri (farketmesi çok ufak ipuçları oluyor odaların yerini belirten). aklımda kalan odalardan bir tanesinde odanın iki yanındaki dev heykel kafaları ok ile gözünden vurmak gerekiyordu rune alabilmek için, 10 saniye içerisinde vuramazsanız şimşek atıp öldürüyordu adamı bu kafalar (ve sanırım en kolay oda buydu). 6 rune u topladığınızda sondan bir önceki bölümde elinize geçen kılıç özel güçler kazanıyor, tek vuruşta goblinin orkun allahını osurtan kılıç hlaine geliyor, dolayısıyla da tam bir ölüm makinası haline geliyorsunuz. (bu özel kılıçtan tam performans almak için barbar ya da şövalye olmak şart)
    hile yapmadan ve tam çözüme baş vurmadan bitirmenin çok zaman alabileceği bir oyun bu, ama harcanan her saniyeye alınacak zevk için değer. eğer el göz koordinasyonuna güvenen, karanlıkta adamın üzerine çullanıveren bir sürü yaratıktan ya da yan tarafınızdaki duvarı parçalayıp üzerinize saldıran golemlerden tırsmayan bir insansanız bu tek cdlik şaheseri kaçırmayın, ileride torunlarınıza anlatacak kaç çeşit masal çıkar bu oyundan, haddi hesabı yok.
  • artık biraz eskimiş bir oyun olsa da yapımcıları tarafından kan, vahşet ve karanlık çağ ögelerini en iyi kanalize edilebilmiş bir sanat eseri. şimdilerde çıkan benzerleri bile tahtını sarsamadı. *
  • her karakteriyle en az 3 kere bitirdiğim, birer yıl arayla yeniden yeniden kurup oynadığım, rüyalarımda devamının piyasaya sürüldüğünü görüp coştuğum oyun, sanat eseri, destan, masal..

    (bkz: başyapıt)
  • zorluk seviyesinin gayet güzel ayarlandığı action oyunu. düşman kuvvetlerinin genellikle değişik özelliklere sahip olması klasik kes biç ilerle aksiyonuna çeşitlilik katıyor. boss dövüşleri ise harika. ilk boss'ta cidden irkildiğimi hatırlarım. combo yapmak ve silahı değişik şekillerde kullanabilmek bence oyunun en eğlenceli yani. o kadar kol bacak kopartmanıza rağmen bütün bunları alnınızın teri ile yapmış olmanızın verdiği his başka bir oyunda yok gibi.
  • yapımcı şirketi battığı için ikinci oyun yapım aşamasındayken iptal edilmiştir. özellikle müzikleri harikadır. ayrıca grafikleri bugüne göre oldukça güzel olup, ışıklandırma ve gerçek zamanlı gölge kullanımı bugün için bile oldukça etkileyicidir. aşağıdaki sitede oyuna yapılmış çeşitli eklemeler yüklenip oynanabilir.

    http://blade-of-darkness.bigtruck-canada.ca/
  • bu hayatta başıma gelen en büyük iki şansızlıktan biri chuck schuldiner'in sound of perseverance'ı yapıp ölmesi, öbürü de bu oyunun ikincisini çıkaramadan yapımcı şirketin batmasıdır. allah belasını versin böyle kaderin. ne biçim bi kapitalist sistem anlamıyorum ki.. oyun müthiş, talep de var, biri batarsa öbürü tutar elinden, bilançosu aktifi pasifi sağlam şirket el atar, alır telif haklarını filan. bak daha oyuna para vermiş adam değilim, ikinci çıksın basarım parayı, ön sipariş veririm, d&r kapılarında sabahlarım..

    oynarken bunu, sarnıçlar içinde bi katedral mi kale mi muhteşem bi yapının önüne gelirsin, birden bi müzik girer cennete uçurur adamı. terkedemezsin orayı, dolanıp durursun o müzikle birlikte.. gitar fülüt ıslık artık ne çalabiliyosan çıkartırsın o melodiyi..hiç unutamazsın....
  • şimdiye kadar oynadığım en iyi pc oyunu. 2001 senesinde yapılmış olmasına şu anki bir çok oyuna hala taş çıkarabilecek bir oyun. müzikleri geceleri oynarken zıplatabilecek nitelikte, dikkatli olun derim.
hesabın var mı? giriş yap