• her chp'linin objektif bir şekilde okuması gereken mektup.
  • güzel yazılmış bir yazı öncelikle bunu belirteyim.

    fakat chp'lilere sorduğu soruların cevapları hakkında kendisinin bir önerisi düşüncesi olup olmadığını merak ettiğim bir yazı olmuş. bana çözüm önerisinden daha çok yönelttiği soru ve sorunlarda odaklaşan bir yazı gibi geldi. yazar da zaten ne zaman sebeplere odaklanacağımızı sormuş.. sebeplere odaklanmak, anlamak malesef ki bir çözüm bulunması anlamına gelmiyor. sonuç olarak olan biteni görüp buna rağmen yapılanları destekleyen ya da sadece benim ideolojimden olmamak için başka ideolojiyi destekleyen bir insana bir şeyleri anlatarak onları kazanmam gerektiğine inanacak kadar da naif bir yazı olmuş. yani metroda " çalıyorsa benim paramı çalıyor size ne " diyen bir amcaya ne anlatılabilir, nasıl kazanılabilir ben bilmiyorum..

    bazı güzel sorular sorulmuş, haklı olduğu bir çok nokta var yazarın fakat biraz ortada kalan bir mektup olmuş benim düşünceme göre.
  • chp li akepeli bdp li diye insan ayırımı yapıp sonra da kardeşlikten bütünlükten gem vuran bir sığırın uzun yazısı

    özet am,göt,meme

    (bkz: çekilebilirsin evladım)
  • dünyadan haberi olmayan, chp hakkında tek bildiği akp yanlısı kaynakların anlattıkları olan bir adamın elinden çıkan mektuptur.

    bugünün chp'sinin, dünün chp'si olmadığını, içinde kalan dünün chp'si kalıntılarının da gün be gün gayet sert bir şekilde temizlendiğini, gerçek bir sosyal demokrat partiye gün be gün dönüştüğünü, her şeyin ötesinde bugün türkiye'de birleştirici olma iddiasını en samimi şekilde ortaya koyabilecek parti olduğunu görmezden gelen bir mektup bu mektup. chp'nin kapısına geleni asla geri çevirmediğini, dün halkı aşağılayan sığ fikirlerin hiçbirinin bugün chp'nin bir parçası olmadığını, chp'nin bugün tek mesajının birlik, birleştiricilik, herkese dürüst, hakkaniyetli hizmet olduğunu görmezden gelen bir mektup bu.

    arkadaşım. chp artık kimseye koyun demiyor. bunu sürekli görmezden gelmek hastalığın da bana, samimiyetinden haklı olarak şüphe ettiriyor.

    chp senin varolduğunu zannettiğin chp değil. sana zahmet, akp'li ya da akp ile çıkar ilişkisi olmayan bir iki kaynak bul, hepsi yasaklanan youtube'da var, sayın kemal kılıçdaroğlu'nun bir iki konuşmasını gözünü seveyim dinle.

    ama bunu yapmayacaksın biliyorum. zira mektubun yazarını tanımasam da, hemen kuyruğundan destek veren destekçisini tanıyorum. sizin derdiniz üzüm yemek değil bağcıyı dövmek. bu entry de size hitap etmiyor zaten. sizinle eskaza aynı düşünen, ama sizin gibi bu düşüncesi çıkarlarına bağlı olmak yerine, maalesef doğrusunu bilmeyen insanlara.
  • y. kadri'nin "yaban" romanının virali olan mektup.
  • sözlükteki çoğu chp li arkadaşın okumayacağına inandığım yazı. kendini toplumdan üstün görmek bir hastalık olduğu için zaten okusalar bile çoğunun iyileşebileceğine inanmıyorum.
  • chp'ye oy verecek insanlar okumaya baslasin ve yarin 17:00'dan once bitiremeyip oy verme hakkini kaybetsin diye yazilmis olan destan.

    (bkz: yemezler)
  • (bkz: akp'lilere açık mektup)

    şeklinde bir versiyonunu da yazman gerekiyor derim ha yazmazsan " fikir " sahibi yazar kardeş sana bu konuda el vermem. hakkaniyetli ve samimi bir yazı veya fikir öne sürdüm diyorsan bu açıdan da bakmalısın.

    görünmez emeğin `:sizin otomatikman yapıldığını sandığınız ama normalde biri o işi sürekli yaptığını göz ardı etmeniz. çöpçüler gibi` temsilcisi bu ülkede dışlanıyor bu ne akpli ne bdpli ne de başka bir partili. sadece bir zümreye bağlamak sağlıklı değildir. görünmez emeğinin sahibi yeri geldiğinde diğer görünmez emeğin sahibini diğerlerininden senin bahsettiğin kesimden çok daha kral bir şekilde eziyor.

    ha bak eziyor deyince nereye geldik. 2001 yılında ak partinin kurulma aşaması bu değilmiydi. 28 şubat dönemi ezilen ve milli görüş gömleğini çıkarıp demokrat olan bir yeni parti vizyonu ve misyonuyla girdi. koalisyon sonrası dönemde çok iyi bir oy alarak da seçildi ve şimdi ki duruma bak ve elinini vicdanına koy güzel kardeşim. bu yazıyı yaabilen insan eminim ki bu kıyası da yapar. şöyle ki, 28 şubatı askerden gördük dedi ve arakasından balyoz ve ergenekon davaları başladı 5 yıl sürdü neredeyse ve ne sağlam kanıtlar vardı nede sağlam bir tanık insanlar tutuklu olarak kaldı. 28 şubatta genel kurmay başkanı refah partisine nasıl meydan okurdu!!!. okursa onun makamında bulunan kişi de terörist yaftasıyla içeri tıkılırdı.
    biz acı çektik biz yerlerde sürüldük şimdi yerlerde sürüme sırası bizdeydi dendi.

    koalisyon döneminde hemen seçim ardından, (bkz: merve kavakçı) durumu yaşandı. tüm aklı selim insanlar hem fikirdir ki içler acısı bir olaydı. ama bu da hanelere bir acı ve eziklik olarak yazıldı. bu ülkedeki kadınların baş örütüsü erkeklerin diline pelesenk oldu. hatta anayasayı değiştirip bu baş örtüsünün resimli halde anayasaya koymayı bile gündeme getirdiler. (bkz: bülent ecevit) meclis kürsüsünde o şekilde konuşması ve akabinde merve kavakçının meclisi terk etmesi ve vatandaşlıktan çıkarılması bir başka eziklik ve kırgınlığı yarattı. o günlerden günümüze geldiğimiz zaman bu kırgınlığı telafisi kendi gibi olmayan insanları kırmakta bulundu. bakan dekolteye taktı atv sunucuyu kovdu (bkz: gözde kansu) . yine bir iç soğutma " çivi çiviyi söker" mekanizması devreye girdi. bu sadece bir örnektir.

    özgürlük dendikçe vesayetten kurtulmak dendikçe bu ülke kendini başka vesayetler altında buldu. emin ol değişen sistem olmadı. asker gitti tek sivil vesayeti geldi. ak parti tarafından bunlar bir bir sunuldukça yansıması da hep alındı bu halktan. işte işin bam teli tam burasıydı. muhakak ki hepimiz farklıyız farklı düşünür farklı yaşarız. bu farklılıklar bizi tümler ve bütün yapar. hani " bir olacaz iri olacaz diri olacaz" sözü var ya recep tayyip erdoğanın işte temeli bu. farklılıklara hoşgörüden yana geldi.

    şimdi tekrar elini bir daha vicdanına koy ve gezi olayları zamanına gidelim. mayıs aylarının son haftasında bir grubun kendini ifade ediş tarzı anayasal haklarını herhangi bir vandallık içermeden gösterişleri senin de hafızalarında yer ediyordur. sence bu protesto orada kalmaz mıydı ? neden daha sonrasında daha arttı ve tüm ülkede yayılmaya başladı. bu insanlar çok mu kudurmuştu bu insanların canlarından vazgeçecek kadar bilinçsizler miydi ? yoksa bunların temelinde yatan bir farklılaştırma durumu mu vardı. tekrar bir o dönemdeki başbakanın sözlerine bakalım hadi. " oraya topçu kışlasını yapacağımm!!" " orayı yarın boşaltın yoksa biz nasıl boşaltacağımızı biliriz" benim polisim orada bugün destan yazmıştır". bu başlık altındaki yazıyı yazan kişi bu mantığı da götürebilecektir. sence farklılaştıran kim ve hangi üslup ? geziye gidenler vs zor tutulan %50. gezi olaylarını dindirmek ve şu anda hayatta olmayan kişilerin hayatta olmasını sağlam kullanılacak güzel bir üslupta gizliydi. sence bu neden tercih edilmedi ? bu tercih yapılmadı ve sonrasında sen bu yazıyı yazdın çünkü bakış açılarından rahatsız oldun. burada sorun chplilerin aşağılar bakışı değil. habil ve kabil durumu. sizi o konuma getiren "ben böyle bir adamım ve bana destek verenler de muhakkak ki benim gibiler" imajıdır. burada karşı tarafı suçlamak emin ol işin çok kolayı. etki- tepki durumu söz konusu.

    daha yeni seçimler zamanı ak parti genel başkanı çıkıp da " sakın haaaa!! oy pusulasının üzerine esma yazmayın hiç bir şey yazmayın!! " demesi zımni bir hakaret değil midir tüm oy verenlere karşı. bunu bir kısım " haaa!! evet!!" derken bir kısımda " adam bize salak diyor" şeklinde değerlendirmesi mi tuhaf ki acaba.

    kıssadan hisse ak parti üzerinden anlattım sana durumu ama ak partinin yaptığı ve uyguladı her politika kendi seçmeni üzerinden sorgusuz sualsiz kabul gördü bu yüzden bu yukarıda yazanların hepsini ak partililer içinde düşünebilirsin. bir kesimi bir kesime hakir gösteren bir topluluk değil bir kişidir. o kişi de kim sen biliyorsun güzel kardeşim.

    edit :imla
  • şu şekilde cevap verdiğim mektup:

    bak arkadaş. ben senin gibi kendimi soyutlamıyorum. bir fikir falan değilim, bir insanım. siyasetle ilgilenmeye başladığım ilk yıllarda, ortaokul yıllarında kendimi solcu olarak tanımlardım, üniversite yıllarında kendime sosyalist demeye başladım, abd geçirdiğim master ve doktora yıllarında ise komunist.

    arkadaş, seni bir fikir olarak ele alsam, o fikri ifade eden insanı görmesem bile, her fikir o fikrin doğuran toplumun, toplumsal kesimin ve insanın ürünüdür. dolayısı ile sen eğer bir fikir isen de seni doğuran şartların etkisi ile oluştun. kendini yeniden oluşturabilmen adına seni oluşturan şartlara bir daha bakmanı isterim.

    öncelikle sen ülkede yıllardır devam eden bir propagandanın ürünüsün. yıllardır basın, ne yazık ki bir takım, aynı safta kendimi bulduğum halde bakış açılarından hoşlanmadığım yazarların da etkisi ile tarihte hiç yaşanmamış bir şeyi gerçek gibi göstermeye çalışıyor. o da solcuların muhafazakar kesimle sorunlu olduğu düşüncesi. türkiye tarihi boyunca annemlerin yaşadığı 70ler, benim daha çocuk olduğun 80ler, ve gözümü açtığım 90lar boyunca sol genel olarak muhafazakarlarla sorunlu değildi.

    bana inanmıyorsun muhtemelen. muhtemelen kendi hatasını görmeyen, görmek istemeyen biri olarak görüyorsun. ama hadi bir geriye bakalım. sonra sen de arıştır ve karar ver.

    türkiye'de erbakan geleneğinden bir parti ile ilk defa kualisyon yapan parti chpdir. istersen bak tarihe. 80nin hemen öncesinde bile ecevit chpsi ile erbakan'ın mspsi birbirine en yakın partilerdir mecliste.

    80lerde de bu iki kesimin bir sorunu yoktur. 90lara 28 şubata bakarsan, bu süreçte iktidarda olan anap'tır. hani akpnin demokrasi yıldızı ilan ettiği özal'ın kuruduğu anap. dsp aynı dönemde islamcılara sahip çıkmıştır, chp 28 şubatta askere gerek yok sorunu sandıkta çözeriz demiştir. aynı 28 şubat, bir avuç kalmış sosyalist ve komunistlerin türban eylemlerine katıldığı bir süreçtir. ben daha lisedeydim bu dönemde. etrafında muhafazakar kesimden korkan çok insan vardı. inan bu korkunun da temeli var. maraş'ta insanlar katledilirken ben doğmamıştım, ama sivas'ı dinlediğimi hatırlıyorum. ve biliyor musun, yıllardır kendimi müslüman olarak gördüğüm hatta muhafazakarlara destek vermek için camiye de gitmek istediğim halde bunu başaramadım, çünkü korktum. insanın kendi inandığı dinin mabedinde korkması tuhaf değil mi sevgili arkadaşım? ama ben bunu yaşadım. ve buna rağmen, babamla en yakın arkadaşımla kavgayı bile göze aldım, ve muhafazakar kesime haksızlık yapıldığını savundum, üstelik de o kesimin gücü eline geçirdiğinde benim hakkımı savunmayacağı bana defalarca söylendiği halde.

    sevgili arkadaşım, halkı hiçbir zaman aşağılamadım. ama sen de anla. 2002 seçimlerinde akp kazandığında hak ettiler demiştim. ama akp ve erdoğan giderek artan bir şekilde, bir yaşam kültürünü yok etmeye başladı. bu insanlar zaten korkuyorlardı, ama inanamazsın, içlerinden bir bölümü korkularıyla yüzleşmeye de başlamıştı 2002 sonrasında. hiç ummadığım kişiler akpye oy verebileceğini söylüyordu. ama ben daha 2002 yılından itibaren akp'den hızla uzaklaşmaya başladım, çünkü akpnin kendi kesimini nasıl kapattığını, ve bizimle iletişimlerini engellemek için ne kadar büyük bir güçle çabaladığını gördüm. daha önce iktidar olmadığı için bu anlaşılırdı, ama iktidara gelen bir parti neden kendi seçmen kitlesini, tabanını izole edemezdi, sadece bu benim için sonrasında olacakların göstergesi idi.

    bak sevgili arkadaşım, bizimle ilgili ön yargıların var. bir insan değil de bir fikir olsan da var. ama şunu düşün, daha 2010 yılında benim gibi aktif az sayıda insan dışında siyasetle ilgilenmeyen insanlar oluşturuyordu chp kitlesini. kendi hallerinde yaşayan insanlar. tıpkı evet mesela 1980lerin muhafazakarları gibi. tabii senin için chp kitlesinin yaşamı ile muhafazakarların yaşamını bir tutmam doğru olmayabilir. sen öyle mi düşünürsün bilmem, ama muhafazakarlardan kendi yaşamlarını kutsal, chplilerinkini ahlaksız gören çok insan gördüm. ama inan çok değil 4 yıl önce 80lerin muhafazakarlarına çok benziyordu chpliler.

    ne oldu sonra, başbakan ilk defa bu kadar açık ve net bir şekilde bu kitlenin üzerine geldi. okullarını imam hatibe dönüştürdü, oy verdikleri partiye defalarca hakaret etti, yaşam tarzlarına saldırdı, ösym skandalı ile adil bir üniversiteye giriş haklarını ellerinden aldı. bak kardeşim, muhtemelen senin fikrinin oluşturan kesimin oy verdiği parti kendi hallerinde yaşayan bu insanları adım adım kuşattı, kendilerini yabancı hissettirdi kendi ülkelerinde.

    90lerin muhafazakarlarını düşün. kendilerini kuşatılmış hissederken, bu kuşatmayı yaratan partilere oy veren topluma da kızmıyorlar mıydı? aynısını da chp kitlesi de yaptı. bu yanlış bir yol olduğu halde yaptı.

    ben ne yaptım? kendi mahallemin dışında haksızlık olduğunda gücüm yettiğince en azından haksızlık yapılıyor derken, kendi mahallem kuşatıldığında farklı davranabilir miydim? ve muhafazakarlar kendilerini kuşatan siyasi sistemi ayakta tutanlara kızarken, nasıl önce siz bu toplumu aşağılayamazsınız (90larda anapa oy verenler de halktır sonuçta) demediysem, aynısını kuşatılan bu defa kendi dostların, ailem olan chp seçmenine de demedim.

    bak arkadaşım, yazdıklarına bakarak, nasıl bir ortamdan yükselen bir fikir olduğunu tahmin ediyorum. belki şaşıracaksın, ama senin oluşumuna katkı sağlayanların kitaplarını okudum elimden geldiğince. ve o kitaplarda yazan bir şey vardır. eğer doğruluk için savaşıyorsan gerekirse tek başına savaşman gerektiği yazar.

    bugün de açıkça adaletsizliğe uğrayan bir kesim var ve bu adaletsizliği yaratan bugünkü siyasi sistem. senin bunu anlamanı umuyorum. bir insan olarak senin yani fikrin, bir parça karşı tarafın da ne düşündüğünü ne hissettiğini görüp buna göre yeniden şekillenmesini umuyorum.

    bir gün chp iktidar olursa ne mi yaparım? bir intikam alınmaması için yine gücümün yettiğince mücadele ederim. başarır mıyım bilmiyorum. ama sen de bunu düşün, bir toplum ikiye bölünmüşse, ve önce bir kesim gücü ele geçiriyor intikam alıyor, sonra sıra öbür kesime geliyorsa, bu döngü nasıl kırılır?

    sırası gelip bir kesim intikam almaya çalıştığında, o kesimin içinden birileri ötekileştirilen insanların yanında olup, o insanların haklarını savunduğunda bu döngü kırılır.

    bugünün türkiyesinde muhafazakarlar ötekileştirilmiyor, chpnin kesimi ötekileştiriliyor. bu halde sanırım, sizden biraz olsun bizi anlamayı beklemek hakkımız kardeşim. bak mesela gezi olaylarında insanların biraz sizi anlamasını sağlayan neydi biliyor musun? anti kapitalist müslümanlardı. iki senedir kendimi müslüman demiyorum agnostik diyorum. benim inancımı (emin ol uzun ve uykusuz gecelerin sonunda buna inanıyorum dedim) aşağılandığı bir ülkede, kendimi bu ülkedeki tüm iftar sofralarından dışlanmış hissettiğim bir anda, anti kapitalist müslümanlar neye inanırsanız inanın bu ülkede iftar sofraları herkese açıktır, çünkü iftar bu ülkenin kültürüdür dedi. yıllardır kendimi ilk defa bu ülkede bir muhafazakarın sofrasında huzursuz hissetmedim o ramazanda düzenlenen iftarlarda.

    peki aynı zamanda, facebookta ısrarla diyalog kurmaya çalıştığım akplilerin sitelerinde ne yazıyorlardı biliyor musun? o sofralardakiler müslüman değiller, ne hakla iftar sofrasına oturuyorlar diye yazıyorlardı.

    bak kardeşim, fikirler ne kadar kaynaktan besleniyorlarsa o kadar güçlü olurlar. madem sen de bir fikirsin, ben de sana elimi uzatıyorum ve diyorum ki gel haksızlığa uğradığımda benim ve benim dostlarımın ailemin yanında ol. eğer maraş'taki gibi bir mahalleye insanları kesmek için girerlerse, sivastaki gibi yakarlarsa birilerini de ki ben de en azından bir fikir olarak onların yanında olacağım.

    ben de insan olarak, seni ortaya çıkaran besleyen kesim bir gün haksızlığa uğrarsa onların yanında olacağım söz veriyorum, yukarıda yazdığım soruya vereceğin cevaptan bağımsız olarak.
hesabın var mı? giriş yap