cinnet çarşısı
-
sen vakitsiz leylâ parmakları en uzun
ben çoktan mecnûn bir cinnet çarşısında
kırıldı ilkyaz penceresi ruhumuzun
şimdi bütün şarkılar kendi dünyasında
sevdâ demirlerken kıyısına sonsuzun
bülbül hâlâ tükenmeyen o ortaçağ yasında
arzuyu biçimleyen bir akdeniz mermeri
gülümser eski hüznün ara sokaklarından
gökte kanat seslerinin sustuğu günden beri
görünen mavi değil zaman aralıklarından
ne zaman başlayacak akşamın son seferi
gündüzler dökülüyor balıkçı ağlarından
yastıklarda unutulmuş saçının üç-beş teli
güzel meclislerinde güzelden daha nazlı
perdeleri indirir beyaz bir kadın eli
söylenmemiş bir sevdâdır odalarda gizli
masada yarım kalmış kadehlerin bedeli
bu zaman denizinde bütün aynalar tozlu
dokunur bakışımların birden değişir eşyâ
beyaz bir gül düşer geceye sarışınlığından
okşasam saçlarını rüyâ içinde rüyâ
soyun bir güzel güzelim bu gurbet kılığından
ben çoktan mecnûn sen vakitsiz leylâ
kurtar beni kurtar bu cinnet çarşısından
sefa kaplan -
bir attila ilhan şiiri;
- 4. sirkeci garpalas 32
elektrik çiçekleri açıldı mı sayaç dönüyor
ben de dönüyorum sirkeci garpalas 32
birisi neuilly'den iki uçak mektubum var
hangisini açsam birkaç satır daha yalnızım
çocukluk serüvenlerim tüccar horn filmindeki
hangi kız yüzüme baksa mutlaka parasızım
yıldız falımda yolculuk görünüyor
benim için bir şey yapın suçlu değilim ki
kimin kapısını çalsam, elini tutacak olsam
kendiliğinden atıyor bütün sigortalar
şehrin bütün ışıkları bir anda sönüyor
ben de sönüyorum sirkeci garpalas 32
birisi neuilly'den iki uçak mektubum var
yine bir radyo ıslığı sızıyor kulaklarıma
şimdi baylan'a gitsem hiç kimseyi bulamam
iki kırk beş seansı başladı üstelik yağmur
yoksa seni içim sıra çok mu hızlı yaşadım
uzak olduğumuz halde ne oldu bilmiyorum
aramızda her şey bitti artık gelmesen de olur
bana yazmasan da olur seni hiç sevmiyorum
halbuki gelip gelip rüyalarıma giriyor
o çocuk yüzlü siyah trençkotlu kadın
aylardır bir plak arayan sayanora ismindeki
onu yüksek kaldırım'da akşamları görüyorum
siyah bir lale gibi yorgun boynu bükük
yarı yarıya yabancı yarıdan fazla uykusuz
kim olduğumu bilmiyor ne yaptığını bilmiyor
bir vitrin aydınlığında gizlice bakışıyoruz
rahmaninof'un piyano konçertosu saat dokuz
nargile meraklısı kadınlar emirgân'da tek tük
yine her satır başında vlaminck'e dönüyorum
yırtıcı bir kuş gibi yalnız bulutlar içindeki
ne kadar ampul varsa beyoğlu'nda kör kütük
kirli bir sis ıslak elleriyle hepsini örtüyor
yine konyak sarısı yumuşak bir sonbahar
herkes ümitsizliğini sırtlamış evine götürüyor
ben de götürüyorum sirkeci garpalas 32
birisi neuilly'den iki uçak mektubum var
nerdesin inge, nerdesin, nerede değilsin ki.... -
gece gece "yoksa seni içim sıra çok mu hızlı yaşadım" dizesi aklıma düştü. hangi şiire ait olduğunu araştırırken "cinnet çarşısı" çıkıverdi. yine bizim yerimize sormuş soruları kaptan. kaleminden bal damlamadığı ne zaman görülmüş ki zaten?
yalnız ben oradaki rachmaninoff'a taktım. hangi konçertosu acaba? ikinci mi, üçüncü mü? -
vlaminck var şiirde rachmaninoff var, bir de umutsuzluğunu sırtlayıp evlerine götürenler.
emirgân'da nargile meraklısı kadınlar var şiirde, trençkotlu kadınlar var, bir de ıslak elleriyle beyoğlu'nu örten kirli bir sis.
inkâr var şiirde, özlem var, bir de hiçbir yerde bulunamayan inge'den kalan alçak bir delüzyon.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap