• nevi şahsına münhasır bunalımların insanı alt devreden radyokafalı bi meyve sineği. seviyoruz kendisini burada da. karması çıktığında onbeşmilyonyüz olursa hiç şaşırmam.*
  • (bkz: çevirmen)
  • müzük zevkünün de hastasıyız.
  • sanırım bi evi sallayabilcek kadar büük bi woofer ile mutlu olabilecek tanıdığım/bildiğim tek kız sdlkfjsdlfk dubstep'ten sorumlu aksak ritim bakanı. şu sayısal loto'yu vurup bi bristöl'e yerleşim, ilk iş hyperdub'ın yarısını satın alcam -hazıra dağ dayanmaz neticede yatırım yapmak gerekli-, buna "gel bizim şirkete muhasebeci ol.." dicem, "bak böriyıl da burda kestane yapıyo sobanın üstünde selamı var.." dicem aklını alcam.
    (bkz: i'm gonna make her an offer she can't refuse)
  • çöp ev misali beyin.

    şöyle ki:

    her bir çöp beynimdeki, malum mevcutlar, oradalar ve belki kıymetliler. çay çöplerini kurutup terar demleyen bir arkadaşım vardı mesela. ki ben çay çöplerini atarım kendi adıma. tıpkı ayaküstü bir muhabbetin kahramanları gibi, ismi aklımda asla kalmayan... poşet çay gibi değil mi çoğu insan hayatımızda? sıcak bir sohbetin demi sadece onlar, 3 yudumda tüketilecek. koca dünya burası, kim kime, dum duma... tutmuyorum (tutamıyorum) aklımın çöplerinde, çay poşetlerini vesselam.

    ambalajlar var poşet namına mesela. hayatıma girip çıkmış insanların anılarımda bıraktığı ambalajlar; yaldızlı kaplama kağıtlarıyla süslenmiş duvarların yıkıntıları var köşebaşlarında. bir sürü boş sigara paketi var sonra. her bir sigarası binbir efkarla içilmiş. dile kolay: "hayatımın çöpleri" bunlar. ya da bize göre onlar. duruyorlar öylece kafamın içinde.

    çöp ev misali beyin anasını satayım. her bir köşede gerekli-gereksiz bir sürü hatıra, bilgi kırıntısı. ekmek kırıntısı gibi her bir hücreme yayılmış gereksiz doneler, sahte mimikler, satır başları ya da faydasızca okunmuş satır-altları.

    defterin sağ üst köşesine attığım ilk tarih eylül 1981'den beri, nice gündür yazılmış, okunmuş, bir sürü, tekdir edercesine dikte ettirilmiş laf. öğütler, tecrübeler. çıkarılmış bir sürü dersler ve tekrarları...

    anam, babam, bacım, atam, dedem bir yana: hesap kapamalarım, kredi kartı borçlarım, faturalarım ve bunların kaynağı olan platonik aşklarım, gecelik heyecanlarım, gelecek kaygılarım ve sahip olduğum tek şey: çöp ev misali bir beyin.

    sevdiğime giden otobüslerin tarifelerini bile bilmezken, aklımda tutmak zorunda olduğum banka şifrelerim, vatandaşlık numaram, (bulmacada çıkan) yemen'de bir liman kenti sorusunun cevabı*, sözlük şifrem derken, kim hatırlar ki alışveriş listesini?

    futbolcu isimleri bile bir kenarda göz önünde dururken öylece, nerede hani benim lisede sevdiğim kızın soyadı? hani nerede en sevdiğim çorabım? hani nerede yapılacaklar listesinin artık hatırlayamadığım maddeleri?

    kokuşmuş, karman çorman bir sürü anı var sadece içimde. bir türlü çöplerini atamadığım, unutulması gerekenlerin bile kaldırıldıkları sandıktan taştığı bir beyin bu benimkisi. çöp ev misali bir beyin. çöp ev misali beyin..!
  • anestezi ile ilgili sorularıma sabahın dördünde bıkmadan usanmadan kitap gibi cevaplar vererek; bana da "kaldı mı böyle insanlar?" sorusuna cevap verme fırsatı sunan hekim adayı.
  • uyuyamayan, bilinçaltındakileri kusamayan beyindir.
  • "zaten wufırı almamla hayat kalitem arttı." -- ocak, 2010
hesabın var mı? giriş yap