• portekizli bir müzik grubudur.

    ana bacalhau vokalleridir ve sesi muhteşem güzeldir.
  • 15 kasım'da cemal reşit rey'de konser verecek olan grup.
  • şarkılarını dinlemeye doyamadığım grup. türkiye'ye geldiklerinde nasıl kaçırmışım diye hayıflanıyorum.

    http://www.youtube.com/watch?v=pr0blx-zd5s
  • adını deolinda adlı hayali bir karakterden alan portekizli grup. deolinda, otuzlarının sonlarında ya da kırklarının başlarında, bekar, iki kedisi ve bir japon balığı ile birlikte aynı evi paylaşan, büyükannesinden kalan eski gramofon kayıtlarından esinlenerek alfama’da penceresinden izlediği komşularının garip hayatlarını gözlemleyerek kendi türkülerini söyleyen bir kadındır.

    deolinda’nın temelleri, gitarist pedro da silva martins ve luis josé martins kardeşlerin 2006 yılında, caz şarkıcısı kuzenleri ana bacalhau’yu birlikte şarkı söylemeye davet etmesiyle atılır. daha sonra, gruba hafiften klasik ve caz tatları taşıyan basçı josé pedro leitão’nun katılımı ve hele hele ana bacalhau ile evlenmesi sonucu grup bir ‘aile grubu’ olarak tamamlanır.

    deolinda fado’dan derin bir şekilde etkilenmiştir ve çıkışında belki de mariza’nın yakaladığı önemli başarının payı vardır ama grup bir fado grubu değildir. fado’nun yanı sıra portekiz folk müziğinden, cabo verde’nin morna’sından ve brezilya müziklerinden de etkiler taşır. ana bacalhau konserlerinde kadın fado şarkıcılarında sembolleşmiş siyah şalı kullanmaz; onun yerine gelenekse portekiz desenlerinden oluşan elbiseleri tercih eder.

    ilk albüm ‘canção ao lado’ 2008 yıllında yayımlanır. grubun gitaristi ve şarkı sözü yazarı pedro da silva martins tarafından yaratılan ‘deolinda karakteri’ joão fazenda’nın albüm kartonetindeki sevimli çizimleri ile adeta ete kemiğe bürünür. albüm kısa sürede büyük başarı kazanır.

    albüm, josé pedro leitão bas tınıları açılan ‘mal por mal’ şarkısı ile başlar. şarkının sözleri ve melodisi dinleyiciye nasıl bir grupla karşılaşacağının güzel bir ipucunu verir, ancak belki de esas tanışma bir sonraki şarkı ‘fado toninho’da gerçekleşecektir; sıcak bir latin gitar ezgisi ile başlayan şarkının sözlerinde deolinda karakteri tüm benliği ile karşımıza çıkar. karşısına çıkan ‘toninho’ya cevabı yapıştırır deolinda: “ah çocukcuğum sen benim için çok zayıfsın!”

    deolinda, brezilya esintilerinin hissedildiği albümün üçüncü şarkısında ‘aşk hakkında nasıl konuşması gerektiğini bilmediğini’ söylerken (não sei falar de amor) ortam biraz hüzünlenir. takip eden şarkı ‘contado ninguém acredita’ ile albümün açılış tonuna geri dönülür. son iki şarkıdır yavaş seyreden ritm ‘eu tenho um melro’da da devam etse de sanki bu şarkı biraz daha sevinçli gibidir; deolinda’nın ‘fado söyleyen’ kuşunun anlatıldığı şarkıda o madredeus şarkılarında sıkça hissettiğimiz hafif acı, hafif hüzünlü ama her nasıl oluyorsa hafif de ‘sevinçli’ meltemi hissederiz… lakin tüm bu rüzgârlar sonraki şarkıda, ‘movimento perpétuo associativo’da tamamen dağılır! bir politik hiciv olan şarkıda yapılan ‘devrim çağrıları’na “şimdi olmaz, akşam yemeği zamanı; şimdi olmaz, karnım ağrıyor; şimdi olmaz, yağmur yapıyor; şimdi olmaz, benfica’nın maçı var” gibi bahanelerle cevap verilir. grubun bir hayranının internet üzerinde portekiz’in yeni milli marşı olması için bir dilekçe hazırladığı bu şarkıyı zamanında ana bacalhau, grubun internet sitesinde şöyle özetliyordu: "bir şeyleri değiştirmek istiyoruz, devrim yapmak istiyoruz ama iş eyleme geldiğinde mazeretler üretiyoruz ve hiçbir şey olmuyor".

    albümün yedinci şarkısı ‘o fado não é mau’ (fado kötü değildir) ile albümde fado’ya verilen en büyük selamı gerçekleştiriyor grup. her ne kadar ana bacalhau asla fado söylemeyeceğini, fadonun içine ‘fenalık getirdiğini’ söylese de itiraf etmekten geri kalmıyor: “fado’yu ve aşkı çıkarırsanız geriye ne kalır ki?” sonraki şarkı ‘lisboa não é a cidade perfeita’ ile deolinda, dünyanın üzerine en fazla şarkı bestelenen şehirlerinden birini, aynı zamanda kendi şehirleri de olan lizbon’u es geçmemiş oluyor. ancak çocuk dinleyicilerin muhtemelen tamamı albümün buraya kadar olan tüm şarkılarını es geçip dokuzuncu şarkı ‘fon-fon-fon’u açıyorlar. zira portekiz’de bir deolinda konserine giderseniz çocukların konser boyunca istediklerini alana kadar nasıl ‘fon-fon-fon’ diye bağırdıklarını göreceksiniz. sonraki şarkıda, ‘fado castigo’da dağılan hüzün bulutları sanki yeniden geri gelmiş gibidir. “saudade'nin söylenmesi yasaklansaydı güzel olurdu” deniyor şarkıda ama zaten ana bacalhau bunu yalanlamamış mıydı? ayrıca bu şarkıda sanki yine madredeus’un o büyülü ezgilerine benzer ezgiler duyarız…

    sonraki şarkı ‘ai rapaz’da sanki ‘fado toninho’daki, ‘deolinda’ geri gelmiş gibidir. nitekim konserlerinde ana bacalhau’nun zıplayarak ve dans ederek söylediği şarkılardan biridir ‘ai rapaz’. albüme adını veren ve fado’ya tatlı bir nanik yapan ‘canção ao lado’dan sonra gelen ‘garçonete da casa de fado’da gitarlarda brezilya tonları, ana bacalhau’nun dilinde ise brezilya aksanı vardır. albümün son şarkısı ‘clandestino’da farklı bir atmosferle karşılaşırız; deolinda bu şarkıda bizi karanlık yıllara, salazar devri portekiz’ine götürür. şarkı, o dönemde yaşayan ve polis zulmüne maruz kalan bir çifti anlatır.

    ‘clandestino’ ile ‘deolinda’nın hikâyesinin ilk perdesi tamamlanır. bu kısımda ‘deolinda’nın hikâyeleri bazen lizbon’un kenar mahalleleri ya da ana bacalhau’nun konser kıyafetleri gibi renkli ve atilla atalay’ın sıdıka’sının hikâyeleri gibi muziptir. ancak grup her ne kadar fado ile arasına bir mesafe koymaya çalışıyorsa ve ‘deolinda’nın melankolik tarafının üzerine çok gitmek istemiyorsa da ‘deolinda’nın hayatında –en azından babaannesinden kalma plaklardaki fado’ları dinlerken- hüznün ve melankolinin sularında epey ilerlediği anlar olduğunu anlamak güç değil. hatta belki de bazen pessoa’nın huzursuzluğun kitabı’nda yazdığı şu satırlar ‘deolinda’ya uyuyor olabilir: “penceremden sarkmış, koca şehirdeki rengârenk yığınları seyrederken ruhum tek bir düşünceyle meşgul: bütün samimiyetimle ölmek, hesabı kapatmak, dünyadaki hiçbir şehrin üzerinde bir daha asla ışık görmemek, bir daha asla düşünmemek, hissetmemek, güneşin ve günlerin akışını ardımda bir paket kağıdı gibi bırakmak; geniş yatağın kenarına oturup, varolmak için elimde olmadan harcadığım çabayı, ağır bir kıyafet gibi üzerimden çıkarmak istiyorum.” ama bu satırları okuyup da içinizi karartmayın; zira bu etkiyi deolinda’nın müziğinde hemen göremeyeceksiniz; hemen görülen, hoplaya zıplaya dans ederek şarkılarını söyleyen sıcacık ve samimi bir gruptur…
hesabın var mı? giriş yap