elazığ türküleri
-
harput'un sancak merkezi olmasi dolayisiyla bir kent sounduna daha yakin duran, halk müziginden daha cok turk sanat muzigine yakin. zurna, baglama gibi enstrumanlarin daha geri planda oldugu, klarinetin yer aldigi cok guzel ve melodik turkuleri barindiran yore turkuleri. rumeli turkuleriyle beraber favorim.
en bilinen ornekler icin
(bkz: cayda cira)(bkz: tamzara)
(bkz: erkan ogur)
(bkz: enver demirbag)
(bkz: iki keklik) -
(bkz: ah nayim nayim başı belalı nayim)
(bkz: ahçik) / (bkz: ahçiği yolladım urum eline)
(bkz: al almayı daldan al)
(bkz: al eyvanda han kalmadı)
(bkz: aman urum kızı)
(bkz: aş yedim dilim yandı)
(bkz: aynam düştü belimden)
(bkz: bacılar semahı)
(bkz: bahçalarda bal erik)
(bkz: bahçaya indim ki gülleri derem)
(bkz: bahçeye gel ki görem)
(bkz: bebeğin beşiği çamdan)
(bkz: ben ağlarım zarı zarı)
(bkz: bir şuh-i sitemkar yine saldı beni derde)
(bkz: bir taş attım çaya düştü)
(bkz: bir tel vurdum yemende gardaşıma)
(bkz: bizim bağın kıracı)
(bkz: bizim dağlar meşelidir meşeli)
(bkz: bu dere baştan başa ayvalı bağ)
(bkz: bu dere buz bağladı)
(bkz: bülbülüm bağ gezerim)
(bkz: canım kır at gözüm kır at) / (bkz: şıh hasan ağırlaması)
(bkz: çatalkaya alınmaz)
(bkz: çayda çıra yanıyor)
(bkz: çayın öte yüzünde)
(bkz: çoban beni sudan geçir)
(bkz: dağlar dağımdır benim)
(bkz: dağlarda meşelerde)
(bkz: dam başında duran kız)
(bkz: değirmen sala benzer)
(bkz: demedi yar demedi)
(bkz: duman almış mezarımın üstünü)
(bkz: evimin önü evlek)
(bkz: evleri görünüyor) ++
(bkz: evlerinin önü lale bağıdır)
(bkz: gel benim gelin yarim)
(bkz: gelin oldum gelinliğim bilmedim)
(bkz: görmedim alemde bir benzerin ey güzel)
(bkz: güvercin vurdum kalkmaz)
(bkz: hafo'mun evi kaya başında)
(bkz: havuz başının gülleri)
(bkz: her kitabe kim leb-i)
(bkz: hüseynik'ten çıktım şeher yoluna)
(bkz: ığıki'nin dört etrafı bahçalar)
(bkz: indim yarin bahçesine gül açılmış)
(bkz: inişte yokuşta ata binmezdim)
(bkz: kalede kavun yerler)
(bkz: kalkdım sefer ettim) / (bkz: ya hızır semahı)
(bkz: kar mı yağmış şu harputun başına)
(bkz: kara erük çağala)
(bkz: karanfil ekilende)
(bkz: kaşları oydu beni)
(bkz: kaşların karesine)
(bkz: kaşların keman senin)
(bkz: keveng'in yollarında) (2 örneği var)
(bkz: mendilim işle yolla)
(bkz: mest-i nazım kim büyüttü böyle bi perva seni)
(bkz: meteris'ten ineydim)
(bkz: mezire'den çıktım ağrıyor başım)
(bkz: ne feryad edersin divane bülbül)
(bkz: necibe'nin kaşları kare)
(bkz: niçin yanıma gelmezsin)
(bkz: o yanı pembe bu yanı pembe)
(bkz: oy akşamlar akşamlar)
(bkz: pencereden bir taş geldi)
(bkz: pınarın başından ufak taş gelir)
(bkz: saray yolu incedir)
(bkz: sinemde bir tutuşmuş)
(bkz: şu fıratın suyu akar serindir)
(bkz: vardım baktım demir kapı sürgülü)
(bkz: yastıkları düzüm düzüm) / (bkz: yüzük oyunu)
(bkz: yel eser kum savrulur)
(bkz: yeşil yaprak arasında kırmızı gül goncesi)
(bkz: yoğurt koydum dolaba)
(bkz: yüksek minarede kandiller yanar)
(bkz: yemen türküsü) (letter soul'a teşekkürler) -
köy düğünlerinde çalınan muhteşem türkülerdir. evet,elazığlıyım.(bkz: swh)
-
(kendi memleketimin musikisi diye soylemiyorum) halk muzigi namina anadolu'nun en zengin, en duygu yuklu ve en progresif turkuleridir. erkan ogur'un roportajlarindan birini hatirlatir.
sunucu: efendim muzik egitiminizi nerede tamamladiniz?
erkan ogur: elazig koy dugunlerinde. -
türkü'nün en önemli ayaklarından biridir harput. diğerleri için; kerkük-eğin-urfa-adıyaman
-
en sevdiğim yüksek minarede kandiller yanar adlı türküdür.ne zaman duysam nedensiz bir hüzün kaplar içimi.
-
-
güzel memleketin güzel türküleridir.
-
https://www.trtarsiv.com/…e/107721/ilden-ile-elazig adresindeki videoda en güzel örneklerinden bir bölümüne ulaşabilirsiniz. bundan otuz altı yıl önce hazırlanan mükemmel bir çalışma.
-
türküler geçmişimizdir.
türküler yaşayamadığımız özgürlüğümüzdür.
türküler haykıramadığımız sevdamızdır.
ama türküler bazen de utanç kaynağımızdır.
ben de elazığ türkülerinin hikayelerinden bahsedeyim dedim. eğer yanlışım olursa affola şimdiden.
hüseynik:
akif harput’ta telgrafhane müdürüdür ve hüseynik’te kızkardeşi ati hanım’la beraber yaşamaktadır.
akif çok genç, yakışıklı, dalyan gibi bir delikanlıdır ve herkesin gözü onun üstündedir. aynı zamanda çalışkandır da.
sabahları saray yolu ile harput’a çıkar, akşamları da kalenin alt tarafından deliktaş yolundan geri dönermiş.
türküde adı geçen lütfi de telgrafhanede çalışmaktadır ve akif, lütfi’yi çok sevmektedir.
akif, hüseynik’ten şehre (harput) çıkarken hiç beklenmedik bir zamanda yolda kalp krizi geçirir ve ölür. ölüm olayı duyulunca bütün bir şehir halkı arkasından günlerce gözyaşı dökerler.
dağlar dağımdır benim:
bir ağanın kızı, çiftçinin genç oğlu ile konuşurken görülür. ağa seven genci dövdürür, kızını da uzak köylerden birinde oturan bir ağanın oğlu ile nişanlar.
kız çiftçinin oğluna haber göndererek akşamleyin evinin samanlığında beklediğini, gelip kendisini kaçırmasını ister. fakat kaçırmaya cesaret edemeyen oğlan bu son fırsatı da elden kaçırır. ertesi gün pişman olarak tekrar kaçırmaya kalkarsa da bu defa da kız küser gitmez. birkaç gün sonra kızın, diğer ağa oğluna nikah kıyılır, düğünü yapılır ve alır uzak bir köye gelin götürürler. fakat kız gittiği köye ısınamaz. gizlice eski sevdiğine tekrar haber gönderir, kendisini gelip orada kaçırmasını ister. araya kış girdiği için, oğlan baharı beklemek zorunda kalır. baharda yola çıkan genç, sevdiğinin köyüne vardığı zaman acı bir haberle karşılaşır. köydeki sevdiği ölmüştür.
kar mı yağmış şu harput’un başına:
küçük yaşta komşu kızı hasibe’ye âşık olan mehmet, sevdiğiyle evlenmek için gurbete çalışmaya gider. gurbette gecesini gündüzüne katan mehmet, tek tesellisi sevgilisi hasibe’den gelen sevda kokulu ucu yanmış mektuplardır.
yıllar sonra hasibe’den gelen bir mektup ile mehmet’in dünyası kararır. hasibe 14 yaşına girmiş ve görücüleri artmaya başlamıştır. mehmet’e bir an önce dönmesini yoksa ailesinin görücülerden birisiyle evlendireceğini söyler. ne yazık ki mehmet’in kendisini sevdiğini ve dönüp geleceğini bilmesine rağmen hasibe ailesine boyun eğer. hasibe’nin anası babası zaten ne sevenin sevgisini, ne de sevilenin sevgisini bilmektedir.
gün gelir ve hasreti ile yanıp tutuşan, sevgilisinin yolunu gözleyen hasibe, ailesi tarafından nişanlanır. mehmet, gurbetten gelememenin sancısını yaşarken, hasibe de kendisine sorulup danışılmadan nişanlanmanın hicranını yaşamaktadır.
ahçik:
harput’un ebu tahir mahallesi’nde dabakların mustafa’sı ile şehruz mahallesi’nden ermeni nişan’ın kızı ahçik’in sevdası bu türküde anlatılıyor. mustafa ile ahçik birbirlerini çok sevmektedirler ve mustafa evlenmek için konuyu ailesine açar. ne yazık ki ailesi evlilik olayına ahçik’in ermeni olmasından ötürü rıza göstermez. aynı şekilde ahçik’te ailesine evlilik olayından bahseder ama onun da ailesi rıza göstermez.
mustafa evlenebilmek için ahçik’i kendi dinine, yani müslümanlığa dönmeye çağırmaya karar verir. belki kendisi de bu aşk için dinini değiştirmeye razı olabilecektir, ama kınanmaktan çekinmektedir. mustafa ile ahçik, harput ulemasının ve ermeni camiasının yoğun baskısından dolayı bir türlü kavuşamazlar.
ahçik yöreyi terk ederken, mustafa’nın yaşadıkları ise arkadaşı saçlızade vehbi tarafından türküleştirilir.
mamoş:
hikayemiz, elazığ’ın mustafa paşa mahallesi’nde oturan bekir hoca ile genç ve güzel karısını anlatmaktadır.
bekir hoca harput’ta iyiliğiyle tanınan yumuşak başlı temiz bir insandır. ne yazık ki bekir hoca’nın karısı, komşularından genç, yakışıklı mamoş (mehmet) ile bir ilişkisi vardır.
mamoş’la bekir hoca’nın karısı arasındaki sevgi gittikçe alevlenir. çevre sakinleri de bu yasak ilişkiyi sezmeye başlamıştır. fakat sevdalılar buna rağmen her şeyden habersizdirler. fırsat buldukça buluşur, konuşur, sevişirler.
bu yasak aşk ve ihaneti bekir hoca da sonunda öğrenir. mahalle sakinlerinin bakışları ve çevrede söylenen dedikodular bekir hoca’yı canından bezdirmiştir. sıkıntılı günler yaşayan bekir hoca bunun neye varacağını hesaplamaktadır.
bekir hoca bir gün karısına harput’a gideceğini ve akşam dönmeyeceğini söyler. bunu duyan genç kadın mamoş’u eve davet eder. bekir hoca ise harput’a gitmeyecektir. karanlık bastırınca eve gelir, sessizce kendi anahtarıyla kapıyı açar, sevdalıların bulundukları odaya gelir. içerden onların seslerini duyan bekir hoca titremeye başlar. bağırmamak için dudaklarını ısırır ve sinirden titreyen eliyle tabancasını çekerek odaya girer. büyük bir hışımla içeri giren bekir hoca, ani bir hareketle tabancasını ateşler, mamoş’u kalbinden, karısını da ağzından vurarak öldürür.
olduğu yere yığılan bekir hoca’nın gözlerinde bir iki damla yere düşer ve vicdan azabı başlar. uzun bir süre odadan çıkmayan bekir hoca, olayın şokunu üzerinden attıktan sonra zabıtaya teslim olur. adil bir heyetin eve gelip olayı yerinde incelemelerinden sonra, duruşma sonunda bekir hoca beraat eder.
dersim dört dağ içinde:
güzelliğe nam salan vartanoş’a harput’un gençlerinden fakir bir genç gönlünü kaptırır. murad ismindeki bu gencin ailesi vartanoş’u zor bela ailesinden istemeye gider. ne yazık ki vartanoş’un ailesi fakir olan murad’a kızı vermemek için yüksek meblağlı başlık parası isterler. murad’ın ailesi bu başlık parasını veremeyeceklerini belirtirler ve kalkarlar.
bu olaydan sonra murad aşk acısı çekmeye başlar ve vartanoş’u kaçırmak için plan yapar. bir bahane ile vartanoş’la buluşur, onu ikna eder.
harput’tan pertek yolu ile dersim’e kaçmak için yola koyulurlar. genç aşıklar pertek önündeki kaleden geçip dağ yollarını aşarak kekil ağa’ya sığınırlar. maalesef genç aşıkların peşindeki insanlar orada olduklarının haberini alırlar. harput’tan bir haberci kekil ağa’ya gönderilerek, gençlerin kendilerine teslim edilmesini isterler. baskılardan bunalan kekil ağa, genç âşıkları ailelerine teslim eder.
murada kadar gelenler, murada ermeden harput’a geri dönerler. bu türkü bu sevda üstüne yakılır.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap