• kişinin bir ya da birkaç eve sahip olması durumu.
    örnek kullanımlar:
    "herkes evine sahip olsa dünya hiç böyle olmaz aslında."
    "hanım hanım evine sahip ol bütün maydonozlarımı yedi."
    "bi evine sahip olamayacaksan doğurmasaydın kardeşim."
    gibi.

    ev sahibi olanların muhtemel sorunu ve velinimeti:
    (bkz: kiracı)

    bi de aklıma gelmişken:

    ev sahibi
    bark sahibi
    hani bunun ilk sahibi...
    yaa...ya...
  • olunabiliyorsa özellikle istanbul'da çok mantıklı bir tercihtir.

    (bkz: istanbul kira rehberi)
  • kişinin kendi başına bir evinin olması. illa mülkiyetine sahip olmak diildir ev sahibi olmak -keşke olsa o ayrı- ama tamamen kendinizin sorumlu olduğu bir evinizin olmasıdır..
    garip bir tutku oluşur evinize dair. hayatta odanızı temizlemezken evinizde yerde tek birşeye tahammülünüz olmamaya başlar. evden çıkmazsınız cuma cumartesileri bile. yemek yapmak keyif haline gelir. bir an evvel ona ulaşmak için hızlı hızlı atarsınız adımlarınızı. sokağınıza vardığınızda bir sevgiliye sarılacakmış gibi derin bir iç çekiş ve gülümsemeyle ilerlersiniz ona doğru.
    yılbaşı ağacını özene bezene kurup, gramofonun tozunu alıp, her köşesi güzel olsun diye uğraşırsınız. tamamlanmış gibi gelir sonunda. izlemeye doyamazsınız... öylece durup.. dışarıyı izlersiniz içeriden... sonra sokağını, komşularını seversiniz evin.
    normalde başka birinin evinde olacak sorunların hepsini görmezden gelirsiniz sizin eviniz diye.. size ait ya soğuk suyla yıkanabilirsiniz aylarca..
    sonra temizlik, ev işi, ütü, yemek derken, yeni aldığınız eşyalardaki çiziklere bozulursunuz -oysa büyümekte yaşlanmaktadır eviniz, kabullenemezsiniz- sonra kontrat bitim tarihinde ne çok acı çekeceğinizi düşünürsünüz bir akşam dönerken. daha bir kaç ay bile olsa evinize yerleşmişliğiniz sonunu düşünürsünüz. huyunuzdur o ayrı. bakarken güzelliğine gözleriniz dolar bazen bildiğinizden elbet sonunu...
    bir çeşit garip aşk ilişkisidir kurduğunuz. ama en azından kontrat gereği açıktır herşey.
    sonra böyle masayı 3. defa silerken bulduğunuzda kendinizi gülersiniz. ekmek ziyan olmasın ve kediler doysun diye sokaktaki kedilere sütlü ekmek hazırlarsınız. binanın köşesine koyarsınız terliklerle çıkıp sokağa..
    kendinizi tanıyamazsınız bazen. anneniz misini anneanneniz mi? ve daha çok seversiniz bu halinizi. eve dönersiniz hemen..
    köpekler sahiplerini, kediler evleri severlermiş.. hatırlarsınız... ki kedisiniz.
  • ortaksanız illettir, derttir..
  • anneciğim için zenginlik göstergesi.

    annem, evlendiğinden beri (20 yılı aşkın bir süre) ev sahibi olmanın hayalini kuruyor. ev, onun için çok ama çok önemli bir statü göstergesi.

    evi olmayan insanların fakir olduğunu düşünüyor. atıyorum, adam ayda 50 bin dolar maaş alıyordur, 5 bin dolarlık kiralık evde oturuyordur, ama anneme sorarsanız o adam yine de fakirdir. ''yazık, bak kirada oturuyor'' der.

    annemin rahmetli bülent ecevit'i sevmesi bile bu yüzdendi. artık haberlerden mi nereden duyduysa, bülent ecevit'in kirada oturduğunu duymuş. ''yazık, bak o kadar başbakan oldu, ama kirada oturuyormuş. fakir demek ki, hiç yememiş''

    haberlerde, yiyecek yemek bulamayan, fakir bir ailenin dramı anlatılıyor mesela. haberi merakla dinliyor, oturdukları iki göz odalı ev acaba kendilerinin mi, kira mı diye. kendi evleri olduğunu öğrenince ''ohh,iyi bak, evleri varmış hiç değilse'' diye seviniyor falan.

    canım anneciğim.
    şimdi böyle bir annenin çocuğu olarak ben, para bulur bulmaz eve yatırmaz mıyım? daha da para bulursam bir tane daha ev almaz mıyım? sonra aldığım evleri kiraya verip, o kiralarla geçinmez miyim? ondan sonra türkiye'de sanayi niye gelişmiyor ? bulduğu parayı sanayiye, ilme, fenne değil de eve yatırması gerektiği konusunda telkinlerde bulunan anneler yüzünden gelişmiyor.
  • klasik zihniyetimiz. bizde parayı buldun mu kimse "aman oğlum hemen altına bi araba al" ya da "koş la koş musluk akıyoken borsadan bikaç hisse kap gel" falan demez. "aman yavrum başını sokcak bi ev al önce" der. sonra o ev alınır, hala para gelmeye devam ediyosa, bi ev daha alınır. sonra bi ev daha, bi ev daha. bu sevda bitmez. ha kötü mü, değil. ev alınsın, arsa alınsın. neticede önemli şeyler. kız isterken falan da soruluyo. ev kendinizin mi, kira mı? bu kendinizin mi kısmı illa ki söylenir. ev sizin mi denmez. ev kendinizin mi? he bacım, kendimizin. kira desen suratına öyle bi bakarlar ki, sokakta kaldın sanırsın. homles sanırsın kendini. çok kötü.
  • istanbul içinde -hele öğrenciye- kiraya vermeyi düşündüğü bir ev satın alan kişi için, orospu çocukluğuna giriş biletidir.

    bir tane orospu çocuğu olmayana rastlamadım henüz aq.
  • soz konusu evde yasayan da sizseniz cok tatli bir histir.

    kira vermeden yasamanin verdigi mutluluga deginme geregi dahi duymuyorum. zira efsanevi bir rahatlik oldugu konusunda hepimiz hemfikirizdir heralde.

    ev sahibi olunca insan yasadigi eve daha cok ozeniyor. ne bileyim eskiden temizlik yapmak bana iskence gibi gelirken simdi her firsatta evi supuruyorum, banyoyu temizliyorum, evde asla kirli bulasik birakmamaya ozen gosteriyorum, her firsatta evi havalandiriyorum. ortalik dagilmasin diye surekli dolaplara bir seyler kaldiriyorum. koltukta uzanirken uzerime aldigim battaniyeyi bile surekli katlayip kaldiriyorum. ehueheheh! yapiyorum da yapiyorum yani.

    o evin cok guzel bir yer olmasi icin nasil ugrastiysam oyle kalmasi icin de cabaliyorum.

    cok basit ve komik geliyor farkindayim ama oyle oluyor. uzun yillar tek basima kiraci olarak yasamis olmamin da etkisi vardir illaki ama su an evime bayiliyorum. sehre cok uzak olmasi bile beni rahatsiz etmiyor. seviyorum ben evimi.

    aslinda dusununce (hatta dusunmeden bile...) bir suru dezavantaji var benim acimdan. hayatimin son 5 yilini kosuyolu gibi bir yerde yalniz yasayarak gecirmis bir insan olarak tuzla'da yasamam bile basli basina bir dezavantaj acikcasi benim icin. misal evden bir yere ulasmam ve eve geri donmem daha fazla vaktimi almaya ve daha yorucu olmaya basladi ama bu da beni 263728262827 yildir almadigim ve almak da istemedigim ehliyet olayina isindirdi ve aldim ehliyetimi. yaz ortasi gibi araba alacagim misal. bunlar guzel seyler. ayrica geri donusumun neredeyse imkansiz oldugu zamanlarda hep evinde kalacak bir arkadasim oldu. arkadaslik da guzel sey.

    sonra misal evimin karsisinda mjet, onun carprazinda sok, biraz asagisinda dia, biraz daha asagisinda migros, 15 dakika yurume mesafesinde capitol (migros), 20 dakika yurume mesafesinde nautilus (carrefour) varken su an bana en yakin marketler hakmar, sok, bim, mopas ve elitmar. ahauahhasgsgga! bununla ilgili ornek vermeyecegim. durumun boktanligi ortada zaten. yani o kadar marketin arasinda bir adet light ton baligi bulamamak bile keyfimi kacirmadi. pasa pasa evime dondum, yedim roka salatami, acim camlari sonuna kadar, pufur pufur cayimi ictim. bu arada haftada en az 3 kere icilen 2 sise sarabin yerini demlenmis yesil cay aldi. ama bunun evle dogrudan bir alakasi yok elbette, daha cok benimle alakali. neyse konumuz bu degil.

    efendime soyliym artik arkadaslarim eskisi kadar ziyaret etmiyor beni. eskiden haftada 2 kez misafir agirlayan ben 2 ayda 2 kez misafir agirladim. bu kotu oldu. hos bu benim arkadaslarimin tiynetsizligi! bunu detaylica dusunecegim.

    yani demem o ki; kosuyolu'nda kirada oturmaktansa tuzla'da ev sahibi olmayi tercih ettim ve pisman degilim. (en azindan henuz... :) ) kira yok, isinma derdi yok, rutubet yok, evde her gun ayri bir dert cikmiyor, guvenligi guvenlik gibi, yepyeni evde sorunsuz bir sekilde mutlu mesut yasiyorum. canim istediginde gidip spor yapiyorum. yazin havuz kenarinda guneslenmenin hayalini kuruyorum. gayet mutluyum. ha bunlari da artistlikten soylemiyorum. ev tuzla'da oldugu icin ucuk kacik bir fiyata alinmadi. hatta kosuyolu ve acibadem civarinda baktigim ve tabiri caizse "kopek baglasan durmaz" diyeceginiz evlerden cok cok daha ucuza aldim. tuzla cunku...

    neyse sonuc olarak ev sahibi olmak cok guzel bir sey. imkanim oldugu halde bugune kadar kira odedigim icin cok pismanim.

    ama tuzla cok guzel bir yer bence.

    gelsenize. :(
  • ülkemizde hatta dünyada en önemli güvence.

    beni düşünün. buz gibi soğukta sokakta kalsa kimsenin evinde kalamayan ben'i. bihterinizi.
    o bakımdan ev en önemli kale işte.
    başını sokarsın. ister yumurta kırar ister makarna yersin. ama gerine gerine duşunu yapıp, istediğin anda uyur uyanırsın.
    şimdilerde tüm arkadaşlarımı gazlıyorum. kira ödeyeceğinize evinizin borcunu ödeyin diye.
    guülüyorlar ama haklıyım.
hesabın var mı? giriş yap