*

  • ilk türk kadın romancısı.
    tıpkı ilk türk romanı olan taaşşuk-ı talat ve fitnat'ın yazarı şemsettin sam'nin başka eseri olmadığından, ahmet mithat efendi'nin ilk türk romancısı sayılması gibi, 1877'de ilk romanını yazmış olan zafer hanım'ın da başka eseri olmadığından, fatma aliye hanım ilk romanını 1891'de yazmış olmasına rağmen sürdürdüğü yazın edimi nedeniyle ilk türk kadın roman yazarı olarak bilinir.
  • tarihçi cevdet pasanın kızıdır. felsefe ile ilgili ilk türkçe eserin de yazarıdır.
  • aynı zamanda ahmet mithat efendinin kaleme aldığı bir monografidir.
    alıntı yapalım..
    " salıncağı sevmediğim halde, üzerinde alfabe dersini rahatça yapabildiğimden dolayı artık salıncaktan inmez olmuştum. bir gün bahçede dersimi yaptıktan sonra kitabımı koynuma koymayı unutarak kitap elimde olduğu halde ekseriya tenha olan salondan geçerken pederim karşıma çıkmaz mı? aman yarabbi! kitabı koynuma koymaya vaktim yok.
    kitabı entarimin eteklerinin kıvrımları arasına gizlemeye çalıştım. fakat iş işten geçmişti. peder bir şey gizlemeye çalıştığımı görmüştü. yanıma gelerek 'nedir o?' dediğinde hiçbir çevap vermeksizin kitabı gösterdim. nereden bulduğumu sual edince bendeki şaşkınlık arttı. öyle ya bu kitabın bende ne işi vardı. olsa olsa fransızca okuyanda bulunabilecek bir şey. artık herşeyi itiraf etmek lazım geldi. pederin verdiği emir üzerine okumaya başladım, peder şaşa kalmıştı."
  • udi adlı kitabın yazarı.
  • kadınların pek bir hakka sahip olmadığı o dönemde kadın haklarını savunan memleketimin bir güzel kadınıdır. keşke bazı kadınlar biz bu hakları kolayca elde ederken, başka ülkelerdeki kadınların aynı hakları elde etmek uğruna ne mücadeleler verdiklerini unutmasalar.
  • fatma aliye'nin meram çevirisini çok begenen ahmet mithat onu manevi kizi kabul etmis. birlikte hayal ve hakikat adlı eseri yazmıslar. bu romanin bir kadinin agzindan olan kismini, vedad bölümünü fatma aliye, erkegin agzindan anlatilan kismini, vefa bölümünü ise ahmet mithat yazmıs. ama roman "bir kadin ve ahmet mithat" imzasiyla yayinlanmıs.
  • kadın olmanın zorluklarının bir başka olduğu dönemlerde, george ohnet’in volenté'sini meram adıyla türkçeye kazandıran (1889-1890) çevirmen. “bir hanım” mahlasını kullanmış. ya da bazen “mütercime-i meram” . 1892'de yazdığı muhazarat’ın başına ahmed midhat bu yüzden bir açıklama yazmış. ancak fatma aliye hanım, 1899'ya yazdığı romanı udi’nin ahmed midhat tarafından yazıldığının düşünülmesinden kurtulamamış.

    bir çevirmen olarak aldığı övgülerin başında, adaptasyon yeteneği gelir.
  • osmanlı feminist yazarlarından emine semiye'nin ablasıdır. feminist bakış açısı, kadın hakları konusunda kardeşine göre daha yumuşak bir tutumu vardır. şiirleri, romanları ve çeşitli gazetelerde yayımlanan makalelerinde kadının toplumdaki ve aile içindeki konumu, iyi bir eş ve anne olmak için eğitimin önemi, islamiyet'in kadınlara yaklaşımı gibi konuları irdelemiştir.

    ayrıca ilk türk kadın roman yazarı olarak bilinse de daha önce zafer hanım'ın 1877 tarihli aşk-ı vatan romanı vardır.
  • fatma aliye hanım.. gerçekten edebiyatta, edebiyle bu sanatın ıstırabına gömülen bir muharrir.. merhum ahmet cevdet paşa ' nın çok sevdiği kerimesi. ömrünü tenasur etmiş ismet isimli kızını, dedektiflere bütün servetini bağışlayarak aramaya vakfetmiş, fakat gelmeyeceğini bile bile bekleyerek, gözlerini hayata yummuş bir anne.
    kendisi hakkında 1934 yılında "fatma aliye hanım öldü" haberini okurken umursamadan aklına "ölmeden evvel ölünüz" hadis i şerifini düşünerek hayatta kalmaya devam edebilecek kadar metin. ta ki 13 temmuz 1936 ya kadar.

    fatma aliye her şeyi ardında bırakıp, babasının kızı olarak vefat ediyor..

    feriköy mezarlığı
    muharrire fatma alie
    muverrih merhum ahmet cevdet paşa kızı
    13-7-936
    ulvi, pak ve temiz ruhuna fatiha
    (mezar taşı harf inkılabından sekiz yıl sonra yazılmasına rağmen itina gösterilmeden yazılmış)

    vefatının ardından, fatma karabıyık barbarosoğlu ' nun "fatma aliye uzak ülke" romanında yer verdiği ercüment ekrem ' in kaleminden şu satırlar dökülmüştür:

    "fatma aliye

    dün on beş yirmi kişilik ufak bir cemaat, tarihçi cevdet paşa'nın kızı fatma aliye hanım 'ı feriköy mezarlığı na kadar teşyî ederek yeryüzündeki son durağına tevdî ettiler.

    o büyük adamın en büyük kızı, yetmiş iki yıllık hayatında yüksek kültürü ve yabana atılmayacak kıymetteki eserleriyle, türk kadınlığına hizmet etmişti.

    dün tabutunu takip edenlerin azlığından anladım ki, bu hizmetler unutulmuş yahut ki onları takdir eden kalmamış.

    gerçi unutmak insanlığın şiarıdır. fakat cevdet paşa nın kızının, bu kadar çabuk hemcinslerinin nankörlüğüne hedef olacağını tahmin edemezdim.

    sosyal tarihimizin son yarım asırlık faslında, fatma aliye'nin bir pişdârlık mevkii vardır. harem ve kafes devrinde, türk kadınlığı kasten koyu bir cehalet içinde boğulurken, okur yazar ve yazdığını okur olarak dosta düşmana gösterebildiğimiz birkaç kadının başında o vardı.

    çok esaslı bir tahsil görmüş ve öğrendiği şeyleri hazmetmişti. mükemmel arabî, fârisi, fransızca bilirdi. işlenmiş hafızasında mütenebbî 'nin kasideleri, hafız' ın "divan"'ı ve lamartine 'nin meditationları yan yana yaşardı.

    ölümünden pek az evvel, kendisine fransız kitapçısında rast gelmiştim. yeni müelliflerin son eserlerini karıştırıyordu. ayak üzerinde on dakika, bana fronçois mauriac ' ın andre mauoris ile mukayesesini yaptı.

    otuz, otuz iki sene evvel hanımlara mahsus gazetede edebi makalelerini neşrederken muhakemesi ne ise, o gün de öyle idi. aynı kuvvet ve aynı ciyadet!

    fatma aileye romanlar neşretmişti. bilhassa muhadarat ve udi' yi anmak isterim. bunların her ikisi de, içinde kullanılan lisan fazla terkipli ve ağdalı olmasa, klasikler meyanına geçecek kıymettedir.
    ancak o, şöhret için yazmaz. yazmakla bir şevk ve bir heves tatmin ederdi.

    kendisiyle her şeyden bahsedebilirdiniz ve bütün fikirlerinden istifade mümkündü. kafası, yaşına ve hastalığına rağmen dinç ve genç kalmıştı. o, kafanın manevi gıdasını eksik etmezdi. okur ve okuduğu şeyleri muhakeme ederdi.
    fatma aliye'nin ölümü, hem edep hem de edebiyat için bir zaiyattır."

    ve ercüment ekrem, fatma aliye bile bu dünyadan böyle uğurlanıyorsa... kendi cenazesini de belediyenin kaldıracağını düşünür ve başkasının ölümünde kendi ölümüne ağlar..

    kafesli devrin mütevazı kimliği ile kadınlarının iftiharı fatma aliye hanım, bugün olsa bugün de kendisini ilmen ve ahlaken geçecek kimse bulunamazdı sanırım.
    nur içinde yatsın..
    hüvel bâki!
  • d&r'dan gelen maillerde yerini almış türk romancı
hesabın var mı? giriş yap