• frontier(s) the unrated director's cut olarak adlandırılan film fransızların saw ve hostel'e cevabı olarak nitelendiriliyormuş. fakat trailerı itibariyle (bkz: http://www.apple.com/…ndependent/frontiers/trailer/) hostel'e daha yakın olduğunu iddia etmek mümkün.
  • xavier gens tarafindan yapilan korku ve gerilim filmi.
    hostel ve saw'a fransa'dan karsilik gibi bir slogani var.

    izledik, korktuk. tavsiye ederim.
  • --- spoiler ---
    yeni fransız korku sinemasının en sakat filmlerinden biri. naziler, sapkın aile, yamyamlık, vahşi çocuklar... ne ararsanız var senaryoda ve biraz uzun olması dışında pek bir sorunu yok filmin.
    --- spoiler ---
  • fransızların saw ve hostel'e neden cevap verme gereği duyduğunu anlayamadığımdan traile sahip film. gene de bir vakit bulup izlenebilir; ki hostel serisini de bir izlemem lazım önce cevabı anlamak için sanırım *
  • filmin başlangıcı mathieu kassovitz'in la hainesinin başlangıcı ile aynıdır. iki film de çevrildikleri zamanda fransa'da yaşanan ayaklanmaları göstererek açılır. la haine'nın sorunu ırkçılık ve devletin göçmenlere uyguladığı şiddetti. frontiers'de ise yönetmen o kadar belgeselvari kasmıyor. nazilerden daha mistik daha ırkçı bir karakter yaratamayacağına göre daya baba ordan nazileri gençlerin karşısına. hepsi teker teker ölsünler.
    (bkz: sinemada nazilerin işlevi)

    imdb forumlarında amerikalı bir izleyicinin bu filmi, siyaseti korku sinemasına alet ettiği için eleştirdiğini okumuştum. bazı insanlarda da film janrı tutuculuğu var heralde. korku filmi dediğinin bir formatı olur. psikopat bir katil, elinde kesici alet. oyuncular teker teker ölür. film ve popcorn biter. sevişilir. gerçi son kısmı kulağa hoş gelmiyor değil.
  • --- spoiler ---
    biricik oğlunun mürüvvetini görmek isteyen nasyonel sosyalist bir babanın hazin öyküsü.

    --- spoiler ---
  • "allahim ben ne yaptim da bu filmi izlememe izin verdin" denilecek derecede bir film.. gerçi benim bok yemem.. once otur bi konusunu oku degil mi arkadas.. yok.. resurrecting the champ 'i "negsel zombi filmi izleyecegim oley" diye izlemeye calisan ben (zira ressurrectin lan!!!) bu filmi de isminden dolayi "işte gercek bir fransiz, politik filmi" diye algiladim.. tam hadise istedigim gibi gidiyordu ki o sirada mis gibi nesquikimi yapmis ekrana karsi icmeye basladim..

    o vakitten sonrasi gore fest arkadas.. taşrayi sevmeyecek bir insan.. ne bok varsa taşrada var. kenesi var, yırtıcı kuşu var, nazisi var.. var oglu var.. şehirden ayrilmiycan.. hiiiiiiiç gerek yok..

    film genel olarak nikah masası filminde banu alkan'in araba kazası sahnesi gibi cekilmis.. bilmeyenler için soyle izah etmeliyim.. "olayi heyecanli, kavgali gürültülü gostermek istiyorsan, ekrandaki arkadaslarin başlarını cılgınca sallamalarini sagla, ve bu sırada kamerayi gerzek sekilde saga sola hareket ettir" bu yüzden hic bi bok anlasilmiyor.. mesela bir tünel sahnesi var.. zerre anlamadim bir sey. "lan tüneli nasil buldular açık alanda" diye hayiflandim tüm film oyunca.. insanlar orada birbirlerini yediler "belki orada bir delik vardi oradan girdiler.. allah allah.. olcak iş degil" diye düsündüm kaldi.. bu baglamda gorsel olarak olmadigini soyleyebilirim.. tamam bir nuri bilge ceylan sekanslari beklemiyoruz filmden, insanlar katliam yaparken, bir sari yaprak düsmesin koseden yere, sessizce.. ama bu kadar da karisik olmasin gorsellik.. lütfen! si vuple ulan!!

    konuya gelince.. sahsen ben basarili buldum. en azindan orjinal.. wolfiştayn'dan beri nazilerin bu kadar manyakca kullanildigi bir eser bilmiyorum bilemiyorum.. çoook başarılı olmuş o yüzden.. hmmmm.. tamam cok anlamadim mevzuyu kabul ediyorum.. ama yine de cok güzeldi bence..
  • (bkz: frontiers)
  • hostel çekildiğinde kendilerine soru sorulmuş hisseden fransızların malesef kotaramadığı film..saw ile ne alaka onu da anlayamadık..bıkmadılar da hala yüzü kana bulanmış evden canlı çıkan son kadın klişesinden..
    buna benzer bir de seven' a cevap şeklinde yapılmışmış bir waz adında film var ki evlere şenlik..
  • efendim öncelikle ilk on dakikasında politik bir film olacağı sinyalini verse de sonunda, gerçekçilik konusunda hakkı yenmeyecek şiddet sahnelerinin mantık hatalarıyla dolu bir çatı altında buluşmasıyla kotarılmış bir film olarak aklımda yer etmiştir. film için güncel bir kötülerle daha az kötülerin çarpışmasıdır denebilir. bu kez kötüleri garip psikonevrotik ve nazi aile üyelerinden ne yedüğü belirsiz motel işletmecisi tribindeki vahşi elemanlar, iyileri ise fransa'nın malum 2007 olaylarından yararanarak bir soygun yapip fransadan kacmaya calisan bir avuç göçmen ve asi temsil etmektedir. arasıra çıkan tv ve radyo haberleri dışında başlarda vaadettiği politik tavrı sürdürmeyen film, politik vurgusunu(dokunuşunu mu desem?) belirsiz bir izlek olarak pragmatistçe kullanır. bizim cılız asi gençlerin aldıkları onlarca öldürücü darbeye rağmen ölmemekteki direncinin yanında güçlü kuvvetli besili aile bireylerinin nispeten oldukça kısa geberme süreleri garip fakat oldukça da tanıdık bir çelişkidir.
    filmin onuncu dakikasından itibaren ölümler başlar ve kurbanlar birbirinden değişik (yaratıcı diyesim geldi) şekillerle ölür. adam öldürme teknikleri konusunda paradan, araştırmadan ya da kandan sakınılmayan filmdeki kişilere ve olaylara anlamlı/derin bir altyapı kurma konusunda malesef pek başarılı olunamamıştır. filmin yarısında ara verildiğinde kim kime yardım edecek kime ne olacak kim hayatta kalacak her şey tahmin edilebilir haldedir. sonuçta film başından sonuna on cesetlik bir gösteriden ibarettir, ve bu gösterinin de hakkını vermektedir, daha fazlasını beklememek gerekir.
    sıkıcı derecede abartılı ses efektleri ile seyirciyi aman daha da gerelim mahvedelim eğilimi filmin yüzeyselliğinin belki de en önemli göstergesidir.
    benzer bir ardarda kıyım içeren şiddet mizansenini ses efektleriyle şişirmeden de etkili kılabilmiş film örneği için, son yirmi dakikasına istinaden bakınız straw dogs
hesabın var mı? giriş yap