• bir stefan zweig kitabıdır.

    süleyman'ın tapınağından çıkan, yahudilerin kutsal emaneti yedi kollu şamdanın 455 yılında roma'yı yağmalayan vandalların eline geçmesi, kentin yahudi cemaatinde şok etkisi yaratır. cemaatin yaşlıları, olan biteni gelecek kuşaklara aktarması için o sırada yedi yaşında olan benjamin'i de yanlarına alarak kutsal menora'yı denizaşırı yolculuğuna uğurlarlar. seksen yıl sonra aynı benjamin, şamdanı yahudilere geri vermesi için imparator iustinianos'a yalvarmak üzere bizans'a gider. iustinianos'un kudüs'teki bir hıristiyan kilisesine gönderdiği şamdan, orada kaybolmuştur. ancak zweig gömülü şamdan'da söylenceye bir gün yeniden kavuşma umudu barındıran bir final atfeder.
    (tanıtım bülteninde)

    (bkz: iş bankası kültür yayınları)
  • stefan zweig'ın kitabı.
    okumazsanız bir şey kaybedeceğiniz bir kitap değil, çerez bir kitap. yol kitabı denebilir.

    (bkz: menora)
  • insanların inandıkları şeyler uğruna neler yapabileceğini, umutlarının diri kalışını, yaşama tutunuşlarını görüyoruz bu kitapta. belki de insanın tüm hayatını yönlendiren en büyük temel etken bir şeylere olan inancıdır.
  • stefan zweig yahudiler’in almanya’da bir geleceği olmadığını görüp, soykırıma giden yolda her geçen gün daha fazla köşeye sıkıştırıldıkları bir dönemde, ingiltere’ye göç ettikten sonra 1936 yılında yayımlamıştır.
    kitapta ön planda anlatılan yedi kollu şamdan menorah’ın hikayesidir. şamdan yahudiler’in en kutsal objesidir. savaşlar sonucunda kazananların yağmaları sonucu kudüs’ten roma’ya, roma’dan kartaca’ya, kartaca’dan konstantinapol’e taşınır durur. zweig anlattığı hikayede şamdan huzuru yafa’da kimsenin yerini bilmediği bir mezara gömüldüğünde bulur.
    ön planda şamdanın coğrafyalar arasında savruluşu ve yahudi diasporasının şamdanlarını tekrar ele geçirme çabaları anlatılır. ancak asıl hikaye yedi kollu şamdan menorah’ta vücuda gelen yahudi halkının kaderiyle ilgilidir. yurdundan koparılıp, daimi sürgüne mahkum edilmiş, gittikleri tüm coğrafyalarda istenmeyen, hor görülen, itilip kakılan, katledilen yahudiler’in topraklarına kavuşma arzularına dair bir hikayedir.
    hikayenin bir yarısı roma’da, diğer yarısı jüstinyen’in konstantinapol’ünde, pera’da geçer. bizanslılar yahudiler’i kendilerinden uzak tutmak için haliç’in karşı yakasındaki bir bölgede yaşamalarına izin vermişlerdir. bu bölgeye “karşı yaka”, “öte” anlamına gelen pera adını takmışlardır...
    orjinal adı “der begrabene leuchter” olup, bendeki kopyası regaip minareci tarafından almanca aslından türkçe’ye çevirilen iş bankası yayınları’nın baskısıdır.
  • (bkz: stefan zweig)'ın muhteşem anlatımıyla yahudilerin eski dönemlerde yaşadığı sürekli sürgün ve kıygıdan kaynaklı travmalar okuyucu geçiyor. bu da günümüzde çoğu yahudinin diğer toplumlara karşı saldırgan ve haksız olan tutumlarını da bir nebze ışık tutuyor.
  • (bkz: menora)
  • stefan zweig kitabı.
    ---
    belki de bizim gerçek yolumuz budur:

    “hüzünle geriye ve özlemle ileriye bakarak,
    huzuru arayarak ama daima huzursuzluk içinde olmamızdır.”
    ---
  • ben her ne kadar (bkz: stefan zweig) 'ı o muhteşem biyografi ve deneme türündeki eserleriyle hatırlıyor ve seviyor olsam da novella 'rının da tadı bir başka olur. hangimiz ''amok koşucusu, bilinmeyen bir kadının mektubu, bir kadının hayatından 24 saat, korku, yıldızlı gece ,satranç'' gibi kitapların kötü olduğunu söyleyebilir ki ?

    kitaba gelirsek ; yazar yahudi halkının akıbeti ile yine yahudi kavmi için dünyada ki en önemli şey olan menora'nın akıbetinin paralel gittiği duygusunu satır aralarında okuyucuya çok başarılı bir şekilde aktarıyor. menora'nın başına gelen her şey aslında yahudi kavmi'nin başına gelendir. kitabın yazıldığı yıllarda dünyanın içerisinde bulunduğu durumu da göz önünde bulundurursak ''zweig'ın atalarına hürmet'' kapsamın da yazmış olduğu bir eser olarak görülebilir.

    xxxtentacionn haklı olarak zweig şimdi yaşasaydı acaba nasıl bir tavırda olurdu ? demiş. adım gibi eminim ki dünyanın her neresinde haksızlığa uğrayan, zulme maruz kalan her kim varsa onun yanında yer alırdı. bana göre ''zweig'' avrupa'nın son büyük entelektüeli ve hümanistiydi.
  • menora'yı yani yahudi halkında kutsal sayılan bir şamdanı konu almış kitap.

    kitabı bitirdikten sonra aklıma her alimden bir zalim her zalimden bir alim lafı geldi.

    yahudiler şimdi çok zalim olmuş olabilirler fakat zamanında adamlar çok acı çekmiş.
hesabın var mı? giriş yap