• sinemada izlediğim ilk film. ilkokul 1'deyken ablam* ve abilerimle** beraber anadolu üniversitesi yunusemre kampüsü'ndeki sinemaya gitmiştik. bir akşamüstü yeni taşındığımız uluönder'deki evden sinemaya yürümüştük. hava kapalıydı. sonbahar ya da kış olmalı. boyum çok alçak kaldığından kemal abimin montunu altıma yükseklik olarak koymuşlardı.

    ilk defa yabancı dilde altyazılı bir film izliyordum. okuma yazma bilmeme rağmen konuyu takip etmekte zorlanmıştım. ona rağmen birinin zorla askere yollanıp ölmesinin hikayesi olduğunu idrak edebilmiştim. aklımda en net kalan sahne ise çıplak göle girme sahnesi. hayatımda çıplak kadın görmemişim. "bunları görebiliyor muyduk!?" diye şaşırmıştım.

    sinemadan çıktığımızda hava kararmıştı. meşhur nakaratı let the sunshine in dönüş yolunda ağzıma dolanmıştı (bkz: the flesh failures). ne anlama geldiğini bilmediğimden "ledddısanşaynnn, leeeeddddısanşaynin" diye söylüyordum.

    genel olarak bir yetişkin aktivitesine katılmaktan mutlu olmuştum. genelde abilerimin beni kendi arkadaş etkinliklerine kendi arkadaşlarıymışçasına katmalarını şimdi geri dönüp bakınca takdir ediyorum. zamanının ötesinde bir hareketmiş. (bkz: cemalettin nuri taşçı/@ssg)

    geçen sene sanırım hbo max'te hair'e denk gelip tekrar bi bakayım dedim, bitirmeden bırakamadım. çok güzel filmmiş, o yaşta kıymetini anlamamışım doğal olarak.
  • saç
  • jesus christ superstar'dan soona tommy'den önce en sewdiim rock-opera...yönetmen dünyaca ünlü isim milos forman, başrollerde treat williams, john savage we beverly d'angelo war, tam benim felsefemi annatan muhteşem yapıt, müzikler ise olağanüstü ötesi...hele son şarkı we sahne, let the sunshine in...her izleyişimde manyak duygulanırım hala...bide hair şarkısı war, muhteşem ötesi...
    manchester, england england
    across the atlantic sea
    he's a jenius jenius
    and he believes in god...

    let the sunsihne in......
  • when the moon is in the seventh house
    and jupiter aligns with mars
    then peace will guide the planets
    and love will stear the stars...

    ilk seyrettigimde george berger'a asık olmus,sheila'dan nefret etmistim(beverly d'angelo)jeannie cok sirindi ve unutulmaz masanın üstüne cıkma sahnesi tabii(berger'ın i got life'ı söylediği)sonunda aglamıstım..."walking in space" sonra...ilk 8 kezde aglamayı sürdürdüm,su anda 11 kez seyrettim (video)artık az biraz gözlerim doluyo sadece...orijinalinde bircok sarkıda müthis ses nina simone var ama su anda müzikmarketlerde '73 versiyonu bulunuyo...müziklerini galt mcdermott yapmış...
  • çiçek gibi çocuklarin filmi...
  • i believe in god, who believes in god, and that's me. (said claude of manchester, england)
  • 8 yaşında trt'de izleyip agladıgım, daha sonraları aksanat ve vcd ortamlarında defalarca izleyip tadına vardığımdır. muzikali hatim indirdigim ve kelime kelime nota nota ezberlediğim plak hala başucumda durur.

    müzik kalitesi, oyuncuların duygu transportasyonu, içerdiği mesajlar açısından gönüllerde taht kurmuştur.

    günümüzde birtakım lise dizilerinde mesaj kaygısı söz konusu olduğunda let the sunshine in parçası kullanılmakta ve yüreklerde bu filmin oluşturduğu hissi taşıyanlara göz kırpılmaktadır.

    (silence tells me secretly everything...)

    hare krişnaaaaaaaaaaaaaaaa hare krişnaaaaaaaa krişna krişnaaaaaa hare hareeeeeeeee mari huanaaaaaa mari huanaaaaaa rama ramaaaaaaaaaa hare hareeeee
  • dayatmalara, onyargilara, sabit fikirlere karsi duran bir klasik.
  • muzikaldeki aquarious denilen $arki waldeck tarafindan enstrumantal coverlanmi$tir.
  • "hayatımın müzikali" diebiliceem müzikal. ben de ameliyat için saçlarımı kesmek isteyen doktora, filmdeki gibi direnip başarılı olmuştum.
hesabın var mı? giriş yap