• makedonya'nın kuzeyindeki tetovo* şehrini ortasındaki meşhur tekke.osmanlıdan kalma bir tekkedir.içinde hz. ali'nin ve hacı bektaşın resimleri görmek mümkündür.görülmesi elzemdir.serseri baba tekkesi olarak da bilinir.sebebi,rütbelerinden vazgeçen bir osmanlı paşasının burada dervişliğe başlamasıdır.
  • (bkz: homi bhabha)
  • sersem ali baba olarak da anılan harabati baba'nın tekkesi. bahçesindeki erler meydanı (cemevi) bolgedeki radikal islamcılar tarafından resmen işgal edilip camiye dönüştürülmüştür. bu acıklı durum karşısında tekkenin son derece aydın dervişi, babası ve müritleri ibadetlerini yapamamaktadır. zira tekkeye gelen alevi-bektaşilerin sayısı da bu nedenle giderek azalmaktadır.
  • giriş kapısındaki tabela üzerindeki ibare şöyledir:
    makedonya bektaşiler kurumu - oturum yeri arabati tekkesi
  • mücerret halife baba olan kazım baba nın bir dönem postnişinlıgini yapmıs oldugu,osmanlı tarihi dokusunu uzerınde tasıyan tekke 15. yuzyılda kurulmustur.
  • tarih boyunca çetniklerden, bulgar çetelerden, komünistlerden çekmediğini vahabi sunnilerin elinden çeken tekkedir. işte ayhan aydın'ın haberinden kopi peyst:

    makedonya’dan selam ve sitem var!

    harabati (sersem ali dedebaba) dergahı, bir işgal ve günümüzde yaşanan büyük trajedi

    uçun kuşlar uçun doğduğum yere / şimdi dağlarında mor sümbül vardır.
    ormanlar koynunda bir serin dere / dikenler içinde sarı gül vardır.

    uçun kuşlar uçun, burda vefa yok; / öyle akar sular, öyle haya yok,
    feryadıma karşı aksi seda yok / bu yangın yerinde siyah kül vardır

    çok uzun yıllar önce rıza tevfik’in yazdığı bu dizeler, sanki dört yüz elli yıllık bir büyük dergahın günümüzdeki durumu için yazılmış gibi.

    şimdi bir yangın yerine dönen ve belki de, bir tesadüfler ve şanslar sonucu, dünyanın şu anda ayaktaki en sağlam ve büyük bektaşi külliyesini barındıran harabati baba (sersem ali dedebaba) dergahı/tekkesi, nüfusunun yarısı arnavutlar’dan oluşan iki milyonluk makedonya cumhuriyeti’nin başkenti skopje (üsküp)’e kırk kilometre uzaklıkta ve ülkenin en büyük kentlerinden birisi olan tetovo (kalkandelen)’de, şipska dağları’nın eteğinde yer alıyor. karlı dağlarından vardar nehri’nin kolları doğan ve güller, nergisler, sümbüller içindeki tetovo’daki bu ulu alevi/bektaşi inanç ve kültür merkezi şimdi tam bir işgal altında.

    “sersem ali vardı pir’e dayandı
    çerağımız kırk budaktan uyandı
    mürşit olan her boyaya boyandı
    hünkâr hacı bektâş, pir’im hü deyü”

    sersem ali dedebaba

    kanuni sultan süleyman’ın sadrazamlarından birisi iken intisap ettiği bektaşilik’te hizmet etmek isteyince kanuni’nin “senin adın bundan böyle artık sersem olsun” dediği server ali paşa’nın, bu olaydan dolayı aldığı söylenen isimle, sersem ali dedebaba’nın, 1526 yılında temelini kurduğu ve ismiyle de anılan harabati / sersem ali dedebaba dergahı’nda kendisinden sonra birçok ünlü bektaşi babası hizmet etmiştir. bunlardan birisi de harabati sultan olup, dergah/tekke zaman zaman onun ismiyle de anılmıştır. harabati sultan’ın çevrede etkisi olur ve dergah/tekkenin ünü daha da artar. harabati sultan’ın 1620 tarihinde hakk’a yürüdüğü söylenmektedir.

    biraz aşağıda rahmetli şevki koca erenlerden aktardığımız tarihi seyri içinde, 1940’lı yıllardan sonra bir takım ciddi restorasyon çalışmaları da geçiren dergah, düz bir alan üzerine ve tümüyle taş duvarlarla çevrili, dört kapısıyla çevreye açılan; çok geniş bahçesi içinde birçok binası bulunan, büyük ağaçlar barındıran tam bir komplekstir.

    ana binalardan olan ve lokma verilen bölümü yıkılmış durumdaki asmalı meydanevi’nin dışında; kış evi ve yaz evi/sofası (aynı zamanda ambar evi), şadırvan, birisi hacı bektaş’taki aslanlı çeşme’den esinlenilerek yapılmış dört çeşme, at evi, mihman evi, kiler, aşevi, şu anda yanmış olan bir başka bina, mavi konak da denilen son yüz elli yılda yapıldığı görülen iki katlı konak, sersem ali dedebaba’nın makamının bulunduğu ve içinde başka mezarların bu arada recep paşa ve kızının mezarlarının da bulunduğu bir türbe, kış evi’nin bitişiğinde harabati türbesi’nin de bulunduğu bu kompleksin ana bölümünü oluşturmaktadırlar.

    dergâhın yaz evi önünde, hakk’a yürümüş eski bektâşîlerin oldukça bakımlı kabirleri bulunmaktadır. ayrıca kış evi denilen şimdi biraz da zorunlu olarak meydan evi olarak da kullanılan binanın önünde yine oldukça bakımlı onlarca, on iki terkli başlıklarıyla dikkat çeken mezar taşları da bulunmaktadır.

    dergahın/tekkenin işgali

    en son, cem vakfı adına, 17 şubat’ta hakk’a yürüyen, tahir emini baba’nın “kırk yemeğine” katılmak üzere ziyaret ettiğim ve 25 mart / 2 nisan 2006 tarihleri arasında kalıp tüm gelişmeleri canlı bir şekilde gözlemlediğim gibi, tetovo harabati dergahı şu anda dünyada eşi olmayan bir zalimliği yaşamaktadır.

    özellikle son on dört yıldır sersem ali dedebaba dergahı’nın canlanması için yoğun emek sarf eden muhibbanın gayretleri sonucu, yöredeki bektaşi nüfusu hayli azalmış olmasına rağmen, bir hareketlilik doğmuş; farklı yörelerdeki insanlar da dergahı ziyaret eder olmuşlardı.

    tahir emini baba’nın ve özellikle onun yardımcısı pozisyonundaki derviş abdulmütalip bakıri’nin de emekleri sonucunda meydanların açıldığı, sohbet ve muhabbetlerin çoğaldığı dergah, 2002 yılında kendilerine “islam dini birliği” denilen bir gurubun yönlendirmesi sonucunda silahlı adamlar tarafından işgal edilmiştir.

    meydanevi’nde cem yapan canlar zor kullanılarak dışarı atılmış, tahdı muhammediye, şamdanlar ve bektaşiliğin diğer simgeleri kapıya fırlatılarak, burada ezan okunup, namaz kılınmıştır.

    iki yıl önce kamuoyuna duyurduğumuz, cem vakfı’nın resmi makamlar nezdinde girişimde bulunduğu ancak hiçbir yankısını bulamadığımız bu işgalden sonra, adım adım dergahın tüm birimlerini ve bu arada geniş arazilerini ele geçirme çabalarının sonucu muradına ermek üzere! olan “islam dini birliği” ismiyle faaliyet gösteren birim, elinde baltalarla gezen, sözde korucular tutarak şimdi tümüyle dergahı abluka almış durumdadır.

    meydanevi’nin bacasına hoparlör takıp beş vakit ezan okuyup, namaz kılan, aşevi binasını kadınların namaz kılma birimine çevirip, sözde kuran kursu verme amacıyla çember sakallı ve çarşaflı vahabilerin yuvası haline getirilmeye çalışılan harabati dergahı, dinci/gerici bir işgali yaşamaktadır.

    şu anda kışevi denilen ve zorunlu olarak meydanevi yerine de kullanılan türbenin bulunduğu alana hapsedilen ve buradan da çıkmaları için tehdit edilen, türbeye gelen ziyaretçileri taciz edilen, tek geçim kaynakları olan inekleri iki yıl önce kaçırılan, telefonları kesik ve maddi/manevi yönden yıpratılıp buradan sürgün edilmek istenen bir avuç inançlı insanımızın göz yaşları sel olup akmaktadır.

    tüm zorluklara göğüs geren ve sonuçta bu dertlerden kalp damarları yarılarak 17 şubatta hakk’a yürüyen tahir emini baba’nın ve ona yardım eden canların, duyarlı insanların mahkemelere başvurması, polise gitmesi, ilgili yerlerde, konferanslarda, toplantılarda, etkinliklerde bu acı olayı dünya kamuoyuna duyurma çabaları bir sonuç vermemiştir.

    dergah’ın kent merkezindeki dükkanlarına el koyan, elli/altmış hektarlık arazilerini mafya usulü ele geçirip, mezarlık vd. işler için satan, rüşvetle polisleri ve hakimleri kontrolü altına alan ve dört yüz elli yıllık bir inanç, kültür merkezini işgal eden, insanları ölümle tehdit eden, asırlık çınarları kesen, harabati dergahı’nı belki de sadece makedonya’da değil, balkanlar’da da bir mürteci merkezine çevirmeye çalışan bu örgütün arkasında kimler var?

    bu işgal engellenemez mi?

    oradaki canlara sahip çıkmak bir insanlık borcu ve görevi değil mi?

    bu çağda, bu devirde böyle bir işgal, böyle bir zulüm, böyle bir sünnileştirme yaşanırken alevi/bektaşi kurum ve kuruluşları ne yapıyorlar?

    yoksa artık oralar “bizden kopmuş, elin gavurun elinde kalmış topraklar mı”?

    yoksa alevilik/bektaşilik 72 millete bir nazarla bakmanın yanında, 72 milletin de kabul ettiği ulu bir yol değil mi?

    bu kazanda, bu ocakta hacı bektaş felsefesinde türk’ü de, kürt’ü de, ermeni’si de, arnavut’u da, makedon’u da, bulgar’ı da aynı can değil miydi?

    hem de her milletten insan bu yola girdikten sonra aynı can olmuyor muydu?

    bir arnavut bektaşi’sini biz ayırabilir miydik, türk bektaşi’sinden?

    1360’lı yıllardan sonra boy veren; türklerin balkanlar’daki ilerleyişleri sonucunda aleviliğin/bektaşiliğin ölümsüz mühürlerini, bu anadolu toprağı kadar kutsal ve bereketli topraklara vurup, alp erenlerin kurdukları bu sarı saltuklar, kızıldeli sultanlar, akyazılı sultanlar, otman babalar, demir babalar, sersem ali dedebabaların ismiyle anılan ulu dergahlar bizim inanç, kültür, insanlık kalelerimiz değil mi?

    şimdi nüfusları çok azaldı diye, çoğu türkiye’ye göçtü diye, birinci, ikinci balkan savaşları’ndan; birinci, ikinci dünya savaşları’ndan sonra alt üst oldular, kimi zaman kominist rejimler altına girdiler diye mi bu kadar çabuk unuttuk balkanlar’daki soydaşlarımızı, gönüldaşlarımızı, alevileri / bektaşileri / mevlevileri?

    bize düşen balkanlar’a, buradaki inanç ve kültürümüze uzaktan değil, yakından bakmaktır. vefasızlığımızı bir tarafa bırakmaktır. soydaşlarımızı, buradaki alevileri/bektaşileri/mevlevileri hatırlamaktır. onlara el uzatmak, onların yanında yer almaktır. buradaki zengin inanç ve kültürü araştırmaktır. türkiye’yle ve buradaki alevi/bektaşi kurum ve kuruluşlarıyla daha sağlam bağlantılar kurmaktır.

    ölümsüz, şaheserlerimiz olan dergahlarımıza, tekkelerimize, türbelerimize sahip çıkmak da boynumuzun borcu değil midir?

    neler yapılabilir?

    soruna doğal olarak başta alevi/bektaşi kurum ve kuruluşları sahip çıkmalıdır.

    • en azından harabati dergahı’nda yaşananları geniş halk kitlelerine duyurmak bir görevdir.

    • konuyla ilgili bir basın toplantısı ve/veya basın duyurusu yapılmalıdır.

    • olayın üstüne gitmek, türk devleti ve hükümetini harekete geçirmek bir görevdir.

    • alevi/bektaşi/mevlevi kurum ve kuruluş temsilcilerinden, yazar, aydın, gazetecilerden ve duyarlı insanlardan oluşacak bir heyetin yöreyi ziyaretiyle, oradaki insanların yanında yer almak, manevi yönden bu insanlara güç verecektir.

    • olayın yasal boyutu, makedon yasalarını ve/veya uluslar arası hukuku bilen hukukçuların yardımıyla, ortaya net olarak konulmalıdır.

    • ekonomik yönden de oldukça güç durumda olan dergahtaki canlara yardım etmek de yararlı olacaktır. en azından dirençlerini arttırmak için, günlük ihtiyaçlarını karşılamak, gelip/geçenlere bir bardak ayran vermek için iki/üç inek almak çok zor olmasa gerektir.

    harabati dergahı’nın tarihçesi

    mahrem (mahrep) baba, tetova beylerbeyi rıza paşa’nın dergahın/tekkenin korunmasında önemli hizmetleri olmuştur.

    h.1238 (m.1822)’de hakk’a yürüyen recep paşa’nın dergâha büyük hizmetleri geçmiş olup, kendisi şu anda dergah’ta türbe bölümünde mermerden yapılmış bir mezarda yatmaktadır.

    sersem ali baba dergâhı ii. mahmud dönemi uygulanan yeniçeri, bektâşi katliamından ve tahribatından bizâr olup, yıkılmak istenilmişse de, dönemin tetova valisi olan abdurrahman paşa’nın devreye girmesiyle; iştip, kır tekye’sinde postnişin olan ve aynı zamanda nakşibendi tarîkatından icâzetli meşhur sünnetçizade emin baba (vefât h. 1298) postnişin olarak, harâbâtî sultân dergâhında posta oturtulmuş ve muhtemel bir yıkım ve tahribattan kurtulmuştur.

    bugün makedonya mahkemelerince tescil edilmiş olan harabati (sersem ali dedebaba) dergahı vakfi’yede h. 1214 (m.1799) tarihi görülmektedir.

    kâzım bakali baba, önceleri sersem ali (harâbâtî) dergâhı postnişini iken, 1941-42 yıllarında anti-sosyalist görüşleri nedeniyle sosyalist-partizan milislerince tâciz edilmiş ve buradan özerk kosova bölgesinde bulunan yakova dergâhı’na muhacir olarak yerleşmek zorunda kalmıştır.

    bu dergâhın postnişini hacı hamza baba’nın m. 1947 yılında hakk’a yürümesi üzerine, arnavut’ların dedebaba kabul ettikleri ahmet muhtar ağatay (vefât 1980) tarafından yakova dergâhı’na postnişin olarak atanmış ve hakk’a yürüdüğü m. 1983 yılına değin bu görevde kalmıştır.

    tahir emini baba tarafından dergâhın ve elli hektar tutarındaki vakıf arazisinin yeniden bektâşîlere devrinin sağlanması amacıyla makedonya mahkemeleri nezdinde dava açılmıştır.

    dergâhın son postnişini olan tahir emini baba, tayyar baba’dan icâzetli olup, 1995 yılında hacı bektâş ilçesine bir ziyârette bulunarak, hanbağı mevkiinde gaziler dergâhı meşhutasında merhum halife turgut koca baba ile bir tarihi görüşme gerçekleştirmişlerdir.

    sersem ali (harâbâtî sultân) dergâhı postnişin sıralaması

    1. sersem ali baba vefât h. 977
    2. harâbâtî sultân vefât h. 1027
    3. malatya’lı mehmet baba vefât h. 1199
    4. hüseyin baba (sivas’lı) vefât h. 1200
    5. hacı hasan baba (tetova’lı) vefât h. 1204
    6. kalkandelen’li sadık baba vefât h. 1205
    7. peroy’lu mahrem mahrebi baba vefât h. 1237
    8. ali baba (debre’li) vefât h. 1248
    9. muharrem baba (tetova’lı) vefât h. 1249
    10. alican baba (köprülü) vefât h. 1250
    11. sünnetçizâde emin baba (köprülü) vefât h. 1298
    12. servi’li ibrahim mehmed meylî baba vefât h. 1300
    13. el-hacc melek ahmed baba vefât h. 1304
    14. debre’li hamid baba vefât h. 1328
    15. hacı hamza baba (tetova’lı) vefât m. 1947
    16. kâzım bakali sipaho baba vefât m. 1983
    17. tayyar baba (tetova’lı) vefât m. 1984
    18. tahir emini baba (tetova’lı) 17 şubat 2006
    19. edmond brahmaj (baba mondi) (arnavutluk)

    (burada sıralanan tarihsel bilgiler rahmetli şevki koca’nın bektaşilik ve bektaşi dergahları isimli kitapta yer alan, makedonya’da bir erenler ocağı sersem ali baba (tetova) dergâhı, isimli yazıdan alınmıştır. bakınız; cem vakfı yayınları, 2006, istanbul)
  • yaklasik 10 metre mesafeyle konuslanmis sunnilerin ve alevilerin zaman zaman dalastiklari bir yoremiz.
  • baba mondi'nin bir röportajı için: ‘hiç âşık olmadık allah’a şükür’
hesabın var mı? giriş yap