*

  • sağda solda böyle bir entry var mıydı, vardı da ben mi bulamadım bilemiyorum, emin değilim, ancak emin olduğum bir tek şey varsa, o da bu kavramın varlığından, en az şu saniye sağ elimdeki sigaranın külünün az sonra klavyeye düşeceğinden olduğum kadar emin olduğumdur. (şaşalı giriş)

    şimdi hepimiz öyle ya da böyle, ister arkadaşlık olsun, ister sevgililik olsun, bir şekilde ikili ilişkiler içinde bulunan, bulunmak durumunda kalan ya da 'bulundurulan' varlıklarız. bu da elimize, hem 'genel geçer' kabul edilebilecek bir malzeme (yani 'hepimizin evinde bulunabilecek malzemelerden yapılabilecek oyuncak') hem de, bu malzeme hakkında fikir beyan etme özgürlüğü sunuyor.

    tüm bu ön bilgilerden hareketle, ben de kafama estiği gibi yazıyorum, buyrun okuyun.

    ikili ilişkiler, eğer ki 'düşmanlık' ile başlamamışlarsa, yani bir insanı size yaptığı eşeklik sayesinde değil de, 'arkadaş ortamında', online ortamlarda* ya da ne bileyim, tatil köyünde tanımış, 'seviyeli bir muhabbet' eşiğinden geçip, birbirinizin varlığından haz almaya başlamışsanız, ortada başlamış bir 'pozitif ikili ilişki' vardır.

    bu ikili ilişkinin devam formatı, canınız sıkıldıkça haberleşip içmeye gitmek de olabilir, her gününüzü beraber geçirmek de, sabah akşam sevişmek de, ne olduğu hiç fark etmez, 'ilk zamanlar' her zaman zevklidir.

    karşınızdaki yeni bir insandır, bilmediğiniz tanımadığınız, ondan alabileceğiniz çok şey vardır -tabi onun da sizden- dolayısıyla birlikte vakit geçirmek keyiflidir.

    şimdi bu dediklerim bir ilişkinin yalnızca 'tanışma faslı'na uygulanabilir görünse de, aslında değildir.

    ilişkiniz kendi içinde faz değiştirebilir, tanışıklıktan eğlence arkadaşlığına, oradan dostluğa, ne bileyim sevgililiğe geçiş yapılabilir, ve her yeni faza geçtiğnizde, karşınızdakini bir de o faz içinde tanımaya başlayacaksınızdır. yani adamı sıfırdan tanımak değil, ama 'mevcut koşullar altında' sıfırdan tanımak gibi bir şey.

    her faz değişiminin sonrası, ilk tanışıklık gibi, yeni kavramın getirdiği heyecan, ve bu noktaya gelmiş olmanın verdiği mutluluktan dolayı 'cicim ayları'dır (günler olur, yıllar olur, orası size bağlı)

    benimse bunca laf kalabalığı edip de halen gelemediğim esas konum, bu cicim ayları'ndan sonraki sorgulama sürecidir.

    yani 'evet çok eğleniyoruz, ama ne bileyim, biraz fazla bencil değil mi?', 'çok seviyorum ama x konusuna fazla takılmıyor mu?' gibisinden sorular boş vakitlerinizde beyninizin kıvrımlarından geçmeye başlar, düşünürsünüz. kimi zaman bu sorgulama 'yok lan ben fazla düşünüyom' diye sonuçlanırken, kimi zaman 'hakkat lan..' dersiniz.

    işte bu 'hakkat lan' dedikten sonra, anüsünüzle balık yakalasanız, yine de bu düşünceyi kafanızdan atamazsınız, karşınızdakinde sizi rahatsız eden bişey bulmuşsunuzdur, ve her insan, kendisini rahatsız eden bir özelliği olduğunu bile bile, bir diğeri ile aynı ortamı, önceden alışık olduğu sıklıkta paylaşamaz.

    niye? çok basit, daha önceden dikkatinizi çekmeyen bu 'şey', siz fark ettikten sonra, her ortaya çıktığında gözünüze batacak, canınızı sıkacak 'yine yaptı işte' olacaktır. buradan sonra çürümeye girer ilişki.

    bunu önlemenin insancıl yolu, 'yahu sen de böylesin' diye, karşınızdakine kendisini bir şekilde göstermektir. ha bu gösterdiğiniz şey onun değişmeyecek bir özelliği olabilir, yine de kendisinde sizi rahatsız eden bişeyler olduğunu bilmesi iyi olacaktır, eğer ki size değer veriyor ise, bunun üzerinde çalışacak ya da en azından size açıklama yapacaktır.

    hatta bu açıklamalar sırasında siz de olasılıkla onu rahatsız eden yönlerinizi göreceksinizdir. böyle garip yerlere gider zamanla olaylar.

    gelelim ana fikre, 'nerede' olur bu sorgulama? her şey laylaylom giderken bir anda kafanızda sorular mı canlanır? elbette hayır. ilişkinin herhangi bir noktasında, bir tartışma, bir kırılma, bir 'terslik' olduğu zaman, insan beyninin ibneliklerinden biri, karşısındakinin kötü yönlerini ortaya çıkartmaktır.

    bu hadisenin, tamamen şu an salladığım bir sebebi, 'savunma güdüsü' olabilir. sizi üzen ya da kıran bir şeyi, içgüdüsel olarak reddetmek istiyor, bunu rasyonalize etmeye çalışıyor olabilirsiniz mesela. olamaz diyebilir misiniz? hayır. demek ki olabilir.

    bu ortaya çıktıktan sonra da, olaylar gelişir işte.

    böyledir, kurcalamayın çok.
  • kişinin huzura elveda dediği çizgidir...
  • hah peki, bu eşiğe hiç gelinmeyen, yahut gelinip gelinip eşiğinden dönülen ilişkiler olmaz mı?

    olur tabii, olduğunda biz bu insanlara "ruh eşi", ilişkilerine de "mantıklı aşk evliliği" diyoruz.

    bi tane gördüm ben bundan, daha da vardır herhalde.
  • george costanza nın beyninde bi yerlerde durmadan işlem gören bir işlemcinin üzerindeki bir etikettir bu. bu yeri gelir elaine e kendi ısmarladığı "büyük" salatayı o ısmarlamış havasına bürünen sevgilisine gıcık kapma yoluyla olur, yeri gelir daha anlamsız absürd bir nedenden ötürü gözlerini kısarak o ukela tavrıyla size gülümsemeye başlamasıyla olur. alem adamdır costanza..
  • ilişki ve oyunda ikincil uyum olarak bahsi geçen durumun tam olarak yaşanması için mutlaka atlanması gerekli olan eşiktir.
  • "her seye rağmen" gecici körlüğünün bittiği yer.. ötesine gecsen bi türlü, gecmesen baska..
    gerceğini görmeye yaklasıp kendi masalından uzağa attıgın ilk adım..
    uzaktan eşik, yakından dipsiz kuyu..
  • ilişkideki getiri ve götürü kefelerinin birbirini dengelediği ana denk gelir. ardından soru baloncukları kafada patlamış mısır gibi patır patır patlamaya başlar. "doğru kişi mi?", "düzelir mi?", "beni gerçekten seviyor mu?" gibi mantıklı sorular bir süre sonra "ayrılsak mı acaba?", "ya aslında eski sevgilim bundan daha mı iyiydi?", "şu kız çok tatlıymış, acaba bana bakar mı?" gibi pişmanlık getirme ihtimali yüksek şeylere dönüşür.

    kafada acabaların oluştuğu o aşamadan sonra ilişki kurtulmaz diye düşünmemek lazım. insanlar konuşa konuşa anlaşırlar. oturup ilişkiyi masaya yatırarak kurtarabiliyorsanız o ilişki daha bitmemiştir. ona rağmen bazı şeyler bitmiş, köprüler yakılmışsa da zaten kafadaki soruların yersiz olmadığı anlaşılarak gereken yapılır.
  • sorgulama eşiğine geldiğiniz an zaten bir şeyler ters gidiyor demektir. çok uğraşmayın. sorguladıkça derine inersiniz ve ilişkinin bitişine yol açarsınız. ama yok illa sorgulayacağım diyorsanız, buyurun yol sizin yolunuz. ama bilin, ilişki o yolda batar.
  • en mantıklısı en baştan sorgulamak. sonra ben nasıl bu hataya düştüm, ben bunları nasıl göremedim diye kafaya vurmak hiçbir şeye çare olmuyor.
  • kişisel alanın, şahsiyetinin sorgulandığını hissetmek, kendin o kişiye karşı saygını kaybettiğini hissetmek
hesabın var mı? giriş yap