*

  • duyma özürlülerin haberleştiği ve el işaretlerinden oluşan dil
  • (bkz: asl/15)
  • "sarhoş olduğunda dili sürçmeye başlayan insanoğlu, işaret dilini kullanıyorsa eğer nasıl etkileniyordur?" sorusunu aklıma getiren iletişim biçimi.
    (bkz: kas goz isaretiyle nah hareketi gostermek)*
  • 1984 doğumlu ryan patterson tarafından icat edilen bir eldiven yardımı ile, elektronik olarak metne çevrilebilen dil. "good morning america" programına davet edilen ryan'dan, programın açılışında, sunucu charlie gibson'a, eldiveni kullanarak, işaret dili ile "hello charlie" demesi istenmiş, o ise, bunun yerine, colorado'da kendisini seyreden kız arkadaşına bir mesaj göndermiştir. seyirciler, lcd ekranda "prom, tiff?" yazısını görmüşlerdir.
  • dogal olarak, tum sagir, dolayisiyla seslerden olusan dillerden yoksun insanlar, bir takim hareketlerle anlasirlar. sozgelimi duyan/konusan bir aileye dogmus sagir/dilsiz cocuk, ailesiyle bazi hareketlerle iletisim kuracak ve zaman icinde aile ici sembollerin kullanildigi bir isaret dili olusacaktir. bu dil, son derece geliskin ve incelikli bir hale gelebilse de genel anlamiyla (gramer, syntax, vs.) bir ‘dil’ degildir, cunku islerliginin sinirlari aile ici ile tanimlanmistir. ancak sagir/dilsiz bir topluluk icinde, (bu insanlarin birarada yasadiklarini ve cogaldiklarini dusunelim bir an) zamanla, kuskusuz, son derece ayrintili, bugun kullandigimiz egemen anlamiyla bir dil olusacaktir, zaten vakt-i zamaninda olusmustur da. fakat bu olusan dillerin hic biri konusan dunya tarafindan kaale alinmamis, belgelenmemis, hatta farkina bile varilmamistir, ta ki 1750’lerde charles-michel de l’epee adli bir rahip* kendini sagir ve dilsiz cocuklarin egitimine adayana ve bu egitimi onlara zorla egemen dili ogreterek yapmamaya karar verene kadar. l’epee paris’te yasamakta olan sagir ve dilsizleri, komunitelerini inceleyip, onlarin zaten kendilerine ozgu bir dil kullandiklarini farketmistir.

    simdi belirtmek gerekir ki, daha onceden uygulanagelen method, sagir ve dilsiz insanlara, once seslerle isleyen bir dil ogretip (misal fransizca) ardindan da bu dili kendi sessiz imkanlariyla nasil ifade edip kullanabilecekleri ogretme idi –ki bu bahsettigim insanlar da aristokrat ya da zengin ailelerin cocuklari filandir, halk arasindaki sagir/dilsizlere aptal muamelesi yapilmaktadir, hatta aydinlanma* dusunurleri de bu konuda, yani bu insanlarin bir zekasi olup olmadigi hatta gercekten insan olup olmadiklari konusunda bayagi kafa yormuslardir- tabii ses, alfabe gibi kavramlardan arinmis bir dunyalari olan sagir/dilsizlerin egitimine alfabenin harflerini el isaretlerine dokup ogretmeye kalkismak hem cok mesakkatli hem de uzun bir yoldur, zira konusma/yazma dili ve bunlarin sembolleri olan harfler bu insanlar icin cok soyutturlar. bu durumda egitmenler dillerinin yeterince ‘dogal’ olmadigi, harflerin dogal seslere tekabul etmedigi gibi sonuclar cikarmislar, tabii biraz da sucu duymayanlara atip onlarin zeka ozurlu oldugu gibi bir kaniya varmislardir. isin ilginc yanlarindan biri de isaret diliyle ugrasip, sagirlarin egitimine gonul koyanlarin genelde bir sekilde kilise baglantisi olmasidir. hatta bu dilin (burada bahsettigimiz yine hatirlatalim, ilk cabalar, yani alfabenin isaretlere dokulmesi) ilk yaraticilarindan olan ispanyol dilbilimci juan pablo bonet, kendi isaret alfabesini olustururken, 16.yy da bir el isaretleriyle dua kitabi yazmis olan kesis melchor yebra’dan esinlenmistir. yine bir adim geriye gidecek olursak, yebra’nin da bu el hareketlerini, aslinda duymayanlara yonelik degil de, olum doseginde olup konusamayacak kadar gucsuz dusmus hristiyanlarin son dualarini edebilmeleri icin gelistirmis olan st. bonaventure’den aldigini goruruz.

    uzunca bir geri donusten sonra konumuza gelelim… l’epee’nin yaptigi ise, salt isaretlerden –harf olmayan isaretler, jestlerden- olusan bir dille ogrencileriyle anlasmak, boylece kopru kurulduktan sonra, onlara sesli dilin nasil birsey oldugunu anlatmak, dunyada olup bitenlerden bahsetmek, ve de tabii kendince en onemli emeli, katolik kilisesi hakkinda bilgi vermek idi. yani efendim, l’epee ne yapiyor? kendisinden once bu isle ugrasmis insanlar gibi sesli dilin alfabesini hareketlere dokmek ve bunu isaret dilinin temeline koymaktansa, salt isaretlerden olusan bir dili one cikariyor, digerini ise okuma/yazma ve sesli dili isaret diline tercume etme sirasinda kullan(dir)iyor. ve sagir/dilsizlere yonelik ilk egitim-ogretim kurumu olan institution des sourds et muets’i 1755’te kuruyor. bu tarihten onceki uygulama daha once de belirttigim gibi asil ya da zengin aile cocuklarina ozel ders araciligiyla okuma ve konusmayi ogretmeye yonelik bir takim cabalardan ibarettir.
  • sianin canli bir performansinda sarkinin sozlerini, onlarin da anlamasi icin kullandigi dil.

    http://www.youtube.com/watch?v=cddw5zwu6ye

    harikulade olmus.
  • isaret dili aynı zaman da , sessiz ve sinsi olan drowların savaşta ve çoğu sessiz kalma durumunda kullandıkları dildir..
  • genelde dusunulenin aksine kelimelere denk gelen isaretlerin (örnegin agac kelimesi icin ellerle agac sekli yapmak) ardarda siralanarak kullanildigi ilkel bir iletisim yontemi degildir. isaretler olusturulurken, sekil-ellerin konfigurasyonu, oryantasyon- ornegin avuc icinin yukari ya da asagi bakmasi, yerlesim -ornegin el önce cenede daha sonra bel hizasinda, ve hareket -ornegin asagi ve disariya dogru, gibi parametreleri bulunur.konusulan dillerin özellikleri olan fonoloji, morfoloji ve syntaxa karsilik gelen özellikleri bulunur. bu sebeplerdendir ki amerikan isaret dilini ve britanya isaret dilini kullanan iki kisi birbirini anlayamaz. tamamiyla "dogal" bir dildir. isaret dilinin konusuldugu bir evde buyuyen cocuk isaret dilini ana dili gibi ogrenir.
  • e.r adli dizinin bir bolumunde rastlamistim; üzgünüm demek kalbin üzerinde sağ elin parmakları ile iki üç tur kalbin oyuluyor gibi yapılması imis.
    kim bulduysa çok başarılı. gerçekten üzgün olunduğunda kalp öyle oyulur çünkü.
hesabın var mı? giriş yap