• 12 cdden olusan, istanbul temali muzikler iceren arsiv.
    cdler sirayla soyledir ;

    1- sur (goksel baktagir)
    2- dusler (sami buyukozteki , ali akacca)
    3- dogu ruzgari (goksel baktagir)
    4- kopru (basar dikici)
    5- bogazici (goksel baktagir)
    6- gece (sami savni ozer*)
    7- saray (yurdal tokcan)
    8- baris (yinon muallem)
    9- huzun (goksel baktagir)
    10- kubbe (sadreddin ozcimi*)
    11- ask
    12- erguvan (murat salim tokac)
  • "klasik sazların ahenkle dansı"
    (bkz: http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=16175)
  • hepsi birbirinden harika 12 enstrümantal albümün bir araya gelmesi ile oluşmuş akustik yapım imzalı, sadece muhteşem kapak tasarımları ile dahi insanda satınalma hissi uyandıran bir mustafa demirci ve göksel baktagir projesi.
  • 7 ayrı bölümden oluşan ve her biri farklı konu başlıkları altında istanbul'un değişik bir yönünü anlatan fazıl say tarafından yeni bestelenmiş olan senfoni. ney, kanun, kudüm, bendir ve darbukanın da kullanıldığı senfoninin bölümleri;

    1.nostalji(nostalgia)
    2. tarikat(religious order)
    3.sultan ahmet camii(blue mosque)
    4. hoş giyimli genç kızlar adalar vapurunda(merrily clad young ladies aboard the ferry to de princes islands)
    5. haydarpaşa garından anadolu'ya gidenler üzerine(about the travellers to anatolia departing from the haydar pasha train station)
    6. alem gecesi(carousal night)
    7. final(finale)
  • bu akşam lütfi kırdar kongre sergi sarayında borusan istanbul filarmoni orkestrası tarafından gürer aykal'ın şefliğinde gerçekleştirilen türkiye prömiyeri ile salonda herkesi adeta kendinden geçirtmiş eserdir...ilk bölümüyle dinleyiciyi denizin içinden alıp yeditepe üzerinde yolculuğa çıkartmış, şehrin tarihine, şanına, acılarına ayna tutmuş, devamında evliyalara, haydarpaşa'ya, adalara selam çakmış ve en sonunda usulca yine denizin derinliklerine bırakmıştır...

    klasik senfoninin genel kalıbı olarak bilinen dört bölüm kuralı, şehrin nam-ı diğer yeditepe olması nedeniyle yerini yedi bölüme terketmiştir...
  • ben sevdim fazil say'in istanbul senfonisini. yapitin bazi yerlerinde, ornegin "tarikat" bolumunde, fazil say'daki igor stravinski (bahar ayini) etkilerini hissettim; ama bu hosuma gitti. dorduncu bolum "hoş giyimli genç kızlar adalar vapurunda", bu senfoninin scherzo'su olmus sanki.

    borusan istanbul filarmoni orkestrasi'nin yaptigi turkiye promiyerinin (25 aralik 2010) video kaydi cok iyi olmus, dvd'si ciksa yeridir; 1 ocak 2011 gunu, ntv'de iki kez yayinlandi.

    edit: 25 aralik 2010 bifo konserinin kayidi youtube'a konmus: http://youtu.be/njlnyssoxee
  • muhteşem bir fazıl say eseri. canlı dinlemek elzemdir.
  • fazil say, bu yapitin olusum hikayesini ve bolumlerini piyano basinda ayrintili bir sekilde anlatmis:

    http://bit.ly/fmkyly

    turkiye promiyerinin kaydini defalarca dinlemekten sikilmadim, kanimca fazil say'in magnum opus'u olmaya aday bir eser olmus bu.
  • senfoninin ikinci bölümü bir imperial star cruiser'ın ana motorları yanmakta olan bir rebel gemisini bordolaması ile başlar. bir clone bölüğü gemiye geçerken bir grup tie interceptor gemiden ayrılan kaçış modüllerini takip etmektedir. gemideki iki jedi master ve üç padawan ilk clone dalgasını püskürtür ancak clone'ların ikinci saldırısı çok daha şiddetli olacaktır. olaylar gelişir..
  • fazil say'in bu yapit icin yazdigi program notlari:

    1. bölüm - nostalji

    istanbul senfonisi, gecenin buğusunda marmara denizi dalgalarının kıyıda sakince hışırdaması ile başlar. nitekim, bu deniz seslerini, eserin en sonunda da tekrar duyacağız. şöyle belirtmek isterim; “7 bölümlü senfoni, denizden çıkıp istanbul’u anlatacak ve biterken denize tekrar geri dönecek.” “nostalji” bölümünde günümüzde değiliz. denizin hışırtıları eşliğinde hayallere dalmışız. 1940’lardayız belki? orhan veli istanbul’u dinliyor… ya da, 1920’lerde? dalmış gitmişiz. hayallerdeyiz… gecenin bir vakti, loş deniz hışırdıyor, ve senfoni’nin “hicaz makamı”ndaki ağır “ana teması” başlıyor. ney ve kanun da uzaklardan dokunuyor orkestra’nın şarkısına. müzik ve görüntüler kararmaya başlıyor... bizlerse, hayal içinde hayallere dalıyoruz bu sefer. karanlığın içinde gömüldüğümüzde, zamanda yolculuk gibi, 1453 yılına gidiyoruz. “fetih” günü! davullar, trompetler, gümbürtüler, patlamalar, etraf savaş alanı, mehter takımı duyulmaya başlıyor; ceddin deden! kudümler vuruyor. osmanlı, bizans savaşıyor! istanbul’un yaşadığı en hareketli gün! sonra tekrar uyanıyoruz ve gecenin karanlığına hicaz şarkımıza dönmüşüz… deniz hışırdıyor. biz hayallerdeyiz. hayaller içinde hayallerdeyiz…

    2. bölüm - tarikat

    tarikatların karanlık yüzü. fanatizm. işte, 30 yıldır din’in siyasi emellere alet edilmesine duyduğum öfke ve din sömürücüsü tarikatların büyük otoritesi, bu hızlı bölümü oluşturan karanlık ve gergin notaları oluşturdu. onların öfkeleridir. benim onlara kızgınlığımdır “din ve para” konusu… ve bir ritm’den yola çıkar öfkemin müzikteki kurgusu; “la ilahe illallah” diye “zikir” edenleri düşünün. yüz kere, bin kere tekrar eden “la ilahe illallah”! ilginç bir müziktir bu. ritm müziğidir. ritm melodisidir. yüzyıllardan beri gelen ileri mevlevi ve bektaşi müzik kültürlerinin çok gerisinde, “arkaik” diyebileceğim bir müziktir günümüz zikirlerindeki ritm melodileri. “la ilahe illallah” cümlesinin salt ritmini düşünelim. işte bu bölümün ana fikri o ritmdir.

    3. bölüm - sultanahmet camii

    din’in siyasi emellere alet edilmesini, “tarikat” bölümündeki karanlık notalarla duyduktan sonra, bu sefer “apaydınlık” bir islam şaheserini anlatıyoruz. bir cami’yi. camilerin en güzelini, en huzurlusunu, en muhteşemini; sultanahmet camii’ni. ben severim orda olmayı. meditasyon gibidir. büyüleyicidir. çünkü; metafiziksel boyut salt benlik uzlaşısıdır. ney ve kudüm başlar “segah makamı”ndan. orkestra ardından genişleyerek büyür. caminin hüzünlü bir teması vardır. evrene yükselmek ister. uhrevidir.

    4. bölüm - hoş giyimli genç kizlar adalar vapurunda

    kanun, adalar vapuru güvertesindeki yakışıklı delikanlıdır. flüt, obua, klarinet ve fagot, hoş giyimli genç kızlardır, yakışıklı delikanlının ilgisini çekmeye çalışan. tuba, vapur düdüğüdür. mutlu ve güneşli bir yaz sabahıdır. kızlar, kavgaya bile tutuşur en sonunda delikanlı uğruna.

    5. bölüm - haydarpaşa garindan anadolu'ya gidenler üzerine

    bir nevi, nazım hikmet’in “memleketimden insan manzaraları” eserine arka plan müziği gibi. gece treni yola koyulur. tren yolculuğu yapanlar hayaller kurar. yolculuk hayallerdir. lokanta vagonunda, yeni evli bir çift. hayallere dalmışlar… ötede, aşık bir adam vardır sanki. dalmış gitmiş. aşk’tır sezi. onları seyrederiz. sağımızda deniz, bir gece vakti bir trende… vurmasazlardan rayların seslerini duyarız. trompetler tren düdüğü seslerini verir… bir başka masada dertli bir adam vardır. ooo derdi büyük; kanser? cenaze? trombon karanlıktan verir onun temasını. sonra tekrar diğer masalar. yeni evli çift, arkalarında aşık adam… ray sesleri. ray ritmleri… hepsi bir arada, dertli adam, aşık adam, yeni evli çift…

    6. bölüm - alem gecesi

    gecenin ışıklarında bir istanbul sokağında… kanun taksimi uzunca sürmeli. yoğun bir senfoni rahatlamalı… kanun bitince danslar başlar. bir yerde “dök zülfünü meydane gel” şarkısının bir benzerini işitir gibi oluruz. sonra tüm süratiyle bir “köçekçe”! köçekçe büyük bir gürültüyle kesilir. sulukule’nin ışıklı sokaklarında körkütük sarhoşuzdur. kanun, “dök zülfünü meydane gel”i çalamayacak kadar sarhoştur. gecenin ışıklarında bir istanbul sokağında…

    7. bölüm - final

    ve günümüzdeyiz. bugün! dertli insanlar. 15 milyon nüfuslu mega-metropol istanbul. romantizmin kalmadığı, yaşamın kalmadığı… stres. sıkıntı. bunalım. hayalsizlik… 3 kere kulak sağır edici mertebede patlar orkestra. kasvettir sıkıntılı melodiler. müzik kaçmaya çalışır. patalojik enstantaneler gibi, senfoni’nin tüm bölümlerinden temalar geçer gözümüzün önünden, bir fotoflaş hızında; “1453” kudümleri, “la ilahe illallah” ritmleri, “cami’nin hüzünlü teması”, “hoş giyimli bir genç kız”, trendeki dertli adam”… ve başladığımız noktaya, gecenin karanlığına hayallerimize döneriz birden, hicazdır, şarkımızdır. nostaljidir. yine dalgalar hışırdamaya başlar. denizden gelen istanbul senfonisi bitmiştir ve denize döner kaybolur.
hesabın var mı? giriş yap