• "hikayemiz odur ki
    1876 senesi
    sultan abdülhamit tahta çıktı
    bir yaz gecesi
    iktidarın büyüsü
    kaybetmenin korkusu
    böyledir işte istibdat döneminde
    bir tiyatronun öyküsü."

    şeklinde bir sunuş ile tanıtılan, uğur saatçi tarafından yazılan, barış erdenk tarafından yönetilen ve şu anda trabzon devlet tiyatrosu'nda oynanan eğlenceli bir müzikal komedi. 120 dakika, 2 perde boyunca izleyicilerde -amiyane tabiriyle- gülerken düşündürme olgusu oluşturan, sultan abdülhamit dönemini son derece güzel bir biçimde işleyen,ilk 15 dakika haricinde - şeref paşa(halil ayan)'nın geldiği zamana kadar sefer bey(yiğit gümüşada) ile samuel andre(fatih dokgöz) ve matmazel karine(duygu dokgöz) arasında geçen sahneler oyunun geneline göre daha az komik olduğundan öyle dedim yoksa bu sahneler de nşa'da gayet eğlenceli yanlış anlaşılmasın- aralıksız kahkaha tufanı koparan, özellikle ikinci perdesiyle çene kaslarının sapıtmasına yol açan bir oyun.

    padişahı devirme planı yapan şeref paşa, halkı galeyana getirip saraya yürütmek için tiyatroyu kullanmak ister. bu yüzden fransa'dan yarı fransız yarı türk olan samuel andre'yi getirterek edmond rostand'ın cyrano de bergerac'ın sahnelenmesini ister, oyunun ana karakteri cyrano de bergerac'ın tıpkı abdülhamit gibi uzun burunlu olması paşanın planlarının bir parçasıdır. tabi bu oyunun sahnelenmesi için oyunculara da ihtiyaç vardır, şeref paşa bunun için yardımcısı sefer bey'i görevlendirir. jurnalcilikten dolayı sürekli yakılan tiyatrolar, dövülen oyuncular nedeniyle sefer bey, recai efendi(erşan utku ölmez)'nin topluluğunu bulabilir ve olaylar gelişir.

    ------spoiler ya da benzeri şeyler içeren kısım------

    tevfik efendi(ceyhun gen) oyundaki en yardıran karakterlerden birisi, kılıcını arkaya doğru yanlışlıkla attığı bir sahne var. arka fondaki ağaçlı-yeşilli perdede oyunu izlediğim sırada 3 tane delik vardı, sırf o deliklere 5 dakika güldüm ben, o kılıcın o delikleri provalar ya da izlediğim oyundan önceki oyunlarda nasıl delindiğini düşünerek. tabi bir de şu söyleyemediği cümle var, ki burda yazmıyorum şimdi spoilerı okuyan oyunu izleyecek olan meraklı kesim için. bu arada oyunun sonunda olaylar o kadar hızlı bir biçimde gelişiyor ki ben tevfik efendi hangi ara adam gibi rolünü ezberledi anlayamadım, o derece hızlı bir sonda o derece iyi bir oyunculuk sergiliyor. bir de gözümden kaçmadı değil gayet yüksek sesle katıldı aradaki parçalara, kubat gibi ses var gür gür.

    madam arsini(zeynep ekin öner)'yi ilk başta "madam arsinli" şeklinde anlayan tek mal ben olmadığım için sevindim oyunda. o çıldırdığı sahnelerde cidden korkuttu beni, hayır o nasıl bir gözdür, bakıştır en önde otursam altıma kaçırırdım kesin - aklıma geldi de trabzon devlet tiaytrosu'nda en önden bilet almak için ne yapmak gerekiyor merak ediyorum, hayır şu en önden bir kere bilet satılsa en önden oyunu izleyen insanlara sinir olmasam, dünya daha güzel bir yer olsa, çiçekler açsa, böcekler uçsa- cidden rolün hakkını veren çok iyi oyunculuk sergiledi. oyunun sonunda kendi rolünün çalındığı kısımda karşıdaki aynadan tam göz göze geldim onunla, hani sırtı dönük falan suratında oyunun dışına çıkmış oyuncu ifadesi (böyle bir ifade yoksa da ben uydurdum) yoktu, takdir ettim.

    recai efendi, jurnal karşısında yaratıcılığının doruklarında gezinen birisi. düzelttiği bir kısım var "padişahım çok yaşa" ile biten, trajikomik ve eğlenceli. bu arada ödenmeyecek ödemiyoruz'da büyükanne rolünde "hastaaa mıııısıııııın" sözü hala arkadaşlar arasında efsanedir, kendisini daha çok oyunda görmek istiyoruz belirtelim.

    rıfat(barış bağcı) karakteri kekeme olduğu için, oyunda rol verilmeyen bir karakter, burun mevzusu olduğu zaman, jurnalcilere karşı çare ararken ortaya attığı "kekeme olsun" sözü ile koparıyor. tabi oyunun sonunda sürprize imza atıyor ama ne olduğunu oyunda görün.

    şeref paşa'yı copy+paste yapıp meclise koyarsak hiç sırıtmayacak bir karakter, gerisini siz düşünün. oyunun sonunda paşalık mevzusunda sefer bey'den güzel bir ayar alıyor. halil ayan rolün hakkını vere bir usta, kendisine saygılarımı sunuyorum. oyunlarda ara ara yaptığı göndermelerin -ki bence bir kısmı doğaçlama olabilir- hastasıyız, seviyoruz kendisini.

    ------spoiler ya da benzeri şeyler içeren kısım------

    60. yılında, 1 ekim'de bütün perdeleri yerli yazarların yazdıkları yerli oyunlarla açan devlet tiyatroları'na türk tiyatrosu'na kattıkları için teşekkürler.

    http://www.trabzondt.gov.tr/…?page=oyunlar&o_id=149
  • başarılı metini, mükemmel oyunculukları ve 120dk hiç düşmeyen temposu ile defalarca izlenesi oyundur.
    trabzon devlet tiyatrosu yine mükemmel bir sezon açılışı ile bizleri mest etti, turneler ile de tiyatroya doyarız bu sezon umarım.
  • hayatımın geri kalanında hep hatırlayacağım bu tiyatro oyununu.. çünkü 5 aralık 2009 akşamı sadece 15 dakika oynanabilen oyunda, 43 yıllık hayatının yarısından çoğunu geçirdiği tiyatro sahnesindeki son adımlarına tanıklık ettik "şeref paşa" rolüyle tiyatro sanatçısı halil ayan'ın.. sahnede ölmek, sorulsa her tiyatrocunun isteyeceği türden bir ölümdür belki.. ama ya o anda sahnede olan diğer oyuncular, ya seyirciler?

    eğlenceli oyunun başlamasının üzerinden 15 dakika geçmişti ki halil bey rahatsızlandı.. saniyeler önce müthiş oyunculuğuyla hayran hayran izlediğimiz halil ayan repliğini söyledi, sonrası malum.. oyunu daha önce bir kere daha izlediğimiz için böyle bir sahne olmadığını, bir şeylerin ters gittiğini herkesten önce kavradık.. ancak izleyicilere olan saygılarından, yaşadıkları şoka rağmen kontrollerini kaybetmedi trabzon devlet tiyatrosu'nun harika oyuncuları.. "halil abi" diye seslenmek yerine oyundaki rolüyle "paşam, paşam" diye seslenip sahne gerisine taşıdılar üstadı.. işte bu yüzden izleyiciler arasında bir panik havası yaşanmadı ilk anlarda.. hatta çoğu, oyunun içinde böyle bir sahne olduğunu bile düşünmüş, sonradan öğrendik..

    o muhteşem oyunculardan biriydi yiğit gümüşada.. üstadı "paşam, paşam" diyerek sahne arkasına taşıdı.. halil ayan son sözlerini o'na bakarken söyledi.. bir diğeri fatih dokgöz'dü.. rolü gereği topallıyordu o sahnede, yine topallaya topallaya terketti sahneyi.. o anda sahnede olan bir diğer oyuncu duygu dokgöz de aynı saygı ile sahne arkasına gitti.. saniyeler sonra çırpınan bir diğer şahane oyuncu şevki çepa'nın "doktor yok mu?" sorusu inledi salonda.. o anda hayat bir tiyatro sahnesidir geyiği yoktu artık bizim için.. hayat gerçekten de bir tiyatro sahnesiydi.. bir hayat, tiyatro sahnesindeydi..

    ve o anda sahnede olmayan diğer müthiş oyuncular zeynep ekin öner, ceyhun gen, barış bağcı, erşan utku ölmez kariyerlerinin belki de en zor gününü birlikte yaşadılar..

    yazar : uğur saatçi, reji : barış erdenk, reji yard. : zeynep ekin öner, dekor : aytuğ dereli, kostüm : medine yavuz, ışık tasarımı : nihat bahar, dans düzeni : sibel erdenk, müzik : engin bayrak, orkestra: oğuz özcan, serdar okur, gizem gen, duygu ertan, serdar kurutçu, onur sarı, aleyna macit, uğur öksüz..

    büyük usta halil ayan'a allah'tan rahmet, bu güzel oyunda emeği geçen herkese de sabır diliyorum.. biz izleyicileri hiç yalnız bırakmayacağız onları..
  • buram buram başarı ve yetenek kokan oyun. ankara'da izledim bugün trabzon devlet tiyatrosu'nun bu güzel oyununu. "müzikli komedi" adı altında 2 perde boyunca güldürdü, eğlendirdi, oyunculuklarıyla hayran bıraktı. yani aslında tam da "güldürürken düşündüren" bir oyun bu. arkasında çok sağlam önermeler var. genç yazarı uğur saatçi mükemmel bir iş çıkarmış. ama sanırım birbirinden yetenekli bu oyuncular olmasa yarım kalırdı bu başarı.
    uzun zamandır bu kadar eğlendiğim bir oyun olmamıştı. harika bir ekip, harika bir konu. tebrik ediyorum herbirini. daha çok gezin, daha çok gelin buralara.
  • ankara'da izleme imkanı buldum. harika. kesinlikle izleyin.
  • oyunu görünce ankara programında heyecan yapmışım, sadece memleketimi getireceğinden değil bana, çocukluğuma dair özlediklerimin içinde ziyadesiyle renkli bi yere sahip trabzon devlet tiyatrosu gerçekten çok iyi çünkü. ankara kadar tiyatro zengini yerde, belki çok daha iyilerini izlesem de hiçbir şey çocukluktaki kadar tatlı olmuyor işte, o hesap. oyundan çıkışta büyülenmişim hem nasıl, yine fırsatım olsa da bu kez en önden hiçbir mimiği kaçırmadan izleyebilsem keşke bu şöleni. finalde bir fotoğrafı alkışladık, paşa takkesi geldi onun yanına kondu, eve gelip araştırdım, sahnede duran genç yürek halil ayan'la tanıştım, o kadar eğlenceli oyundan sonra uyku uyutmayan hüzün basmasını nerden bekleyeyim.

    diyeceğim o ki, bu oyunun ismini yazın bir kenara. gün gelip de karşınıza çıkınca beğenmemeniz yok denecek kadar hiç bir ihtimal. sonra bakınız ayakta alkışlamak.
  • tek güzel yanı 2 perde olması olan oyun. zira birinci perdeden sonra koşarak eve gittim. benzer duyguları -"insanlar bunun neresine gülüyor?"- daha önce arkadaş zoruyla girdiğim maskeli beşler filminde yaşamıştım.

    "burun yerine alet diyelim. yok yok onun yerine ismi lazım değil diyelim deyip; sonra da ben sizin yerinizde olsam ismi lazım değili kökünden kestiririrdim" denildiğinde gülmüyorum. siz gülüyorsanız mutlaka oyunu beğeneceksiniz.
  • bir sure once ankarada izledigim, trabzon devlet tiyatrosunun sergiledigi oyun. ben 10 ustunden 8 veriyorum cok rahat. cilgin kizil abla muthisti.. unutmayacagim karakterlerden biriydi. eger imkan bulan varsa mutlaka izlemeli. izleyip begenmeyene denk gelmek zor olabilir. hicbir sekilde sıkılmayacaginiz bir oyun.. bence begenmeyende kendi zevkini bir gozden gecirmeli.
  • "burun yerine alet diyelim. yok yok onun yerine ismi lazım değil diyelim deyip; sonra da ben sizin yerinizde olsam ismi lazım değili kökünden kestiririrdim"
    dediğinde müthiş güldüm. bir an gerçekten de bu ülkede istibdat denilen bir rejimin olabileceği polisiye roman sever abdülhamit'in tiyatroları yaktıracağı oyun yazarlarını sürgünlere göndereceği ve insanların eşlerine dahi güvenmeyeceği bir dönem geldi aklıma. hatta öyle ki bu dönemde gerçekleşen bab ı ali baskınının bile meydana çıkıp propaganda yaparak insanları baskına ikna eden birkaç adamın marifeti olabileceğini düşündüm. neyse ki sadece düşündüm sadece. gerçekte böyle bir durum yoktu. hani olsaydım belki de çok sevdiğim abdulhamit e hakaretten kaçar giderdim oradan. ama yine de gitmeye değerdi. güldüm mü, güldüm. müziğe ritim tutup güzel danslarını izledim mi, izledim. iyi ki de sonuna kadar keyifle izlemişim.
  • tiyatro istanbul tarafından da sahnelenecek oyun. yönetmen yine barış erdenk.

    kadro efsane.

    yazan:uğur saatçi
    yöneten:barış erdenk
    koreograf:sibel erdenk
    dekor:aytuğ dereli
    kostüm:medina yavuz
    müzik:engin bayrak
    müzik düzenleme: orhan enes kuzu
    fotograflar:erhan yüksel ve emre mollaoğlu

    oyuncular:

    levent üzümcü
    aylin kontente
    uğur bilgin
    ilknur güneş
    sabri özmener
    onur buldu
    serhat barış açıkgöz
    aydın sezgin
    levent çimen
    e.utku ölmez
    dilay taşkaya
hesabın var mı? giriş yap