• bknz reenkarnasyon
  • kader belliyse, o kaderin içinde dua etmekte vardır. alnında dua et yazdığı için dua ediliyordur.
    kiminin kaderinde de ateist ol yazıyor olmalı.
  • kader falan yok.

    uydurulmuş amentü duasında imanın şartları sayılır. allah ise imanın şartlarini kuran'da bakara suresinin son iki ayetinde sayar. bu ayetler meşhur emenerrasulu ayetleridir.

    orda 4 tanedir. kader ve hayır ve şerrin allah'tan geldiğine tabir bir ifade bulunmaz. sonradan eklenmis ifadelerdir.bir de o ayette allah hiç bir peygamber arasında ayrım yapmayın der. hiç bir peygamberin birbirine üstünlüğü yoktur der. bu ayete göre sefaatte yalan.
  • "ateist cehaleti"nin sorduğu bir soru değildir. cevap olarak, edilen duanın kader dahilinde olması, yani kaderinizde o duayı edecek olmanızın var olduğu argümanı pekala sunulabilir.

    "ateist cehaleti"nin kader ile ilgili sorduğu soru ise şu olabilir: omnipotent tanrı'nın varlığı dahilinde kulun özgür iradesiyle seçim yapabilmesi, ve bu seçimler neticesinde ödüllendirilmesi/cezalandırılması ne yaman çelişkidir?
  • biraz metafor yapayım :

    8 şeritli bir otoyol düşünün. 88 şeritli de olabilir. hangi şeritten gideceğinize siz karar verirsiniz. ama kararınız ne olursa olsun varacağınız yer aynıdır. sadece hızınıza göre varış zamanınız değişir.

    insan hür iradesiyle kendi hayatına yön verebilir. isterse çalışır, isterse okur, isterse hiç bir şey yapmaz. her durumun ya da her seçimin bir bedeli vardır.

    insan kendi varlığının anlamını, varlık ortamındaki rolünü idrak etmelidir. dini, inancı ne olursa olsun ya da inançsız olsun fark etmez varlığının karşılığını toplumuna vermeli, kendisine de çevresine de faydalı olmalıdır. bunun için illa ki tahsil yapmaya gerek yok.

    her durumda varış noktası aynıdır. fakat hayatınızın kalitesi önemlidir.

    dua etmek sadece ellerinizi göğe açıp yalvarmak değildir. daha doğrusu sadece bundan ibaret değildir. hayal kurmak da, çalışmak da dua kapsamındadır. sadece isteğinizin kendinize ve toplumunuza faydalı olması yeterlidir. neticede "armut piş, ağzıma düş" evrensel yasalar kapsamında değildir. piyango kazanmak için bile bilet almanız gerekir.

    şimdilik bu kadar eyyorlayabiliyorum.

    tanım : insanın kendi kapasitesi dahilindeki kaderine yön verme yetkisine sahip olmasından dolayıdır.

    edit : tanım.
  • (bkz: ego)
  • kader allah'ın olacakları bilmesi demektir. bunun da sebebi allah'ın zamana ve mekana bağlı olmamasıdır. aynı anda her yeri gördüğüne nasıl inanıyoruz, bunun gibi aynı anda bizim için geçmiş ve gelecek olan her şeyi de gördüğüne inanıyoruz. evrene/dünyaya dışarıdan bir küreye bakar gibi bakıp nasıl gördüğüne inanıyoruz, zaman da onun dışarıdan baktığı, ancak bizim için akıp giden, bizim için geçmiş-bugün gelecek şeklinde geçerli olan bir şey. biz geçmişi biliyoruz, bugünde yaşıyoruz, geleceği ise bilmiyoruz, ama omnipotent ve zamanın mekanın ötesinde bir tanrının geleceği bilemeyeceğini düşünmemeliyiz. biliyor olması da onu yapmak zorunda olduğumuz anlamına gelmiyor. kaderdi, alınyazısıydı, şuydu buydu, hepsi allah'ın bu "bilmesine" yapılan atıflar, metaforlar.

    çok da karışık değil, ama insanlar da bunları yanlış anlayıp kendi kendilerine köpürtüyorlar. başına ne gelirse gelsin, "yaa, işte olacağı varsa oluyor, bişey yazılmışsa o öyle olur" diyen, bir şeyler ters gittiğinde de "e, demek ki kısmetimde yokmuş, kısmette yoksa ne kadar zorlasan olmuyor" tadında deyimler üreten, hatta "olmuyorsa olmuyor, demek ki böylesi hayırlı, çok da zorlamamak lazım o zaman" gibi yaklaşan insanlar var, halbuki bu mantıkla belki de kaderinde 9 kerede "kader böyleymiş" deyip yılmamak, 10 kez denemek vardır, 10. denemende olacağı yazılıdır, diye de düşünülebilir. bunlar tamamen totolojik şeyler. sen geleceği bilmediğin için pratikte kader yokmuş gibi, ne yapıyorsan ona göre sonuç alacakmışsın gibi davranmanda hiç bir sakınca yok. allah'ın zamandan münezzeh olması senin özgür iradeni kısıtlamıyor. ama tam da böyle düşünülüyor. "allah zamandan bağımsızsa, buna aşkın bir varlıksa benim özgür iradem kısıtlıdır" gibi çocukluğumdan beri anlayamadığım bir mantık kuruluyor.

    o yüzden dua etmende bir sakınca yok, bu, sizin onları özgür iradenizle yapmadığınız anlamına gelmez. uydudan bir trenin ilerleyişini canlı izliyorsunuz diyelim. biraz önce nerede olduğunu gördünüz, biraz sonra nerede olacağını, hangi durakta duracağını da görüyorsunuz. makiniste "seni uydudan izliyorlarmış abi, hangi durağa gittiğiniz ne hızda olduğunu takip ediyorlarmış" diye bir haber gitse adam "ee, o zaman frene gaza basmayayım, nasılsa kaderimiz belli, tarifemiz böyleyse duraktan kaçış yok, elbet bir gün varacağız, o durağa varacağın belliyse sen ne yaparsan yap, artık o değişmez" filan böyle şeyler yumurtlamaya başlasa?

    sonra biri gelse, "abi, hem uydudan izleniyoruz diyorlar, hem niye gaza basıyoruz, madem belli gideceğimiz yer, biz robot muyuz abi, westworld'de mi yaşıyoruz, gerçekten gaza kendi isteğimizle mi basıyoruz, yoksa uydudan mı bastırtıyorlar, cevap bulamıyorum" dese...

    bir başkası gelse ve tamamen aynı mantıkla "kimse uydudan izlemiyor, bak çok bastım, hızlandık, bak az bastım yavaşladık, uydudan izleselerdi basabilir miydim, kafama göre basıyorum, demek ki uydudan izlenmiyorum, bunlar hep eski efsaneler" dese

    yani uydudan geçmişiniz ve geleceğinizle izleniyor olmanız, evreni, zamanı mekanı her şeyi yaratan bir yaratıcının varlığına inancın doğal bir sonucu. bu, sizin iradenizin kısıtlı olduğu anlamına gelmiyor. arada bağlantı yok.

    o yüzden dua da edebilirsiniz. zaten ettiniz, kabul de oldu veya olmadı, sadece bunu siz bilmiyorsunuz. o yüzden ne isterseniz yapmanızın sakıncası yok.
  • dua bir rehabilitasyon çeşididir. kabul olduğunu pek görmedim, ama seni senden iyi tanıdığını düşündüğün birine içini dökmek rahatlatır. yoksa dua falan hikaye.
  • inanmadığınız dini bile bilmiyorsunuz. lütfen bakın rica ediyorum artık saçmalamayın entelektüel ateistler görmek istiyoruz
hesabın var mı? giriş yap