• google reklamlarında görüp tıkladığım, fethiye kabak koyunda bulunan sükunet içindeki tatil yeriymiş. hoş görünüyor.

    (bkz: http://www.theshambala.com/)
  • 2008 yazında kabak koyunda açılan;
    11:11 temalı;
    " one " ağaçevinde kalınası edilesi yaz - kış mekanı.

    http://www.facebook.com/group.php?gid=18589027834
  • dönüşünde şehir;"kafa açar"
  • shambala'da yer ayırtmak için yörükhan ünal ile günlerden bir gün iletişime geçtim. odaların özellikleri söylendi, beğenildi. kapora gönderildi. yerimizi ayırttık. halimizden doğrusu pek bir memnunduk. shambala'nın web sitesine tıklayıp, fotoğraflara bakanlar ne demek istediğimi anlayacaklardır. adeta cennetten çıkma bir koy ve huriler eşliğinde takıldığınız bir işletmedir fotoğraflardan shambala. her ne ise, yıllardır ilk ve tek göz ağrım olan olympos'u terk-i viran eyleyip, çıktık yola... önce fethiye-ölüdeniz, sonra faralya köyü'ne kadar vurduk kendimizi. ama nasıl umutlu ve de nasıl mutluyuz. yanımıza jeepli bir genç geldi, "abla dedi kabak koyu'na mı ineceksiniz?" dedim ki, "evet". "bu yol tam bir felaket. bu kadar kişi, bu bavullarla harap olursunuz." dedi. bulunduğumuz yerden shambala, 2,5-3 kilometre bir şey. "yahu genciz biz, yürürüz ne var ki?" diyip geri çevirdiysek de pek başarılı olamadık. fiyatı sormaya yeltendim. "40 milyon" istedi. hayatta olmaz dedim, inanılmaz pahalı şu kadarcık yol için. "abla siz bilirsiniz felaket bir yol, allah kolaylık versin." diyip durdu adam. fiyatı 30'a kadar indirebildik, çıktık jeepli gençle ile yola. yol demeye bin şahit isteyecek bir patika bu aslında. her yerinden kayalar fırlamış bir toprak yol desek belki daha iyi ifade etmiş olurum. o'nun dışında bizi, hayallerimizin tatil mekanına götüren jeepli çocuk, shambala hakkında pek de hoş olmayan ve güvenimizi kıran şeyler söylemeye başlamıştı bile. "abla burası kabak koyu'nun en pahalı işletmesi, verilen servis kötü. yemekler kötü. insanlar neden bu kadar para verip, üstüne böyle kötü hizmet aldıkları bir yere inatla geliyorlar hala biz de bilmiyoruz." dedi. artık ağlamaklı suratlarımızla, çocuk shambala'ya geldiğimizi söylediği an, arabadan kendimizi dışarı zor attık. işte gelmiştik! sonunda o fotoğraflara bakıp "böyle bir yer mi, nasıl olur" dediğimiz yerde idik. bizi işletmenin pazarlama konusunda kurnaz piyonu yörükhan ünal ve ismini hatılamadığımız eşi karşıladı. karşılama ne yalan söyleyeyim sıcaktı aslında. odalarımıza baktık, onay verdik ve yerleştik. benim konuştuğum oda fiyatının içinde sabah ve akşam yemeği var idi. buna öğlen yemeği dahil değildi. biz de zaten o kadar yoldan gelmişiz "bari bir şeyler atıştıralım" dedik. oturduk bir masaya, bir genç kızımız geldi, gözler mayhoş gülümseyerek. kendisinden bir menü istedik, menüyü bekler iken akşam oldu. menü geldi, fiyatlar yazmıyor. iyisi mi dedik makarna, salata yiyelim, bir şeyler içelim. yemekler geldi. makarna pişmemişti. salatanın içinden de saç çıktı, vesaire. hadi dedik bu kadar güzel bir yer morali bozmuyor, cup deniz yapıyoruz ve havamız yerine geliyor. allahım o nasıl bir çile, denize inmek demek "ohoo amerika'yı yeniden keşfetmek" demek. kafamızı yarmadan indik kabak koyu'na ama nasıl zor bir inişi var anlatamam. deniz dalgalı, dibi gözükmüyor ve de bulanık. beyaz kumlu fotoğraflarına bakıp, öyle bir kumsal hayal edenleri uyaralım çakıl taşlı, bir yer burası. düşünüyoruz, bir çıkar yol arıyoruz. acilen çıkıp gitmek lazım buradan ama nasıl? bari akşam olsun yemek yiyelim diyoruz. akşam yemeği iyi. hiç de kötü değil. çeşit bol, sebze var, et var. ne isterseniz var, mantı bile var idi hatta. ama durulacak gibi değil burası. burası derken kabak koyu değil, shambala. işletmeciler ve sahipleri hindistan'dan yeni dönmüş, öyle bir haleti ruhiyeleri var ki, adeta ermiş hepsi. bunun yanında saçlarına ve giydiklerine bakılırsa hiç şovenist değiller!!! ağzımız burnumuz namaste oldu kısacası... kafaya koyduk ayrılacaktık bu güzelim koydan, hem de çok acil. yine yörükhan ünal ile konuşmaya gitti arkadaşlar, "biz yarın sabah ayrılmak istiyoruz buradan" diye. hemen öğlen yediğimiz hesap çıktı, 67 milyon. şaka gibi. iki makarna ve bir salataya ödenecek bedel değil, üstelik biri pişmemiş ve diğerinden de saç çıkmış. sonra yer ayırttığımız için 4 günlük. ekstra gün parası talep edildi. o'nu da ödedik. küfür kalay topladık bavulları. sabahı dört gözle çektik. 6 gibi uyanmıştı bizim takım, yanımıza bir adam geldi -shambala'dan tanımadığımız biri, aşçı olduğunu düşünüyorum- "bu bavullarla yukarı mı çıkacaksınız, yürüyerek" dedi. "arabaya filan ihtiyacınız var ise arayalım çocukları insinler yukarıdan ama fiyat şu kadar" diye de konuşmaya devam etti. hatta kendince, "uçarak mı gideceksiniz, ben sırtımda bu çantayla burdan fethiye'ye yürümüş adamım" gibi espriler bile yaptı. gülmedik. gülemedik. aldık çantaları sırta, bavullar elde, çıktık patika yola. o yol gerçekten yürümesi en zor yol oldu. özellikle de ağır bavulları taşıyan erkekler için, canları çıktı desem yeridir. pek sevgili sözlükçüler, sözün özü, doğaya deli gibi aşık gençler olarak bu kadar güzel bir koyda, bu kadar rezalet bir işletmede konaklama zorunluluğu bizi mutsuz kıldı. kimseye sakın gitmeyin diyemem, bilakis gidin, görün, gerçekten hak vereceksiniz. o günün akşamı, yeniden olympos'ta denize girerken, süper süslü sitesinde bahsedildiği üzere kimse shambala'da ruhunu arındıramamıştı maalesef! neyseki herkes mutlu mesut tatiline kaldığı yerden devam edebildi. o değil de, kazıklandık, üzüldük, yorulduk. onların eline ne geçti, ben bunu çok merak ediyorum. benim için shambala da, o güzelim yer de bitmiştir. gidip gerçekten de memnun kaldığını iddia edenlere sevgi ve saygılarım tabii ki sonsuz.
  • geçtiğimiz yaz internet üzerinden kabak koyunda konaklanabilecek yerleri araştırırken karşımıza çıkan ve aradığımızda mekan, ulaşım, konaklama, yeme-içme, ödeme koşulları vb. kafamızda oluşabilecek her türlü sorunun cevabını daha biz sormadan en ince detayına kadar bize anlatan yörükhan ünal sayesinde gönül rahatlığı ile kaporasını yatırıp geldiğimiz yeryüzü cenneti. eşsiz bir manzara eşliğinde havuz ve duş keyfi yapılması, açık büfe leziz yemekleri, tümüyle yıldızlarla bezenmiş gökyüzü ve dalga sesleri eşliğinde hamak ve sedir keyfine doyamadığınız geceleri ile bağımlılık yaratan türkiye'nin güzide huzur köşesi.

    bkz:http://www.facebook.com/group.php?gid=18589027834
  • yapılan bazi yorumlarin, bu kadar emek sarfedilerek, cok da cici bir sekilde yapilan, zor doga kosullari icinde temiz ve dogayla butunlesik şık bir yer icin cok acimasizca oldugunu ve bu kadarini da haketmedigini dusundugum mekan. shambala'nin web sitesi + facebook grubundaki resimler, shambala'nin nasil bir yer oldugunu gayet iyi gostermekte. farkli lanse edilen, reklami yapilan, ve gidildiginde hayal kirikligina ugratan bir yer degil. shambala hakkinda yapilan bazi yorumlari okuyunca korkmustuk, ama gidince web sitesinden hic de farki olmadigini gordugumuz bir mekan oldu. ne gosteriliyorsa onu veren bir yerdi acikcasi. fiyatlara gelince, biz diger kamp yerlerini de dolastik, shambala'nin rahatligina ve ciciligine en yakin yer turan camping diye dusunduk. fiyatlar da hemen hemen ayni. bir dahaki sefere orayi da deneyebiliriz. diger yerlerde fiyatlar daha dusuk olabilir, cunku diger yerler sadece kamping. shambala'da kalip, kabak koyundaki diger yerlerde yemek yiyebilirsiniz daha dusuk fiyata isterseniz. ne tercih edildigine bagli. shambala 'da doga icinde konfor var biraz. havuz, buz gibi bira, guzel yemekler, muzik, vs vs... tabi ki dogada daha da ucuz bir tatil yapilabilir. bu bir tercih meselesidir.

    yemekler cok lezzetli, guzel, ve gayet temiz. asci harikalar yaratiyor, sebze yemekleri gayet leziz. salatalar taze ve bol malzemeli.
    sadece kahvaltisi guzellestirilebilir biraz daha, ama sabahlari firinda kendi pisirdikleri ekmek ve pogacalarla memnun etmeyi biliyorlar.

    odalar gayet temizdi, ne olursa olsun agac ev, ve bir agac evde normal bir oteldeki konfor tabi ki yok, ancak zaten giden de buna gore gitmeli. temmuz & agustos aylarinda biraz sicak olabilir. mayıs ayini ya da eylul'u tercih edecegim bir yer shambala (ya da genel olarak kabak koyu). fethiye o aylarda cok sicak.

    gidis icin yol kotu, arabayla inilmez, 30 tl verip aracla inmenizde fayda var, ama asfalt yol olmamasi daha iyi, boylece dogal yasam daha cok korunabiliyor. yol olursa cok daha fazla araba iner kabak koyu'na. o yolu yurumek anlamsiz ve zor. hele cantalarla ve o sicakta.

    orada calisan insanlar, orayi kuran insanlarla konustugunuzda, gayet icten, ve aslinda bizim gibi insanlar oldugunu anlayabiliyorsunuz. biraz farkliliklara aciksaniz ve tanismaya acikcaniz, sizi rahatsiz edecek bir durum olmadigini gorebileceginiz bir yer.

    asiri sicaklar haricinde, genel olarak memnun kaldigimiz ve eglendigimiz, huzur buldugumuz mekan.

    en favori kosemiz: barin arkasinda, koya kusbakisi bir sekilde dus aldiginiz mekan.

    en favori yemek: ton balıkli salata

    en favori an: gece ay ciktiktan sonra shambalanin hamaklarinda , ya da sallanan koltuklarinda oturmak ve denizin ustunde mehtabi izlemek.
  • tum guzelliklerine ragmen, kelebekler vadisini yine de gonlumden silememis yer.
  • burada okuduğum yorumların hiçbirini iyi ya da kötü ciddiye almadan gidip kendi yorumlarımı yapmak istediğim enfes yer. elbette fotoğraflar yanıltıcı olabilir, ama bu kadar da olamaz. yemeklere gelince ne istediğinizle bağlantılı olarak değişir. böyle bir manzara ve ortam için herşeye değer diyorum ben. çıkarırım sandaletlerimi, giyerim spor ayakkabımı vururum kendimi dağlara. haa daha gitmedik o ayrı ama gittikten sonra tüm bu yapılan yorumların aksine tamamen tarafsız bir entry yazacağım bu sayfaya.
  • kabak koyu nda en az bir gece uyunması harika olan mekandır.
    özellikle dolunaylarda enfes manzarası ile büyülüdür.
    bu vadide, bu koyda herkes yansımasını görür.
    kim neye odaklı ise onu yaşar.
    faralya yı seven, orada huzur bulan, kendini yenileyen her bir burayı da sevecektir.
    havuzun önünde tüm koya hakim salıncak benim - dir. böyle....
  • sözümde durarak tamamen tarafsız bir entry giriyorum işte. arkadaşlar shambalaya gidiş yolu oldukça meşakkatli. öğrendiğimiz kadarıyla günde iki kere dolmuş seferi var. ancak saatleri net değil. biz kendi arabamızla gittik. yol bir müddet tehlikeli virajlarla devam ediyor. manzara muazzam olsa da ben bakamadım işin açıkçası. yükseklik korkum tavan yaptı. asfalt yol bittikten sonra baya bozuk bir toprak yol ile devam ediyorsunuz. biz bu noktada ahanda kaybolduk hissiyatıyla ecel teri döktük. hani öyle ki varsayın yanlış yola girdiniz, arabanın manevra yapabileceği bir yer yok. lakin uçurumun kenarındasınız. neyse biz doğru yoldan kabak köyü'ne ulaştık. gariptir ki fethiye'nin yerlileri burada kabak köyü olduğunu bilmiyor. biz sorduğumuzda köy değil orası koy, biz de gitmek istedik ama bulamadık dediler. yılmadık. köye gelince yörükhan ünal'ı aradık, biz köydeyiz geldik diye. iki dakika sonra bir köylü gelip arabasıyla aldı bizi. işte olaylar burada başlıyor. çünkü bu transfer ücreti baya bir pahalı. 30 tl ödüyorsunuz bu yol için. haa yol yürünür mü yürünür elbette. ancak biz bir an önce kendimizi odaya atmak istediğimizden köylüye 30 tl bayıldık.
    neyse yörükhan cidden büyük bir ilgiyle karşıladı bizi. soğuk su getirdi arkadaşlar sağolsun bizi öyle kan ter içinde görünce. biz dedik bir odayı görelim. bu arada "one" da kaldığımızı da ekliyim. oda o kadar o kadar güzeldi ki, yaşadığımız her sıkıntıya değdi diyebilirim. muhteşem bir manzara, şipşirin bir ev, cibinlikli bir yatak. ohhh mis. tabii bu odanın bir hayli pahalı olduğunu belirteyim. o sebepten sadece 2 gece kalabildik. bira 6 tl. ki bence gayet normal bir fiyat. akşam yemeği, mükellefti diyebilirim kesinlikle. açık büfe ev yemeği. olimposta da kalmış biri olarak yemekleri kıyas kabul etmez şimdiden söyliyim. baya baya lezzetli ve doyurucu. sabah kahvaltısı kesinlikle olumsuz eleştiriyi hak ediyor. peynir, domates, reçel, zeytin, yumurta gibi basit bir kahvaltı. ancak bence kahvaltının en can alıcı noktası olan peynir oldukça lezzetsizdi. saat 10.00'da kahvaltı toplanıyor. biz 09.55'te kahvaltıya indiğimizde tabakları önümüzden çekiyorlardı. kahvaltı saatine kadar yediniz yediniz yemediniz açsınız. yumurta kalmamıştı mesela, ben yumurta istedim bitti dediler. eee yapın dedim. olmuyormuş.
    patates kızartması yedik bir öğlen, sunum inanılmaz başarılı idi. ev yapımı patates kızartması kocaman bir tabakta, böyle 5 yıldızlı otel misali sunuldu. lakin 10 tl kendisi. bu da baya bir pahalı. orada gördük ki sırt çantalarıyla gelen turist ağbiler, sabah kahvaltısındaki yumurtalarına dokunmayıp öğlen yemeği olarak tüketiyor.
    bence bunlar bu mekan için eleştiri sayıbilecek mevzular bile değil. önemli olan yemekler güzel ve lezzetli, odalar gayet temiz ve güzel, güler yüzlü insanlar var. manzarası anlatılacak gibi değil. ne yapıp edip en azından iki gün kalınması gereken yerlerden biri. uzun yıllardır o kadar çok yıldız görmemiştim. havuz kenarındaki o dehşet salıncakta bütün gece yıldızları saydım. o salıncak için insanlar resmen savaş veriyor haberiniz olsun. yemeğinizi bitirir bitirmez salıncağa yerleşmenizi tavsiye ederim.
    seneye yine gideceğiz ancak bu sefer hedef namaste!!!
hesabın var mı? giriş yap