*

  • üniversitedeki ev arkadaşımın eşinin facebook sayfasında arkadaşlarına yazdığı veda mektubu kısa sürede ekşi sözlük de dahil olmak üzere birçok yerde paylaşıldı, yazıldı çizildi.
    (bkz: kanada'ya göç eden bir çiftin veda yazısı)
    özellikle burada yazılanlara cevaben yazılan mektubu onlar adına sizinle paylaşıyorum.

    kimi troll kimi ciddi yazılanlara karşı siz ekşi sözlük yazarlarına yazılan yanıttır.

    edit: dün gece işten gelince açmıştım başlığı, birçok öm gelmiş, hepsini yanıtlıyor ve onlara iletiyorum. "hala niye yazıyorsunuz kafanız hala burada" yazanlar var. adamlar daha gideli birkaç hafta oldu ve elbette buradaki gündem ve onlar hakkında yazılan çizilenleri takip ediyorlar. benim şahsi fikrim sosyal medyayı çok sallamayıp üzülmemeleri yönündeydi ama insan bazen dayanamıyor. gelen yorum ve eleştirilerden tahmin ediyorum en az "siktir git" içerikli olanları takıyorlardır zira hayatımız boyunca sizin kafanızdakilerin "ya sev ya terket", "taraf olmazsan bertaraf olursun", "müslüman mahallesinde salyangoz", "karı gibi saç uzatmış ehi ehi" ve türevi sığırlıkları ile yaşamayı öğrendik. o yüzden sizi tanıyoruz ve size laflar hazırlamadık çünkü adam değilsiniz.

    "merhaba ekşi sözlük,

    ben "kanada'ya göç eden çiftin veda yazısı" başlığı altındaki paylaşılan
    mektubu yazan kişinin eşiyim. edilen küfür ve hakaretleri çok da
    salladığımızdan değil de bir kaç konuyu açıklığa kavuşturayım siz yine
    "siktrin gidin..." yorumlarınıza falan devam edin, sorun değil. ben eşim
    kadar güzel cümleler kuramayabilirim, edebiyatçı değil tasarımcıyım,
    idare edin artık.

    ilk olarak; şu aktrollere bi cevap vereyim de salyaları aka aka klavye
    başında bekliyorlardır. biz fetöcüymüşüz de, kanada gibi suçlu anlaşması
    olmayan bir yere gitmemiz manidarmış da bilmem ne... arkadaş bu mektup
    darbe girişimi vb. muhabbetlerinden önce yazılmış bir mektuptur, 2
    yıldır planladığımız bir olaydır kanadaya yerleşmek, kaçmamız için bir
    sebep yok, devlette çalışmıyoruz, asker değiliz bişey değiliz. hatta
    umarım fetullah gülen yakalanır da kimlerin yardımlarıyla bu konumlara
    adamlar sokulmuş çıkar ortaya.

    esas bu cevabı yazma sebebime geleyim; biz sanki ekşi sözlük
    yazarıymışız, hatta bırak ekşi sözlüğü gazetede köşe yazarıymışız da
    halkı gaza getirmek için bu yazıyı yazmışız... burada daha "sosyal
    medya" nasıl işler bilmeden bize laf geçiren insanlar bir okusunlar
    istedim. bu yazıyı eşim facebookta sadece kendi arkadaşlarımızın
    okuyacağı şekilde "share with friends" olarak paylaşmıştır, orijinal
    post yerinde durmaktadır, ilk mesajlardan birinde bir arkadaşımızın ben
    paylaşmak istiyorum "public" yapar mısın sorusu üzerine eşim "yaptım
    gitti" yazmıştır, isteyen bulsun orijinal postu yorumu okusun. bundan
    sonra 2 gün içinde 2500 kişi paylaşmış ve birileri de kopyalayıp bazı
    sitelere ve ekşiye koymuştur. yani "bak biz gidiyoruz, aha sen de sürün
    burda muhauhuha" diye bir durum yok. bu durumda bize yapılan; yok ülkeyi
    karanlığa sürüklemek için profesyonel olarak yazılmış bir yazı, yok
    fenomen olma çabası gibi bi tarafınızdan yorumlar yapmayın. bu yazı
    gayet eşimin içinden geldiği, hissettiği ve kendi yakın çevremizle
    paylaşmak için yazdığı bir yazıdır.

    peki neden bu lafları eşe dosta yazma gereği duyduk? "niye nispet
    yapıyosunuz lan tanıdıklarınıza" diye siz yazmadan önce ben açıklayayım.
    çevremizdeki insanlar bizleri de kendileri ve birçok insan gibi
    türkiye'de fanus içinde yaşamamız için yönlendirmeye çalıştılar ve
    buradaki örnekler bunların cevabıdır. mesela bize deniyordu ki
    "verirsiniz özel okula çocuğu, siz de güvenlikli sitede oturursunuz işte
    yaşar gidersiniz." işte biz bunu istemiyorduk, biz sadece kendi
    alanımızda huzurlu olmak değil yaşadığımız çevre huzurlu olsun
    istiyorduk. bize birsürü insan korkak falan demiş... türkiye'de kalıp
    kendi güvenli alanından hiç çıkmadan sadece kendi çocuğunu özel okula
    gönderip o ülkedeki diğer çocukların önüne geçirmek korkaklık değil
    çünkü, ya da doğuda, batıda bombalar patlayıp canlar giderken tv'lerde
    eğlence programı yayınlamak ya da seyretmek de korkaklık değil...
    tecavüzler, cinayetler olurken bara giden, bilgisayar oynayan sizler çok
    cesursunuz ama biz kendi çocuğumuz ayda bir ölüm, bomba vb. haberleri
    ile büyümesin, daha az haber alalım daha az üzülelim istedik... vay sen
    misin bunu isteyen. batan gemiyi ilk fareler terkedermiş falan. siz
    batan gemide su taşıyosunuz da biz kaçıyoruz sanki?! bize korkak, fare,
    siz gidin zaten sizin gibiler üremesin vb. yazan arkadaşlar siz de bir
    yazsanıza bu ülkeyi daha iyi bir yer yapmak için neler yaptınız da biz
    yapmadık? oy vermek ve klavye delikanlılığıysa biz onu buradan da
    yapabiliyoruz. siz ne yaptınız da biz yapmadık bir açıklayın lütfen de
    utanalım, çünkü üçyüz küsür yorum yapılmış 200 tanesi siktirin gidin
    korkaklar falan tadında, hatta büyük laflar eden şöyle tipler var "siz
    gidin biz kalıp savaşıyoruz" ya da "gönül gitmek ister de naaparsın
    kalbimiz soldan atıyor"... duyan da deniz gezmiş'in silah arkadaşı
    sanacak... işe gidip geliyosun akşam da yanında çekirdek, bilgisayar
    başında bana bu yorumu yazıyosun takma isminin arkasından. lütfen o bize
    korkak, siz gittiniz daha iyi oldu bu memleket falan yazan 200 küsür
    arkadaş madde madde yazsın bu ülkeyi neler yaparak, nasıl
    kurtardıklarını herkes görsün ülke nasıl kurtarılır biz de destek
    verelim... bekliyorum yorum olarak yazın hadi.

    he şimdi şu solcu geçinen arkadaşlara iki çift lafım daha var.

    biz beyaz türkmüşüz, eski türkiye daha iyi değilmişmiş... bi siz
    akıllısınız, bi siz tarih biliyosunuz di mi?

    bak kardeşim ben de bu mektubu yazan eşimde emekli memur çocuklarıyız,
    ikimizin ailesinin de yatları katları yok, hatta bu mektubu yazan kişiyi
    çok türkiye'den habersiz şımarık bir tip model olarak çizmişsiniz....
    her boku biliyosunuz ya... bana desen laf etmem yine de eşime laf
    ettiğiniz için anlatayım: eşim doğma büyüme karadenizli, memur emeklisi
    baba ile ev hanımı annenin 4. çocuğu, hala ailesi kirada oturuyo. bu kız
    oradan anadolu lisesi kazandı oradan hiç dersaneye falan gitmeden önce 9
    eylül'ü kazandı oradan da galatasaray üniversitesini kazandı. elimizdeki
    tüm para on yıllık evliliğimizde biriktirdiğimiz neyse o. kimseden
    çalmadık, vergi kaçırmadık... siz kimsiniz hayatta ne başardınız?

    eski türkiye çok iyi değildi ama 1960larda almanya da iyi değildi,
    italya da, ama şu an çok iyiler di mi? türkiye avrupalı medeni bir ülke
    olma yolundan geri dönüşü olamayacak şekilde saptı. biz bunu gördüğümüz
    için eski türkiye-yeni türkiye karşılaştırması yapıyoruz... bazılarınız
    biz sanki eski türkiyede devletten ihale alıyoduk da şimdi alamıyomuşuz,
    rantımız kesilmiş gibi komik çözümlemeler yapmışlar. ulan tasarımcı
    adamın devletle ihaleyle ne işi olur, 10 yıl çalışandım son iki yıldır
    şirket kurdum para kazandım vergimi verdim, baktım verdiğim verginin
    bana, çocuğuma eğitim, sağlık, güvenlik olarak düzgün bir geri dönüşü
    yok, ülkede de güzel bir şey olmuyor gitmeye karar verdim. o kıt
    zekanızla derin analizler yapmaya çalışmayın komik oluyorsunuz.

    hadi bizi bırakın biz "sktrip gidelim" de, çünkü birimiz fotoğrafçı
    birimiz tasarımcı kalsak ne olur, türkiye'ye ne faydamız olur di mi? ya
    geçtiğimiz iki yıl içinde kendi çevremden kaç mühendis kaç yazılımcı
    arkadaşımız türkiye'yi terk etti ben biliyorum. doktor bir tanıdık
    denklik almaya çalışıyor gitmek için. siz daha bu okumuş insanlara
    siktiri çekin durun, ama niye gidiyo bu insanlar bu doğdukları topraktan
    demeyin amk. 10 yıl sonra iran gibi kalırsınız. burada bir sürü doktor,
    mühendis iranlı var mesela. türkiye'de eşimin yazdığı gibi okumuş insan
    sevilmez, askerin eri erbaşı sevilir mesela subay hep kötü adamdır.
    cahil el üstünde tutulur; benim köylüm, gariban ve benzeri sevimli
    gösterilir. işte bizim gibilere de bin tane laf sokuluyo yok niye
    üremişiz falan. ulan biz bakabileceğimiz 1 tane çocuk yaptık diye laf
    ediyosunuz adam köyde bakamayacağı 10 tane doğuruyo hepside büyüyünce
    bilgisiz, işsiz, kültürsüz adamlara dönüşüyor sonra hükümetin iyi iş
    yapıp yapmadığını anlayamayacak kapasitede, okumadan, araştırmadan kahve
    köşelerinde kulaktan dolma bilgilerle büyüyen bu 10 kişinin oyuyla yine
    din, milliyet edebiyatı gibi en ilkel duygulara hitabet eden partiler iş
    başına geçiyo ve siz buna demokrasi diyorsunuz, saygı duyun diyorsunuz.

    ya hepsi iyi güzel de çocuğumuzdan ne istediniz vicdansız insanlar?
    adını niye uzay koymuşuz... uzay türkçe kökenli bir isim, gayet de güzel
    bir isim. hadi gençler duymamıştır da uzay heparı'yı da mı duymadınız?
    müzisyen hani? ya 50 sene önce ona konmuş bir isim. ahmet, mehmet koysak
    bişey demezsiniz türkçe değil arap kökenli ama olsun genel halk koyuyo
    ya siz niye çıkıntısınız diyosunuz, sanki çocuğun adını jonathan
    koymuşuz gibi bir tepki. ulan varya işte ekşi sözlükte yazan adamın çapı
    buysa ülkenin geneli nedir diyorum bu durumlarda (ki askerlik yapmış,
    yere sıçan adam görmüş adamım).

    siz istediğiniz gibi analiz yapın, ezikmişiz, aşağılık kompleksimiz
    varmış zaten nereye gitsek mutsuz olurmuşuz falan... biz 2 aydır
    kanada'dayız, orada hiç yurtdışına çıkmamış adam kulaktan dolma
    bilgilerle "ırıdı ikinci sınıf vıtındış ılıcıksınız" diyo bize. dilimiz
    var kültürümüz var, güler yüzlü insanlarız; 2 aydır komşusundan,
    marketine, şöförüne böyle güler yüzlü insanların olduğu bir yerde
    yaşamadık arkadaş. elimdeki paketi düşürdüm diye eleman karşıdan geliyo
    yardım edeyim diyo gideceğiniz yere kadar... her gün insanlarla
    selamlaşıyoruz, herkes güleryüzlü. kime bir şey sorsak yardımcı olmaya
    çalışıyor, buradaki türkler de çok yardımsever çünkü buranın kültürünü
    almışlar. burada 15-20 yıldır yaşayan bir sürü türk ile tanıştık çok
    mutlular (hani biz iki aydır burdayız bize inanmazsınız). sizin
    duyduğunuz o hikayeler buralara gelip türkiyedeki rahatı bulamayıp geri
    dönenlerin yorumları, kalanın açısından duyma fırsatınız olmuyor çünkü.
    dönenler zaten 2. sınıf insan... kim mi onlar; buraya yerleşip
    türkiye'deki gibi rahat rahat emniyet şeridinden süremeyen, vergisiz iş
    yapamayan, kaldırıma park edemeyen, yere tüküremeyen, çöpünü yere
    atamayan adam. diyo ki orada yaşam zor... zor tabi amk, sen kahvede
    oturup lak lak yapamıyosun burda, hakkını vererek çalışan kazanıyo,
    torpil yok bişey yok. zengin olmak üzerine değil mutlu olmak üzerine bir
    yaşam düzeni var burada.

    hadi siz kendi kendinizi tatmine devam edin, "2 aya dönerler" diyen
    arkadaşınki tutmadı, şimdi iki seneye dönerlerle, üç seneye dönerler
    diyenler takip etsin, bizim mutsuzluğumuzdan nemalanmak isteyen küçük
    insanlar.

    son olarak da yurt dışına gitmek isteyenlere küçük bir tavsiyem var.
    dürüstsen, kibarsan, çalışkansan, kanunlara uymak sana batmıyorsa git
    kardeşim, en iyisini yaparsın, merak etme uyum sağlarsın, en azından
    kanada için konuşabilirim, diğer ülkeleri bilmem. hele ana babaysan
    kesin git... ben bir eş ve baba olarak eşim dışarı çıktığında laf
    atılmadığından, taciz edilmediğinden emin rahat rahat oturabiliyorum
    evimde. ya evi kitlemiyoruz ya 1-2 saatlik bir yere giderken, var mı
    böyle bir olay? hele çocuk arabasıyla sorunsuz sokakta gezebilmenin
    keyfi bir başka (türkiye'de bebek arabasıyla gezmeye çalışan anlar, daha
    yaya geçiden gelmeden arabalar duruyor), bir eş ve baba olarak böyle bir
    güven ve huzur dışında ne isterim ben zaten.

    hadi sağlıcakla kalın."
  • kanada'ya göç etmiş mutlu bir çift için fazla kin dolu bir mektup. bu ne asabiyet? ilginç bir şekilde bardağın sadece boş kısmını görmüşler. sanki koca sözlük birleşip sizi linç etti. aksine %75-80 oranında destek verildi. bu kadar insan küçük bir teşekkürü dahi hak etmedi mi? ben olsam mektubumun tamamını sevgi dolu ifadelerle bu güzel insanlara ayırırdım. yok ya bunlar kanada'ya falan değil bildiğin adana'ya göç etmişler.
  • valla soğuk olmasa gidilecek memleket. gittim 2 ay dayandım kıçım dondu. eminim 2 seneye kalmaz dönersiniz çok gördük gidenleri. ailesiyle çocuğuyla çok. ama adalet var saygı var, dediğim gibi soğuk olmasa süper yer.
  • okumaya üşendiğim mektup. beni zerre ilgilendirmiyor kanada ya göç edecek bir çiftin mektubu. ne diyelim kendi kararları. bana başka bir ülkede ikinci sınıf vatandaş olarak yaşama fikri güzel gelmiyor. ama gezmek isterim o ülkeleri. o ayrı konu tabi.
  • umrumda bile olmayan mektuptur. banane ne elalemin derdinden ? isterlerse mars'a gitsinler, zerre kadar ilgilendirmiyor beni bu durum.

    şu sözlüğü artık beş para etmez insanların popüler olma aracı olarak kullanmalarına aracılık etmeyin. kanada'ya gitseler bize ne, cehenneme gitseler kime ne ? sanki hayatımızda hiç edirne dışına çıkmamışız gibi de üstenci bir jargon kullanmışlar. kendi yarı cahil kafaları ile akılları sıra halkı aşağılamaya çalışmışlar falan.

    ancak ergenler ve cahiller balıklama atlar bu tarz oltalara. nereye gidersen git en büyük vize para ve statüdür. o yoksa, o çok övdüğün kanada'da adama paşa paşa sözleşmeli kölelik yaptırırlar. evcil hayvanları kadar da değeriniz olmaz. kanada'dan buraya adam gelip koç holding'de kahve servisi ve ayak işi yapıyor. demekki neymiş, türkiye'de para ve statü sahibiysen, en kral kanadalı veya amerikalı'ya bile hizmetçilik yaptırırmışsın.

    o yüzden öyle hiçbir yer cennet gibi değil. insanları kandırmayı kesin artık. yeter bu kadar şamata.

    edit : gelen mesajlara cevaben yazıyorum. kardeşim ben çalıştım avrupa'da. gördüğüm köpek muamelesini benden daha iyi kimse bilemez. şirketim gönderdiği halde ve ofis işine benzer bir işte çalıştığım halde. adam seni yok sayıyor, evcil hayvanı kadar değer vermiyor. özel yaşamına da karışmıyor ama gizli dışlanmadan, ekonomik pahalılıktan ve sıkı çalışma koşullarından ötürü özel yaşamın da pek olamıyor zaten. asosyal olmaya itiliyorsun resmen.

    paran varsa ayrı. ama paran varsa her yer cennet gibi gelir sana. türkiye'de de paran varsa kral hayatı yaşarsın ve kimse sana gık edemez. boş laflar bunlar. avrupa'da senelerce yok sayılarak, insan yerine bile konmayarak devamlı türk olmamdan ötürü dışlanarak yaşadım. ve orada yaşayan gurbetçilerin çoğu da çok kötü koşullarda yaşıyor ama burada akrabalarına belli etmiyorlar. en ağır koşullarda çalıştırıyorlar gurbetçileri. zengin olanı, patronluk yapanı da var gurbetçi tayfadan. ama bunlar genelde çok eskiden buralara gelip, buranın insanına karışan ve asimile olan tipler. yeni gelenleri fena eziyorlar manevi olarak. işe bir gün geç gitsen, canına okuyorlar. maaşından kesiyorlar. ne empati var, ne vicdan.

    tamam türkiye'yi de eleştiriyoruz. yeri gelince yerden yere vuruyoruz. ama avrupa da cennet değil.

    edit-2: abd'yi bilmiyorum. hiç gitmedim. ama anlatılanlara göre avrupa'dan biraz daha iyi koşullara sahip bazı konularda.
  • güleryüzlü insanlardan bahsedilmesi gerçekten de yüreğimi burktu. sadece 1 nesilde ülkenin nasıl içine sçldığını daha iyi anladım.
    gerçekten de güzel bir dönem geride kaldı.
    saygı sevgi hoşgörü. hüzün mutluluk.. ne güzel duygular paylaşmışız. özlemişim bu duyguları.
  • okuyanı siksinler
  • kapağı sıkı mektuptur.
    ama anlayana. herkes senin hayat görüşüne göre yaşamak zorunda değil.

    burada vatan savunucusu adam da mektubu okumaya üşenmiş ama laf sokmaya üşenmemiş. hala saçma sapan kaçak maçak diye laf sokmaya çalışıyo.
    öteki herif çok haddi varmış gibi çocuğun ismine takmış. neymiş başka dilde koyuluyomuymuş? onların koyduğunu da sen koymuyosun aga.

    ben hiç temel, dursun, garip, imdat, mevlüt, saygın, alev , ateş, savaş, barış, soner, ilker gibi isimler duymadım frenklerde.

    hadi diyelim var ve ben duymadım.
    varsa da bana ne. benim haddime mi yavrusuna koyacağı isme karışmak?

    işte adam senin gibiler yüzünden gitmiş amk daha ne kasıyosun?
  • amına koyim siktirip gitmişsiniz hala daha kütük gibi mektup yazmalar. lan yettiniz amına koyim. kanada'ya gittik diyorsunuz ama hala daha kafanız burada işte. "aklınız" değil bak, kafanız. o kadar eleştirdiğiniz "çomar"lar ile aynı kafa yapısandasınız işte. kanada'ya siktirip gitmişsin ama hala daha "bak biz buradan kanada'ya gittik, ne kadar da cool'uz, kıskananlar çatlasın" havalarındasınız.

    kimse bana aksini iddia etmesin. bir yeri terk eden insan orayla ilgili her şeyi geride bırakır. adını bile unutur. ama bunlarınki ilgi orospuluğundan başka bir şey değil.

    not: mektubu okumadım. okumayacağım da amk. ilk mektubu hadi neyse bir veda mektubudur dedim, okudum. hatta beğendim de. fakat bu artık bokunu çıkarmak, ilgi orospuluğunun ta kendisi.
  • arkadaş şu boş muhabbetiniz bir türlü bitmedi. isteyen kanada'ya gider, isteyen mars'ta koloni kurar, bunu ardı ardına mektuplarla anlatmanın ne alemi var?

    şahsen 80 milyon kişinin içinde iki kişinin ülkeyi terketmesi beni zerre kadar ilgilendirmiyor. kimseyi de ilgilendireceğini zannetmiyorum. kimsenin bir başkasının kendi hayatıyla ilgili verdiği kararları yargılamaya hakkı olmadığını düşündüğüm gibi, insanların kendini dünyanın merkezinde zannedip sadece kendisini ilgilendiren kararları memleket meselesi haline getirmesini de anlayamıyorum.
hesabın var mı? giriş yap