• birbirine çok bağlı olmayan kardeşlerin de birbirine bağlanmasına vesile olabilir. ne zamanki boşluğunu hissedersin o zaman varlığına olan ihtiyacını farkedersin kardeşinin.
    bunun bir üst versiyonu kardeşin yurt dışına gitmesi olabilir, hatta o kardeş siz olabilirsiniz. hatta, ağlarım lan!
  • "kardeşin şehir dışına askere gitmesi"ne göre daha az acılı, daha kabul edilebilir bir durum.
  • zor, çok zor bir durum[muş].

    tek erkek çocuğum, 3 kız kardeşim var. hepsi benden küçük. babamın uzun süre yurtdışında kalmasından mütevellit bir anlamda baba figürü oldum onlar içün, kendi çocukluğumu yakarak. hiç pişman olmadım ama, hiç sitem etmedim kimseye. üzüldüm elbet, kırıldım akranlarımın yaptıklarını yapamadığım; sahhip oluklarına olamadığım içün fakat isyan etmedim.

    ilkokula başladığı günü hatırlıyorum dün gibi. minnacık elleri titriyordu heyecandan. o okul kıyafetini ilk giydiğinde benim kalbim yerinden çıkacak gibiydi ve sadece 7 yaş büyüktüm ondan. benim okuluma kaydettirdik. her sabah okula ben götürdüm, ben bıraktım her sabah sınıfına. biri üzdüğünde, biri üzerine gittiğinde yanında ben vardım. öğretmenleri bana anlatırdı okulundaki durumunu. 13 yaşındayım ama velisiydim onun. abisi, babası, yol arkadaşı, sırdaşıydım... karnesinin hepsi 5 geldiğinde kendi harçlıklarımdan biriktirdiğimle hediyesini ben aldım. kuzumdu o benim, ciğerimdi.

    zaman çok hızlı geçiyor. güzel şeylerin bitmesi kaçınılmaz. ne kadar değiştirmek istesen de kaderini beyhude bazen tüm çabalar. ona ayak uydurmak durumunda kalıyorsun ve onun o haliyle mutlu olmayı başarmak. başarmıştık biz de.

    büyüdü kuzum. tutamadık zamanı. sınıfta ağlıyor deyu 2 ders yanında oturduğum o küçük melek şimdi kocaman oldu. hayalinde hep öğretmenlik vardı, sınav sonucunda da böyle fırsat çıkınca karşısına gitme diyemedik elbet. hazırlığını yapıyor, 2 güne kadar yolcu. uçup gidecek avuçlarımızdan. tüm o masumiyetiyle, tüm o kırılganlığıyla, tüm o beyazlığıyla başka bir hayat başlayacak onun'çün. bu ayrılığın geleceği adına olduğunu bilmek rahatlatsa da tutamıyor insan içindeki fırtınayı. alabora olmamak namümkün.

    gözüne bakamıyorum, gözlerim doluyor. bir yumruk oturuyor ki boğazıma nefes alamaz hale geliyorum. ya biri üzerse, ya yapamazsa, ya yıpratırsa kendini... sorular, ihtimaller çok. sigara dumanı ilaç olmuyor bu düşüncelerin prangalarından kurtulmaya. ağlamamaya çalışıyorum. ayrılık saatinde onu daha da üzmek istemiyorum çünkü. ama zor.. çok zor bir şey bu. o meleğin gülüşü olmayacak artık evimizde, abi deyu seslenmesi, heyecanla anlattığı olaylar, verdiği tepkiler olmayacak.

    benim kuzum gidiyor.. ciğerimi parçalaya parçalaya gidiyor.

    [pek berecemem böyle özel şeyleri anlatmayı, ki anlatmam da zaten. bir kez denedim birinin yanında, elime yüzüme bulaştırdım, bu 2. kelimelere dökmeye çok ihtiyacım vardı.]
  • kardeşin evden ayrılarak uzak bir yerlerde uzunca bir süre okumaya gitmesi durumu. insanın acısına acı katan durum. hele birde sürekli neşeli görünen ve sizi neşelendiren tek varlığınız olduğunda içiniz içinizden ayrılır. ruhunuz buz olur. ağustos sıcağında üşürsünüz.

    sen şimdi bunu okumayacaksın ama ben seni çok özleyeceğim daha sen yola çıkmadan. sensiz yaptığım hiçbir şey bana keyif vermeyecek. iki günümüz bile yok şimdi. *
  • kardeşin yurtdışına çalışmaya gitmesi kadar zor ve üzücü değildir.
  • fena koyar. hele bir de o kardeş senden büyükse ve neredeyse seni o büyüttüyse.

    aramızda 10 yaş var. o üniversiteye gittiğinde ben daha 2.sınıfa geçmiştim. annem çalıştığı için okuldan gelince bana hep o baktı(mış). sen daha okumayı yeni sökmüşken evden gidiyor. daha en sevdiği rengi bile bilemeden...
    her geldiğinde kavga ederdik.(evet o zamanlar erkeklikten söyleyemiyordum ama hepsi benim yüzümden olurdu.) ama gideceği gün içim bir garip olur, yolcu ederken de hıçkıra hıçkıra ağlardım. ulan harbiden benim gibi huysuz bi çocukla nasıl baş edebilmiş helal olsun. her yeni yaşımda onun yanına gitmeye kaç yıl kaldığını sayardım.

    o üniversiteden geldikten sonra tanıyabildim onu(ki 6 yıl okudu). tek çocuk değildim ama öyle hissetmeye başlamıştım artık.
    şimdi bakıyorum da üniversite zamanında yabancı gibiymişiz. yeni yeni tanıyorum onu.

    hayatımdaki en mutlu zamanlarımsa onun tekrar yanımıza döndüğü sıralar. gerçi o da 2,5 yıl sürdü bu sefer ben uçup gittim.
  • bu kardeş olarak bu başlık insanlarına diyebilirim ki:
    o da çok üzülüyor lan! ablanın abinin yeri doldurulamaz olduğunu böyle böyle öğreniyor. sonra o bağ daha da büyüyor.
  • ayrılalı on iki saat bile olmadı ama odasına girip sandalyesini sevdim, inanamıyorum. görse bir tarafları ile güler. kendisi benim için her şey. dünyada onun iyiliği için yapamayacağım şey yok. istiyorum ki, her zaman ve her yerde onu koruyup rehberlik edebileyim. ne yazık ki dünya denilen bu yerde her zaman benim ya da başka birinin onu koruyabileceğinin ve rehberlik edebileceğinin garantisi olmadığından, bir yerde pratik gibi. şehir dışında yalnız okuyan insanların bir zamandan sonra sorumluluk almaya daha yatkın, yere daha sağlam basan, daha kendine güvenen, girişken olmaya gayret eden ve pratik bir insana dönüştüğünü düşünüyorum (benim için gayet verimliydi ve tam olarak böyleydi). her neyse. umarım ilerde ''iyi ki!'' diyecek kadar çok anı biriktirip tecrübe sahibi olursun. seni seviyorum.
  • hele ki yurt disina gittiyse ve arada saat farki da varsa ilk bir kac hafta cok zor gecer. sonra alisiyorsunuz ama. essek artik hafta da 2 filan anca ariyor *
  • burada giden kardeş ben oluyorum. üniversite için şehir dışındayım. hergün konuşuyorum ailemle şu anlık ama bakalım ilerde nasıl olacak
hesabın var mı? giriş yap