• birçok halk müziği sanatçısı tarafından yorumlanmış bir türküdür. sözleri de yöreden yöreye değişiklik gösterebilir ama

    aslanım kazım'ım yerde yatıyor
    kaytan bıyıkları kana batıyor

    nakaratı hemen hemen tüm versiyonlarında bulunur. bu türküyü dinlemek yoğun bir (bkz: efkar) duygusu yaratır.

    mezar arasında harman olur mu
    kama yarasına derman olur mu
    kamayı vuranda iman olur mu
    aslanım kazım'ım yerde yatıyor
    kaytan bıyıkları kana batıyor
    (seni vuran zalım çerkez damda yatıyor)

    mezar arasından atlayamadım
    cephanem döküldü toplayamadım
    bir tek düşmanımı haklayamadım

    aslanım kazım'ım yerde yatıyor
    kaytan bıyıkları kana batıyor
    (seni vuran zalım çerkez damda yatıyor)

    mezar arasında kanlı hesaplar
    adam ahbabına kama mı saplar
    cenazem gidiyor gelin ahbaplar

    aslanım kazım'ım yerde yatıyor
    kaytan bıyıkları kana batıyor
    (seni vuran zalım çerkez damda yatıyor)

    merdivenden indim yan basa basa

    ciğerim kurudu kan kusa kusa
    beni vuran zalım ahbabım (konyalı) musa

    aslanım kazım'ım yerde yatıyor
    kaytan bıyıkları kana batıyor
    (seni vuran zalım çerkez damda yatıyor)
  • orhan veli'nin siirine girmistir:

    mektup alır, efkarlanırım;
    rakı içer, efkarlanırım;
    yola çıkar, efkarlanırım;
    ne olacak bunun sonu, bilmem.
    "kazım’ın" türküsünü söylerler,
    üsküdar’da;
    efkarlanırım.

    orhan veli

    * * *

    kazim'in türküsünün öyküsü:

    "kasap kazım genç bir kayseri’li, uzun boylu, gür kaytan bıyıklı, esmer tuncu andırır yüzlü bir delikanlı. oturduğu mahalleden bir tüccarın kızı ona aşık olmuştu. kız ikide bir kasap kazım’a haber gönderir, “ya beni babamdan istersin yahut kaçırırsın” diye. kasap kazım ağır başlı bir delikanlı olduğu için aldırış ettiği yok. bir gün düğürcü gönderdi, kızı babasından istedi. razı oldular ve nişan yapıldı. aradan birkaç gün geçmişti. kazım’ın arkadaşlarından hoyrat ahmet, onun nişanlandığını duyunca müthiş surette kızdı, içerledi.

    hoyrat ahmet daha evvel kazım’ın nişanlısını istemiş de vermemişlerdi. hoyrat ahmet hırsını yenemedi. bir sabah kasap kazım’ın yolu üzerinde pusu kurdu, beklemeye başladı. yolun bir kenarı mezarlık, öteki tarafı ağaçlık, kazım dükkanına gidiyordu. sabah güneşi yüzünde sert gölgeler bırakmıştı, ceketinin yeni rüzgarda uçmakta. birdenbire mezarlığın kenarında eli kamalı bir adamın üzerine koştuğunu gördü. gözleri bulut bulut. kaçmadı. hoyrat ahmet’in gelince vurduğu iki hançer darbesi ile yere yıkıldı.dağ gibi delikanlı yerde uzanmış yatıyor. göğsünden, ağzından boşanıyor kanlar. kırmızı renkli gölcükler peyda olmuştu. kaytan gibi bıyıkları kızıl kanlar içinde. yüzünün tunç rengi, ölü toprak rengini andırıyordu.

    genç yaşta bir alçağın darbesiyle can vermek ne fena şey.kazım, henüz ölmemişti ama, ya kaybettiği kan? akrabaları onu doktora götürdüler. doktor: “böyle derin hançer yarasına derman olur mu?” diye düşünüyordu. birkaç dakika sonra kazım, bir yiğit delikanlı, ruhunu allah’a teslim etmişti. arkasından ağlayanlar çoktu. ama en çok ağlayan nişanlısı.genç kız acıları dile getirmiş nişanlısının ağzından bir ağıt söylemişti."

    kaynak: nail tan, salih turhan – ankara halk müziği, ankara 1998
  • (bkz: neşet ertaş)

    mezar arasında harman olur mu?
    kama yarasına derman olur mu?
    kamayı vuranda iman olur mu?

    (bkz: bedri rahmi eyyüboğlu) 'nun * şiirinde de geçen türkü...
    şöyle söyler üstad:
    "...nasıl unutur nasıl?
    ömründe bir defa
    kazım' ın türküsünü dinleyen.
  • babamin turkusu
  • orhan veli’nin üsküdar’da dinleyip efkârlandığı türkü. sunay akın bir ara türkünün peşine düşmüştü. fakat yanıldığı nokta kâzım’ın üsküdar civarında yaşanmış bir hikâyesinin olduğunu zannetmesiydi. hatta öyle ki kendisi üsküdar’da ciddi ciddi araştırma yapmış eski üsküdarlılara falan sormuştur. kimse de kâzım’ı ve hikâyesini bilememiştir. nedeni belli çünkü türkünün üsküdar’da dinlenmesi dışında üsküdar’la alakası yok.
hesabın var mı? giriş yap