45 entry daha
  • değeri sevr ile lozan'ın karşılaştırılması neticesinde anlaşılacak efsanevi kurtuluş mücadelesi. önce şu iki antlaşmayı karşılaştırın gözünüzü seveyim. bak internet var bilmem ney var… önce türkiye'ye verilen topraklar açısından karşılaştırın. sonra bi çay koyun. çay demlenirken bir de egemenlik yönünden karşılaştırın.

    tanımda efsanevi sıfatını kullandık. bırakın "türk resmi tarihi"ni falan, dünyada muteber akademik kaynaklar incelendiği zaman, kurtuluş savaşının daha azı ile ifade edilemeyeceği anlaşılır. ikisi de konusunda uzman ortadoğu ve tarih profesörleri olan arthur goldschmidt jr ve lawrence davidson tarafından ders kitabı olarak yazılan ve artık klasik olarak kabul edilmiş bir kaynak olan kısa ortadoğu tarihi'nden (bkz: a concise history of the middle east) konuyla ilgili birkaç bölüm aktaralım. zira yerli kaynak versek resmi tarihti, hamasetti, boktu püsürdü diye homurdanan olabilir. neyse.

    öncelikle milli mücadele ile ilgili bölümün başlığı, "türkiye : anka kuşu küllerinden doğuyor" olarak düşünülmüş. kitabın başka yerinde böyle hamasi, “x'e x propagandası yapan” bir niteleme yok. sanırım kemalist bunlar. evet devam ediyoruz :

    "....müttefikler, paris'te savaş sonrası konferansı açtıkları sırada trakya ve anadolu'yu - ve 13.bölümde gördüğümüz gibi arap ülkelerini - nüfuz alanlarına bölmeye hazırlanıyorlardı. ermenistan’ın yanı sıra anadolu için de abd mandası önerenler vardı. gençlerini ellerinden alan ve 1911 libya (trablusgarp) savaşı’ndan beri hazineyi boşaltan savaşlardan yorgun düşen türkler, eğer umulmadık bir meydan okuma gündeme gelmeseydi, yabancı vesayetini ve askeri işgali kabul edebilirlerdi…. atina’da yunan milliyetçileri istanbul, trakya ve batı anadolu’yu kapsayacak bir bizans imparatorluğu’nun yeniden inşasından söz ediyorlardı. müttefikler, özellikle lloyd george tarafından kışkırtılan venizelos, bu ihtiraslarını hayata geçirmeye kalktı. 15 mayıs 1919’da 25 bin kadar yunan askeri izmir’e çıktı. anarşinin eşiğindeki bir ülkede sükuneti tesis etmeye çalışan osmanlı hükümetinden bir direniş gelmedi. ama uzun süredir osmanlı imparatorluğu’nun en isyankar tebaasını oluşturan yunanlıların bu çıkartması, anadolu’da türk milliyetçiliğinin fitilini ateşleyen bir kıvılcım oldu. dört gün sonra türk tarihinin geleceğini bir o kadar etkileyecek bir başka karaya çıkma vakası, karadeniz limanı samsun’da gerçekleşecekti…”

    heyt be ifadelere bak. hamaset fışkırıyor pennsylvania üniversitesi ortadoğu profesörü ile west chester üniversitesi tarih profesörünün ağzından. sevan nerdesin! neyse devam :

    “… sadrazamın ülke çapında bir telgraf operatörleri grevinin sonucunda istifa ettiği sırada genel hava böyleydi. kemal’in adamlarının da yer aldığı bir koalisyon hükümeti iktidara geldi. yeni meclis seçimleri türk milliyetçilerine güçlü bir çoğunluk oluşturma şansı verdi ama halkçı hükümet uzun ömürlü çıkmadı. misak-ı milli’yi onaylayan türk mebusları istanbul’u resmen işgal eden müttefiklere karşı çıkmış oluyorlardı. işgalciler koalisyon hükümetini istifaya zorladı. damat ferid iktidara döndü, müslüman topluluğunun başı olarak atanan şeyhülislam milliyetçileri padişaha karşı gelen isyancılar olarak damgaladı. meclis dağıtıldı, birçok mebus güvenli ankara’ya kaçtı. kemal, 1920 nisan’ında orta anadolu’daki bu kentte büyük millet meclisi’ni toplayacaktı.

    kemalist hareket şimdi kendini istanbul’daki osmanlı hükümetiyle, izmir çevresindeki ingiliz destekli yunan istilacılarla, doğudaki ermeni cumhuriyetiyle, güneydeki fransızlarla ve boğazlardaki ingilizlerle savaş halinde buldu (sen hala kurtuluş savaşı yok de amına koyim). zayıf donanımlı ve yarı aç düzensiz türk askerleri, son derece iyi donatılmış müttefik kuvvetleri ve onların himayesi altındaki hristiyanlarla savaşmak durumundaydı. kemal’in milliyetçi taraftarlarının iradesini küçümseyen müttefikler, ağustos 1920’de osmanlı hükümetini sevr antlaşması’nı imzalamaya zorladılar…”

    kitabın bu bölümünde, türkleri balkanlardan sonra anadolu’dan da atmaya yönelik sevr antlaşmasının önemli maddeleri hakkında bilgi var. çayınız demlendiyse bi bardak çay alıp sevr’i tekrar gözden geçirin. biz devam edelim :

    “…doğudan başka tehdit almayan kemal’in kuvvetleri 1921 başında yunan ilerlemesini durdurdular. giderek batılı ülkelerin sevr antlaşmasıyla kendilerine verilenden fazla hak iddiasında bulunan yunanlılara arka çıkmayacağı görülmeye başlandı. fransa, ağustos ve eylül 1921’de ankara’ya yakın bir yerde sert bir çatışmayla yunanlıları durduran kemalistlerle anlaşmaya yöneldi. hem fransa, hem de italya anadolu’daki taleplerini geri çektiler. yalnızca britanya boğazları kontrol etmeye, padişahı kontrolünde tutmaya ve yunanlıları teşvik etmeye devam etti. 1922 yazında türkler yunan ordularının anadolu’dan tamamen atılmasıyla sonuçlanan şiddetli bir saldırıya başladılar. sonunda ingiliz hükümeti de daha fazla kayıp verilmesini önlemek ve türkiye ile yeni bir barış anlaşması için görüşmelere oturmak üzere yeni bir müttefik konferansı için çağrıda bulunmaya karar verdi. yabancı destekten yoksun kalan osmanlı padişahı istanbul’dan kaçtı. bunun üzerine ankara büyük millet meclisi padişahlığı büsbütün kaldırdı. 29 ekim 1923 te türkiye modern ortadoğu’nun ilk cumhuriyeti oldu…”

    bundan sonrası lozan’a ilişkin. değinmeden geçmeyelim, çünkü onun hakkında da spekülasyon çok :

    “…türk milliyetçileri dünyaya rakiplerini askeri olarak yenebileceklerini göstermişlerdi; ama ingilizlerin aynı sonucun siyasal baskı ile alınabileceğini hala öğrenmeye ihtiyaçları vardı. ingilizler, lozan’da toplanacak olan yeni barış konferansının kısa sürede himayelerindeki güçlerin savaşta yitirdiklerinin diplomasi yoluyla korunmasını sağlayacağını düşünüyorlardı. türkiye’yi temsil etmek üzere kemal tarafından seçilen ismet paşa ingiliz meslektaşı lord curzon’un direncini karşısında sağlam durarak kırdı. ismet, hükümetinden talimat almak için sağır numarası da yaparak görüşmeleri geciktiriyordu. lozan barış görüşmeleri sonunda sevr antlaşmasını yürürlükten kaldırdılar (bundan sonra lozan’ın sonuçları hakkında bilgi veriliyor. aslında çok önemli ama yaz yaz kolum yoruldu. zaten tabiat itibariyle tembel bir insanım. bu nedenle alıntıların son paragrafına geçiyorum).

    1923 lozan konferansı sayesinde türkiye 1. dünya savaşı’nda yenilmesine karşın kendi barış koşullarını görüşebilen tek ülke olmuştur… 1. dünya savaşı’nın galiplerini desteklemek üzere türklere karşı ayaklanan araplar, kaderlerinin mağluplarınkine denk olmasına neden olan eski efendilerini kıskanıyor olmalılar..”

    bu kaynak elbette ki herkesin biat etmesi gereken kutsal bir kitap değildir. ancak uluslar arası akademik düzeyde nelerin kabul gördüğünü, ayrıca dışardan kurtuluş savaşına nasıl bakıldığını göstermesi açısından önemlidir. öğrenmek isteyen için yakın tarihimizin önemli bir kesitini teşkil eden milli mücadele yılları hakkında kütüphanelerde yığınla ayrıntılı kaynak mevcuttur. ama her şeyin bal gibi farkında olan bazı “kanaat önderleri”nin tezgahına gelip, okumadan, araştırmadan esip gürlemek çok daha kolay ve pek kıymetli eğilimlerimizi sarsmayan bir yöntemdir maalesef.

    ayrıca hiçbir primat (sanırım yunuslar ve güvercinler de buna dahil olabilir), bu savaşta mustafa kemal’in tek başına savaştığını iddia etmez. tek kişilik savaş olmaz. tarihte tek başına savaşan komutan, lider vs. yoktur (bu çok gizli bilgi de benim kıyağım olsun).

    murat bardakçı bir programında milli mücadele konusunda bir kısım zevat tarafından beyni iğfal edilenlerden bahsetmişti, inanmamıştım. meğer epey varmış bunlardan. aynı tarihi paylaştığın insanların kendi tarihine karşı bu kadar kin dolu olması oldukça üzücü. cehaletten kaynaklanan bazı saçmalıklar mazur görülebilir. ancak her şeyin farkında oldukları halde, gözümüzün içine baka baka lafı neredeyse “sevr daha iyiydi aslında”ya getirenler yok mu, işte onların yatacak yeri yok.

    bu arada batıya karşı “ezikliğimizi” kurtuluş savaşına ve cumhuriyete bağlayanlar, ingiliz mandası altındaki filistin topraklarında neler olduğuna, cezayir-fransa ilişkilerine, ırak’a, lübnan’a bakmalı, batı’da olan doğu’da neden olamadı, ortadoğu’nun şansı ne zaman ve neden ters gitmeye başladı, ne zaman düzelir gibi karmaşık ve ihtilaflı konularda beyinlerini faaliyete geçirmeye başlamalıdırlar.
292 entry daha
hesabın var mı? giriş yap