• ege nin kuzeyi, çanakkale ayvalık arası olduğunu düşündüğüm muhteşem ege.
  • guney marmaranin komsusu, zeytin ve turevleriyle unlu cografya.
  • zincirlikuyu şubeleri zincirlikuyu shellin arkasında mavi renkli akbank binasının yanından girişlidir
  • adı 'kuzey' olan birine ikinci ad olarak 'ege' isminin konulmaması gerektiğini hatırlatan bölgedir ayrıntı olarak.
  • güney ege'nin tüm yıpranmışlık ve betonlaşmasına nispet edercesine inatla kıyılarını koruyan,rüzgarın ve ıhlamur kokusunun eksik olmadığı zeytinli kentler diyarı.
  • poyrazlı gün batımlarına karışan rakı kokusudur..
  • (bkz: bozcaada)
    (bkz: assos)
    (bkz: edremit körfezi)
    (bkz: kaz dağları)
    (bkz: cunda)
    (bkz: cennet)
  • efenim buyurun size türkiye’nin en muhteşem yerlerinden olan kuzey ege basit rehberi;

    ayvalık; bu arkadaşın denizi yok. pazar günleri ilginç bir şekilde dükkanlarının çoğu kapalı. tok satıcılar demek ki. sahili güzel, otoparkın sağına sıralanmış çay bahçeleri çok güzel. tam deniz kenarındaki masalara oturduğunuzda yanda yüzen irili ufaklı bir sürü balık göreceksiniz. simit atmaya başladığınızda nasıl kapıştıklarını izlemek, yassı olan şaşkınların nasıl dipten gelip gelip bir türlü yemeyi beceremediklerini görmek, büyük balığın küçük balığı değil ama küçük balığın yemeğini yediğini izlemek en baba terapiye on basar. o kadar dinlendirici o kadar keyifli.

    sarımsaklı; kocaman, güzel bir kumsala sahip. otellerinde sıkı pazarlık yapıp neredeyse pansiyon fiyatına kalabilirsiniz (belki tam sezon gelmediği için böyle denk geldi bize). bu haberlerde bahsedilen deniz anası istilasından muzdarip. ama deniz anaları çok güzel. kocaman siyah, çevresinde mavimsi bir halkası var. dikkatsizlikte çığır açıp yüzerken bir tanesini tokatlamayı başardım. ( camille duy sesimi, yüzerken sadece savaş’ı değil önüme çıkan her canlıyı tokatlayabiliyorum.) efenim rakı içilecek bir mekan yok sarımsaklı da o yüzden gözümde günübirlik plaj sefası yapılacak bir yerden öteye geçmedi.

    cunda: kuzey ege’nin efendisi. nezdimde altınoluk’tan bir adım öne geçebilmiş yegane yer. benim gibi bir hımbıla “yürüyelim, yürüyelim, daha çok dolaşalım sokakları” dedirtebilen bir yer büyülü değildir de nedir. o evler, sokak araları, hanımelleri, sümbüller, kokular, duvarlar… ikinci kez geziyor olmama rağmen yine doyamadım yine doyamadım. sahildeki lokantalar (belki yine sezon olmamasından sebep) gayet uygun fiyatlara sahip. pazarlıkla daha bile aşağı çekilebiliyor. üstelik öylesi bir deniz manzarasında, öyle şahane deniz ürünleri ve rakı için iki katını bile isteseler yine uygun gelir.

    küçükkuyu: çok küçük bir sahili var. kuzey ege’nin bir çok yeri gibi, sanki anadolu’da bir köy ama denizi varmış gibi. bilmiyorum bu kaç kişiye güzel gelir ama benim için oraları güzel yapan şeylerin başında bu özellik. neyse, küçükkuyu şirin bir yer olmasına rağmen benim için uzun süre kalınıp tatil yapılacak bir yer değil.

    ören: ören küçücük bir tatil köyü gibi. eminim ondan daha büyük tatil köyleri vardır. ama yeşiliyle, doğallığıyla elbetteki o tatil köylerinin yapaylığından epey uzak. arkadaşın benim için şöyle bir dezavantajı var. denizi buz gibi. lafın gelişi değil hakkaten buz gibi. bileğimden fazlasını sokamadım arkadaş. çivi gibi batıyor insanın tenine. donmadan serinlemek için plajdaki duşların altına girmek gerekiyor.

    zeytinli: bir başka köyceğiz. gezilecek, görülecek öyle çok alanı yok. denizi fena değil.

    akçay: alınoluk’a kıyasla biraz daha büyük dolayısıyla daha kalabalık bir yer. plajı küçük sayılmaz. sahil boyu şenlikli. cafeler, takı, hediye standları… keşfettiğim ve mutlaka önerdiğim mekanı ise sahil boyunun sonuna doğru yer alan çadırımsı bir dekorasyonla hoşlaştırılmış gözlemeci. 3 tane teyze işletiyor. terliğinizi – ayakkabınızı çıkarıp giriyorsunuz içeri. kilimlerin üzerindeki minderlere oturuyorsunuz. gözlemenizi yerken teyzelerin ege şivesiyle sohbetlerini dinlemek çok keyifli. (mesela teyzelerin birinin oğlu bu sene kazanıyormuş inşallah öss’yi gözümüz aydın.) hemen ardından özel yapılmış türk kahvesini içerken dalga sesleri eşliğinde kitabınızı okumak ayrı keyif. sokak arasında equator adlı kahvecinin yanında şahane bir kahvaltıcı var. orası da tavsiye edilecekler arasında. saryade selam söyledi derseniz indirim bile yaparlar bence.

    altınoluk: ve altınoluk. memleket. oraya tarafsız bakmam imkansız. benim için cennetten koparılmış bir parça. ida’sı, pırıl pırıl denizi, ormanları, şelaleleri, köyü, temiz havası ile başlı başına mucize. denizi o kadar temiz ki baya bir açıldığınızda bile denizin en dibini görebiliyorsunuz. altınoluk’ta açık plajlar olduğu gibi, hemen denize sıfır cafelerin plajları da var. denize girmek için biz yıllardır hep sahil cafe’yi tercih ederdik. 3-4 liraya hem şezlong hem şemsiye kullanabiliyorsunuz. iki saniyede hazır olan siparişleriniz de cabası. tavsiye: gözlemelerini denemeden geçmeyin. 1 ytl’ye türk kahvesini mutlaka için. bu sene eskiden otel olan sahil cafe’nin hemen yanındaki yeri de cafe yapmışlar. buse cafe. dolayısıyla iskele de onlara geçmiş. daha temmuzda sezon geldi deyip fiyatı 10 ytl yapma kabalığında bulunmuşlarsa da yine pazarlıkla indirim yaptırabiliyor, iskeleden kumsuz, taşsız, şahane bir gün geçirebiliyorsunuz.
    vardar dondurmaları bir efsane. sahilin sağında kalan yol üzerinde, topu 750 kuruşa kocaman, leziz dondurmalarından mutlaka deneyin. hazır ordayken içinde minik köpek balığı barındıran akvaryumu gezin. sahil boyu devam edin. hemen sağında damla restorana oturun ve rakınızı için denize karşı. rica edin sahiplerinden masanızı çimenlerin üzerine taşıtın ve çıplak ayak oturun.

    kuzey ege sıradan tatilciler için değil. öyle gürültülü eğlenceler yok (aslında o da vardır tek tük de konsept o değil) öyle girip bir otele tatil boyu çıkmayacaksınız da anlamı yok oralara gitmenin. kuzey ege’nin tadı bir gün orda iki gün başka yerde, geze geze, keşfede keşfede çıkar. kuzey ege içten, ateşli bir sevgili gibi, hakkıyla tadına varırsanız ruhunuzu dinlendirir, bedeninizi yorar.
  • tanrı'nın ustalık eseri.
  • ege bölgesi'nin değil, ege denizi'nin kuzeyine verilen ad. en güzel yanlarından birisi yazın uyurken terlemek bir yana dursun, battaniyeyle uyumaya imkan vermesidir.

    bu güzel yan bizler için hoş gelse de bölge esnafının "burada sezon sadece 60 gün" sözleriyle dertlenmesine yol açmaktadır. bu turizm sezonunun kısalığı, turistik yerlerde çalışacak kalifiye eleman bulundurmasını engellemiş, 2 aylık hareketli iş dönemi olarak adlandırılan sezon'da garsonluğu üniversite, hatta lise öğrencilerine; aşçılığı da işinin ehliliğiyle alakası olmayan kişilere bırakmıştır. otel, pansiyon gibi işletmelerse "ailece" yapılmaktadır. kalifiye eleman yokluğunda bölge esnafı tatilcilere keyif ve eğlence sunamamış, keyif ve eğlence mekanlarında tatilcilerin güney ege ve akdeniz heveslerini hep canlı tutmuştur. bu yüzden bölgedeki tatilciler ya çocuk, ya ergen, ya orta yaşlı, ya yaşlıdır; ama genç değildir. bu yüzden bölgedeki tatilciler; orta ve alt gelir düzeyindeki kişilerden oluşmaktadır. üst gelir düzeyindekilerse bölgeyi sadece güney ege ve akdeniz'e geçiş güzergahı olarak kullanmakta, bu sayede de kendilerini halkın arasına karışmış olarak görmektedirler.

    bölgenin en önemli özelliklerinden birisi de, otel turizmi yerine ev turizminin yapılmasıdır. yani tatilciler, bölgedeki bir otele değil; çoğunlukla yazlıklarına gelmekte ya da "gider uygun fiyatlı 1 haftalıgına bir ev kiralarız" diye düşünmektedir. bu özelliğin en güzel yanıysa bölgeye tekrar tekrar gelen tatilcilerle, bölge halkının birbiriyle içli dışlı, dostluklar geliştirmesini sağlamış olmasıdır. bunun dışında bölge esnafı bu durumu yine dertlene dertlene aktarmaktadır her dile getirişlerinde.
hesabın var mı? giriş yap