land of the blind
-
ing. korun* diyari.
-
blazein 2.albümü tenth dimensionın 9. parçası.süresi 3dk 56 saniyedir ve bayaa da güzel bir şarkıdır...
tried so hard just to live and forget and forgive
and to live by their rules
and to try to fit in i would do anything
like a poor blinded fool
"you must do what they say and not question the way
"that was chosen for you"
i thought that was the way that life had to be
until i found out the truth
now i open my eyes
it's just like i was blind
in the land of the blind
in the land of the blind
in the land of the blind
now they think i don't see, poor derision on me
with their hypocrisy
cynical egotist, government hypnotist
too small minded to see
and the truth is so bright like a blinding light
my true path i could find
theories incomplete sceptics i must defeat
for my own peace of mind
now i open my eyes
it's just like i was blind
in the land of the blind
in the land of the blind
in the land of the blind
(i was blind to the truth)
you think you got freedom now
that's how they hold you down
you think you got freedom now
that's how they hold you down, down
you think you got freedom now
that's how they hold you down
you think you got freedom now
that's how they hold you
tried so hard just to live and forget and forgive
and to live by their rules
"you must do what they say not question the way
"that was chosen for you"
i thought that was the way that life had to be
until i found out the truth
now i open my eyes
it's just like i was blind
in the land of the blind
in the land of the blind
in the land of the blind
(i was blind to the truth) x 2 -
robert edwards tarafindan yazilip yonetilmis, ralph fiennes, donald sutherland ve tom hollander'in basrollerde oynadiklari anti utopik, fantastik, politik bir film. pek belli olmayan bir zamanda, bilinmeyen bir ulkede, iktidar savasi, devrim ve devrimlerin getirdigi diktatorluklere biraz cizgi roman ve cokca ingiliz estetigiyle bakan, cogunlukla sutherland ve fiennes'in alistigimiz tiyatro seviyesi fazladan one cikan oyunculuklarina guvenen bir yapisi var. buyuk oyunculari kendi tarzini ve motivasyonunu yaratamamis yeni yonetmenlerin kontrol edememesi veya daha dogrusu kontrol etmeye calismamasi ile kendini saglama almaya calisan, tamamen oyuncu yetenegi uzerine kurulmus bir yapim, yonetmeni yok gibi. hani sefsiz calan ama cok iyi bir iki muzisyeninin gozlerinin icine bakan orkestra gibi. icinizden keske daha az bireysel ve abartisiz oynasalarmis diye dusunuyor insan, iyi oynuyorlar o ayri mesele. eminim filmin cok begeneni cikacaktir.
bu arada bir sahnede gorunen ve vergi dosyalama fislerine benzeyen turkce etiketler kisa sureli bir heyecan yaratiyor. kunyede adi gecen bir iki turk'un basinin altindan cikmis olma ihtimalleri yuksek. -
bir distopya sever olarak bugüne kadar duymadığıma hayıflandığım film. bu janrdan hoşlanıyorsanız kesinlikle izlemek lazım. dünyanın her tarafından siyasi tarihe göndermelerle dolu, biraz çorba gibi olmuş, ama gerçekçi bir hikâye değil de bir karikatürizasyon olarak izlerseniz beğenmek mümkün.
bir de spoiler vermiş olayım bari:
--- spoiler ---
jacques-louis david - la mort de marat
--- spoiler --- -
ay şu da eksik olmasın diye konulmuş da konulmuş film.
--- spoiler ---
ilk olarak rudolf hess'in örnek verilmesiyle allah allah dediğim bir konuşmaya sahiptir. film öyle olmamaya çalışsa bile ya da çok kolay itiraz edilse bile devrim karşıtı bir fillm.
bu arada hareketin isminin adalet ve demokrasi olması da manidar.
12 numaralı odanın ölmkten bir önceki oda olduğunu anlıyoruz. anlıyoruz da kahramanın kızı ile görüştüğü ve ondan kahve istediği sahnenin 12 numarayla olan ilişkisi havada.
tabii thron'un kesif bir hücre hayatından kartışu bitmiş faks kağıdı sözünün dinlenmesine geçen kısım da pek hızlı. film sahneler ve olaylar arası geçişi tiyatro perdeleri arasındaki kısa sürede değiştirilebilen dekor gibi seyircinin tamamlamasını istiyor.
yeni gelen devrim yönetimlerinin haber bültenleri ile tariflenmesi ise kurgunun dağılmasında etkisi büyük. filmin yine de bir sonla kurtulması mümkündü, 12 nolu odadayken ona getirilen yemek sonra "mama saati" diyen gardiyana burası eskiden hastaneymiş dediği anla bitseydi film... belki.
ya da banane canım işte, heba olmuş bence konu, oyunculuk filan. seyretmesek olmazdı ve çok geç seyrettiğime yanmadığım bir film işte.
seyredin der miyim? ı-ıh. olmasa da olabilir.
--- spoiler ---
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap