• lisede seçmeli olur bu ders.
    mecbursun; ya resim, ya müzik! ulan ne var ikisine de girsem?
    bu arada sosyoloji dersi zorunlu tabi...
  • gençliği müzikten soğutmak için elinden geleni ardına koymayan bir zihniyette işlenen ders.
    zira hangi insan evladının ayağıyla tempo tutup ellerini sağa sola ritmik olarak oynatarak aynı anda istiklal marşının solfejini yapmaya çalışırken müzikten zevk alması beklenir bilinmez.
  • entarisi dim dim yar isimli parcayi repertuarima katan ders.
  • ortaokul siralarinda kabusum olan bir dersti. bir de nedendir bilmem ama hep persembe gunlerine denk gelirdi bu muzik dersleri... hatta sirf bu yuzden persembe gunlerini de sevmem mesela. ki ne guzeldir persembe gunleri. cumadan bir gun once. harika... hafta sonu geliyor. ama atamadim bu persembe huzursuzlugunu uzerimden. hep o muzik dersleri yuzunden... sonra mesela nezehat ismini de hic sevmem. evet dogru tahmin muzik hocamin adi... ne kadindi o oyle yahu... bak aradan neredeyse 17-18 yil gecmis hala unutamiyorum. hem nasil unutabilirim ki? zaten bunye muzugin "m" sinden habersiz... ergenlik cagina giriyoruz, sesler kartlasmis, catlak catlak cikiyor bir de sen cik koca sinifin onunde solfej yap... do, re, mi... nereye do re mi? hem zaten hoslandigim kiz da var orada, rezil kepaze ol. ohh valla... ya da ufle flutu... yav uflemesi kolay ama oyle kafaya gore de ufleyemiyorsun ki. sonra parmaklari falan da deliklerin ustune kapatmak gerekiyor... zor is yani... bi fis fis kayikci vardir sadece onu calabiliyordum...
  • - kızım nasıl geçti ders?
    - koro yaptık, şarkı söyledik.
    - peki herkesin sesi, kulağı olmak durumunda değil. diğerleri ne yaptı?
    - bizi dinledi. oturdu sınıfta.
    - süper olmuş. bu nasıl bir ders? enstrüman tanıtmak, farklı müzik türleri dinletmek falan?
    - rocktan nefret ediyormuş öğretmen. en iyi müzik klasik müziktir diyor.
    - peki sence nedir durum?
    - müzik müziktir anne. ben müzik seviyorum. bana şimdi yarın serviste dinlemek için beatles cdlerini verir misin? bir de ipoda queen koysan. ipek de onu çok seviyor.

    ....iç ses annesi: oh neyse; her şeye rağmen yırtan çocuk yırtıyor işte..muhteşem okul müzik derslerine rağmen..
  • ilköğretim öğrencisine hayata dair en temel gerçekleri öğreten yegane derstir. lanetler okuyarak getirdiği sonunda daha evrensel bir amaç adına, öndeki kızları dürtmek ve eteklerini kaldırmak için kullandığı blok flütle müzik namına bir yere varamayacağını anlaması uzun sürmemiştir. zaten kargacık burgacık çizdiği notaları defterden okumaya çalışılırken bastığı her yanlış nota ahenk içinde 9. senfoniyi çalmakta olan sınıfta tekrar tekrar yankılanır. kaçan ritme tekrar uyum sağlamak beyhude bir çaba olmuştur artık. işte tam da bu anda öğrencilik hayatının ilk ve en temel gerçeğini farkeder:
    "aslında sadece kızlar çalıyo, bütün erkekler flütü öle ağzında tutuyo!!"
    bu cümle kafasının içinde yankılanırken artık bir zafer sarhoşluğu içinde kaderini görmektedir genç adam (fonda hala 9. senfoni).
  • ilkokul, ortaokul ve lise (sadece hazırlık) hayatımın en zor dersiydi diyebilirim çekinmeden. her hafta vizyona giren; konuyu ve sonunu çok iyi bildiğim, sadece işleyişi değişen korku-gerilim öğelerini içinde fevkalâde barındıran film idi kendisi. filmin böyle olmasının asıl sebebi flüttü. flüt çalamıyordum ve evet hâlâ çalamıyorum. çünkü hiç sevmedim. film de pek oyuncu da yoktu. maalesef ben ve müzik öğretmeni. buyrun filmimizin özeti:

    öğretmen sınıfa girer. günaydın faslı bittikten, yoklama alınıp defter imzalandıktan (bir murphy yasası: ders bir an evvel bitsin diye en bi dua edilen, saatle en bi sevgili olunan derslerin öğretmenlerinin sınıf defterini imzalayıp, yoklamayı alması taş çatlasa 2 dakika sürer. 3 dakika sürerse bilin az sonra kıyamet gelecek) sonra geçen hafta öğrettiği şarkıyı önce bi kendi çalar, arkasından tüm sınıf birlikte çalardı.

    tam kapayamazdım delikleri. bozuk sesler gelirdi hep. sınıfla birlikte çalmamak çok akıllıca bi seçenekti. bıraktım bende eşlik etmeyi. artık çevreme bakıyor hangi delikleri kapatıyolarsa bende kapatıyordum. tabiî üflemiyordum, amacım seyirciye oynamaktı. bazı şanslı günlerde öğretmen sadece çalmak isteyenlere çaldırıp artı veriyordu. ama çoğunlukla listeden kaldırıp döşüyordu bir güzel. hevesli bikaç kişeye çaldırdıktan sonra listeyi eline alıyordu. sınıf listesi; ne ürkütücü bişeydir tembel öğrenciler için. öğretmen eline aldığında hemen bi fear yersin zaten. adrenalin pompalanır tüm vücuda. çocukluğunda serçe yakalayanlar bilir, avcunuza aldığınızda nasıl çarpar yüreği. aynı onun gibi bişeydi bu da. abartıyor muyum sizce? (abarttığımı düşünenler: bilmezsiniz siz tabiî; her ödevi yaparsınız, öğretmen sizi kaldırmayınca annenize şikayet edersiniz "öğretmen hiç söz vermiyo bana!" diye)
    eveet, filmimizde kullanılan suç aleti belli oldu : sınıf listesi

    listeden en bahtsız -bu genellikle hiç çalamayanlar olur- kişi kaldırılır.

    -eveet, gel bakalım şuraya.(gel sen cümle alem ağzına sıçtığımı en güzel yerden görsün)
    +hocam..ııı..şeyy. ben yerimde çalsam? (ulan yavşak yerinde çalabiliyor musun ki? çalsan çıkar da çalarsın)
    - gel burda çal, ses güzel dağılmaz sınıfa. (gel burda çal, çığlıkların güzel dağılmaz sınıfa)
    +yok hocam gelmeyim ben..(sende hiç acıma yok mudur öğretmenim?)
    - iyi hadi yerinde çal bakalım. (öyle de s.ktim böylede, mekânı sen seç hadi bakalım)
    +sağolun hocam, başlıyorum. (sağolun hocam, sıçıyorum yavaştan. hazırlıklı ol sınıfım)

    ilk notadan güzel ses alınır, ama ilerledikçe acı çeken japon kız gibi bağırır flüt. fonda da arkadaşlarının sessiz gülüşmeleri vardır. bi kaç kere daha yeniden başlarsın falan, arkasından öğretmen yeter bırak der. güzel bi dalga geçer, rezil eder. samimi arkadaşların, hoca dalga geçerek azarlarken sana bakıp güler, sen onlara bakıp gülmemek için zor tutarsın kendini. rezalet bi ders geçer, film biter. haftaya yeni film gelir falan..

    müzik derslerinden kurtulunca şöyle denir çoğunlukla; "bu kabus bitti, sırada askerlik var"
  • ama hep kötü anılarla (bkz: #8952734) değil, bazen de güzel anılarla yer etmiş derstir. misal;

    öğretmen beni kaldırıp flütte isteneni veremeyeşimin* akabininde sınıfla birlikte bir güzel dalga geçmiş, pek bi eğlenmiştir. geri geri, masasına doğru giderken ağzından dökülenler;

    öğretmen: ehüeüh, oğlum ne zaman öğreneceksin çalmayı sen yahuu..
    sınıf : eheheheh
    öğretmen: yeter çocuklar, çok güldük, derse geçiyoruz eheüüü..*çaaaaaatt*(arkadaki televizyon dolabının sivri ucuna kafayı çarpma efekti) alllaaaaaaaaaahh.. bu ne böyle yaa!?!?

    arkasına döner dolaba bakar, dolap ona bakar. yüz kıpkırmızıdır acıdan, ter basmıştır bi anda. çarptığı esnada bakışlar* benden ona kayar. sınıf sessizlik içindedir fakat yarılmamak için herkes kendini zar zor tutuyordur. ve sessizliğe tecavüz eden kadim bir ses;

    -(yüzüm aydınlanmış bi şekilde, en piç ifadeyle) heheheh, çok güldük derse geçelim.

    müzik dersi ne eğlenceli bi dersti o gün benim için*
  • türk eğitim sistemin en gereksiz iki (diğeri (bkz: resim)) dersinden biri. bu gereksizlik okul yönetimin ve eğitim sistemin bu derse bakı$ açısı ile ilgilidir. bu derste öğrencilere müzik bilgisi ya da herhangi bir müzik aleti çalma filan öğretilse ne ala. ama bu derslerde yapılan bir ders saati boyunca $arkı, türkü söylemek bunlara göre öğrencilere not vermek. tamam da canım; herkes güzel türkü söylemez ki, bu yetenek i$itir. zaten sınıfta ki herkes iyi türkü söyleseydi bu memleket de $arkıcıdan, türkücüden geçilmezdi.

    bir de kadro yetersizliğinden dolayı bu derslere, gönlünde türkücülük yatan ama ailesinin baskısı sonucu öğretmen olan ki$iler girerdi. üstelik hepside bağlama çalmasını bilirdi.
hesabın var mı? giriş yap