• sudan'da, kabusiye'nin 6,4 km. kuzeyinde yıkıntıları bulunan eski kuşi kenti. nil'in doğu kıyısında yer alır. mısır'da hüküm süren 25. hanedanın i.ö. 656'da kuşi topraklarına çekilerek meroe'ye yerleştiğine ve özgün mısır-kuşi kültürü geliştirdiğine inanılır.
  • unesco dünya mirasları listesi'nde bulunan ve mısır'a göre neredeyse hiç ilgi görmemiş sudan piramitlerine sahip kent.
  • olivier rolin (#20199624)'in dost yayınlarından şubat 2001'de çıkan ancak tanıtımı yeterince yapılmamış olan önemli romanı; şu sıralarda 2 tl'ye dost kitabevinde, ucuzlukta satılıyor (aynen rolin'in port sudan'ı gibi (#38943006)).
  • “bu sayfaları yalnızlar oteli'nin vantilatörlerinin altında yazıyorum. alnımdan süzülen ter damlaları, mürekkep üzerinde mavimsi, zarif alevler, bir zamanlar equatoria'da winterfield'ın çürümüş tarlalarında gördüğüm, dans eden renkli bataklık ışıklarına benzeyen ışıklar yakıyor. diktatörlüklerde gece hep ıssız ve kristaldir, her ses korkunç bir netlikte yayılır. bir köpek havlıyor, deyim yerindeyse sesinin her bir uyuz tüyünü, her bir salyalı dişini görebiliyorum. herhalde içişleri bakanlığı'ndan ya da saray'dan gelen bir jip, hızla el-kasr üzerinden geçiyor: koca tekerleklerin mor çamuru yardığını, kara gözlüklerin, koyu renk araba camlarının ardında, tavan ışığının altında parladığını görüyorum. bir havalandırma tıkırdıyor. zaman zaman birkaç el ateş ediliyor. dinliyorum, görüyorum. hayal kuruyorum. filtreli bringi sigaralarını ardı ardına yakıyorum. polisi ya da kimbilir kimi bekliyorum. ne de olsa, bir cinayete veya ölümle sonuçlanan bir kazaya tanık oldum ben. yeniden yazmaya koyuluyorum. türk sigaralarıyla ve güncesiyle, hartum gecesinde yalnız gordon'u düşünüyorum. kuşatmalarda beni her zaman etkilemiş olan bir yavaşlık öğesi vardır. yaşamın seyrelmişliği, sayılı zaman, duvarların ötesinden uzun uzun gözlenen ölüm, aklı gözüpekliğe, kurnazlığa, felsefe yapmaya mecbur kılar. doğal olarak ben kuşatılmışların tarafında bulunuyorum: kötü bir seçim bu. çocukken homeros'u keşfettiğimde hektor'un tarafını tutmuştum. annemle babam bir gün beni nantes'da yeni tiyatro sineması'nda adı sanırım alamo olan, john wayne'in meksikalılar tarafından kuşatıldığı bir filmi seyretmeye götürmüşlerdi. galiba filmde bir de o dönemin kızıl dilberlerinden biri oynuyordu. gecenin içinde durmaksızın meksikalıların trompetleri duyuluyordu. bu, ölüm demekti ve oldukça sembolikti. öyle ya da böyle, bu uyduruk amerikan filmi benim yetişmemde önemli bir rol oynadı. sonra bir bistro'ya gittik, bu benim sanatçı hayatımın başlangıcı oldu.”
  • "insan eğer bir kadınla yaşadıkları hakkında bir şeyler yazıyorsa, onun anısı artık yok olduğu için yapıyordur bunu. çin gölge oyunu, ölü harfler, bizim içi boş merkezimiz."

    port sudan'dan sonra, güneye, basamakları çıkar gibi rolin'in kafasına erişiyorsunuz çünkü o baş aşağı durmayı seviyor; yoksa içe kıvrımlı beynine bu kadar sıcak kan nasıl gitsin? bu kez sıcaktan üç numara kapalı kutusunun içi sisli, sabah güneşinin ışıklarını kıran bir sis, sana oyuncu olduğunu hissettiren, günü sana hediye eden serinletici bir perde.

    aşka değerini alayla vererek gözleri yaşartmak için aşk acısı çekmek mi gerekiyor? olivier rolin en kaşarlılardan. goethe'nin zamanesi, intihara meyilli eros.

    "abartmayalım, melek değiliz biz, belki insan da değiliz pek" ve gocunmadan ve gocundurmadan, dalga geçerek eleştirdiğimiz, hoşnutsuzluğumuzu belli ettiğimiz bulimik bir kadın bizi terk ettiğinde onun oburluğunu da sevmiş olduğumuzu kendimize itiraf edemeyecek kadar insanız ve melek değiliz. "senin çocuğun olmadı diyorum kendi kendime. bir erkek evlatsın sen, hep öyleydin, hiçbir zaman bir baba olmadın. kendinden şüphe duyuyordun da o yüzden mi kimseye güvenmedin, o yüzden mi endişenin canavarlarını hapsetmek için inşa edilmiş kırılgan bir labirent olan birkaç kitaptan başka hiçbir şeyin senden sonra yaşamasını istemedin?"

    "mutlu olun! gerçekten öldünüz ama hayatınız ölümü yendi! hiçliği, varoluşun bütün kırılganlığıyla doldurdunuz! bundan bir eser yarattınız. hiçlik karanlık değildi: siz ondan, muhteşem insan ırkını meydan getirdiniz, yaşamların, bedenlerin, ruhların, düşüncelerin, hayallerin ve anıların kalabalık mekânı. umutsuzca basit bir şeydi bu ve siz onu bir ormandaki yapraklardan daha fazla kıldınız. haydi, tekrar uyuyun, huzurlu, adil ve günahkâr olun: ben yaşam'ım, bana karşı bir günah işlemediniz. asla unutulmayacaksınız."

    "sonu kötü biten her şey iyidir." rolin, hayallerinde kazı yapıyor.
  • “bütün öyküleri başka biçimlerde anlatmak mümkündür.”
  • yer aldığı bölge (bkz: nübye)
hesabın var mı? giriş yap