• (bkz: renault modus)
  • arvo pärt'in bir eseri. aslında bu adla bilinmiyor bugün lakin yklaşık otuz sene evvel sovyetlerin ricasını kıramamış arvo amca ve eserine modus adını vermiş. bugün bilinen hâli için ise bir başka yere gitmeli...
    (bkz: sarah was ninety years old)
  • john locke'a göre, nasıl birleştirilirse birleştirilsin kendi başına var olması olası olmayan, cisme bağımlı olan ya da cismin etkisi olarak düşünülen ide'dir.
  • kadıköy'de moda caddesinde bulunan, koyduğu davulla rock çalan grupların davulcularını baştan çıkaran güzide stüdyo. sahipleri 10 numaradır. şöyle ki: bir arkadaş zayıf bir "1" rakamına benzerken, diğer arkadaş biraz irice olup "0" rakamına benzemektedir. eğer doğru bir şekilde dizerseniz yan yana geldiklerinde 10 numara muhabbet edebilirsiniz.
  • "her şeyin bir modus'u vardır" önermesi bana "her şeyin bir şeyi vardır" önermesini hatırlatıyor, ikincisi topu taca atmanın, lafı dolandırarak bir genellemeye sığınmanın apaçık örneği, içerdiği argümanın totolojik kimliği iddiayı düşürür. ilk önerme de böyledir ama diğerine nazaran sinsidir, yılansı faredir. bu hiçbir şeyin o şey olma aşamasında bir yol izlememesi mümkün olmadığından öyledir, kaotik bir olaylar silsilesi bile dışarıdan bakıldığında kaotikliğinden ötürü dizgeleşmez sayılamaz, bir "yöntem"i ve "tarz"ı vardır, modus işte tam da bunu imler.

    modus yunancadaki "plan, şablon" anlamı da bulunan medos'tan geliyor olmalı, yaygın kabul edilen açıklama bu yöndedir. bir şeyin "ölçü"sünü gösterir, nasıl ve ne şekilde olduğunu, örneğin boyutunu, uzunluğunu, kapsama alanını ya da niceliğini anlatır. sonra yine klasik dönemde anlam genişlemesi olmuş ve "ideal ölçü"yü imlemiş, örneğin cicero "suus cuique (rei) modus est" demiş, yani "her şeyin en iyi ölçüsü kendisidir." (orator 22.73) buradaki anlamı "tonlar ve bileşenler arasındaki uyum" anlamı takip etmiş, dolayısıyla müzikte "ölçü" için kullanılır olmuş.

    bir şeyin nasıl olduğunu anlatan kelimenin bir kapsama alanını önkoşul olarak benimsemesi gerekir, "şu şu olursa ölçü bozulur, şu şu olursa bozulmaz" gibi. buna göre modus'un da "sınır" anlamına sahip olması gerekirdi, ki olmuş da. sınırın kendisini imlerken elbette "engel"i de imlemiş, öyle ya bir şey nasıl olabiliyorsa, o oluşun imkanı diğer oluş tarzlarını reddeder ya da onların başlamadığı yere kadar uzanır. "modum transire" diye bir deyim kullanıyor cicero (tusculanae 4.17.4), anlamı "sınırı aşmak". esasında bunu çevirirken "ölçüyü kaçırmak" anlamıyla da düşünebiliriz, en nihayetinde ölçünün de sınırları vardır ve bunlar aşıldığında artık o kendisi olarak kalamaz.

    bir şeyin kendiliğinin tarzını belirten böyle bir kelimenin "yöntem, yol" anlamında da kullanılması beklenirdi, beklentimizi karşılıyor. cicero'nun "hiçbir öldürme yöntemi yoktur ki, bir insan o yöntemle birini öldürmemiş olsun" deyişindeki yöntem modus'tur (öldürme yöntemi, "modus occidendi"). elbette, yine "tarz" anlamı var burada ama zaten başta da söylediğim gibi hiçbir şeyin o şey olma aşamasında bir yol izlememesi mümkün değildir. şaşırtmaması gereken o yolun sınırlarının belirleniminin yani ölçüsünün ölçüsünün, tarzının tarzının (bir nevi modus'un modus'u, "modus modi") sonradan ve/veya dışarıdan bakıldığında belirlenebilir olmasıdır. bu durumun en iyi örneğinin spinoza'daki modus kavramı olduğunu düşünüyorum. bunu aşağıda anlatıp kapatacağım.

    geçen gün detay vermek istemediğim bir yerde spinoza'daki modus'u özellikle de tanrı bağlamında nasıl türkçeleştirmemiz gerektiği yönünde bir tartışmaya dahil oldum. evvelce bir felsefe hocası bu modus için "kip" demiş, başkası "tezahür", "görünüm", çiğdem dürüşken'in ethica çevirisinde ise "tavır" karşılığı bulunuyor. bağlamı düşünmeden salt yukarıdaki anlam açıklamasını göz önünde bulundursak bile modus'taki anlamların özellikle de görünümde değil, tarzda yoğunlaştığını anlarız. nitekim spinoza'da modus substantia'nın (altta bulunan, esas olarak var olan, töz) yani tözün kendinde kavranan değil, dışarıdan nasıl olduğunun kavrandığı bir tavra işaret eder. tezahür "zuhur etme, belirme, ortaya çıkma" anlamında, tavır ise "mevcut durum ve durumun sûreti, davranışın kendisi" anlamlarında. spinoza tanrı'nın kendisinin değil, sıfatlarından birinin tezahür edebileceğini, bunun da onun modus'u olduğunu varsayar, yani tanrı'nın modus'u sıfatının tezahürüdür, burada tezahürün kendisine değil tezahürün tarzına yani tavrın kendisine atıf vardır. bu noktada tavrın muhatabı olanlar, ne gördüyse onu görünüm kabul eder.
  • taze düşmüş, isveç menşeli yeni bir polisiye gerilim dizisi. polisiye sevmeyen biri olarak diyebilirim ki; ilk iki bölüm itibariyle izlenebilir gibi duruyor.

    imdb

    --- spoiler ---

    konusu: suçlu profili uzmanı inger johanne vik*'in otistik kızı bir cinayete şahit olur. ancak bunu anlatamaz. stockholm'de cinayetler çeşitli yöntemlerle işlenmeye devam ederken stockholm polis teşkilatında görevli dedektif ingvar nyman* bu cinayetleri araştırmaya başlar. bu sırada inger johanne cinayetlerdeki bir metodu ve kızındaki değişimleri fark eder.

    --- spoiler ---

    seyrettiğim sayfada bir izleyicinin yorumu iyi bir fikir veriyor diziyle ilgili.

    imgur
    hizliresim

    ekleme: ilk iki bölümden sonra giderek düşen bir ivme ve 8. bölümde final. nasıl güzel bir dizi evirilip çevirilip heba edilir izledik hep birlikte.
  • kaloriferleri bozuk evimde (bkz: #55464954) daha soğuğu seyredeyim ki ısınırım diye açtığım dizi.

    polisiye gerilim. isveç kaynaklı bir dizi. atmosferi hemen hissediyorsunuz. karanlık, gergin, tedirgin... konu da bu ortama ayak uyduruyor. izlenilesi.
  • cinayet ve polisiye yapımlar için ideal görsel ortama sahip isveç menşeyli dizi (bir de seattle var bu görsel dalda tabi). 6 bölüm izledim, gayet gideri var. akıyor.

    --bi nevi spoiler--
    lgtb farkındalığı olan bu sene izlediğim ikinci dizi işi. ilki sense8. yabancı işlerde güncel konular tak diye ekrana da yansıyor. bizde hala ecdad temasından ekmek yemece.
    gay-lezbiyen karşıtı radikal kilise örgütlerinin iskandinav ülkelerinin özgürlüğünü dünyanın çöküşü olarak nitelendirerek işlediği cinayetler, olayların temel örgüsünü oluşturuyor. ortadoğuda islam, amerika ve avrupa'da hristiyanlık; bir araya geldikleri tek nokta gelişmiş özgür insanlığa karşı olmaları.
  • dizinin son iki bölümünün (7 ve 8) ingilizce altyazılarının bulunmadığı dizi. fransızca ve hollandaca olup ingilizce olmaması da ayrı garip. türkçe'ye çevrilmemiş olmasının sebebi bu işte.

    dileğimiz ingilizce altyazısının en kısa zamanda çıkması.
  • --- spoiler ---

    bu diziyi izleyenler tüm isveç'in eşcinsel olduğuna inanabilir. zira başroldaki birkaç kişi dışında herkes eşcinsel. piskopos bile...

    --- spoiler ---

    başta güzel başlayıp sona doğru, hele ki 7. ve 8. bölümlerde artık gelinen noktanın ve sonunun da ne olacağının belli olduğu basitlikler abidesi dizi.

    --- spoiler ---

    başroldeki kadın uzun yıllar fbi'da görev yapmış. telefonu tespit edilmiş zanlıyı teşekkür etmek için ne diye ararsın.

    başroldaki erkek polis amirinin dizi boyunca olayların çözümüne hiçbir katkısı olmadı. kendisi hiçbir aksiyona girmedi. gerçi aksiyon adına bir tek baş kötü oyuncunun cinayetleri vardı. kendisi bu diziye yakışıklı erkek kontenjanını doldurmak yanında başroldeki hanım ablamızın boşanmış olmasından mütevellit aşk ihtiyacını doldurmak için dahil edilmiş. zaten ilk sahneden itibaren ablamıza göz koymuştu ve bu arzusuna nihayet 7. bölümde ulaştı. zaten 7. ve 8. bölümde herşey olup biterken onlar yataktan çıkmadılar.

    isveç'te sanırım hiçbir yerde mobese ve güvenlik kamerası yok. ne sokaklarda, ne metro istasyonunda ne de otel, sanat galerisi gibi mekanlarda. sanat galerisi içinde, otelde ve metro önünde cinayet işleniyor, zanlı metroda dolaşıyor, üstelik neye benzediği de tespit edilmiş. insan kameralarda aramaz mı böyle bir adamı.

    adam öldürdüğü kişilerin telefonlarını kullanıyor, zaman zaman bunları açıyor. bu telefonların nerede sinyal verdiği hiç araştırılmaz mı?

    adamın karısı ölmüş. polis geliyor, konuşmak istiyor. adam şimdi olmaz diyor. günler geçiyor daha görüşemiyorlar. adamın birşey sakladığı apaçık belli ama polis bugün gidip yarın tekrar geliyor.

    baş kötü oyuncunun yancısını bu kadar basit şekilde oyun dışı bırakmak olur mu?

    bunlar hiç arka sokaklar izlemez mi?
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap