*

  • fındıkzade'de bir ofisi vardı.
  • "ruanda’da kadınların temsil oranı yüzde 54 ama siz ruanda’nın demokratik bir toplum olduğunu, kadın haklarında çok ileri olduğunu söyleyebilir misiniz? " diyen devlet bakani.

    http://www.hurriyetim.com.tr/…-m@nvid~617571,00.asp
  • enteresan bir görev anlayışı olan bakan. imam nikahlı kocası tarafından vücudu resmen jiletle kazılan ve devletin çocuk esirgeme kurumu' na yerleştirilemeyip devletin hastanesinde tedavi edilmeyen m.k için "bana iletilen, bu arkadaşımızın yardım istemediğidir. eğer aksi bir durum varsa, tekrar söyleyeceğim gidip baksınlar. kesinlikle yardıma ihtiyacı var" açıklamasını yapmış. kendisine "iletken" günler dileriz, "göreve hakimiyet", "inisiyatif" gibi kavramları hatırlatırız.
  • bugun duzenledigi basin toplantisinda oldukca (buyuk harflerle ve alti cizili) gergin gorunen devlet bakani. kabul elestirilmek hos degil ama beni niye elestirmiyorlar da sayin bakani elestiriyorlar, kaldiramayacaksa o bakanlikta yer almamali.
  • (bkz: ege çubukçu)
  • malatya çocuk esirgeme kurumu olayında kendisine çok fazla yüklenilmesi anlamlı değildir; muktedir olmayan, sadece vitrin için seçilmiş bir bakandır kendisi. (bkz: vitrinden sorumlu devlet bakanı)

    kendisine bağlı çocuk esirgeme kurumu gibi kurumlarda hemen hiç kadın yönetici olmaması ise düşündürücü gerçekten.
  • çocuk ve kadından sorumlu devlet bakani. ziyaret ettigi cocuk yuvalari icin: "çocuklarımızın tamamına yakının boylarında diz çökmeye özen gösterdim" diyerek icraatini methettmistir. bu mudur bir bakanin super icraati?
  • benim çocuk muhbirlerim var gibi sonucunun ne olacağı bariz bir lafı düşüncesizce sarfedebilen, duyarsız kişi. zaten denetimsizlik sonucu herkesin kendi borusunu çaldığı, duygusuz insanlar tarafından yönetilen çocuk yuvalarının, bu sözden sonra içlerindeki dört kara koyunu bulana kadar oradaki çocukları canından bezdireceğini düşünemeyen, öngöremeyen bakan kişisi.

    (bkz: aferin)
    (bkz: benim cocuk muhbirlerim var)
  • elinde devasa bir devlet bürokrasisi olan ancak bunu yönetmeyi beceremeyip muhbirlik sistemine bel bağlayıp konuştukca batan kişi.

    ayrıca; "ziyaret ettiğim kuruluşların hepsinde en az dörder muhbirim var" demiş bir bakan*. ziyaret etmediğim yerler de var demek istemiştir aynı zamanda. secaat arzederken kendini ele veren bakan.
  • geçen gün gördüm, yener ağabeye şuna benzer birşeyler diyordu:

    " geçen gece bir çocuk aradı yurttan battaniye vermemişler. sabaha karşı gittim baktım cidden çocuğa battaniye vermemişler üşüyordu"

    böyle bir olay gerçekten oldu diyelim, gerçekten bir çocuk bir gece bir bakanı arayabildi şaaak diye. siz, ey bakan, niye oraya hemen gitmezsiniz? o çocuk niye sizin gelmenizi bekler üşüyerek? diyelim ki hemen çıktınız yola, az gittiniz uz gittiniz dere tepe düz gittiniz anca vardınız yurda. tamam haklısınız, henüz ışınlanamıyoruz. ama siz oraya gidene kadar arayabileceğiniz, "bir bakın falancada filanca bir olay oluyormuş" diyebileceğiniz bir elemanınız yok mudur o şehirde? oraya gidersiniz, gidince gerekeni yaparsınız, tamam. ama o çocuk ısınmak için sizin oraya gelmenizi beklememeli. üşüyen ve sizi arayamayanlardan bahsetmiyorum bile. çocuklar niye üşür diye hiç sormuyorum dikkat edersiniz.
    başka biri arasa "arkadaşıma tecavüz ediyolar" veya "arkadaşımı dayaktan gebertiyolar" diye, o zaman sizin sabaha karşı oraya varmanız bu kadar da sindirilebilir ve yener ağabey'e anlatılabilir bir anı olmazdı, sanırım. pek sayın bakanım söylediklerinize talihsiz bir açıklama diyorum geçiyorum, izin verirseniz. ne gerçekten bir çocuğun üşüyorum diyerek sizi arayabileceğine, ne arasa sizin oraya gideceğinize inanmıyorum. görevinizi kelime anlamı ile yerine getirip sadece baktığınız gibi bir his var içimde. ordaki çocuklar da en az sizin açıklamanız kadar ve hatta daha fazla talihsiz bence, ne dersiniz?

    edit: ne iyimsermişim, sadece baktığınıza dair bir his var içimde demişim.
    bakmak ne kelime, kafayı çevirip bakmamak varken..
hesabın var mı? giriş yap