• john keats'in bir semaverin üzerindeki motifleri kullanarak ölüm, aşk, acı, zaman gibi kavramları anlattığı, 1820'de ilk defa basılan şiiri:

    thou still unravish’d bride of quietness,
    thou foster-child of silence and slow time,
    sylvan historian, who canst thus express
    a flowery tale more sweetly than our rhyme:
    what leaf-fring’d legend haunts about thy shape 5
    of deities or mortals, or of both,
    in tempe or the dales of arcady?
    what men or gods are these? what maidens loth?
    what mad pursuit? what struggle to escape?
    what pipes and timbrels? what wild ecstasy? 10

    2.

    heard melodies are sweet, but those unheard
    are sweeter; therefore, ye soft pipes, play on;
    not to the sensual ear, but, more endear’d,
    pipe to the spirit ditties of no tone:
    fair youth, beneath the trees, thou canst not leave 15
    thy song, nor ever can those trees be bare;
    bold lover, never, never canst thou kiss,
    though winning near the goal—yet, do not grieve;
    she cannot fade, though thou hast not thy bliss,
    for ever wilt thou love, and she be fair! 20

    3.

    ah, happy, happy boughs! that cannot shed
    your leaves, nor ever bid the spring adieu;
    and, happy melodist, unwearied,
    for ever piping songs for ever new;
    more happy love! more happy, happy love! 25
    for ever warm and still to be enjoy’d,
    for ever panting, and for ever young;
    all breathing human passion far above,
    that leaves a heart high-sorrowful and cloy’d,
    a burning forehead, and a parching tongue. 30

    4.

    who are these coming to the sacrifice?
    to what green altar, o mysterious priest,
    lead’st thou that heifer lowing at the skies,
    and all her silken flanks with garlands drest?
    what little town by river or sea shore, 35
    or mountain-built with peaceful citadel,
    is emptied of this folk, this pious morn?
    and, little town, thy streets for evermore
    will silent be; and not a soul to tell
    why thou art desolate, can e’er return. 40

    5.

    o attic shape! fair attitude! with brede
    of marble men and maidens overwrought,
    with forest branches and the trodden weed;
    thou, silent form, dost tease us out of thought
    as doth eternity: cold pastoral! 45
    when old age shall this generation waste,
    thou shalt remain, in midst of other woe
    than ours, a friend to man, to whom thou say’st,
    “beauty is truth, truth beauty,”—that is all
    ye know on earth, and all ye need to know. 50
  • keats'in şiirinin içinde geçen 'beauty is truth,truth is beauty' sözünün ölümsüzleştiği şiir.
  • ilk okuduğumda: what leaf-fring’d legend haunts about thy shape five (5) şeklinde (yani 5'i şiire dahil ederek) okuyup, alt mısralarda 10'u görünce salaklığıma şaşırıp, gülmekten kırıldığım şiir.
  • sanatın anı öldürdüğü yani dondurduğu, donuklastırdığı ya da ölümsüzleştirdiği paradoxunu sorgulatan şiir.
  • "easter 1916"dan sonra keats'le tanışmamın tam anlamıyla bir yıkım olmasının peşi sıra, keats'i bana sevdirmiş şiirdir.
    sanat, aşk, doğa, hayatı tek bir vazodan okuyabilmesi çok büyüleyici. hele ki, yaşanmış yerine yaşanmak üzere olanın ve kulaklarınız yerine kafanızda duyduğunuz melodinin verdiği heyecan, zevk ve mutluluğun daha üstün ve daha güzel olduğunu anlatması çok hoş.

    en güzeli de; o vazodaki öpüşmek üzere olan çiftin sonsuza kadar yaşlanmadan ve o arzudan hiçbir şey kaybetmeden asla kavuşamayacak olmaları. son olarak;

    "“beauty is truth, truth beauty,”—that is all
    ye know on earth, and all ye need to know"

    (güzellik,gerçek olandır; gerçek olan, güzel- evrende bilebileceğin ve bilmen gereken tek şey budur.)
  • bir vazodan şiir yazmak... bu şiir öyle özel bir şiir ki şairin uğruna yazdığı vazonun gözünüzün önünde etrafında döndüğünü düşünürseniz her bir satır görüş açınızdaki vazo üzerindeki resimleri büyüleyici şekilde yansıtır ve dönen vazoda beş farklı hikaye anlatılır ve her birinde de bir motif işlenir.
  • behçet kemal çağlar tarafından bir yunan vazosuna başlığıyla türkçeye çevrilmiş john keats şiiri. ataol behramoğlu ve özdemir ince'nin hazırladığı dünya şiir antolojisi'nin ikinci cildinde yer almaktadır. ben çizgi romanı anlamak'ta gördüm ilk defa.

    bir yunan vazosuna
    hey sessizlik!. eşikte el değmeden bekleyen,
    kıvrak bükülüşlerle süzülüp duran gelin!
    ağlamadan, gülmeden toprakta emekleyen
    güzel çocuk sütanan vakfın elinde elin ...
    yüzyıllardır söylenegelmiş ve bitmemiş te,
    ölmüşleri ölümsüz yapan masallar işte,
    uzandıkça dolanan sarmaşık üzerine ...
    bizdeki bozuk düzen mırıltılar yerine
    birşeyler anlatıyor, içli, sessiz, derinden
    "arkadya"nın duygular akan düzlüklerinden ...
    gün geçer, güzelleşir duyulmuş şakımalar;
    duyulmamışlarında daha da güzeli var;
    üstündeki resimde üflenen, duyulmayan
    makamlar işte öyle alımlı, zorlu yaman
    şu güz bilmez ağaçlar altında gelmiş dile.
    şu atılgan, gözü pek, sevimli aşık hele.
    bekleyecek hep böyle uzanmış o genç dudak;
    aklından geçmez bile bir an için sızlanmak
    çünkü sevgili hep bu, hep hurda, bekliyor hep,
    uzanıp öpemesin, öpmemeye yok sebep!
    böyle diri, tetikte, böyle istekli her an
    mutluluk kadehini boşaltıp da kırmadan
    yüzü buruşturmadan hep içmeyi beklemek
    ne tadına doyulmaz ne vazgeçilmez emek!
    var öpme o dudağı; kapanmasın gülüşün.
    kalb böyle çarparsa, biter ömür bir günde, düşün,
    duracaksın hep böyle, alımlı, zorlu, sıcak,
    hep böyle çarpan kalbin hep böyle genç kalacak!
    her siniri bir düğüm, her bakışı bir hile;
    burkulmuş dilleriyle, yanan alınlarıyla.
    yürekleri çarpmaktan bıkan insanların, sen,
    havasında hep böyle yaşamak, ne zevk, bilsen!
    kutlu şey! güzel duruş! eşsiz, benzersiz şekil;
    amacı kekeleyen kelimelerle değil;
    birkaç beden çizgisi, bir dal, bir çeşme tası,
    çiğnenmiş ot, çalınmış çalgı, bir taş parçası
    en işlek dil olmuş ta, bilinen bugün-yarın,
    sırrını fısıldıyor bize sonsuzlukların...
    gönül! bak, gözlerini örten dumanı sil de;
    vazo! bunu tekrar et, ona daha eğil de.
    "bunu bil, yeter sana, yeryüzünde bunu bil!
    "güzellik, büyük gerçek, tek gerçek, başka değil!.."

    https://www.ateslekarsilikveren.com/…-vazosuna.html
    https://www.poetryfoundation.org/…-on-a-grecian-urn
  • ingiliz edebiyatının bir dönem ode akımı vardır bizdeki karşılığı kaside. grecian urn a yapılan bu övgü şiiri de o akımın en bilindik 3 ode larından biridir. oldukça saçma bulmuşumdur kendi adıma zira yunan çinili vazoya övgü her ne kadar derin içerikli sembollü falan bir şiirin başlığı olsa da komiktir kanımca
hesabın var mı? giriş yap