• cbs'nin yeni dizi procesi.

    sarah michelle gellar ablamiz ikiz karde$leri oynayacakmi$. biri suclu ve fbi tarafindan araniyorken, diger karde$ olunce onun yerini almasi tadinda bir kimlik sorgulamalari, bir heyecanlar.

    bakalim.
  • cw kanalında yayınlanacak olan dizi. sarah michelle gellar oynayacak. sonbaharda, salı günleri yayınlanacak.
  • 13 eylül 2011'de ilk bölümü yayınlanacak olan yeni sarah michelle gellar dizisi. oyuncular arasında lost'tan tanıdığımız nestor carbonell de bulunmakta. hikaye, bilindik, benzerler arasında yer değiştirme hikayesi. fragmanı pek ümit verici gelmese de boş zamanlarda göz atılabilecek bir dizi diyorum ben. hatta belki de sarar gider.
  • dört bölümü yayınlanar the lying game ekolünden sarah michelle gellar dizisi.
  • sarah michelle gellar'ın buffyden beri epey yaşlandığını gözlemlediğim, mystery drama dizisi. o değil de siobhan nasıl bir isimdir arkadaş.
  • sarah michelle gellar'ın televizyona döndüğü, iyi ama kıvama gelmesi için biraz daha zamana ihtiyacı olan dizi. bu zaman da kendisine tanınacaktır, zira dediğim gibi karşımızda sarah michelle gellar var, boru değil. dizi ilk önce cbs için hazırlanmıştı. sonra kardeş kanal the cw'de yayınlanmasına karar verildi. bu niye önemli? çünkü saydığım bu iki kanal birbirinin tam zıttı. biri yetişkinlere hitap eden, daha çok her hafta hikayesini tüketen dizilere şans veren; diğeri genel olarak güzel kız-yakışıklı erkek-öpüşmeli sevişmeli senaryo üçgeninde gidip gelen, arada iyi işlere ev sahipliği etse de seyircisi daha çok düşük beğenili amerikan gençlerinden oluşan bir kanal. ringer da yetişkinlikten gençliğe doğru geçiş yapmaya çalışmış. biraz fazla müzik kullanmış, üstelik kullanılan şarkıların da, "genç" olacağım diye uğraşıldığından, sahnelere uyup uymadığı konusunda pek düşünülmemiş.

    ilk bölümü özetleyelim, spoiler okumak istemeyenler bir paragraf atlasın.

    bridget derin bağlantıları olan bir adamın bir suçtan mahkum edilebilmesi için tanıklık yapacak bir kızdır. karşılığında fuhuş yaptığı için cezalandırılmaktan kurtulmuştur. geçmişinde bir takım gizemler olan bridget ikizini çok üzecek bir olaya yol açmıştır (siobhan'ın oğlunun (?) ölümü) ve zaten yeni barıştığı siobhan'ı yeniden kaybetmiştir, bağımlıdır ve iyileşmeye çalışmaktadır. peşinde de aleyhine tanıklık edeceği adam vardır. siobhan ise 6 yıldır görmediği ikizini yeniden hayatına kabul eden, zengin bir koca bulup evlenmiş, dış görünüş olarak harika bir hayat süren bir kadındır. dizinin faydası için ne tesadüftür ki bir ikizi olduğunu kocasına söylememiştir. iki kız kardeş bir bot gezisine çıkarlar. bridget uyuyakalır. uyandığında siobhan botta değildir. bir hap kutusunda nikah yüzüğnü bridget'e bırakmış ("al benim yerime geç" demenin başka bir yolu olsa gerek), görünüşe göre intihar etmiştir. siobhan'ın hayatını yaşamaya başlayan bridget altı yıldır görüşmediği ikizi hakkında hiçbir şey bilmediği için elbette ki fazlasıyla bocalar. siobhan kocası andrew'ı en yakın arkadaşı gemma'nın kocası henry ile aldatmaktadır. zaten kocasıyla arası belli ki çok iyi değildir. dışarıya mutlu gözükmek için çeşitli oyunlar oynamaktadır. kocasını sevmeyen, üvey kızını sevmeyen siobhan'ın bu hayata devam etme sebebini bilmiyorum. belki de zenginliğini ve statüsünü kaybetmemek içindir. siobhan'ın evinin girişindeki büyük resmine bakacak olursak bir oyuncu falan olduğunu tahmin ediyorum, ilk bölümde neden bu konuda bilgilendirilmediğimize anlam veremiyorum. üstüne üstlük öğreniyoruz ki siobhan bir aylık hamile. kocasıyla durumuna bakacak olursak çocuğun henry'den olduğunu varsayıyorum. (gerçi kocasıyla da bir iki kere yatmış sağ olsun) alkol bağımlılığından kurtulmaya çalışan bridget'in siobhan iken içki içmemesi de böylelikle şüphe çekmemiş oluyor. andrew da bir haltlar karıştırıyor ve siobhan'dan gizliyor. zaten evi de neden taşımak istediği bir muamma. bölüm sonunda öğreniyoruz ki sibohan'ın da peşinde bir takım adamlar var. (gemma siobhan'ın kocasının sevgilisi olduğunu öğrenip onu öldürtmeye çalıştığını düşünmüyorum) veeeeee... siobhan hayatta!

    daha ilk sahneden sarah michelle gellar'ı birinden kaçarken izlemek onu hala ve her zaman buffy olarak gören benim gibi seyircilere garip geliyor. dönüp bir uçan tekme koymasını ve harika bir replikle spidey'e taş çıkarmasını bekliyorsunuz ama işte, bu dizi buffy değil. zaten bölüm sonunda buffy'nin asla yapmadığı bir şeyi bridget'e yaptırarak bu ayırımın altını iyiden iyiye çiziyorlar. gellar'ın oyunculuğunu her zaman beğenmişimdir. özellikle karakteristik ses tonunu çok iyi kullanır. gerektiğinde kırılgan, gerektiğinde komik, gerektiğinde karizmatik, gerektiğinde korkutucu olmayı çok iyi başarır. o yüzden iki farklı karakteri canlandırırken aradaki nüansları iyi verdiğini düşünüyorum. tabii ki bridget daha izlenesi bir karakter. "it's just like my house, except not" gibi whedon-vari replikleri bile var. ama siobhan da yaşadığı hayatı yüzünden okuyabileceğiniz, bridget'ten farklı olduğuna rahatça inanabileceğiniz bir şekilde oynanmış.

    biraz takip ettiyseniz diziyle ilgili her röportajda "bu kadar yakışıklı bir arada bulunmaz" gibi sözleri duymuşsunuzdur. bu demeç, dizinin kanalı the cw seyircisine yaranmak için verilmiştir, bilesiniz. açıkçası ben her zaman bayılarak izlediğim kristoffer polaha'dan başka yakışıklı görmedim etrafta ama yine de zaten bu dizinin "yakışıklı"ları 15-23 yaş arası kızların beğeneceği kişiler değil. the cw seyircisi jensen ackles sever, penn badgley sever. ioan gruffudd kimmiş? dizinin rating'leri bocalamaya başlayınca derhal genç ve baklavalı bir karakterin diziye girişini takip ediniz. (benzer bir örnek için bakınız nikita'da alex'in komşusu olan genç)

    ayna kullanımı ile metafor yapma isteklerini umarım ilk bölümde yeterince tatmin etmişlerdir. her bölümde bir ben var benden içeri mesajını aynalarla alacaksak işimiz var. bir de yıl 2011 olmuş, o bot sahnesindeki yeşil ekran kullanımı nedir öyle? daha sahte gözükemezdi sanırım. tamam, pilot çekerken masraftan kısın da madem yayına giriyorsunuz bir zahmet yeniden adam gibi çekin o sahneyi, değil mi ama? resmen güldürdüler kendilerine.

    ratingler tabii ki ilk bölümde yüksek olacaktır. hem nispeten iyi eleştiriler alan, hem de çok ilgi çekici bir başrol oyuncusu olan bu dizinin ratingsel rengi üçüncü ya da dördüncü bölümde ortaya çıkacaktır. açıkçası "smg yeniden televizyonda" haberlerini etkisini yitirdikten sonra bu dizinin bu haliyle the cw'de yayında kalabilmesini pek mümkün görmüyorum. çok sıkışırlarsa bir buffy oyuncusunu konuk alıp son bir medya bombardımanıyla diziyi yaşatmayı deneyebilirler. ama bunlara hiç gerek kalmadan da diziyi daha ilgi çekici hale getirmek mümkün. şu anda fazla pembe dizi kıvamında. herkesin bir gizli amacı, herkesin bir entrikası var. hikayenin biraz daha tempolu ilerlemesi, diyalogların kuvvetlendirilmesi, müziklerin daha iyi kullanılması, dizinin daha gençleşmesi lazım.
  • --- spoiler ---

    birbirinin yerini alma olayında neden hiç bir zaman senin sesin farklı diyen olmaz diye tekrar sordurmuştur ilk bölümüyle ve bot sahnesi gerçekten de ben aslında yoğum diye bağırıyor, ama yine de fena değil. pariste yaşayan öldü sandığımız kardeşin ve kocasının neler çevirdiğini merak ettirmiyor değil
    --- spoiler ---
  • ikiz kızlardan birinin diğerinin yerine geçmesi olayı abd'li senaristlerin yeni takıntısı. yani birisi sevgilinizin, eşinizin, kızınızın falan yerine geçse mutlaka anlarsınız; ama aynı senaristler bu temel sorunu, yerine geçilen kişinin yakın ilişkilerini, çevresini falan dikkatsiz ve kendisine karşı soğuk karakterlerden oluşturarak aşmaya çalışıyorlar anlaşılan. siz de zaten diziden evrenin sırrını beklemediğiniz için türk filmi izler gibi bir gevşeklikle kabulleniyor, görmezden geliyorsunuz.
    abd izleyicisi ise, iptal edilen onca güzel dizinin varlığı düşünülünce, bildiğin iq yetersizliğinden mustarip olduğu için bu durum onlar adına sorun teşkil etmiyor. dolayısıyla bu tip hikayelerle bir süre daha karşılaşacağız sanırım. ringer için konuşursak, aslında tıpkı the lying game gibi birbirinin yerini alma fikrinden yola çıksa da hem daha özenli hem de oyuncu kadrosu açısından daha fazlası var bu dizide. kadro derken çok iyi oyuncular yok aslında; belki de tanınmış olmaları itibariyle bir avantajları var demek daha doğru. örneğin ikizleri canlandıran buffy'yi yıllar sonra görmek hoş bir nostalji yaşattı. ha oyunculuğunda değişen bir şey var mı derseniz; hayır. diğer önemli(?) rollerde lost'un richard alpert'ı, life unexpected'ın nate'i var. eğer ilk bölümün temposu ve gizemi sürerse entrikalı, oyunlu, çerezlik bir hafif kriminal drama olarak izlenebilir.*
hesabın var mı? giriş yap