• roger waters'ın pink floyd'tan ayrılmasından sonra,roger waters'sız yapılan 2 albümü dinleyince sarfettiğim cümle..*
  • hem bitti hem bitmedi , zira pink floyd ' un roger watersgittikten sonra enfes şarkıları vardır. ama bazı şarkıları da gerçekten pink floyd denemeyecek kadar kötüdür..

    kesin bir karar vermek bence yanlış... ama bir de istisnalar kaideyi bozmaz olayı var, kafam karıştı şimdi...

    edit: 2004 yılında türkçe konuşmayı bilmiyormuşum. heh heh. gençlik!
  • roger waters'ın ayrılması sonrasındaki kadroda da iyi müzisyenler var, doğru, bir david gilmour boş adam değil, rick wright ile nick mason da halen tekkeyi bekliyorlar ama geride kalan x isimli iyi bir psychedelic rock grubu... pink floyd değil, olamaz, olmamalıdır da...o ruh öldü...
  • "ehehehe oğlum gel kim daha çok uzağa işer hadi yarıştıralım" gibi bir çoçuğun kurabileceği sloganımsı cümledir..
  • berlin'deki roger waters'li the wall konseri ve earls court taki roger waters'siz pulse konserini ardarda izleyip aldiginiz hazzi karsilastirdiginizda kendiliginden curuyen tezdir. keza waters'in gilmour'dan daha iyi bir besteci oldugu bir gercektir, ancak gilmour'in parcalari waters'dan daha iyi soyledigi daha buyuk bir gercektir.

    zira roger waters egolarinin pesinden oylesine suruklenmistir ve oyle donulmesi mumkun olmayan sozler sarfetmistir ki, pink floyd ruhu denen seyin icine bilakis kendi gotuyle sicmistir. boyle bir efsanenin parcasi olup, buna katkida bulunan, ismi gecen ve gecmeyen tum insanlarin olusturdugu grubun temel taslarindan biri olup, gotunu yere biraz daha yakin tutabilseydi, simarikligini ve hirsini dizginleyip cenesine hakim olabilseydi, yaptigi isten gurur duyan samimi ve alcakgonullu insanlarin (bkz: david gilmour) (bkz: rick wright) (bkz: nick mason) sahnede birbirlerine bakip gulumsemelerinin arasinda bugun * belki onun da yeri olabilirdi.
  • roger waters'ın egosu gibi konulara katılmama rağmen benim için de bir gerçeği açıklayan durumdur. the final cut'tan sonra pink floyd ismi bir nevi david gilmour'un solo kariyeri işlevini yerine getirmekte kullanıldı gibi gelmekte. yani david gilmour'ı çok ayrı severim ama waters'sız o isim kullanılmamalıydı. the division bell iyi bir albümdü ama daha çok pink floyd olmaya çalışan bir grubun eforu olarak gelirdi bana. gerçekten pink floyd değil de öyle olmaya özenme gibi. o yüzden katılıyorum 1983'ten sonra pink floyd ismi kullanılmasaydı ve gilmour o iki albümü solo olarak çıkarsaydı kendi ismiyle, hem kendi solo kariyerinde waters'dan daha başarılı olurdu, hem de, bu biraz kişisel kanaat ama, doğru olan buydu.
  • kısmen doğru önerme. fakat aynı zamanda katılmamak için elimize kapı gibi "the division bell"in bulunduğu önerme.

    pink floyd'un %70'i roger waters mıydı?.. evet. hiç şüphesiz. ancak geriye kalan müzik tarihi için o kadar değerli ve yüzlerce gruba bedel bir %30'dur ki, son yıllarda "roger waters solo projesi" haline gelen pink floyd'ın, waterssız devam etmesi başlıbaşına bir gereklilikti.

    sonuçta waters'ın o yıllarca peşinde koştuktan sonra kavuştuğu bağımsızlığında, (belki bir parça amused to death) the division bell'e çok yaklaşamaması, aslında bu devam kararının müzikseverlerin ne kadar hayrına olduğunu gösteriyor.

    the final cut gibi, pink floyd standartlarında özensiz, aceleye getirilmiş ve hatta vasat bir albümle jübile yapmamalıydı grup. the division bell bu anlamda çok daha yürek ferahlatan bir çalışma kuşkusuz.

    david gilmour muhtemelen solo kariyerine devam etmiş olsa, the division bell gibi bir albümün altına girmezdi. pink floyd adının yarattığı baskı sonucu oluşan the division bell olmasa, on an island gibi daha basit ve iddiasız albümlerin peşinde koşardı.
  • iki farklı açıdan iki farklı değerlendirmesi olan bir önermedir. pink floyd ruhu açısından bakıldığı zaman doğrudur, zira 70'lerden 80'lere kadarki david gilmour'lu pink floyd'u müzik dışı bir eleştiriye sokarsak, o ruhun kesinlikle roger waters'sız eksik kalacağını görürüz, hem kendisinin grubun ilk gününden beri bir üyesi olmasını hesaba katarak, hem de müzikal ve lirikal anlamda grubun 'tema'sının baş yaratıcısı olarak.

    fakat eğer müzikalite noktasında eleştirecek olursak, bu tartışma tamamen kişisel zevkler kolundan ilerlemeye mahkûmdur, kimisi gilmour'un yumuşak, duygulu bestelerine tav olurken, kimisi roger döneminin alışılmadık, inişli çıkışlı bestelerini sever. ha 'kalite' dersek iki dönemde de 20. yüzyılın gelmiş geçmiş en kaliteli ürünleri verilmiştir* fakat bence iki süper albüme hayat vermiş waters'sız dönemi bir şekilde daha az egolu bir roger waters ve aynı naiflikteki gilmour birlikteliğiyle dinleseydik, bu daha olgunlaşmış iki kafanın çıkaracağı şeyler, bugün üretilen müziği falan toptan değersiz bırakacak şeyler olurdu. evet, müzik açısından bakıldığında pink floyd'un waters'sız bir şekilde eksik kaldığını savunuyorum fakat bu pink floyd'u bitirmemiştir, sadece dünya müziğini toptan öldürecek bir birliktelikten korumuştur.

    gerçi ben halen the division bell hariç 1990'dan sonraki müzik üretiminin gereksiz olduğunu düşünüyorum ya, neyse.
hesabın var mı? giriş yap