*

  • henüz altı yaşındayken duyup öğrendiğim bir deyim.

    o zamanlar televizyon hastalığım vardı, oynayan her filmi izler, kendimce etkilenir kah ağlar, kah gülerdim. bilinen tüm normal çocuklar gibi benim yetiştiğim kuşağın çocukları da saftı fakat öyle böyle değil, bizimki şimdilerde salaklık olarak addedilebilecek türden bir saflıktı.

    kaldı ki, maalesef filmlerde gördüklerimi gerçek olarak algılıyor, buna göre tepki veriyordum. mesela biri mi ölüyor, ben film bittikten sonra da üzülüp ağlamaya devam ediyordum ve ebeveynlerimden biri muhakkak soruyordu: "yeter oğlum, niye ağlıyorsun daha?" diye, cevabım: "marianna öldü artık görmediniz mi?" sorusu oluyordu.

    işte böylece "rol icabı" deyimini öğrenmiş oldum, cevaben bana "oğlum o rol icabı öldü, yani aslında yaşıyor" cümlesi söylendi. sanırım ilk hassiktirimi o zaman çekmiş olmalıyım, büyük ihtimal.

    büyüyünce de farklı bir hüviyete büründü tabii bu "rol icabı", sevmese de rol icabı seven arkadaşlar, sevgililer, abiler, ablalar filan.

    çoğalıp gitti hassiktirlerim, rol icabı söyleyemedim zaman zaman ben de. rol icabı yaşayıp gidiyorum, istesem de, istemesem de...
  • artik gunumuzde rol icabi denilen sey de kalmadi tabii. her sey tersine dondu. insanlar anca rol icabi sahici olabiliyolar. mesela bir arkadasiniz. oyle yine rol icabi "cok yakiniz" olanlardan. size asil dusunduklerini soylemekten, ciddi biseyler soylemekten cekiniyor. yillarin ogrenilmis caresizliginin getirdigi bi mukadderatciliktan ote; hayati fazla ciddiye aliyorumsu, yuzeysel olmayan her sey illa dramatik olur bas edemem korkusundan kaynaklanan bir juvenile'lik saniyorum bu, her neyse. rol icabidir belki cok desip de umursuyor gibi gorunmemek lazim. musterisi yok zaten. gerci simdi su sallama kimliklerimizin icinde ozneyi gormek zor oldu. bisey vardir diye kaziyoruz babam, kaziyoruz, susuyor diye adam sanaraktan. ne cikiyor. fos. ne cikiyor. dedikodu. kakara kikiri, hihihiler. haset, riyakarlik. kendi olma korkusu. bu korkuyu baskalarinin suratina attirarak sebep olduklari o carpik gulumsemeler. beyindeki o yuz tanima modulu oyle ustalasti ki saniyesinde taniyor uckagitciyi. adam oyle inaniyor ki uckagitci gibi gorunmesinin rol icabi olduguna bisi de diyemiyosun. oyle inaniyor ki cok samimi gorundugune uzuluyosun. hep rol icabi gosterdi samimiyeti zira. simdi sahiden yapacakken rol icabi gibi gibi geliyor. yapamiyor. yapmaktan ote "olamiyor". fenasi kendi gibi saniyor herkesi. hic "olamadigindan" normal tabii. yazik degil mi abisi. buhranlara soktun kendini. belki super cesur adamsin ama hep bu rol icaplari fruko yapmis seni. patetik pic. hadi siktir git simdi allahin ibisi. rol icabi yani. gelirsin yine sonra.

    edit:

    geldim (vay. sana biraz dokunduysa hemen yandas aradin, bu ithamlari kendime yaptigimi umdun bir an, oyle degil). goren sinir harbi gecirdigimi sanmis. yok abicim. bir lavuga felan laf sokuyordu hic degilim. zaten entrinin dogasina terso olmaz miydi bu. sozlukten siksik ederek laf mi sokacagdim millete. yok oyle bir dunya. herkes biraz ustune alinasiydi yani (senegalliler dahil degil. bir de behcetcigim.). yok yok alinmayin sakaa. aksine, rol icabi. rol kestim. rol icabi sahici oldum. ben yokum zaten. kufur eden bir metin var. pic falan. ah. kimse masum degildir. kelimeler hele ov. aa ben delirdim siz bilmiyo musunz. neyse dagilin, sov bitti. "gidiyorum ben boscakallar. sicmisim ortalik yerinize. kicimin fosforuyla aydinlanin siz artik." can yucel.
  • levent kırca'nın 1986 yılında trt'de yayınlanmış 4 bölümlük dizisi. aslında komedi türünde olması lazım ama nedense bunu izlerken içimin daraldığını hatırlıyorum. yani gerilim-macera tadında bir hikayesi vardı galiba. bir daha yayınlasalar da görsek nasıl bir şeymiş.
hesabın var mı? giriş yap