• sürümek, çekiştirmek, çekmek, oradan bir başka yere taşımak ki bu sırada ya direnmiş olsun veya sürtünme tipi iz bırakmış olsun. bilgisayar faresinin sanal oku da elimizle farenin yatay yüzeydeki hareketlerinden etkilenip sürüklenir, sürüklenmiş olur.

    "sanki her an, gösterdiğin en ufak gevşekliğin seni çok ötelere sürüklemesini bekliyormuş gibisin." georges perec - un homme qui dort

    (bkz: schleppen), schleppe, şilep
    (bkz: römorkör/@ibisile)
    (bkz: cer), cer atölyesi
    (bkz: alıp götürür)
  • iteklemek değil, sürüklemek yalnızca. en kötüsü, aslında o kadar da hevesli olunmadığı anlaşılan bir şey için bir başkasını ya da kendini iteklemek, onu ya da kendini, gerçekte istenilmeyen bir şeyi yapmaya zorluyor durumuna düşmektir. sürüklenmek ise, en çok da yorgun iken anlamlıdır; ancak, henüz bu bilince de ortaklaşa erişilememiştir. bu yüzden, bir çok hikaye, gülhane parkında ayrı birer ceviz ağacı olarak kalınmış olmakla bitmiştir. öyle olunca, kimsenin hiçbir yeri fethedemeyeceği zamanlarda, en güzeli sadece günleri sürüklemektir. başımız köpük köpük bulut, günleri sürüklemek.
hesabın var mı? giriş yap