294 entry daha
  • pis sanatçılar, her şeyi de bilmeseler, isabetli tutturmasalar olmaz.

    titrek yıllar içinde, doktor olmayacağımdan çok korktunuz, sizi anlıyorum. ama bakın, sonunda aynı anda hem doktor hem sanatçı oldum. hem doktor hem orospu oldum.

    sanatçı güçlü olmalı ve yine de kaybetmelidir.

    kazananın dili sanat değildir, sanat geride ve altta kalanı taşır, yeniden göze ve gönle sokar.

    sanat yapan. diyebilir ki: "aramayı bıraktım. buldum. sadece ne olduğunu bilmiyorum."

    sanatçı bayağı olabilir.
    bayağılığı aşmak zorunda. bir an için bile olsa.
    bir anı kurtaran sanatçı olur.
    peygamber, insanlığı kurtarmak zorunda..

    beklemek de konsere dahil. sanatçının geç çıkışını ıslıklamak, alkışla protesto etmek çelişki. sessizlik de müzik, sokağın sesi, konser alanının sesi müzik.

    küçük iskender büyük iskender'in değili (veya göstereni büyük iskender) olduğuna göre, şairimizden kendi halinde bir adam değil, ancak negatif narsist, yani narsistin arabı çıkabilir. hakkıdır, istediği gibi olur. üzülmeyelim, sanatçılar insan sayılmaz, insan değillerdir. iskoçyalı gibi, ölümsüzlük öğrencisi onlar. (bkz: küçük iskender/@ibisile)

    şairler, genelde sanatçılar ara(cı) bir form olduklarından yıkılıştan, bozulmadan bile sanat yapabilirler, o zaman o bozunum yapıcılaşır, kutsallaşır. kendilerine ileri derecede yanlış davranabilirler. toplumsal halleri yadırgamanın ötesinde kabul edilemez olabilir. friedrich nietzsche mealen geleceğin üst insanı için, sizin şimdiki yaşayamazlığınızı seviyorum demiştir. sanatçıyı fiziksel olarak tanımak, özel duygular ve mesajlar üretebilir. ama esas, sanatçı hepimizle, üstelik geçmiş ve gelecekle de yapıtı/yapıtları aracılığıyla konuşur. diğer yaratıcılarla da konuşur, bazen bunu okuru, izleri aracılığıyla yapar. insan görünümünde ve insan olarak bir süre aramızda dolaşır, yapacağını yapar, uçar gider. sanatçı için ölüş yok oluş belki yeni bir yarış etabıdır. nefesi ne kadar uzağa ve uzama yayılabilecekse... (bkz: küçük iskender/@ibisile)

    aydın/sanatçı halattan sökülmüş bir sicimdir, ana ipin kendisi değil. seke seke güruhun arkasından veya uzağına doğru koşuşturan biri, sağlam değil. bir türlü ölmeyerek, gönülsüz, zorunlu işlev gören. toplum kullandığını, eskittiğini atar; sanatçısını kullanmamış bulunduğundan atamaz. atmak ister, öksürük, tıksırıkla bedeninden çıkarmaya çalışır. olmadı dağlar, olmadı şeytan çıkarır. canı çıkmayan aydın/sanatçı alttan alta ne olacağını bilmeden, veya bilip güvencesizce çalışır. sesi çıksın varsın, sesi çıkmasın varsın, fark etmez. sonunda ürünüyle, çığlığıyla fark ettirecektir.

    hiçbir gerekiri olmayan kişi sanatçıdır. alıcı beğenisi, topluma örneklik, ahlak veya ahlaksızlık buna dahil. sanatçı istediğini yapar, tek gözeteceği yaratmaktır. yaratmasının tam mesai biçiminde sürmesi gerekmez. yaratmadan durabiliyorsa durur. vermek istediği için alabildiğini alır, istediği gibi alımverim bağlantılarına girer. nasıl olsa uzun erimde zaman, kısa erimde toplum cezasını veya ödülünü onar, sağlar. sanatçı komünal hatta komünist toplumda bile doğrudan (direkt) ele alınışla sorumsuzdur. yani topluluktan istediğini, gereksindiğini alır, bu temelde onun için "olmak" gereksinimidir. sanatçı sanatıyla birey ve toplum ilişkisine geçer. burada verdikleri dolaylı sorumluluk (sanatçı sorumluluğu) tarafını doyurur yani karşılar. onun sanatından öteki istediği kadar alır, kendisi verebildiği kadar vermiş olur. dolayısıyla sanatçı ve sanat eleştirisi haktır, ama 'suçlu ayağa kalk ve özeleştirini ver,'e kadar zorlayıcı olamaz.

    eflatun-platon belki sanatçıları devletine bu benzetmeci, hafifsemeci, adam sendeci, ciddiyetten uzak, disiplinsiz yönleri yüzünden almak istemiyordu. annesinin vereceği cezayı sevimlilik ve unutturma numaralarıyla atlatma gayretinde olan çocuklar gibi sanatçılar. (bkz: ayrılış/@ibisile)

    the tiger lillies, sanatçı tarzı satanist ögelerle dolu grup. teatral, soft psikedelik, yer yer sıkıcı tekdüzelikte. ama her zaman vaadettiği bir şey var: mutsuzluk, zor yaşam. yaşam artık asla önkabullerin yerleşikliğinde olamayacak. söyledikleri doğru, ama her an karşımızda olması, sivrisinek gibi vızıldaması zorlayıcı oluyor. hareketli parçalarında bile aynı vaat geçerli. "drag queen"vari sahne kostümleri var. tersinden keşifle drag queen'lerde demek ki temelde palyaçoluk içeriliyor. bazı parçalarda solist sesini daha inceltip karikatürleştiriyor, o zaman sesindeki üçüncü cinsiyet hali seyrelip, komedi/komik hal almaya başlıyor.

    "bir sanatçının tek kaygısı, bir tür mükemmeliyete ulaşmaktır ve bunu da kendi dikte ettiği koşullarda yapar, başka hiç kimsenin değil." j. d. salinger - franny ve zooey
    buna yapacağım maydanozluk; demek ki sanatçı bir diktetor/diktetördür.

    ince bir sanatçı gözlemi için (bkz: a l'ombre des jeunes filles en fleurs/@ibisile)*.

    işte adeta sanatçı yaklaşımı, veya sanatçıyı değerlendirme gibi yaklaşım:
    "çöküş de gelişimin bir parçası ve aşamasıdır, fark edene!" mehmet doğramacı

    "serseri olarak kalıyorum, yani sanatçı olarak." [catherine clement'e göre jean genet] (bkz: jean genet/@ibisile)

    "bir sanatçı bir tutucu olmalıdır. çağının gidişine ayak diremeli, kapılıp gitmemelidir; biraz muhalefet etmelidir." evelyn waugh

    "bir sanatçının konusunu 'aradığı'nı söylemek yanlış olur. konu onun içinde tıpkı bir tohum gibi olgunlaşır ve şekillendirilmeyi bekler. bu tıpkı bir doğuma benzer. şu farkla ki şairin elinde gurur duyacağı hiçbir şey yoktur. sanatçı, durumun hakimi değil, hizmetkarıdır. yaratıcılık, onun için mümkün olan yegane var oluş biçimidir ve yarattığı her eser, onun gönüllü olarak kaçamayacağı bir eylemdir." andrey tarkovski - die versiegelte zeit

    "bir sanatçı istediği kadar denemelere girişebilir. byu tamamen onun kişisel sorunudur. ama arayışını bir film şeridine tespit ettiği andan itibaren (ilave çekimlere çok az rastlanır ve yapım dilinde buna 'çürük mal' adı verilir), yani tasarısını nesnelleştirdiği andan itibaren, seyirciye sinema yoluyla söylemek istediği şeyi bulduğu varsayılır. demek ki artık arayış karanlığı içinde kendine yol bulmaya çalışmaz." andrey tarkovski - die versiegelte zeit

    "burada önemli olan, görüntüyü algılayacak olan kişi değil, görüntüyü var eden sanatçıdır: işe koyulan bir sanatçı, belli bir fenomeni ilk şekillendirenin kendisi olduğuna inanmalıdır. ilk kez ve yalnızca kendisinin duyduğu ve anladığı tarzda..." andrey tarkovski - die versiegelte zeit

    "sanat, doğası gereği aristokrattır ve dolayısıyla halkın arasında bir tür seçmeye başvurur. zira tiyatro ve sinema gibi 'kolektif' sanatlar bile yarattıkları etkide, sanatla temas eden tek tek her insanın yaşadığı olaylara çok yakından bağlıdır. (...) sanatçı zamanı ve dünyaeksiksiz kavrayan bir kişi olduğundan, gerçekle ilişkilerini tam olarak yansıtamayan ve dile getiremeyen insanların sesi olur. bu anlamda sanatçı, gerçekten de halkın sesinin ta kendisidir. işte, sanatçının kendi yeteneğiyle birlikte halka da hizmet etme zorunluluğu buradan gelir. ya yeteneğini son damlasına kadar ve bütünüyle ortaya koymak, ya da ruhunu üç kuruşa satmak; sanatçının yapacağı tercihlerdir." andrey tarkovski - die versiegelte zeit

    "sanatçı bir şeyler yaratmayı başarabilmişse, bu bence, henüz bilincine varmamış bile olsa insanların var olan ihtiyaçlarını karşıladığı içindir. işte bu yüzden kazanan, bir zafer elde eden her zaman yalnızca seyircidir, sanatçı her zaman bir şeyler yitirir ve kaçırır." andrey tarkovski - die versiegelte zeit

    "sanatçı toplumun istikrarını ideale ulaşma çabası adına bozmaya çalışır. toplum istikrar, sanatçıysa sonsuzluk ister. onu tek ilgilendiren şey mutlak gerçektir, dolayısıyla daima ileriye bakar; herkesten önce bazı şeyleri görmesi de bu yüzdendir." andrey tarkovski - die versiegelte zeit

    "ama unutulmasın ki sanatçı her zaman kendine sonradan çiğneyeceği ilkeler koyar. sanırım, yaratıcıların benimsediği estetik doktrinlere uygun eser sayısı çok azdır." andrey tarkovski - die versiegelte zeit

    "bir sanatçı asla ideal koşullarda çalışmaz. eğer koşullar ideal olsaydı, sanatçı bir hava boşluğunda yaşamadığı için bir işi olmazdı. (...) sanatçı var çünkü dünya mükemmel değil. dünya mükemmel olsaydı sanat işe yaramazdı, çünkü insan ahengi aramaz, sadece içinde yaşardı. sanat, kötü tasarlanmış bir dünyadan doğar." andrey tarkovski

    "ancak hayatta yalnızca çok az kimsenin sanatçı olduğunu ve yaşam sanatının bütün sanatlar içinde en seçkin ve nadidesi olduğunu unutmamalıyız." carl gustav jung - aspects of the masculine

    "bir sanatçı utanmaz bir adam olabilir, toplumsal bakımdan bir alçak olabilir. ama çıplak bir kadını ya da bir çift elmayı yaşayan bir imge olarak resmedebiliyorsa, ruhça arıdır, onundur göklerin ülkesi. bütün sanatların başlangıcı budur, görsel sanatların, yazınsal sanatın, müziğin: ruhça arılık. iyilikle aynı şey değildir bu. çok daha güç, tanrısala çok daha yakındır. tanrısal, yalnız iyi olmakla kalmaz, her şeydir." d. h. lawrence - anka kuşu

    "sanatçılarda görülen, çekinme duygusunun eksikliğidir daha çok: hiçbir korkunun bastıramadığı, histerikçe aşırı bir ketlenmemişlik, paranoya sınırına vardırılmış bir narsisizm. (...) her başarılı sanatçı, kendi psikolojisini çoktan aşmış olan dışavurumunun ardından çaresizce bakakalmış gibidir. (...) sadece bir sanat yapıtı olmakla kültürü dışlamıştır. sanat da "sanata" sanatçı kadar düşmandır." theodor w. adorno - minima moralia

    "sanatçı, neleri kimden öğrendiğini gizlemez.
    bilerek gizlemez; bilerek, gizlemez. (...)
    yollar açtığı kadar duvarlar örer, kendine yarattığı özgürlüğün sınırlarını kendi çizer." bilge karasu - narla incire gazel

    (burada, faulkner'ı anmadan geçmeyelim: "sanatçı, kendi sanatından başka hiçbir şeyden sorumlu tutulamaz.") tomris uyar - günlerin tortusu

    "kişi ne denli insansa, ne denli fazla şey arzu eder ve ararsa, o kadar, o denli büyür uçurum. ve eğer bir kahramansa savaşıp yok olur. sanatçıysa uçurumu şekillerle doldurmaya çalışır." nikos dimu - ne mutsuz yunanım diyen

    "sanatçının ruhbilimi üzerine: sanatın olması için, herhangi bir estetik eylem ve görüşün olması için fizyolojik bir önkoşul kaçınılmazdır: esrime. (...) hepsinden önce, esrimenin en eski ve en köklü biçimi olan cinsel uyarılma esrikliği. aynı biçimde bütün büyük arzuların, bütün şiddetli etkilerin ardından gelen esrime; kutlama, yarışma, yiğitlik, yengi ve uçlardaki bütün devinimlerin getirdiği esrime; zulmün esrikliği; yıkımın esrikliği; belirli meteorolojik etkilerin, örneğin baharın esrikliği ya da uyuşturucuların etkisi; son olarak istenç esrikliği; aşırı yüklenilmiş ve kabarmış bir istencin esrikliği. esrimede temel olan güç artışı ve yoğunluktur." friedrich nietzsche - götzen-dammerung

    "bir sanatçının "beklemesi', karikatürde ne kadar eğlenceli görünse de, tembellik ya da edilginlikle karıştırılmamalı. bu bekleme, bir atlayıcının tramplenin ucunda kendini dengelerken atlamaması, fakat adalelerini, tam anını bulana dek duyarlı bir denge içinde tutması gibi yüksek düzeyde bir dikkati gerektirir." rollo may - the courage to create

    (ilk giri tarihi: 28.5.2018)

    (bkz: sanat/@ibisile)
    (bkz: sanatçılar/@ibisile)
    (bkz: başarısız sanatçının toplum beni anlamıyor tribi)
    (bkz: gustave flaubert/@ibisile)
    (bkz: franny and zooey/@ibisile)
    (bkz: türkiye nasıl kurtulur/@ibisile)
18 entry daha
hesabın var mı? giriş yap