• renata salecl tarafından yazılan orijinal adı "the tyranny of choice" olan seçme eylemi üzerine yazılmış keyifle okunabilecek bir kitap.

    seçmek bizi niçin kaygılandırır?
    başkalarının gözüyle seçmek
    aşk seçimleri
    çocuk sahibi olmak ya da olmamak
    mecburi seçim
    sonuç: utanç ve toplumsal değişimin eksikliği gibi bölümlerden oluşuyor. sonunda da ek okumalar öneriliyor.

    içinde yaşadığımız modern kapitalist toplumun seçme eylemi üzerindeki etkisi eleştirilirken, tüketim tercihleri ile başlayarak hayatta karşılaşılan zor seçimleri rasyonel ve irrasyonel olarak yalın bir dille ele alıyor.

    kitap genel olarak seçim yapma konusunda duyulan kaygı üzerinde duruyor. insanlar ideal seçimleri yapmak isterken, başkalarının bu seçimler hakkında düşüncelerini merak etmekte ve bu seçimleri yaparken de aslında özgür bir seçim yapıp yapmadıkları konusunda kaygı duyuyor. insan tüketeceği ürünleri seçerken belirli sınırlar çerçevesinde özgür olsa da, parçası olduğu sistemi seçme konusunda özgür olmak bir yana seçme şansı dahi olmayabiliyor. seçim yapılacak olasılıkların çokluğu bir yana kaybetme korkusu da seçme eylemini zorlaştırıyor.

    "aralarında seçim yapılacak seçeneklerin sayısı bu kadar fazlayken, seçmek bu kadar bunaltıcı ve yanlış seçim yapmanın sorumluluğu bu kadar kaygı uyandırıcı görünürken, kararsızlığa saplanıp kalmak, seçimin doğurabileceği olası pişmanlık ve hayal kırıklığına karşı bir koruma sağlıyor sanki."

    burada bahsedildiği gibi bazı durumlarda hiçbir karar vermeme yoluna giden biri olarak ara ara kitabı elime alıp altını çizdiğim kısımlara tekrar bir göz atıyorum. yine bir sebeple incelerken hakkında hiç yazılmadığını görüp yazmak istedim.

    seçme eylemi üzerine ilgisi olanların okumasını tavsiye ederim.
  • "dostoyevski'nin karamazov kardeşler'inde ivan karamazov 'tanrı yoksa her şey mubahtır' diye düşünür.

    fransız psikanalist jacques lacan ise bunu tersine çevirmiştir:'tanrı yoksa hiç bir şey mubah değildir artık.' ; yani eylemlerimize yasak koyan bir otoriteye inancın kaybolması özgürlüğe değil, yeni sınırlar oluşturulmasına kapı açar."

    renata salecl - seçme ikilemi , syf.18

    renata salecl'in okuduğum ikinci kitabı bu ve slavoj zizek gibi lacancı bir adamın eski eşi olan salecl'in lacan'dan örnek vermesi kadar doğal bir durum yok.

    bu sloven'ler ilginç insanlar.
  • renata salecl:

    "kapitalizm köleyi özgürlüğüne kavuşturur ve tüketici haline getirir ama sınırsız tüketimin ucunda tüketicinin kendi kendini tüketmesi vardır."

    koreli düşünür byung chul han'ın şeffaflık toplumu kitabında da benzer bir söylem vardı:

    üretimin/tüketimin her iki ucunda özne "olma" yolunda sıfıra yakınsar.
  • renata salecl tarafından yazılan, ingilizce ilk basımı 2010 yılında, metis kitaptan türkçe çevirisi barış engin aksoy tarafından yapılarak ilk basımı nisan 2014 itibariyle çıkmış olan kitaptır.

    yazarın kaygı üzerine isimli diğer kitabını da okumuş biri olarak, çevirmenin etkisini asla azımsamadan şahane bir anlatısı ve bir zaman örüntüsü kullandığını belirtmek istiyorum.

    yazar, kapitalist sistemin iyice şahlandırdığı çok seçenekli hayatlarımızı yaşarken gerçekte ne kadar özgür olduğumuz sorusunu kendimize sormamızı ve seçimlerimizdeki rasyonellik mekanizmasını biraz irdelememizi sağlıyor.

    --- spoiler ---

    ama ne kadar sarsıcı olursa olsun seçim yapmak insanın temel kabiliyetlerinden biridir. bir insanın seçim yapma becerisine sahip olması değişim olanağını doğurur. günümüzde sorun şu ki, bütün seçimleri tümüyle rasyonel edimler olarak görüyoruz; bu yüzden de seçime dair fikirlerimiz iktisat teorisi ve tüketimcilikle aynı hizada duruyor. bizi bu teorilerin yönetmesine izin veriyoruz. aslında seçim konusunda çok daha kapsamlı psikolojik bir anlayışa ihtiyacımız var. psikanalizin insanları semptomlarından sorumlu tutması, herkesin kendi acısını rasyonel bir şekilde seçtiği anlamına gelmiyor. burada kastedilen, kişinin bir özne, daima kendine özgü bir semptom (veya nevroz) yaratan birisi olduğu. değişim mümkün ve bireysel ıstırabı yaratma kapasitemiz olduğu gibi alt etme kapasitemiz de var.
    --- spoiler ---
  • renata saleciyi kaygı üzerine kitabıyla çok sevmiştim. ayakları yere basan, geniş bir perspektifi koruyan, sorgulayan ve yargılara varmakta acele etmeyen tavrı ve yine de tarafını usul usul satır aralarına serpiştiren güven verici haliyle bir çırpıda okumuştum.

    seçme ikilemi günümüzde sıklıkla üzerine düşündüğüm meseleler hakkında oluşuyla kendini yine bir çırpıda okuttu. insanın gerçekten bir iradesi olduğu doğru ancak bu iradeye yüklediğimiz anlam ne kadar gerçekçi? günümüz piyasasının bu irade üzerindeki etkilerinden ne kadarının farkına varabiliyoruz? saleci, sosyolog kimliğiyle ilerletiyor sorgulamasını. günümüzde hiç olmadığı kadar geniş bir pazar haline gelen “kişisel gelişim” odaklı öğretilerin sıklıkla vurguladığı “kendini inşaa eden insan” modelinin kapitalist düzenin bir yansıması olduğunu düşündürdü. çünkü, toplumsal düzeyde yaşadığımız haksızlıklar, adaletsizlikler, çevre sorunları ve diğer problemleri göz ardı ederek, yeterince uğraşılması halinde bireylerin kendilerini inşaa edebilecekleri görüşü, tüm bu kötü gidişatın faturasını bireye kesiyor, böylece odağı küresel bir değişim arzusu yerine bireysel değişime çeviriyor. böylece, küresel bir değişimin önünü kesiyor. kendini inşaa etmek için her gün aralarına bir yenisini eklediğimiz onlarca yapılacak listeleri hazırlamak gerçekten de aradığımızı sandığımız mutluluğu bulmamıza yardımcı mı oluyor? böyle düşünüyor yazar, aksine, kendini inşaa modeli doğrultusunda hiç eksilemden artan bir yapılacaklar listesine sahip olmak, sürdürülebilir de olmadığı durumlarda, kişileri yetersizlik, başarısızlık gibi negatif duygu durumlarına kapılmalarına yol açıyor.

    seçme meselesi ise buralarda başlıyor, bunca seçenek, bunca bilgi, bunca reklam, bunca meta bolluğu içinde seçimleri yaparken ne kadar özgürüz? yapılacaklar listesi, alınacaklar listesinin ne kadarı bilinçli farkındalıklı tercihlerimizle oluşuyor, ne kadarı piyasanın bilinçaltımızda uyandırdığı dürtü ve istekler çerçevesinde şekilleniyor.

    kendimizi her gün içinde buluverdiğimiz seçimlerimizi, biraz daha geniş bir bakış açısıyla gözden geçirmek için harika bir kitap. çünkü, bir olgu üzerine düşünmek dahi davranışlarımız üzerinde daha fazla farkındalık kazanmamıza yardımcı olabiliyor.
hesabın var mı? giriş yap