• 1931 tarihli ilk film frankenstein ve 1935 tarihli ikinci film bride of frankenstein hikaye anlamında birbirlerine oldukça bağlı filmlerdir. iki film arka arkaya izlendiğinde tek film izliyormuş hissiyatı yaşatır. son of frankenstein ise ilk iki filmin yaklaşık bir 30-40 sene sonrasını anlatır. victor frankenstein'ın oğlu, eşi ve çocuğu ile beraber meşhur kasabaya gelmiştir ve babasının yıkık laboratuvarında onun yarım kalan işini tamamlamaya çalışacaktır.

    ilk iki film kadar olmasa da yine başarılı ve baştan sona gerilimin eksik olmadığı bir yapım olmuş. ben özellikle ikinci film bride of frankenstein'ın geleneksel hikayeye yaptığı açılımı çok beğenmiştim. son of frankenstein için benzer şeyi söylemek zor. ortada daha çok monster'ın yaratacağı gerilime odaklanan ve bundan beslenen bir hikaye var.

    universal'ın frankenstein serisinin üçüncü filmi ve boris karloff'un da son kez canavar rolünü oynadığı son of frankenstein da ayrıca ygor rolünde bela lugosi'yi de izliyoruz. bela lugosi daha sonra the ghost of frankenstein filminde de yine ygor rolüylle karşımıza çıkacaktır. hatta 1943 senesinde çekilen frankenstein meets the wolf man filminde de bu sefer monster olarak rol alacaktır.
  • beş adet on binlik devirmedikçe, ne hükmümüz var diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum bazen. "ne kadar az yol almışım, ne kadar yolun başındaymışım meğer" diye sezen'e bağlayasım var. böyle de kompleksliyim (okuyorsa, ki okuyor eminim, hocaya selam)

    ne çok seviyorsunuz konuşmayı canına yandıklarım, ciğerini mumbar dolması yaptıklarım. eşlik edeyim. saat "makosenlerimi giyme vakti"dir. hüsamettin cindoruk'um ben.

    katkılara ilaveten, dönemin korku filmlerinin önemli yüzü lionel atwill'in "yine" dedektif rolünde karşımıza çıktığını da ben eklemiş olayım. önemli bir karakter oyuncusudur ama bir basil rathbone kadar bilinmez bizde.
hesabın var mı? giriş yap